Gayr-i meşru referandum, gayr-i meşru sonuç

[Akif Umut Avaz, yazdı]

Türkiye son demokratik seçimlerini 12 Haziran 2011’de gerçekleştirdi. Ülkede çoğulcu bir toplum; iyi kötü işleyen ve en azından bir gözü evrensel hukuk ilkelerinde olan bir yargı sistemi; tek amacı ve varlık sebebi sadece muktedirlere yaltaklanmak olmayan hukuka ve devlet adabına nispeten daha bağlı bir bürokrasi; canlı ve çeşitli bir medya; demokratik sınırlarını aşanlara en azından uyarıda bulunabilecek kurum ve kuruluşlar; 200 yıllık demokratikleşme sürecinin bir verimi olan türlü ve renkli bir sivil toplum; gayr-i meşru ihtiraslarının peşinde yoldan çıkanı zar zor da olsa yola sokabilecek kontrol ve denge mekanizmaları henüz ayaktaydı.

Bu şartlar altında yeni ve daha demokratik bir anayasa yapılacağı; AB üyelik sürecine hız verileceği; demokratik hukuk devleti ile hak ve özgürlük standartlarının daha da yükseltileceği vaadine inanan on milyonlar, dört elle asıldıkları o son demokratik seçimlerden çıkan sonuçları demokratikleşme serüveninde çok önemli bir kavşak ve büyük bir demokratik atılım gibi görmüştü. Meğer, o seçimler bu ülkenin görüp görebileceği şöyle böyle demokratik meşruiyeti haiz son seçimlermiş. Meğer, demokrat maskesi takmış siyasal İslamcı mürailerin takiyeci ahlaksızlıklarının bahşettiği kabiliyetle demokrasinin çanına ot tıkamaktan ibaretmiş.

KÖPRÜNÜN ALTINDAN ÇOK SULAR AKTI

Tabii, 2011’den bu yana köprülerin altından çok sular aktı. Tarihin daha fazla hak-hukuk, demokrasi, huzur, barış ve özgürlük, refah ve şeffaflık vaad eden akışının tam tersi bir istikamete yönelen Erdoğan ve taifesi Türkiye’yi insanlığın evrensel birikiminin olgunlaştırdığı ideallerden koparıp kapkaranlık bir diktanın kucağına getirip bıraktı. Uyum ve uzlaşma arayışlarının yerini bitmek bilmeyen kavgalar; ilke, hukuk ve kuralların yerini hoyrat mı hoyrat bir dikta; din ve ahlakın yerini ahlak adına sergilenen paçozluk, din adına yapılan envai çeşit kepazelik ve dile getirilen türlü türlü zırva; emek ve alın terinin yerini gasp, soygun ve zorbalık aldı.

Efendilik ve medenilikten nefret edildiği; kültür ve eğitimin düşman bilindiği; farklı fikir ve düşüncelerin zenginlik yerine tehdit görüldüğü bir kara yobazlık, bir varoş zorbalığı kültürü gelip devletin ve toplumun tepesine tebelleş oldu. 3-5 yıl öncesine kadar soldan sağa, büyükten küçüğe, şehirden kırsala aklı başında herkesin iğrenerek, tiksinerek baktığı marjinalin marjinali, yobazların yobazı Yeni Akit zihniyeti gelip toplumu ve devleti esir aldı. Paçozlamış, yozlaşmış devlet ile toplumun önemli bir kesiminin hâkim normu ve normali haline geldi.

DEVLET GELENEĞİ VE TOPLUM BİRİKİMİ HİÇ EDİLDİ

1000 yıllık devlet geleneği ve binlerce yıllık toplum irfanı dini kendilerine perde yapıp din ve iman adına insanlık dışılığın tüm pisliklerini üslup ve ahlak edinen Akit zihniyetine teslim oldu. Tüm farklılıkları ve renkleri ile toplumu kucaklayan, dünya ile barışık toplumsal kesimler düşmanlaştırılırken, Akit, İBDA-C, Hizbullah, el-Kaide, IŞİD zihniyeti devlete ve topluma tahakküm eden siyasal İslamcı mürai muktedirlerin gözdesi haline geldi. En aşağılık ahlaksızlıkları, en utanılası kepazelikleri, yalanları, iftiraları, hırsızlıkları, yolsuzlukları, rüşvetleri, despotluğu ve diktayı din adına yapıyormuş gibi göstermeyi başaran bu mürailer hileyi, aldatmayı, takiyeyi ve iftirayı iman edindiler.

Tek amaçları ne pahasına olursa olsun kazanmak olan türedi din kalpazanlarının ne haram-helal, ne ahlak-ahlaksızlık, ne insaniyet-insanlık dışılık, ne de hak-hukuk gibi bir derdi olmadı. Süreç içerisinde tamamen böylesine kepaze bir ekibin kontrolüne giren rejim altında yapılan 30 Mart 2014 yerel seçimleri, 10 Ağustos 2014 cumhurbaşkanlığı seçimi, 7 Haziran 2015 genel seçimleri ile tekrarlanan 1 Kasım 2015 seçimleri de hırsızlığın, usulsüzlüğün ve seçim hilelerinin ayyuka çıktığı demokratik ve hukuki meşruiyetten yoksun seçimlerdi.

17/25 Aralık 2013 yolsuzluk skandalı sonrası yargı tarumar edilmiş, kontrol ve denge mekanizmasının emniyet sübabı olan kurum ve kurallar sindirilmişti. Medya üzerinde terör estirilmiş, aydınların bir kısmı korkutularak, Yayla, Oğur, Esayan, Bayramoğlu, Mahçupyan vb gibi bir kısmı ise satın alınarak en ahlaksız propagandaların omurgasız tetikçileri haline getirilmişti. Demokrasi adına ne varsa “demokrasi adına”lığı bayraklaştıran bu omurgasız zümre tarafından paspasa çevrilmişti.

DEMOKRASİNİN BÜTÜN KURUMLARI TARUMAR EDİLDİ

Yıllarca üzerlerinde tepinilen demokratik hukuk devletinin olmazsa olmazı tüm kurum ve kuruluşlar, kural ve ilkeler, teamül ve görenekler zamanla tamamen yok edildi. Ne tarafsız ve bağımsız yargı bırakıldı geriye, ne işini sadece hukuk çerçevesinde yapmaya çabalayan bürokrasi. Medya ve sivil toplumun üzerinden silindir gibi geçildi. Yüzlerce gazeteci hapse atıldı, binlercesi işsiz bırakıldı. Yüzlerce medya organı kapatıldı, binlerce sivil toplum örgütü yok edildi. Toplumun en eğitimli kesimleri üzerinde terör estirildi. Kabul edelim ki siyasal İslamcı lümpenlik kapkaranlık bir varoş magandalığını devlet üslubu haline getirmeyi başardı. 15 Temmuz darbe tezgâhı sonrası ise ülke o güne kadar yapılan kepazeliklere rahmet okutacak kapkaranlık bir sürece evrildi.

Korku altında da olsa despotun suyuna gidip 3-5 gün daha fazla nefes alabilmek veya haram helal demeden hak etmediklerini bir süre daha ziftlenmek için her türlü omurgasızlığa açık olan müptezeller dışında, ülkede aklı başında herkesin gördüğünü uluslararası toplum da görüyor. Buram buram tezgâh kokan kontrollü darbe sonrası son yüzyılın en kesif dikta, korku ve terör rejimlerinden birini kuran Erdoğan’ın, istediğinin kellesini anında alabildiği olağanüstü hal koşulları altında insanların önüne koyduğu göstermelik sandığın öncesi ve sonrasıyla hiçbir meşruiyetinin olmadığını herkes biliyor.

HAYIR’IN PROPAGANDASI İMKÂNSIZ HÂLE GETİRİLDİ

Bağımsız medyanın yok edildiği, toplumda karşılığı olan tüm muhaliflerin ya hapse atıldığı ya da hapis tehdidi altında bulundurulduğu, propaganda broşürlerinin toplatılıp, hayır mitingi yapanların tutuklandığı bir ortamda milletin önüne konulan oy sandığının kıymetinin ne olduğunu Irak’ta, Suriye’de, Sudan’da, Latin Amerika ve Asya diktatörlüklerindeki tecrübeleriyle dünya çok iyi biliyor. Onun içindir ki, zaten kalmayan itibarını tamamen sıfırlamak pahasına oy verme işlemi daha devam ederken seçim hilelerini meşrulaştırarak sistematik hale getirilmesini sağlayan ne YSK’nın açıklamalarına, ne bir oldu-bitti telaşıyla çaldıkları atla Üsküdar’ı geçmeye çabalayan Erdoğan ve şürekâsının açıklamalarına kimse itibar etmiyor.

AB ve ABD yetkililerinin güya ülkenin en yetkili isimleri tarafından duyurulan sandık sonuçlarına itibar etmeyip, AGİT ve AKPM gözlemcilerinin açıklamalarını beklemeyi tercih etmeleri, Erdoğan ve ekürisinin dünyadaki imajı ve itibarı hakkında çok şeyler söylüyor. Tüm uluslararası kuruluşlar gibi Türkiye’deki olağanüstü hal şartlarının demokratik bir seçimi imkânsız kıldığını çok iyi bilen uluslararası gözlemciler ise, eminim ki her türlü hile ve hırsızlığın mümkün olduğu bir oylamada her türlü hile ve hırsızlığın yapıldığından hiçbir şüphe duymuyor.

OY SAYIMINDA BİLE ŞEFFAFLIK YOK

Oylama öncesi adil ve demokratik olmayan baskıcı bir atmosferde seçime gidip, oy sayımında asgari şeffaflığı sağlayamadığınız bir ortamda, milletin önüne koyduğunuz sandık herhangi bir anlam ifade etmiyor. Ülkenin 3. en büyük partisinin tüm önde gelenlerinin hapiste olduğu, ülkenin 4. en büyük partisinin kendi yönetimini belirleme konusunda demokratik teamüllerin dışına çıkarıldığı, yargının, medyanın ve sivil toplumun emir-komuta altına girdiği, oy sayımına türlü şaibenin karıştığı bir ortamda demokratik bir hukuk devleti olma çabasındaki Cumhuriyet rejiminin sonunu getirmek için halkın önüne konulan sandığın ihsal olmuş bir bebeğin altına konulan lazımlık kadar bile kıymeti bulunmuyor.

Tam teşekküllü bir dikta rejimine geçiş için kurgulanarak “evet” çıkması için öncesi ve sonrası ile pek çok anayasal suçun işlendiği bir referandum ne adil, ne de özgür olabilir. Bu yüzden, kim ne derse desin, Pazar günü yapılan referandum hileli sonuçlarından bağımsız olarak bile, öncesi ve sonrası ile gayr-ı meşrudur. Yok hükmündedir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin