AK Parti’nin Kürt tabanı, Saadet Partisi ve HDP

YORUM | EBUBEKİR IŞIK

Kabaca, AK Partili Kürtler olarak ifade edilen seçmenin 24 Haziran’daki erken seçimde AK Parti’yi ve Erdoğan’ı cumhur ittifakına rağmen destekleyip desteklemeyeceği büyük bir merak konusu. Fakat, halihazırda kesin ifadeler kullanmanın güçlüğünden ötürü şu genel tespitler yapılabilir.

AK Parti’nin Kürt Tabanı Neden Erdoğan’a Kırgın?

Şüphesiz, AK Partili muhafazakar Kürt seçmenin Erdoğan’ın değişmekte olan Kürt söylemine karşı olan rahatsızlığı cumhur ittifakından çok öncelere dayanmakta. 2015 Kasım seçimlerinden bugüne kadar AK Parti’nin özellikle doğu ve güneydoğuda tekrar askeri-bürokratik kadroları devreye sokmasını bir ölçüde PKK’nın eylemlerine karşı bir ön alma faaliyeti olarak gören muhafazakar Kürtler, Erdoğan’ın özellikle 25 Eylül 2017’deki Irak Kürdistan’ı bağımsızlık referandumuna karşı takındığı Kürt karşıtı tavrı bir kenara yazdığı şüphe götürmez bir gerçek.

Bu sebeple, AK Parti’nin Kürt tabanı belki de ilk kez Erdoğan’ın gerçekten Kürt karşıtı bir çizgiye savrulmuş olduğunu düşünmeye başladı. Ardından Afrin’i hedef alan askeri operasyonlar ve cumhur ittifakının sürekli olarak seçilmiş Kürt siyasetçileri ve kendilerine destek veren Kürt seçmeni terör ifadeleri ile yan yana kullanması, Türkiye genelinde tüm Kürtlerde bir rahatsızlık oluşturduğu gibi AK Parti’nin Kürt tabanında da büyük bir kırılmaya sebep oldu.

Kim Bu AK Partili Küskün Kürtler?

Prof. Mesut Yeğen’in ‘Kürtler Ne İstiyor?’ adlı çalışması ile kitaplaştırdığı yakın dönem araştırması AK Parti’nin Kürt tabanında kimlerin küskün olarak ifade edilebileceği noktasında bizlere önemli içerikler sunmakta. Prof. Yeğen’in 12 Kürt-yoğun şehirde yaptığı saha çalışmasında AK Parti’ye oy veren Kürtlere ‘hangi şartta AK Parti’ye oy vermezsiniz’ sorusu sorulduğunda en çok işaretlenen şıkkın ‘hizmet siyasetini bırakması durumunda’ olduğu görülmekte. Fakat, aynı soru sorulduğunda yüzde 30’luk bir kitlenin ise o dönem revaçta olan ‘çözüm sürecini devam ettirmezse’ şıkkını işaretlediğini hatırlatmakta yarar var.

‘Hizmet siyasetini devam ettirmezse AK Parti’ye oy vermeyi bırakırız’ diyen AK Parti’nin Kürt tabanını cumhuriyet tarihi üzerinden bir okuma yaparak değerlendirdiğimizde, aslında bu kesimin sistem ile bir tür menfaat ilişkisi kuran, kimliğine dair bir takım iyileştirmelerin yapılmasından memnuniyet duymasına rağmen, bu tarz demokratik iyileştirmeler olmasa da devlet ile kazan-kazan temelli bir alışveriş çerçevesinde ilişkisini kurumsallaştırmış bir seçmen olarak tanımlayabiliriz. Mesut Hoca’nın çalışmasına referansta bulunursak, yüzde otuz-otuz beşlik bir Kürt kesimi devleti hangi parti temsil ederse etsin, o partiye destek vereceğini ön görmek mümkün. Bu realite 1950’lerden bugüne benzer şekilde tezahür ettiği gibi düşünüldüğünde, önümüzdeki dönemlerde de kuvvetle muhtemel varlığını koruyacak çıkarımında bulunabiliriz.

Diğer taraftan Prof. Yeğen’in çalışmasındaki yüzde 25-30’lara tekabül eden ve ‘AK Parti çözüm sürecini devam ettirmezse desteklemeyi bırakırız’ şeklinde kendisini ifade eden muhafazakar Kürtler için bir yönü ile ‘kimlik meselesi ile alakalı önemli ölçüde refleksler geliştirmiş’ seçmen kitlesi tanımlamasında bulunabiliriz. Bu minvalden hareketle, yaklaşmakta olan 24 Haziran seçimlerinde Erdoğan’dan desteklerini esirgeyecek Kürt seçmenin daha çok bu gruptan çıkacağını düşünmek yanlış olmayacaktır.

Saadet Partisi Çok Cazip Bir Seçenek Olabilir

1950’lerden bugüne bir değerlendirme yaptığımızda Türkiyeli muhafazakar Kürt seçmenin sağ ve merkez sağ partilere ciddi anlamda destekler verdiğini söylemek son derece mümkün. Bu genellemeye örnek olması açısından 1970 ve 1980’li yıllarda Necmettin Erbakan’ın doğu ve güneydoğudaki Kürt yoğun şehirlerinden yüksek oylar aldığını yakın dönem Türk siyasal tarihi okumalarından da elde edebiliriz. Kaldı ki verilebilecek en somut diğer bir örnek ise 1994 yılında Diyarbakır Büyükşehir Belediye başkanlığını bir refah partili olan Ahmet Bilgin’in kazanmış olması hadisesi. Bu anlamda, Milli Görüş çizgisinin özellikle Kürdistani adaylar ile doğu ve güneydoğu da yakın tarihten tevarüs eden mirasını da kullanarak AK Partili Kürtlerden 24 Haziran seçimlerinde destek alabileceğini ön görmek hiç de güç değil.

Bu bağlamdan hareketle, Saadet Partisi’nin önünde aslında kabaca iki seçenek bulunmakta. Bir: Saadet Partisi’nin baraj problemi düşünüldüğünde HDP ile ittifak yapması hem Saadet Partisi’nin barajı aşması hem de HDP’nin muhafazakar Kürtlerin desteğini alması noktasında her iki partinin de işine gelecektir. Fakat, her iki aktörün de bu ittifakı kurmak istememe noktasında bir takım önemli sebeplere sahip olduğunu şimdiden belirtmek durumundayız. İki: Saadet Partisi büyük ihtimalle daha büyük bir proje olan ve HDP dışındaki diğer tüm muhalefet partilerini bir araya getirecek olan planın içerisinde yer almayı isteyecektir. Böyle bir durumda bile Saadet Partisi AK Parti’nin küskün Kürt tabanı için doğru adaylar gösterilebilirse birinci adres olma potansiyelini koruyacaktır.

HDP Ne Zaman AK Parti’nin Kürt Tabanına Yüzünü Dönecek?

HDP’nin 2015’te Selahattin Demirtaş liderliğinde ortaya koyduğu ‘Türkiyelilik’ söylemi ile kazandığı yüzde 13’lük tarihi desteğin aynı söylem ile 24 Temmuz 2018’de HDP’yi daha ileri seviyelere ulaştıracağını düşünmek büyük naiflik olacaktır. Bu gerçekliğin farkında olan HDP kadroların, son birkaç haftadır sürekli ‘Kürdistani partiler’ ile bir araya gelmek gibi bir ajanda ile bölgede aktif olmaya çalıştıklarını gözlemlemekteyiz.

Şüphesiz, bu iradenin ve faaliyetlerin muhafazakar Kürtleri kazanmak noktasında önemli olduğu ancak birkaç husustan ötürü akamete uğrayabileceği ihtimalinin de bulunduğu diğer bir gerçek. Mesut Yeğen’in çalışmasına tekrar referansta bulunursak, AK Parti’yi destekleyen gelir ve eğitim durumu düşük mütedeyyin Kürtlerin HDP’ye oy vermek için HDP’den beklediği temel anlamda üç talebin varlığı  bilinmekte. Bu talepler sırasıyla şunlar: 1) HDP’nin ivedi bir şekilde sağ ve dindar seçmeni de kuşatacak yeni bir söylem geliştirmesi. 2) PKK’ya son derece şeffaf ve güçlü bir çağrıda bulunularak silahların ön şartsız bir şekilde bırakılması talebi. 3) Kürdistan coğrafyasının çok renkli ve kültürlülüğünü yansıtacak adayların seçimi noktasında HDP’nin PKK’dan gelen ya da gelecek listelere karşı dirayetli durması.

Bu üç başat şartın HDP tarafından yerine getirilmesi, şüphesiz AK Parti tabanındaki küskün Kürtlerin HDP’yi gerçek anlamda bir alternatif olarak düşünmelerine sebep olacaktır. Fakat, HDP’nin bu üç şartı yerine getirip getirmemesinden bağımsız olarak bir grup AK Partili Kürdün Saadet Partisi ve İYİ Parti arasında kalacakları ve nihai olarak reylerini bu iki partiden birine verecekleri ihtimalinin yüksek olduğunu da ön görebiliriz. Ancak, böyle bir durumda, yukarıda da belirtildiği gibi Saadet Partisi doğru adaylar ve söylemle hareket edebilirse, AK Partili küskün muhafazakar Kürtler için daha çekici bir adres olabilir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin