Doğu Ekspresinde Cinayet; Fransız bakan neden Erdoğan’a çattı?

HABER-YORUM | YAVUZ ALTUN

Suudi Arabistan’ın İstanbul konsolosluğunda öldürülen Cemal Kaşıkçı, dün ilginç bir polemiğin konusu oldu.

Malum, Türkiye Cumhuriyeti elinde cinayetle ilgili bir ses kaydı olduğunu iddia ediyor. Bugüne kadar medyaya yansıyan haberler arasında bunu yalanlayan da var, doğrulayan da.

CIA Başkanı Gina Haspel’in Türkiye ziyaretinde bu kaydı dinlediğini ve zinhar dinlemediğini söyleyenler olduğu gibi, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun da kayıttan bilgisi olduğu ve Suudilere ayıp olmasın diye dinlemekten vazgeçtiği imasında bulunan haberler de yayınlandı.

Ancak geçen haftasonu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu ses kaydını ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi önde gelen ülkelerle paylaştıklarını açıkladı. “Herkes durumun farkında,” demeye getirdi.

Gelgelelim dün, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ilginç bir çıkış yaparak, böyle bir şeyden haberdar olmadığını söyledi. Daha da ileri gidip, Erdoğan’ın bu cinayet üzerinden “politik oyunlar oynadığını” aktardı.

Fransızlar bazen böyle dobra olabiliyor.

Hemen akabinde Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, NTV’ye bağlanarak bu çıkışı ayıpladı ve Fransız istihbarat birimleriyle “onların talebi üzerine” Kaşıkçı vakasındaki bilgileri paylaştıklarını belirtti.

Çavuşoğlu, geçenlerde söylediği gibi, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili ellerinde “daha fazla delil” olduğunu da vurguladı. Soruşturma tamamlanınca açıklayacaklarmış.

Konsolosluk cinayetinin üzerinden 42 gün geçmesine rağmen, iki önemli sorunun cevabı hâlen yok: Gazetecinin cesedi nerede? Türkiye’nin elindeki ses kaydı nasıl elde edildi?

Cesetle ilgili Türk medyasında çıkan haberleri alt alta koyduğumuzda, Türk polisinin kafasının bir hayli karışık olduğunu söyleyebiliriz.

Belgrad Ormanı’nda, Yalova’da bir çiftlik evinde ve hatta Suudi Arabistan Konsolosu Muhammed Uteybi’nin konutundaki şöminede cesetle ilgili izlere rastlandığı yönünde haberler çıktı.

Yetmedi, önceki gün iktidara yakın medyada cesedin eritilerek konsolosluğun bahçesindeki kuyuya atıldığı iddia edildi.

Suudi Arabistan ise bu konuda sessizliği tercih ederek, süre kazanıyor. Bir yandan da Türkiye’nin konuyla ilgili elinde ne kadar bilgi olduğunu öğrenmeye çalışıyor.

Spekülasyon yapalım: Riyad yönetimi Türkiye’den bu konuda güvenilir bilgi sızdıracak birine, tercihen soruşturmada yer alan bir polise ya da savcıya, servet değerinde rüşvet verecektir. Belki de çoktan vermiştir.

Gelelim diğer meseleye.

Türkiye nasıl oldu da “yabancı toprağı” sayılan diplomatik bir binada vuku bulan olayın ses kaydını elde edebildi?

Akla gelen ilk açıklama “ortam dinlemesi” yapıldığı yönündeydi. Eğer yakın zamanda istihbarat elemanları binaya bir böcek yerleştirmemişse, bunun nasıl olduğunun açıklanması biraz zahmetli bir iş.

Bu sebeple zaten Apple Watch hikâyesi uyduruldu. Güya Kaşıkçı’nın Apple marka saati, ses kaydı yapıp bunu da internete yüklemeyi başarmıştı. Kimse yemedi tabi.

İkinci ihtimal, maktulün üstünde bir ses kayıt cihazı bulunuyor olması ve Türk istihbaratının o esnada canlı dinleme yapması.

Ben biraz bu ihtimalden yanayım. Kaşıkçı’nın İstanbul’daki elçiliğe gitmeden önce Türk istihbaratını haberdar ettiğini ve içeride başına gelebilecek kötü bir şeyin önlenebilmesi için yardım talebinde bulunduğunu düşünüyorum.

Bunun üzerine muhtemelen Kaşıkçı’nın üzerine bir dinleme cihazı yerleştirildi ve elçilikte olup bitenler naklen dinlendi.

Eğer bu teori doğruysa ve Kaşıkçı’nın ölümü uzun süren bir sorgunun neticesindeyse, neden anında müdahale edilmediği sorgulanmalıdır elbette. Belki de Suud yetkililer, dinleme cihazını keşfettikten sonra Kaşıkçı’nın bu vakadan kurtulup bütün dünyada olayı anlatmasına izin vermektense, onu öldürmeyi tercih etmiştir. Kim bilir?

Soruşturmanın uzaması Erdoğan için birçok yönden avantajlı. Bölgesel ilişkiler bağlamında pazarlık yapmak için bu konuyu kullanıyor. Batı’yla tekrardan yakınlaşma ve Batılı medyada imajını düzeltme adına fayda sağlıyor.

Dün her ne kadar Fransa dışişleri bakanı ses kayıtlarından haberi olmadığını belirtse de, Kanada Başbakanı Justin Trudeau bir açıklama yaparak, istihbaratının kaydı dinlediğini söyledi.

Almanya’dan Şansölye Angela Merkel’in sözcüsü de Türkiye’yle “istihbarat paylaşımı” yaptıklarını belirtti.

Anlaşılan şimdilik öncelikli hedef, hazır fırsatını bulmuşken Suudi Arabistan’a bir dizgin vurmak. ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’a karşı Ortadoğu planının önemli bir parçası olan Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’ın bu vesileyle biraz da olsa kontrol edilebilir hâle getirilmesi, Trump’tan ve bodoslama İran karşıtlığından hoşnut olmayan Avrupa ülkelerinin çıkarına.

Erdoğan’ı şu süreçte hoşnut etmek de, boyunlarının borcu. Ama arada Fransız dışişleri bakanı gibi vicdanlı patavatsızlar çıkacaktır. E, o kadarına da Erdoğan katlansın artık. Girdiği her ortamda, sırtını sıvazlayıp yüzüne güldükleri kadar kadraj altında tekme atmayı da sürdürecekler. Roma İmparatorluğu’nun mirasçılarıyla siyaset yapmak biraz da böyledir.

Son olarak, merhum Cemal Kaşıkçı’yı açıkçası iyi tanımıyorum. Türkiye’yle yakın ilişkileri olduğunu ölümünden sonra ortaya çıkanlardan öğrendim.

Ölünün arkasından kötü konuşmak olmaz. Fakat merak etmeden de edemiyorum: Acaba Erdoğan’ın Türkiye’deki siyaset tarzını demokrasiyle bağdaştırıyor muydu? Yahut Türk hapishanelerindeki onlarca gazeteci hakkında ne düşünüyordu?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin