İstismarın toplumsal bir norma dönüşümü

HABER-YORUM | KEMAL AY

Olay Kanuni Sultan Süleyman isimli bir hastanede geçiyor. Bir sağlık görevlisi, 17 yaşındaki bir kız çocuğunun hamileliğinin polise bildirilmediğini fark ediyor. Sonra kayıtları kontrol ediyor ve 5 ay 9 günlük süreçte, tam 250 tane 18 yaş altı kız çocuğunun hamilelikle ilgili hastaneye geldiğini, bunların 115 tanesinin bildirilmediğini fark ediyor. Başhekim yardımcısına durumu bildirdiğinde, görev yeri değiştiriliyor. O da savcılığa gidiyor.

Sağlık görevlisi İclal N. (32), cesareti takdir edilesi bir insan. Hastane yönetiminin sistematik olarak üstünü örttüğü bir salgın hastalığı, ortaya çıkarmış. İstanbul Valisi Vasip Şahin’e göre, hastanelerin 15-18 yaş arası kız çocuklarının gebeliğiyle ilgili ‘bildirim zorunluluğu’ yok. Nitekim 1983’te çıkmış bir KHK ile düzenlenen ilgili yasaya göre, 15-18 yaş arası kız çocuklarının polise bildirimi için ‘cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen herhangi bir emarenin varlığı’ aranıyor.

Ancak İclal N.’ye göre zaten polis bildirimi yapılmadığı gibi hastane protokolüne bile işlenmemiş. Demek ki ortada bir usulsüzlük var ve hastane bilinmesini istemiyor. Dahası, İclal N.’nin görev yerini değiştirerek, adeta suçunu kabullenmiş oluyor. Zaten yasanın getirdiği ‘kör nokta’ da, bu kız çocuklarının özgür iradeleriyle hastane yönetimini bilgilendirip bilgilendiremeyecekleri meselesi. Ailelerinin baskısı altında ‘rızası var’ taklidi yapanları nasıl ayrıştıracaksınız?

15-18 YAŞ ARASI ‘RIZA’ NE DEMEK?

Hürriyet’teki röportajında daha fazlasını da anlatıyor İclal Hanım. Yılda hastaneye 450-500 civarında 18 yaşın altında hamile kız çocuğu geldiğini kaydetmiş mesela. AKP’liler ‘rızası varsa’ muhabbetini çok seviyor malum. Daha önce ‘tecavüz yasası’ denilen ve eğer mağdur ile ‘tecavüzcü’ evlenmişse, alınan cezayı erteleyen yasayı canhıraş savunmuşlardı. Ama buradaki problem şu: Bu kız çocuklarının okulda olmaları gerekiyor o yaşta.

Henüz dünyayı tanımadan, hayatlarının amacını bilemeden, karakter gelişimini tamamlayamadan evlendirilen kız çocuklarının gerçekten bir aile kurabileceklerine inanıyor musunuz? Muhafazakâr düşüncede sık sık rastlanan ‘Toplumun yapıtaşı ailedir’ söylemindeki ‘aile’ gerçekten de 18 yaşın altındaki kız çocuklarının kurduğu aileler mi?

SURİYELİ KIZ ÇOCUĞU KENDİNİ NASIL KORUR?

Bir başka mesele de Suriyeli kız çocukları. Polise bildirimi yapılmayan 115 çocuktan 39’u Suriye’deki savaştan kaçıp gelmiş. İclal N. şöyle anlatıyor durumu:

“Bu insanlar savaştan kaçıp gelmiş. Çok çaresizler. Dil bilmiyorlar, çoğu okula gitmiyor. Para yok… O çocukların kim bilir ne hayalleri vardı. 16 yaşında hamile kalan Bayır Bucak Türkmen’i bir kız geldi hastanemize. Bu kız ile uzun bir vakit geçirdim. Dini nikahlı olduğu 18 yaşındaki başka bir çocuktan hamile kalmış. Kızı ile ilgilendiğim için annesinin bana sarılışını unutamam.”

Ortada açık bir istismar var. Üstelik istismar olarak görülmeyen, tamamen zihinlerde normalleşmiş bir istismar bu. Şöyle anlatayım: Amerika’da #MeToo hareketine ilham veren ünlü kadınların hikâyelerindeki en önemli detay, makam mansıp sahibi erkeklerle, oyunculuk hayalini gerçekleştirmeye çalışan kadınlar arasındaki ‘asimetrik güç ilişkisi’. Yani o kadınlar çoğu zaman ses çıkartma imkânı bile bulamıyorlar çünkü o erkekler, bazen medya organlarının bile bunları yayınlamasının önüne geçebiliyor.

Bu asimetrik güç ilişkisi gündelik hayatta da karşımıza çıkabiliyor. 18 yaşından küçük kız çocuklarının bu tip meselelerde, tamamen özgür iradeleriyle hareket edebileceğini düşünmek, meseleye yeterince ehemmiyet vermemek anlamına geliyor.

AKP’nin daha önce tecavüz yasasıyla, şimdi de bu konudaki tavrıyla 15-18 yaş aralığındaki kız çocuklarının yerinin okul değil de, ‘kocasının yanı’ olduğunu göstermesi ve bu durumu normalleştirmesi, ‘istismar’ kavramının da zihinlerde çarpık şekilde oluşmasını sağlıyor. Henüz kendileri çocukken çocuk sahibi olan, kendinden yaşça büyük bir erkeğin ve (bazı durumlarda) ailesinin ‘tahakkümü altına’ giren kız çocuklarının istismar edilmediğini nasıl iddia edebilirsiniz?

Hele ki Suriyeli bir mültecinin böyle bir durumda nasıl ‘direnebileceğini’ düşünüyorsunuz? Bu meselelere kafa yorulmadan çıkarılan yasalar da, yapılan yorumlar da, toplumsal bir salgın hâlini alan bu türlü durumların artışını sağlıyor yalnızca.

SADECE AKP SEÇMENİ DEĞİL…

Nitekim sadece bir hastaneye yılda 450-500 civarında 18 yaş altı kız çocuğu hamilelik teşhisiyle geliyorsa, meselenin ne boyutlarda olduğu ortada. Bu çocukların yalnızca ‘AKP seçmeni’ ailelerden olmadığını da akılda tutmak gerekir. Bilinçsizlik, sadece belli bir grubun ya da kesimin meselesi değil. İşin içinde yoksulluk, psikolojik rahatsızlıklar, aile içi kötü ilişkiler gibi birçok faktörün rol oynadığı unutulmamalı.

Ama en çok da İclal N. gibi isimlerin korunması ve cesaretlendirilmesi gerekir. Çünkü ancak onlar sayesinde bu türlü olaylar gündemimize gelebiliyor.

Ve evet, olay KANUNİ Sultan Süleyman isimli bir hastanede geçiyor…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin