İnsana kalbi yük olur mu?

YORUM | HAKAN ZAFER

Gerçeğin peşini bırakmanın telafisi zor sonuçları var.

Kulağına ilk geleni hakikat kabul etmenin,

Sevdiğinden duymayı yegâne gerçeklik ölçüsü görerek, onun dışında kim olursa olsun inanmakta zorlanmanın,

Hakikat terazisinde ölçerken, kefeye önce hoşuna gitmeyi koymanın ağır bedelleri var.

İlla birisi ödetmek zorunda değil bu bedeli. Robinson olsa bile insan, Cuma’yı bekleyene kadar kendi kendine ödetiyor. Kaskatı kesilmekle, bir niktofil gibi gündüze tahammülsüz mü yoksa geceyi mi daha çok seviyor, anlaşılması zor bir kasvetle, gerçeğin uzağına düşmekle ödüyor hem de.

Gözün önündekini göstermeyecek kadar kararmış geceye,

Üzeri yeşermeyen kupkuru toprak parçasına,

İdrakten yoksun zihne,

Neşenin uğramamaya yemin ettiği sineye,

Artık sevemeyecek kadar bitmiş gönle,

Taş atsan, taşı küstürüp kıracak kadar merhameti unutmuş yüreğe,

Görücülüğü kaybolmuş kalbe,

Arananın artık bulunamayacağı kadar kirlenmiş vicdana deniliyor kasavetlenmek diye.

 

Yükü, kasvetli, katı bir kalp olunca insan…

Tanışmalarının üzerinden uzun zaman geçse de hakikatle aynı dili konuşamaz (Hadid 16).

Önceden kendini sınırlandırdığı sözlerini unutarak, hakikate keyfince ettiği müdahaleden sonra geriye dönüp baktığında hakikatin yalın halini unutmuş olur (Maide 13).

Hiç yoksa içinden su geçmesine izin verecek kadar yontulan, olmadı yerinde durmayıp bir bayırdan yuvarlanacak kadar da olsa kımıldamaya yatkın taştan, bildiğin taştan da faydasız olur (Bakara 74).

Türlü perişanlıkla sınandığı halde gerçeğe yanaşmadığı gibi, kötülüklerini süslü görmeye başlayacak kadar hakikati unutunca, batma hızını artıracak nimetler ayağına bağlanmış, su üstünde gibi kendini rahat hissederken, ansızın, beklenen acı sonla tanışır (Enam 42-44).

Allah’a olan dikkatinden ötürü, tüyleri ürperecek kadar ayetlerini hatırlayıp yüreğini sıcak tutabileceği yerde, hakikatsizlikten gece gibi kararmış dünyasında yol alırken, önünü aydınlatacak Allah’ın nurundan yoksun, her çukura düşerek nice çamurlarda yuvarlanır. (Zümer 22-23).

Peki, ne olacak kasavetlenmiş sevdiklerimizin hali?

Allah’ın, daha önce kendilerine lütfettiği onca nimeti sayamayacak kadar, gözü, eline geçirdiğinin ışığında kamaşmış, “var” diyemeyecek kadar ağzının suyu akmış tanışlar ne olacak?

Ucuna, keskin çakmak taşından beter “doğru söylüyorsun, ama…” yerleştirilmiş oklarını sırtından alıp, “bahsettiğin şekilde hakikatin peşine takılırsak, yerimizden yurdumuzdan oluruz, barındırmazlar bizi” diyerek dilini yay gibi geren tanışlar (Kasas 57) ne olacak?

Biz içtenlikle ve ısrarla istiyoruz diye değil, sadece, çaba sarf edenlerin hakikate ereceğini, etmeyenlerin, etrafını ağzı temiz korolar sarsa bile kendisine erilecek eşyanın hakikatinin, pek nazlı olduğunu (hüzün salıyor olsa da) bilmek durumundayız. (Kasas 56)

***

Kasvetli havanın dağılıp, Hanya’nın Konya’nın belli olacağı bir yıl olması dileğiyle, tüm okuyucularım için aydınlık günler temenni ederim.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

5 YORUMLAR

  1. _ _ eksi _ _ Bu adam neyin kafasıyla yazıyor anlamıyorum, bir çıkıyor kol gibi mikrofonla dini sohbetler ediyor youtubda, bir çıkıyor burada yazılar yazıyor uzun anlamsız kopuk cümlelerle bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Sonu hiç bir şey.Fasit daire çiziyor (paradoks) daha öncede bit koinde yazdı, biraz okudum aynı şey. Bu siteyi kimelere emenet ettiler ise, şimdi çok iyi anlıyorum Türkiyeyideki hizmeti emanet ettikleri adamlar koca hizmeti RTE ye sıfırlattılar.(Bir öğretmenimiz şunu söylerdi “Ne kadar çok bildiğiniz önemli değil karşınızdakinin sizi nekadar anladığı önemli.” derdi.)

  2. Ak troller burada olmamalı. Tamam herkesin düşüncesine saygılı olalım da,ellerindekileri bırakıp bu mecraya saldırmasınlar. Beğenmeyen bu bloka girmez okumaz. Bu sözüm ak trollere. Hizmetin yanında bulunma şansınız artık yok. Bunca zulümler yapılırken tatlı su muhalifliği yapıp, her şey ortaya çıktığında “biz hizmete saygılıydık,ama o dönemde gizlenmek zorundaydık” demesinler. Elinde kor tutanlar hizmete gönül verenler dır. Maksadım: uzun zamandır yazılan yazıların altındaki ak trol yorumlarını uzak tutulması gerektiğini dillendirmektir. Ve ayrıca sayın Hakan Zafer hocanın yazıları gayet açık ve net. Tabii hizmette bulunmayanların hangi konuda neyi anlattığını,neye işaret ettiğini bilmemesi doğaldır. Bilmem anlatabildim mi?

  3. Selamun Aleykum
    Bendemi bir gariplik var bilmiyorum. Sizin yazılarınızda cümleleri bir kaç kere okumama ramen kafama girmiyor. Halbuki haftalık konuşmalarınızı çok güzel anlıyorum. Gerçekten bende sorun olabilir. Sanki bana cümleri bir felsefeci kurmuş gibi geliyor. Cahilliğimi bağışlayın lütfen. Bir mikyas olması için söylüyorum. 54 yaşında mühendisim,kötü bir okuyucun,iyi dinleyiciyim. Haftalık programınızı çok faydalı buluyorum ama Ramazan programları bir başka güzeldi. Sizleri seviyorum.

  4. Mağlup mu desem ,mahçup mu?
    Ama ikiside değil,
    Ben garip ,sen güzel ,dünya mutlu…
    Öyle tuhafım bu akşam üstü,
    Sevgilim,
    Canavar götürür gibi
    İki yanım iki süngü…

    Ahmed Arif (“Tutuklu” Hasretinden prangalar Eskittim)

    Yukarıdaki şiiri okuyanlar , anlayabildikleri kadarını anlarlar.Üstadın söylediği gibi “manayı harfi “olarak anlamak belkide maddedeki ruhu anlamaktan geçiyordur.

    Anlatıcının lisanındaki derinliği anlayamayan dinleyici yorum yaparsa ne olur ??? sualine en güzel örnek; kendi ayağına sıkan tetikçi dir.

    Mevlana ‘nın mesnevisinden şöyle bir özlü söz aktarırlar ,işin uzmanları bende burada paylaşayım.

    “Ummandan herkes tası kadar doldurur,senin tasın dar ise ummanın suçu ne?”

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin