Misvak, diş macununu döver!

YORUM | BÜLENT KORUCU

Bugüne kadar adı duyulmayan bir vekildi; müthiş keşfinin ardından herkes ondan söz etti. AKP Sakarya milletvekili Ali İhsan Yavuz, ‘Batı’nın diş macununu kullanarak müslümanları koyunlaştırmaya çalıştığını ama Müslümanların bu tuzağı misvak kullanarak bozduğunu’ öne sürdü.

Bu cümleler son dönemlerde iyice etkisini artıran iki çarpık düşünceyi ifşa ediyor. Birincisi çok sırıtan komplocu yaklaşım: Batı diye bir öcü var ve hepinizi yemek için fırsat kolluyor. Ondan kurtulmak için kendinizi sorgusuz sualsiz bize teslim edin.

Fındık fiyatı konusundaki eleştirilere sinirlenen Yavuz, kitleyi susturmanın yolunu şöyle bulmuş: “Fındık meselesi önemlidir ama Türkiye’nin geleceği daha önemlidir. 15 Temmuz gerçekleşseydi fındığın hesabını bile yapamayacaktık. Recep Tayyip Erdoğan tek. Yerini tutacak kimse de yok. Onun için ne olur, şurası yanlış, şurası eksik diyerek mesafe koymayın. Dua edelim ve çalışalım.” Hitap ettiği kalabalıktan “Asıl siz bizi koyunlaştırmaya çalışıyorsunuz!” diye itiraz eden çıkmış mı? Bilmiyorum.

ARAÇLARLA AMAÇLAR İYİCE BİRBİRİNE GİRMİŞ DURUMDA

AKP’li Yavuz’un, deşifre ettiği ikinci hastalıklı yaklaşım daha yaygın ve tehlikeli. O da araçlarla amaçların birbirine karışması ve bir süre sonra araçların kutsanması. Misvak diş temizliğinde kullanılan basit bir araç. 1400 kusur sene önce günde beş defa ağız ve diş temizliği yapan bir peygambere inandığım için mutluyum ve kendimi şanslı kabul ediyorum. Ama misvak üzerine destanlar yazan ümmetinin, o mirası tam anladığından emin değilim. Zaten diş sağlığı istatistikleri de böyle olmadığını gösteriyor. Bazı ülkelerde abdest alınan yerlere ‘ortak kullanım’ için konulan misvaklar, amaç-araç karmaşasının ve mış gibi yapmanın tezahürü. Amaç ortadan kalkıyor ve araçla birlikte şekilcilik kutsanarak onun yerine geçiyor. Sorsanız bir sünneti yaşıyorlar ama meselenin özünü, hikmetini anlamaktan uzaklar.

Amaç-araç karmaşasının belki en zararsız hali misvakın kutsanması. ‘Hizmet’ araçlarının amaç haline gelip insanı unutturmasını bu meyanda sayabiliriz. Daha büyük ve görkemli bina yapmanın daha çok insana temas etmekten önemli ve itibarlı olduğu günler çok uzakta değil.

Cemaat ve tarikatların liderini beşerin ötesinde konumlarda kabul etmesi de böyle. Yanılmaz ve hata yapmaz bir lider en başta muhataba haksızlık. Kendi hatalarını onun hatasızlığı ön kabulüne sararak örtmeye çalışmanın çabası aslında. Yoksa bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olmak adına saygı ya da onun donanım ve birikimine güvene itiraz edilemez. Güveni suistimal edip şahsi menfaat temin eden, debdebeli yaşamının finansmanı için kullanan, cüppelerini bankamatiğe dönüştürenler, bu sağlıksız zeminde neşet ediyor.

DEVLETİN BİR AYGIT OLMAKTAN ÇIKARILIP KUTSANMASI

Daha tehlikelisi ise devlete ve devletlûlara uluhiyet atfedilmesi. Devlet, belli kamu hizmetlerinin aksaksız yapılması adına kurgulanmış bir organizasyon. Siyaset bilimindeki tanımı ‘aygıt’. Lakin Müslüman coğrafyada dokunulmaz kutsal inek muamelesi görüyor. Hele siyasal İslamcıların dümene oturduğu devletlerde sanki bir çeşit ilah.

Firavun da bir devletti ve kimin ölüp kimin hayatta kalacağına bile karar verme yetkisini kendinde görüyordu. Büyüyüp ‘Musa’ olmasından korktuğu çocukları yok etmeyi hakkı biliyordu. Bugün onlarca insan cezaevlerinde ölümcül hastalıkların pençesinde. Neden salıverilmiyorlar? Neden Arakan’daki soykırıma (göstermelik ya da samimi) ağlayanlar, bir cümleyi esirgiyor bu insanlardan?

Yürürlükteki kanunları açıkça ihlal ederek 668 küçük çocuğun annesiyle birlikte tutuklu olmasını da sorun etmiyorlar. Çünkü devletin bekası için küçük kardeşini boğdurmuş atalarımız var. Onlardan iyi bilecek değiliz ya! Zaten kardeş katli başta olmak üzere pek çok hukuksuzluğa onay vermeye dünden hazır fetva makinalarımız var. Dünya, üç boyutlu yazıcılarla neredeyse insan yapacak; bizim fetva-matiklerimiz ise devletin daha doğrusu devletlûların kutsanmasıyla meşgul. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı tasvir ederken kullanılan cümleleri hatırlayın. Bir vekil “Erdoğan Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplamış lider” demiş; milletin kaşıyla gözüyle uğraşanlar kılını kıpırdatmamıştı.

Böylesine bir tepkisizlik için bir tüp diş macununu katıksız götürmüş olmalılar!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Toplumumda üç çeşit insan var

    1 Kendi istediği şekilde yaşayıp başka şekilde yaşayanlara yaşam hakkı tanımayan

    2 Kendi istediği şekilde yaşayıp, kendisi gibi yaşamayanları kullanarak, kendisi gibi yaşamayanlara yaşam hakkı tanıyan

    3 Kendisi gibi yaşayıp,kendisi gibi yaşamayanlarında yaşam hakkı olduğunu kabullenerek yaşayan

    (Şimdi!!!! 4. bir şık var lakin bu şık biraz mangal gibi yürek isteyenlerin oluşturacağı bir şık ,o yüzden hiç burada yer işgal etmesin.Toplumdada oldukça az yer kaplıyor bu insanlar, istemekle karar vermekle falan 4. şıkka uygun insan olunmuyor. 4. şıkka uygun insanların nasıl o şıkkda bulunduğunu bilemiyorum lakin varlar işte !)

    Bu 1. ve 2. şıktaki insanlar aslında aynı kafadan insanlar sadece görüntüleri farklı.Birbirlerine savaş açmış gibi görünseler de her iki şıktaki insan gruplarının amacı aynı sonuca varıyor. Kendi düşüncesinden olmayan ya ölecek,yada köleleşecek!!!!!!!!

    Dolayısıyla geride kalan 3.şıktaki insanlar 1.ve 2. şıktaki insanlarında doğal rakibi.NEDEN? CEVAP AŞAĞIDA!

    Kendisi gibi inanmayan,hissetmeyen,yaşamayan insanların yeşermelerine gelişmelerine imkan sağladıkları için.

    Netce….Habil /Kabil kıssası

    Dip Not: Sade bir ev hanımının yorumudur yazım hataları düşünce hataları affola!

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin