Anayasa’yı tanımaz ama Anayasa’ya karşı olmakla suçlar!

İLTİSAK-İRTİBAT ÜZERİNE (1)

YORUM | RAMAZAN FARUK GÜZEL

Bu dönem biz hukukçuların karşılaştığı en büyük sıkıntılardan biri, “Mevcut iktidarın hukuksuz ve pervasızca yaptığı işlemlere, eylemlere karşı ne yapılması gerektiğinin” sorulması karşısında yaşadığımız acziyet! Zira yapılan işlemlerin hukukta, kanunda, içtihatta, uluslararası hukuk ve teamüllerde karşılığı yok. “İltisak ve irtibat” kavramları da bu konulardan. Buna dair kısa bir değerlendirmede bulunalım.

İlk bölümde, başkalarını “Anayasal düzene karşı olmakla” suçlayan muktedirlerin, Anayasa’yı nasıl hiçe saydığını, nasıl Anayasal suçlar işlediklerini ortaya koymaya, ikinci bölümde ise Anayasal suçlar işlemek için uydurulmuş “iltisak” gibi kavramların karşılığını irdelemeye çalışalım.

ANAYASA’YA KARŞI

Meselenin odak noktasından başlayalım. Karşımızda:

– Meri Anayasa’yı tanımayan, tanımadığını da açıkça deklare eden,

– Mevcut yasaları işine geldiği kadarını kabul eden/ onları bir manivela gibi kullanan, bununla başkalarını cezalandıran, hizaya getiren,

– İşine gelmeyen yasaları ve düzenlemeleri ise saymayan, “Kır kapıyı al, gerekirse konuyla ilgili bir yasa çıkarırız” diyen,

– Evrensel ilke ve değerleri tanımayan bir topluluk, bir iktidar var.

Demokrasi, adalet, kalkınma vaatleriyle gelen, bütün gücü ele geçirdiğini düşündüğü andan itibaren ise kendisini bütün kural ve değerlerden azade görenler… Korkutma, ödüllendirmelerle kitleleri yönlendirerek, bütün kurumları, güçleri ele geçirdiği/ diş geçirdiği için seçimlerden bir şekilde istediği sonuçları alabildiği için iktidarda kalmasını sürdürebiliyor.

Kendisine bu konuda problem çıkarabilecek kimseleri şiddetli bir şekilde bastırıyor, hatta ibreti alem için onlara soykırıma varan uygulamalar yapabiliyor. Bu dönemde iktidarın en çok hışmına uğramış kimseler ise Gülen Cemaati mensupları. Onlar üzerinden gücünü gösterip başka toplulukları hizaya getirirken, “şeytanlaştırdığı” bu topluluğa karşı yürüttüğü bu tenkil ve soykırım hareketini bir “milli kurtuluş meselesi” gibi göstererek kitleleri etrafında toplamayı başarıyor. Bu konuda da örnek aldıkları Hitler Almanya’sından derslerini iyi çalışmışlar, çok başarılı gidiyorlar bu algı operasyonunda.

İşte, Anayasa’yı tanımayan bu kuralsız iktidar, bu ve benzeri muhalif gördüğü kesimleri “Anayasal düzene karşı olmak”, “Anayasal düzeni yıkmaya çalışmak” ile suçluyorlar! Suçladığı o kesimlere dair ortaya somut bir veri koyamazken, kendileri her gün Anayasa’nın bir başka maddesini göstere göstere ihlal edebiliyorlar.

ANAYASA İHLALLERİ

“Ne gibi Anayasal ihlaller?” derseniz, çok kısa bir özet geçelim.

Bir kere daha Anayasa’nın ilk maddesindeki “Devletin şekli” ile ilgili “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” denilse de ‘de facto’ bazı uygulamalarla ve düzenlemelerle devletin rejimini değiştirdiler.

Ve ayrıca Madde 2’de belirtilen “Cumhuriyetin nitelikleri”ne dair (“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”) bütün unsurları yerle bir ettiler…

Madde 4’de “Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.” denilse de ülkeyi bir hukuk devleti olmaktan çıkarıp diktatörlük yolunda otokratik bir düzene soktular. Bunlar başlı başına “Anayasal suçlar”dır!

“Yargı yetkisi” Madde 9 gereği “Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır” denilse de her gün yargıya müdahale edip yargı bağımsızlığını ortadan kaldırıyorlar.

Binaenaleyh bu iktidar Anayasa Madde 10’daki “Kanun önünde eşitlik” ilkesinin bütün alt başlıklarına aykırı hareket etmektedir de…

Ve bu iktidar, Anayasa’da sıralanan vatandaşlara tanınmış olan temel insan haklarını ihlal etmektedir. Bunlardan ilk akla gelenleri:

– Özel hayatın gizliliği (Madde 20),

– Konut dokunulmazlığı (Madde 21),

– Haberleşme hürriyeti (Madde 22),

– Yerleşme ve seyahat hürriyeti (Madde 23) (Prof. Dr. Haluk Savaş’ın sırf KHK ile işinden oldu diye tedavi için yurtdışına çıkmak istemesinin engellenmesini, yaşanan tartışmaları hep birlikte gördük.)

Liste böyle uzayıp gidiyor… İşte Anayasa’yı hiçe sayanlar/ bu iktidar Anayasal haklarını kullanan insanları teröristlikle suçluyorlar. Bunun adı “Devlet Terörü”dür. Bunu itiyat haline getiren devletler de zamanla “Terör Devleti”ne dönüşürler. Ki o raddedeyim.

Deneyimli Hakim Kemal Karanfil’in de vurguladığı gibi, Anayasada teminat altına alınan:

– Din ve vicdan hürriyeti (m.24),

– İfade ve düşünceyi yayma hürriyeti (m.25-26),

– Haberleşme hürriyeti (Madde 22),

– Eğitim, öğretim, sendikal hakların kullanılması (m.42-51)

– Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı (m.34) (Bu arada belirtelim ki; Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmeleri 38 haftadır engelleniyor. Barışçıl protesto bir insan hakkıdır, Anayasal bir haktır ve engellenemez! İktidarın bu Anayasa ihlali bile başlı başına ayıp olarak yeter.)

Bütün bunlar terör suçu sayılıyor. Bu hakları kullananlar da “Anayasal düzene karşı gelmek” ile suçlanıyor. Hem de kim tarafından: Anayasayı hiçe sayan, her gün bir maddesini ihlal eden muktedirlerce…

İnsanları suçlamak için elinde de somut veriler olmadığı için kendinden, bir tarafından uydurduğu suç tanımları ile insanları suçluyor ve cezalandırıyor. İltisak- irtibat başta olmak üzere o kendilerinden menkul delilleri bir sonraki yazımızda ele almaya çalışalım.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin