Kahrol UEFA!

Yorum | Naci Karadağ

Sevgili Hasan Cücük’ün uzmanı olduğu alana girmek gibi bir niyetim yok. O zaten yeterince derinlikli olarak meseleyi ele alıyor ve tüm yönleriyle sizleri bilgilendiriyor.

Ben sadece tanıtım filmleri ekseninde bizim zavallılığımızın resmini çizmeye çalışacağım.

Malum UEFA sonunda kararını verdi ve 2024 Avrupa Şampiyonası’nı Almanya’ya verdi.

Sonrasında bizim tepkilerimiz artık herkesin ezberlediği şekilde oldu.

“Bizi kıskanıyorlar”dan, “Hıh çok da umurumuzdaydı” ya uzanan geniş yelpazede bir tepki güzellemesi yaptık hemen.

Daha hemen de bitmez bu iş.

Havuz ekranlarına çıkan kerameti kendinden menkul yandaşlar bakalım UEFA ve jürisi hakkında ne güzellikler yumurtlayacaklar.

Bu konuda acayip kendilerini geliştirmiş durumdalar kabul edelim.

Akla hayale gelmedik saçmalıkları belli bir retorik çerçevesinde oturtuyor, yayınlıyor ve birkaç gün içinde Erdoğan’ın da inanarak kullanabileceği materyale dönüştürebiliyorlar.

Biz ise millet olarak öfkeliyiz.

Bu sene özgürlükler ve demokratik koşullar açısından da değerlendirdi jüri adayları.

Durum böyle olunca kafadan aday bile olmamamız gerekliydi ama olduk bir kere.

Hiç olmazsa bu andan itibaren oyunu kuralına göre oynayalım değil mi?

İşi ehline verelim, profesyonellere teslim edelim bu büyük organizasyon işini.

Ama yok, her işte olduğu gibi bu işte de yandaş, yalaka, ehil olmayan, liyakatla uzaktan yakından ilgisi olmayanların işe burnunu soktuğunu gördük maalesef.

En komiği de ne biliyor musunuz?

Hatta Yıldırım Demirören’in, dün basın mensuplarıyla gerçekleştirdiği sohbet toplantısında “Yarışa hazırız. Bizim Almanya’dan ne teknik ne de sportif olarak hiçbir eksiğimiz yok. Ekonomik olarak da aynı seviyedeyiz. Yarışa hazırız. Adil bir değerlendirme istiyoruz” ifadelerinden bile komik…

Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu sonuç sonrası yaptığı açıklamada “Bu coğrafyada, bu topraklarda bu organizasyonun yapılması bu organizasyon adına çok kazandırıcı bir durum olacaktı ancak ülkemizin kaybettiği hiçbir şey yoktur.” demesiydi. Bu vesile ili kim olduğunu öğrenmiş olduk, o ayrı…

Bir futbol organizasyonuna talipsiniz.

Mesele çok belli; futbol yahu futbol…

Bunun tanıtım filminde caminin, semazenin, şöbiyet üzerinde şerbet gezdirme görüntülerinin ne alakası var.

UEFA jürisinde şeker zaafı olan kimse mi var?

Şu görüntüdeki abi mesela..

Kimdir bu abi, bilen var mı? Ben bilmiyorum, cahilliğimi bağışlayın.

Bizim tanımadığımız bu şahsı elin jürisi nasıl tanısın ve niye ikna olsun?

Eskiden “Türkiye çok güzel rakı, şiş kebap çok güzel” diye bir saçmalığı vardı seküler iktidarların.

İki sahil, bir rakı görüntüsüyle herkesi ikna edebileceğimizi zannederdik. Sanki sahil turizmini canlandırmaya çabalıyoruz.

Bu İslamcı iktidarda ise rakı-şişkebap görüntüsünün yerini Sultanahmet-Semazen ikilisi aldı.

Olayın tematik olarak organizasyonla ilgisi yok.

Doğrudan değil dolaylı olarak bile yok.

Futbolla ilgili Dünya’nın en büyük ikinci organizasyonuna talipsiniz.

Bir film yapıyorsunuz 2 dakika 35 saniye. Kaç saniye futbola yer ayrılmış biliyor musunuz?

23 saniye.

Evet evet 23 saniye..

Gerisi “su akar iz bırakır turist döviz bırakır” tadında tatilci filmi.

Almanya da çekmiş aynı filmden.

Onlarınki de yaklaşık 2 buçuk dakika ve tamamı futbol ve stadyum görüntülerinden oluşuyor.

Bu ülkede futbol aşkını kullan, onlarca ülkeden yüzlerce futbolcu top koşturuyor liglerinde, futbolun birleşmiş milletleri mantığıyla yaklaş ne bileyim işte.

Ama yok, uzun filmde daha beteri var, Nusret’i koymuşlar…

Nasıl bir idrak kilitlenmesidir anlaşılır gibi değil.

Şöbiyetli, bülbül yuvalı film yapınca ikna olmayanları suçla sonra:

Bizi zaten kıskanıyordunuz.

Kazanmayacağımızı biliyorduk.

Biz değil, siz kaybettiniz..

Vesaire..

Madem öyle katılmayın kardeşim…

Nişanı atılmış erkek evi gibi bu asabilik, çıldırmışlık niye!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin