Gençlik ruhu ve gençlerden kopmamak

YORUM | MAHMUT AKPINAR

“Yaşlanıyoruz!” yazısından sonra yaşı ileri, ama geleceğe dönük hayalleri, umutları ve enerjisi olan arkadaşlarımız biraz alınmış olabilir. Elbette gençlik ruhu sadece yaşla ilgili değil. Genç yaşında yaşlananlar olabileceği gibi ileri yaşlarında 18’lik delikanlıların enerjisini, umudunu, heyecanını taşıyanlar da oluyor. İlginçtir Hizmet’te hemen her beldede bedeni yaşlı olsa da ruhu genç ve dinamik böyle ihtiyar delikanlılar olageldi. Ortada kalan her işe koşan, varlığını öğrencilere adayan, müesseslerin ve beldenin yükünü omuzlayan, yaşlı ama enerjik, mütevazi ama hikmet dolu, sade duruşunun arkasında müthiş kalbi, ruhi derinliği, heyecanı olan bu abilerden Allah hemen bütün beldelere bahşetmiştir. Şu sıralar ölüm yıldönümünü andığımız, 70’lerinde bile hayatı canlı-dinamik yaşayan merhum Hacı Ata bu abilerimizin piridir. Bunlar genç değildir ama gençlik ruhunu tekmil temsil ederler. Gençlerle aralarına mesafe koymazlar, aksine gençlerle beraber olmaktan büyük haz duyar, onlarla arkadaş gibi yaşarlar.

“Yaşlanıyoruz” yazısından amaç ruhu genç, zihni diri, idealleri canlı bu abilerimizin herşeyden el etek çekmesi, hayatın dışına çıkması değildi. Maksadımız tecrübeyle-birikimle gençlerin dinamizminin birlikte yürümesine, iç içe olmasına dikkati çekmekti. Jenerasyonlar arasında olması muhtemel kopukluğa vurgu yapmaktı. Gençlik ruhunu sürdürmekle, gençlerden kopmak farklı mevzular. Yaşlandığı halde kendini genç hissetmek önemlidir. Ama kuşak çatışması, kuşaklar arası kopukluk, yeni nesilleri anlayamama, onlara yeterince güvenmeme ve insiyatif vermeme gibi problemler ayrıdır. Orta ve ileri yaştakiler gençlik ruhunu korusa dahi genç jenerasyonlarla kopukluk varsa. Hareket misyonunu ileriye taşıyacak, gelecekte omuzlayacak kadro sıkıntısı çeker.

KUŞAK ÇATIŞMASINI SADECE HİZMET YAŞAMIYOR

Kuşak çatışması ve gençlere yol açma problemi insanlık tarihi boyunca hep yaşanmış. babalar oğullarıyla, yaşlılar gençlerle kuşak çatışmaları yaşamış, birbirlerini anlamakta zorlanmışlar. Ailelerimize baktığımızda da bunu görürüz. Anne-kız baba-oğul arasında yaştan ve anlayıştan, olaylara bakıştaki farklıktan dolayı çatışmalar, gerilimler yaşarız. Farklı yaş grubundaki insanlar birbirinin davranışlarını kabullenmekte zorlanırlar. Büyükler küçükleri “uçarı”, “sorumsuz”, “toy”, “dik başlı”, “saygısız” gibi kavramlarla eleştirirken; küçükler büyükleri “geri kafalı” olmakla, “zamanı okuyamakla”, “gençleri anlamamakla” itham eder.

Teknoloji ve iletişimdeki gelişmeler, hızlı akan zaman kuşak çatışmalarını çok daha sert ve keskin hale getirmiştir. On yıllık yaş dilimi olan insanlar arasında ciddi anlayış farkları oluşabilmekte, uyum sorunları yaşanmakta ve aynı dili konuşmaları zorlaşmaktadır. Yakın zamanda terminolojiye X,Y,Z nesilleri diye kavramlar katılmıştır. 1979 ve öncesi doğumlu olanlara X nesli, 1980-2000 arası doğanlara Y nesli, 2000’lerden sonra doğanlara ise Z nesli denmektedir. X nesli genellike kurallara uyan, otoriteye saygılı, aidiyet duygusu güçlü, sabırlı ve işe odaklı, yaşamak için çalışan kişilerdir. Y nesli kendi görüşlerinden taviz vermeyen, bağımsız olmayı seven, özgürlüğüne düşkün, örgüt ve iş bağımlılığı az, yönetmeyi, kendi işini kurmayı ve para harcamayı seven, farklı düşüneni acımasızca eleştiren, bireyci nesil olarak anılıyor. 2000’lerden sonra doğan Z nesli ise hepten başkadır. Bunlar interneti ve mobil uygulamaları yoğun kullanırlar, internet üzerinden sosyalleşirler, aynı anda birden fazla işi yaparlar. Diğer nesiller Z neslini “ukala”, “başkasını dikkate almayan”, “saygısız” olarak tanımlayabilmektedir.

Bu kavramların kesinliği, doğruluğu tartışılabilir ancak bir hakikat tarafının olduğu da aşikar. Şu anda Hizmet içindeki gençliği ağırlıklı olarak Y nesli denilen, 1980-2000 arası doğumlular temsil ediyor. Bunlar kurallar konulmasından hoşlanmayan, saate ve kurallara göre çalışmayı sevmeyen, ama kendi başına harika işler çıkaran, direnişi seven bir nesil. Dolayısıyla hayatta önemli noktalarda ve etkin olan X nesli ile aralarında ciddi bir anlayış ve mentalite farkı var. Davranış kalıpları, saygı anlayışı bir önceki nesille çok da örtüşmüyor. Çalışma anlayışları da çok faklı. Bu nesilleri eğer anlamaya çalışmaz, kendi kalıplarımıza, kriterlerimize göre değerlendirirsek yanılırız ve onların enerjilerinden yararlanamayız. Zira bu nesil kabul etmediği bir durumla karşılaştığında karşısında kimin olduğunu çok da dikkate almıyor, doğru bildiğine devam ediyor.

YÖNTEMLERDEKİ FARKLILIĞI ANLAMAK

Kuşak çatışması nesillerin amaçlarından, beklentilerinden ve uygulamada kullandıkları yöntemlerdeki farklılıklardan kaynaklanır. Yaşlılar zorluklarda, değişim süreçlerinde geleneklere, kurallara, değerlere tutunurken, gençler yeniliklere açık olmayı, çatışmanın, yüzleşmenin gerektiğini savunur. Kuşaklararası kopuşu engelleme gençleri dinlemekle, anlamaya çalışmakla, onların tavırlarına hoşgörü göstermekle ve aynı ortamda-zeminde beraber çalışmakla mümkün olabilir. Gençler yetişkinlerin arasına katılmak ister ama kendileri olarak ve değer verilerek katılmak ister. Kendi görüşlerinin sorulmasından, insiyatif ve sorumluluk verilmesinden hoşlanırlar. Kararlara ortak etmek, yetki/sorumluluk vermek, aynı masa etrafında beraber çalışmak gençleri anlamayı kolaylaştıracağı gibi onların enerjisini denkleme katmaya yardımcı olacaktır. Onları sorumlu davranmaya hazırlayacaktır. Çağın getirdiği farklı anlayış ve yaklaşımlar nedeniyle gençleri “yetersiz” “idealsiz” vb. olarak itham etmek, kılık kıyafetine, konuşma tarzına vb. takılmak onları uzaklaştıracak, kenara itecektir. Elbette tüm karar mercilerini ve yetkileri bir hamlede gençlere devretmeyi kastetmiyoruz. Büyük yapıları hızlıca ve tamamıyla gençleştirmek kolay olmayabilir ancak belirli oranda gencin karar mercilerinde bulunması hayatın içinde daha aktif olmalarını sağlayacaktır.

Gençlere insiyatif vermede, alan açmada bir tenakuz yaşanıyor. Bazıları “yetki ve sorumluluk verecek genç yok ki, nerde öyle gençler! Olsalar da versek” diyorlar. Oysa bu, tam da gençlerin önünü tıkayan yaklaşım. Gençlere deneme-yanılma, tecrübe kazanma imkanı vermezseniz, yol açmazsanız onların kabiliyetlerini, potansiyellerini nasıl keşfedeceksiniz? Nasıl ortaya çıkaracaksınız? “Görev vereceğiz, ama yeni nesil farklı” diyerek kendi davranış kalıplarına, beklentilerine göre gençliği kritik eden ve güvenmeyen yaklaşımlar bunun aslında jenerasyon farkı olduğunu bilmiyorlar. İstiyorlar ki gençler de onlar gibi düşünsün, davransın, onlara benzer tepkiler versin. Bu yaklaşım gençleri anlamak değil, gençleri kendinize benzemeye zorlamak, onların farklılıklarını kabullenememektir. Nesiller arası kopuş tam da bundan kaynaklanıyor zaten.

Pek çok büyük şirket gençlerden kopmamak için yönetim kurullarına ve idari görevlere gençleri getiriyorlar. Fransa devlet başkanlığına 40’lı yaşlarda Macron seçildi. Avusturya başbakanı 30’lu yaşların başında bir genç. Gençlere yönelik ürün üreten veya gençleri hedef kitle kabul eden şirketler, yapılar onların hayata nasıl baktığını, tercihlerini, zevklerini, reflekslerini anlamak için özel bütçeler ayırıyorlar, çalışmalar yapıyorlar, danışmanlık hizmeti alıyorlar.

YENİ DÜNYAYLA ENTEGRE NESİLLER

Gençlerin donanım olarak, dünya ile entegrasyon adına dil, ufuk gibi avantajları var. Fakat bazılarımıza göre gençler yeterince “idealist değiller”, “rahatlar”, “dikkatleri çok dağınık”. O halde gençlerde var olan o avantajları ve potansiyeli müsbete kanalize etme ve sorumluluk şuuru kazandırmak ayrı bir proje olarak ele alınmalı. Eğer bu basarilabilirse gençler dünyaya Hizmeti çok daha hızlı ve etkili şekilde anlatabilirler. Büyüklerin aklına gelmeyecek yeni ve kısa yollar, yöntemler geliştirebilirler.

“Ama keyfiyet problemi de var!” diyenler çıkabiliyor. Hizmet öteden bu tarafa eylem ve aksiyon tarafı fikrin önünde olmuş bir harekettir. Yurt dışına ilk çıkan 20-21 yaşındaki gençler hangi keyfiyete, hangi bilgi birikimine, hangi takvaya sahipti? Hepsi toy delikanlılardı ama hayatın içinde pişti, olgunlaştı ve kendilerini geliştirdiler. Hizmet hep ilim-amel-aksiyon sacayakları üzerinde gelişti. Sorumluluk ve yetki verilmeyen, çalışan çarkların içine alınmayan gençler nasıl olgunlaşacak? Nasıl keyfiyet kazanacak? Nasıl dertli insanlar haline gelecek? Hizmet kuru teorilerle yürüyen bir hareket değil, yaşayan canlı bir organizmadır.

Hizmetin dünyada ve İslam dünyasında en takdir gören yönü teorilerde konuşulanları hayata geçirmesi, gençleri bu ideallerin arkasından sürüklemesi oldu. Dünyadaki Müslüman alimler Hocaefendi ve Hizmetin bu yönüne meftun oldular. “Biz Kur’an ve Sünneti biliyoruz ama Fethullah Gülen bu asırda bunu hayata geçirdi” diye takdirlerini ifade ettiler.

Öte yandan gençlerin tekliflerini, projelerini çağı ve gençliği anlayan kişilerle değerlendirmek lazım. Kafa yapısı geçen asırda kalmış insanlarla bu gençleri muhatap ettiğimizde sadece gençlerin umudu kırılmaktadır. Bu çerçevede rehberlik yöntemlerini güncellemek, gençlere ulaşmak ve Hareket içinde tutmak için yeni yollar bulmak gerekmektedir. Sosyal medyayı kulanma, ortamları, tarzları, mekanları değiştirme, yeni faaliyetler icat etme, gezilerin formunu değiştirme gibi yollar denenebilir. Ama bütün bunları yapabilmek için o yaş grubundaki insanları istişare ortamlarına almak gerekir.

BİLHASSA AVRUPA

Son dönemlerde Hizmetin merkezi Avrupa haline geliyor. Özellikle kıta Avrupasında ciddi bir nüfus oluştu. Eski göçmenlerin ve zorunlu muhacirlerin çocukları Hizmeti yeni ufuklara taşımak ve globalleştirmek için önemli fırsatlar sunuyor.

Tecrübeli insanların kenara çekilmesine, işlerden el etek çekmesine değil, gençleri işlerin içine çekmesine, onlarla omuz omuza olmasına, onlara cesaret vermesine, hayatı paylaşmasına ihtiyaç var! Gençlere model olacak özellik ve birikimlerde 30’lu yaşlardaki insanların öne çıkarılmasına ihtiyaç var.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Bu yazım dikkate alınır mı bilmem ama kime iletecegimi de bilemedim. E mail adresi olan birine ulaşamadım. Ekrem Dumanlı video da fikir paylaşımı demişti. Ona da istesem de yazamadım. Belki okuyan birilerinin dikkatini çeker diye buraya yazmak geldi.
    Forum tarzında sitelere ihtiyaç var. Her ülke için farklı dillerde farklı konularda da olabilir. Bu şekilde bir forum da neler olur örnekler vermek istiyorum dilim döndüğünce. mesela imani bir konuda bir şeyle karşılaştım o an hatırlayamadım okunacak kaynaklarda da nerde geçtiğini unuttum veya o kaynaklara ulaşma imkanım yok ( malûm kitap kıyımı yasadik). Internete girerim forumda yazarım. Böyle bir soru var ne dersiniz diye. Kimisi cevap yazar kimisi hangi kaynaklardan ulasacagimi yazar, kimisi link atar. Cevabi bulurum ya da muhatabını buraya yönlendiririm . Aynı şeyi siyer fıkhı hadislerle ilgili birçok konuda arastiran merak eden burdan yararlanir. Yanlış ve sahih olmayan şeyleri engellemek için gönüllü bir kadro , o sahanın uzmanı olanlar da olur. Gerektiğinde düzeltme veya bilgilendirmeleri yaparlar. Dini konularda internet çok yanlış bilgilerle dolu. Dini eğilime girenler de neyi arasa internete başvuruyor. Karsısına çıkan ilk sitede yazan veya video da anlatılan ne ise ona eğilim oluyor. Bu konuda acil bir girişim olması ve uygulanmasına ihtiyaç var. Bununla ilgili, .. dizinin dibinde terbiye görmüş huzuru soluklamış abilerde yer alır ihtilaflı konularda bizzat kaynağından görüp duyduklarını paylaşırlar. Böylece sağlam ve degismez bir dini yasayis ve anlayış yerleşir. Zira basit meselelerde bile ihtilafı çok yaşadık. baştaki ablaya abiye göre degisti, muayyen günlerde cevsenin su bölümü okunmaz veya okunur denmesi. Sabah namazından sonra nafile kılınır diyenler vs.

    Şahsen çocuk yetiştirme ile ilgili böyle bir forum sitesinden çok yararlandım. Kendi başına kitap vb ile yol alsaydım o siteyi takip edip öğrenip ufkumun açıldığınin kacta kaci yol alirdim bilmiyorum. Boyle bir şeye her alanda ihtiyaç var ama özellikle dini mevzularda daha çok ihtiyaç var.

    Benzer bir şey sadece dini konular için değil bir çok konuda yapılabilir. Hizmet kanallarıyla ilgili yeni fikirler müzakere ortamları bu tür siteler üzerinden olsa hem daha çok ve her kesimden ve coğrafyadan insanın katkısı olur. Hem de fikir paylaşabilme nin değerlilik hissiyle daha önce “itaat et kurtul” ” sorgulama ” gibi cevaplar almis fikirlerinin bir üstünden öteye gitmedigi ni göre göre fikir üretmeyi dertlenmeyi bırakmış söyleneni yapmaya çalışırken heyecanı sönmüş duygularına hissizlesmek zorunda kalmış kendini zorlayarak hizmet etmeye çalışarak bugüne gelebilmiş bir çok insanı harekete getirip canlandırır. Aynı zamanda hizmetten olmasa da hayırlı bir işle projeyle ilgilenmek isteyen her kesimden insanın katkısı olma ihtimali de artar. Böylece biz enaniyeti veya onlar hasedi olmadan insanlar hayırlı bir iş etrafında birlesme imkani ve zemini bulmuş olur sanal da olsa.
    Fikirlerin çarpışmasından hakikat doğar. Bundan korkmamak lazim.
    Yazının uzunluğundan ötürü hakkınızı helal edin. Yine de gönlümden geçeni tam ifade edebildim mı bilmiyorum.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin