Erdoğan’dan ‘Kıbrıs Fatihi’ çıkar mı?..

HABER-ANALİZ| ADEM YAVUZ ARSLAN – WASHINGTON, Tr724

Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasetçi değil de sihirbaz olmayı tercih etseydi eminim  çok başarılı olurdu.

Sonuçta aynı numaraları defalarca yaptığı halde, her defasında izleyicileri nefes nefese bırakabilmek herkese nasip olacak bir yetenek değil.

Üstelik ‘şapkadan tavşan çıkarma’ konusunda da çok mahir.

Mesela İstanbul seçimlerinin iptali sürecinde öyle şeyler yaptı ki, değme sihirbazlar bile bunları yapamazdı.

Herkesin gözü önünde yaşanan olayları evirdi çevirdi ve zamana yayarak sonuçları -lehine olacak şekilde- manipüle etti.

Düşünsenize, aynı heyet, aynı zarf, aynı oy pusulası ve aynı sandık. Ancak aynı zarfa koyduğunuz 4 oydan üçü sağlam birisi geçersiz çıkıyor. Dediğim gibi böyle bir numarayı değme sihirbazlar bile yapamazdı.

Şimdi de devletin tüm imkanlarıyla İstanbul’da kampanya yürütüyor. Seçimi almak için neler yapabileceğine dair hayal gücümüzü zorlamaya gerek yok.

Kaybettiği 7 Haziran 2015 seçimlerini çevirebilmek için yaptığı manevralar, muhalefeti oyalama taktikleri ve 1 Kasım’a kadar geçen sürede yaşanan terör olayları herkesin hafızasında güncelliğini koruyor.

FIRAT’IN DOĞUSU OLMADI KIBRIS’IN DOĞUSU VERELİM

Malum olduğu üzere, YSK’nın İstanbul seçimlerine yönelik kararını açıklayacağı gün Öcalan’ın mektubu piyasaya düştü.

Bu durum gerçekten sürpriz oldu çünkü Öcalan’a 8 yıldır tecrit uygulanıyor ve avukatları ile dahi görüştürülmüyordu.

İddialara göre bizzat MİT müsteşarı Hakan Fidan İmralı’ya gitti.

Sonrasında ortaya çıkan mektubu ilginç kılan özelliklerden birisi de mektubun ‘AKP’li bir kalemin elinden çıkmış gibi’ olmasıydı.

Kritik anlarda Öcalan’ı sahaya sürmek Erdoğan için test edilmiş bir taktik.

2013 Nevruz’unda da aynı hamleyi yapmıştı. Yeri gelmişken şu hatırlatmayı da yapayım: Erdoğan’ın bir çözüm süreci hedefi hiçbir zaman olmadı.

PKK ile mücadele ederken de, müzakere ederken de tek hedefi sandıktı. Sandıkta ne kazandıracaksa onu yaptı.

Şimdi de aynısını yapıyor.

İstanbul seçimlerinde Kürtlerin oyunu alabilmek için Öcalan’a ihtiyacı vardı o da yine Öcalan’ın kapısını çaldı. Taktiğin başarılı olduğu bir kaç gün sonra KCK eş başkanı Bese Hozat’ın “İmamoğlu’na destek” açıklaması ile teyit edildi.

Zira PKK’ın İmamoğlu’na destek açıklaması yapması gerçekte AKP’ye destektir.

Bunu bilmek için siyasetçi olmaya gerek yok. Nitekim bu açıklama sonrasında AKP’li siyasiler ve tekmili birden havuz medyası ‘İşte İmamoğlu-PKK işbirliği’ demeye başladı.

Erdoğan’ın hedefi en azından dindar Kürtleri safına çekebilmek. İmamoğlu’na verilmeyecek her oyu kazanç olarak görüyor.

Ancak bir kısım dindar Kürtleri yanına çekebilmek Erdoğan için yeterli değil. Hem küskün AKP tabanını toparlayacak hem de karasız seçmenin desteğini alabileceği adımlar atması gerekiyor.

7 Haziran sonrası yaşanan terör dalgası bu açıdan AKP’nin çok işine yaramıştı.

Fakat bugün konjonktür 7 Haziran 2015 sonrasından çok farklı. Bu yüzden terörün yükselmesi fayda getirmeyebilir. Zira terörün yükselmesi operasyonların artması, operasyonların artması daha çok cenazenin gelmesi demek.

Erdoğan’ın geçtiğimiz sonbaharda ‘bir gece ansızın gelebiliriz’ dediği Suriye’ye yönelik daha doğrusu Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon ise unutturuldu. Amerika izin vermedi, Rusya ‘aklından bile geçirme’ deyince operasyon bir daha gündeme gelmedi.

Erdoğan’ın aradığı fırsat Kıbrıs’tan geldi

Amerika ile zaten hayli gergin olan ilişkiler son günlerde Kıbrıs merkezli tırmanıyor. Nitekim ABD Dışişleri Bakanlığı geçtiğimiz günlerde yazılı bir açıklama yaparak Türkiye’nin bölgedeki sondaj faaliyetlerinden kaygı duyduğunu ifade etti.

Yazılı açıklamada ‘provokatif ve tansiyonu yükseltme riski taşıyan bir adım’ denildi.

Kıbrıs Rum Kesimi lideri Nicos Anastasiades ise Türkiye’nin son dönemde başlattığı sondaj faaliyetlerini ‘yeni bir işgale eş’ diye tanımladı.

Başta İngiltere olmak üzere AB ülkeleri kaygı bildiren açıklamalar yaptı.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Türkiye’nin KKTC açıklarında sondaj çalışmaları başlatmak için gemi göndermesiyle yükselen tansiyonun düşürülmesi çağrısında bulundu.

Peki ne oluyor ? Nerden çıktı bu gerginlik ?

Özetle şöyle: Doğu Akdeniz’de çok zengin enerji kaynakları keşfedildi. Analizlere göre bölgede Türkiye’nin 500 yıllık ihtiyacını karşılayacak kadar gaz var. Yine aynı projeksiyonlara göre Doğu Akdeniz’deki enerji yatakları tüm Avrupa’nın 180 yıllık ihtiyacını karşılayacak kadar büyük.

Hal böyle olunca da bölge stratejik açıdan çok önemli hale geldi.

Küresel enerji piyasasının gözü Doğu Akdeniz’de. Bugünkü gerginliğin kaynağı ise Güney Kıbrıs’ın 2004 yılında tek tarafla adım atarak münhasır ekonomik bölgesini 200 mile çıkarması oldu.

Türkiye’nin bu karara tepkisi sert oldu ve kendi arama gemilerini bölgeye yolladı.

Haliyle gerginlik tırmandı. Hem ABD hem AB Rumların yanında yer alarak Türkiye’nin bölgedeki sondaj faaliyetlerini ‘kabul edilemez’ olarak tanımladı.

Aslında şu anda yaşanan kriz diplomasi okullarında ders kitabı olarak okutulmaya aday.

Zira, Türkiye yanlış politikalar ve hatalı hamleler nedeniyle haklı olduğu bir konuda yalnız kaldı. Bölge ülkelerinin tamamıyla kavgalı. AB ve ABD ile de birden çok başlıkta kriz yaşıyor. S400 krizi nedeniyle de NATO’nun desteğini alamıyor.

Ankara’dan sızanlara göre Türkiye muhataplarına “gerekirse savaşırım” resti çekiyor. Dün başlayan Denizkurdu tatbikatı da bu kapsamda bir güç gösterisi olarak değerlendiriliyor.

Peki bu hamle yani Kıbrıs üzerinden büyütülecek gerginlik Erdoğan’a seçim kazandırır mı ?

Milliyetçi oyları konsolide edeceği muhakkak. Sonuçta Kıbrıs herkesin üzerinde mutabık olduğu milli bir mesele. AKP tabanı ve AKP küskünleri yeniden Erdoğan’ın ardında toplanabilir.

Dolayısıyla seçime kadar Kıbrıs üzerinden restleşmek Erdoğan için iyi bir hamle.

Böylece hem Kürtleri ötekileştirmeyecek hem de Kıbrıs gerginliği ile milliyetçi muhafazakar seçmeni toparlayacak. Dahası her geçen gün derinleşen ekonomik krizi Kıbrıs restleşmesinin bir sonucuymuş gibi gösterebilecek.

Başta da dediğim gibi, Erdoğan siyasetçi değil de sihirbaz olsaydı çok başarılı olurdu. Hem siyaseten büyük yanlışlar yapacaksınız hem de kendi yanlışlarınızdan bile mağduriyet üretip oy devşirebileceksiniz !

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin