Kriz kapıyı yine çaldı

HABER-YORUM | SEMİH ARDIÇ

Damat Berat Albayrak’ın Trabzon’da anlattığı masallar şehir eşrafını şaşkına çevirmişti. Güya enlasyon tek haneye inecek, dolar 5 TL’nin altına gerileyecek, ekonomi coşacak ve daha neler neler…

Ekonominin başına geçerken Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı olmaktan başka hiçbir meziyeti yoktu.

BIRAK BU MASALLARI!

Dokuz aydır iş âleminin kâbusu oldu. Ne krizi anlayabilecek kapasitesi var ne de etrafında o evsafta bir bürokrat.

Kimse karşısına dikilip “Bırak bu masalları, siftah etmeden dükkânı kapatıyoruz. Ayakların yere bassın biraz. En azından ne vakit düzlüğe çıkar tekerler ondan bahset.” diyemiyor.

Bilakis inanmadıkları halde avuçlarını patlatırcasına alkışlıyorlar. Suskunluk sarmalının ne kadar öldürücü olabileceğini herkes yaşayarak tecrübe ediyor.

HAZİNE 9 AY VADEYE YÜZDE 20 FAİZ ÖDEDİ

Bütçe kevgire dönmüş, senelik 80 milyar TL açık tahmin edilirken iki ayda o tahminin yüzde 60’ı aşılmış.

Merkez Bankası’ndan gelen 38 milyar TL temettü (kâr payı) ile deliğe yama yapılsa da mart ve nisanda bütçe açığı yeni rekorlar kıracak.

Hazine sene boyunca yapacağı borçlanmanın yüzde 70’ini şu ana kadar tahakkuk ettirdi. Kalan aylarda paranın nereden geleceği meçhul!

Hazine 9 aylık borçlanma için yüzde 20 faiz ödedi evvelki gün. Hem borçlanma ihtiyacı artıyor hem de Hazine’nin kısa vadeli maliyeti yüzde 20 civarına demirledi.

İKİ KİŞİYE 238 TONLUK UÇAK

Hal böyle iken Erdoğan’ın yardımcısı Fuat Oktay ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, terör saldırısında 50 Müslümanın katledildiği Yeni Zelanda’ya taziye ziyareti için A330 uçak kaldırdı. 238 tonluk devasa uçakta iki kişi. Halkın kuru soğan için çadır önlerinde kuyruğa girdiği Türkiye’de bu kadarı da fazla değil mi?

Tunus’un devrik lideri Zeynelabidin’in iktidarda iken kullandığı o uçağa 78 milyon dolar ödenmişti. 50 milyon dolar da tefrişatı için harcanmıştı.

Erdoğan’a en son Katar’dan gelen devasa uçağa da 500 milyon sterlin (3,5 milyar TL) harcandı. Artık hırsızlık, yolsuzluk ve suistimal “devlet sırrı” sayıldığı için Saray’ın israf bütçesi birebir tespit edilemiyor.

OTOMOTİV FİRMALARI ZORDA


Kemer sıkması gerekenler başka âlemlerde yaşayınca haliyle sanayicinin feryadı duyulmuyo.

Otomotiv sanayii 2019’un ilk iki ayına ait rakamları tek kelime ile felaket. İmalat yüzde 14, ihracat yüzde 8 azaldı.

Türkiye dahilinde araba satışları ilk iki ayda yüzde 50 daralınca imalat tarafı da çöktü. 2018’i yüzde 37 daralma ile kapatan sektör 2019’un ilk iki ayında geçen seneden daha beter hale düştü.

Neye rağmen? Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) teşvikine rağmen satışları çakıldı. TOFAŞ, Renault, Toyota, Honda ve Hyundai gibi devasa firmalar küçülme planlarını hazırladı. Onlar da hele seçim geçsin deyip “Yâ sabır!” çekiyor.

TÜRKİYE NEYİ KAYBETTİ?

Tekrar ediyorum: Psikoloji, itimat, umut gibi hayati kavramlar kolay kaybedilir, amma velâkin tekrar kazanılması hayli vakit alır. Türkiye heyecanını, istikbale dair imanını kaybetti.

AKP’nin diye başlayan cümleler bile mânâsız artık. AKP de artık Erdoğan’dan ibaret. O ne diyorsa parti kadroları noktasına, virgülüne ilişmeden tatbik ediyor.

Erdoğan’ın sebebiyet verdiği krizden harici bir destek olmadan çıkmak mümkün görünmüyor.

İsmi A, B olmuş mühim değil. Beynelmilel (milletlerarası) bir kuruluş teminat vermedikçe mevcut şartlarda Türkiye’ye yüksek tutarlı ilave borç vermeye kimse yanaşmaz.

FINANCIAL TIMES SÖZÜ EĞİP BÜKMEDEN SÖYLEDİ


İngiliz Financial Times (FT) gazetesinin Türkiye’ye dair şu tespiti mühim: “Bankalar kredi vermek istemiyor ve iflas eden şirketlerin sayısı artıyor. IMF’ye gitmekten veya kredileri canlandıracak mekanizmadan başka seçenek yok.”

Krizden çıkış reçetesini hazırlayacak mütehassıs da kalmadı. Zira Erdoğan birçok tecrübeli ismi ya Hizmet Hareketi’ne mensup diye ya da kirli talimatlarını yerine getirmiyorlar diye kapının önüne koydu.

220 milyar dolar döviz borcunun ekseriyeti inşaat, gayrimenkul ve enerji firmalarının sırtında.

O yük ya ödenerek ya da belli bir tutarı kamu tarafından üstlenilerek hafifletilebilir ki Hazine’nin böyle bir mekanizma için mecali yok. Kelin ilacı olsa başına sürecek.

KIRILGANLIKTA REKOR KIRIYORUZ

“Yatırımcıların akıl hocası” Moody’s de FT’nin tespitlerinin altını çizdi. Türkiye’nin dış risklere kırılganlığını bir derece arttı. Moody’s kırılganlığımızı “yüksek” seviyesinden “yüksek +” seviyesine çıkardı.

Moody’s niçin böyle bir karar aldığını da izah etti:

*Yurt dışından yüksek tutarlı yeniden finansman sağlama ihtiyacı daha da arttı.

*Tasarruf oranları düşük.

*Enerji ithalatına ve ihracatın ithalata bağımlılığı çok yüksek. Dolayısıyla cari açığın kronik sebepleri devam ediyor.

*Türkiye’nin döviz varlıkları, yurt dışı ve döviz mükellefiyetine kıyasla “mütevazi” kalıyor

*Cari açık bu sene tüketim ve yatırımlardaki gerilemeyle birlikte milli gelire (GSYH) oranı yüzde 1,2’ye gerileyebilir.

*Ancak yeniden finanse edilmesi gereken borçlar hafife alınmayacak kadar fazla.

*Türkiye-ABD ilişkileri Rusya’dan aldığı S-400 füzeleri sebebiyle tekrar hareketli bir döneme girdi.

*Almanya’nın Türkiye’ye giden turistlere matuf seyahat uyarısını sertleştirmesi turizm gelirlerini etkileyecek.

Moody’s’in raporunda şu tespit manidar: “Bu diplomatik anlaşmazlıklardan biri veya ikisi birden daha hararetli bir hal alması ve ticaret ve yatırımları daraltacak yeni müeyyidelerin başlatılması TL’nin tekrar güç kaybetmesinde rol oynayabilir.”

Demek istiyor ki Türkiye kendi ayağına kurşun sıkmaya devam ediyor ve risk katsayısını artırıyor.

“YATIRIM YAPILABİLİR” NOTUNU KAYBEDELİ ÇOK OLDU

Moody’s 2016’dan itibaren ikazlarının dikkate almadığını, hukuk ihlallerinin ve mülkiyet hakkını ortadan kaldıran kararların artarak devam ettiğini gördükçe Türkiye’nin kredi notunu “yatırım yapılabilir” seviyenin üç basamak altına indirmişti.

Artık Mozambik, Tanzanya, Arnavutluk, Bangladeş ve Azerbaycan ile aynı ligdeyiz.

Financial Times ve Moody’s Türkiye’nin krizinde tarafların 31 Mart Mahalli İdareler Seçimi’ne kadar mevkisini muhafaza etmeyi tercih ettiğini ima ediyor.

ACI REÇETEDEN BAŞKA KURTULUŞ YOLU YOK

Herkes gayet iyi biliyor ki sandıktan çıkan netice ne olursa olsun Erdoğan, oy kaybetmemek için tehir ettiği acı reçeteyi 1 Nisan’dan itibaren 82 milyona yudumlatacak.

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) müşahit olması halinde en azından kısa vadede can yakan reçete sayesinde bünye toparlanır.

Aksi halde o kadar fedakârlık da heder olur gider ve Türkiye uzun seneler kriz metronomunda salınır durur.

Halk 31 Mart’ta böyle bir prangaya razı olup olmadığını da ortaya koyacak.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin