Abdullah Gül parti kurabilir (mi)? [Haber Analiz: Ali Adil Çakar]

İktidar yandaşı Akit TV, önceki gün operasyonel bir habere imza attı. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yeni bir parti kuracağını öne sürdü. Bir takım algı materyalleri ile dolu olan haberde, Gül’ün Ürdün’de eski İngiltere Başbakanı Tony Blair ile gizli bir görüşme yaptığı, İngilizler’den ‘icazet’ aldığı ve yeni parti için kolları sıvadığı öne sürülüyordu. Partide kimlerin görev alacağı da belliydi: Ahmet Davutoğlu, Bülent Arınç, Beşir Atalay, Hüseyin Çelik, Ali Babacan, Mehmet Şimşek, M. Ali Şahin. Elbette Abdullah Gül, beklendiği üzere haberi yalanladı.

Peki, Gül gerçekten de böyle bir parti kurabilir mi? 15 Temmuz öncesi yine yukarıdaki isimlerle ‘Hamamönü Hareketi’ diye bir girişim başlattığı ve çok yakında partiyi kuracakları öne sürülüyordu. Darbe girişimi ile birlikte bu hareketten de bir daha ses çıkmadı.

ERDOĞAN’IN GÜNLÜK BESİNİ: ALTERNATİFSİZLİK

Şurası kesin: Recep Tayyip Erdoğan, kendisini tahttan indirebilecek herkesi ve her şeyi mutlak cezalandırma kararında. Buna mecbur. Zaten kurduğu sistemin en önemli sacayağı, alternatifsizlik. Kafasındaki tek adamlığın önünde kimi engel gördüyse tasfiye etti.

Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu gibi kendisine biat edenler dışında bütün muhaliflerini ezdi. Sokakta bir karşılığı olabileceğini düşündüğü Meral Akşener’in önünü kesti. Bir takım mahkeme oyunları ile MHP’ye kongre bile yaptırtmadı. Başkanlığa karşı çıkan HDP’lileri hapse attı.

Tekrar aynı soruya dönelim. Bütün bunlar açık, net ortada iken Abdullah Gül yeni bir parti kurabilir mi? Daha doğrusu kurmaya cesaret edebilir mi? Tayyip Erdoğan’ın siyasi karşıtlarını yok edebilmek için neler yapabileceğini en iyi bilenlerden biri o. Kaldı ki 11. Cumhurbaşkanı’nın ne kadar ‘garantici’ olduğunu, kavgaya girip risk almaktan hazzetmediğini bilmeyen yok. Bundan dolayı, ‘ekibi’ olarak nitelenen siyaset arkadaşlarını bile ifrit ettiği bir gerçek.

Dolayısıyla eğer Gül haberi yalanlamamış olsaydı bu bambaşka bir anlama gelecekti. Fakat hiç de şaşırtıcı olmayan bir biçimde Gül, iddiaları ‘fitne’ olarak niteleyip reddetti.

‘DÜNYADA SULH KANADI LİDERİ’

Öyleyse bu haberler nereden çıktı? Daha geçen hafta Sözcü yazarı Can Ataklı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “O üçünü kelepçeli görmek istiyorum” dediği iddiasını ortaya atmıştı üstelik. Üçünden kastedilen; Gül, Ahmet Davutoğlu ve Bülent Arınç’tı. İddia yalanlanmadı. Zaten kendini ‘Reisçi’ olarak niteleyen kalemlerin 15 Temmuz gecesinden başlayarak bu 3 ismi ‘darbenin siyasi ayakları’ diye nitelemesi boşa değildi.

Hemen ilk günlerde yandaşlar, “Davutoğlu darbe gecesi neredeydi?” tartışması başlatmıştı. O gece darbede görev almış bazı komutanlarla temas halinde olduğuna dair imalar vardı. İktidarın en ağzı bozuk trollerinden Fatih Tezcan, 22 Ağustos’ta, “15 Temmuz’un ardından darbe başarılı olsa Gül Cumhurbaşkanı, Davutoğlu başbakan olacaktı” diye yazdı. “17-25 Aralık öncesi Abdullah Gül’ün son ziyareti İngiltere’ye olmuştu” göndermesinde bulunan Tezcan, Saray çevresinin ortak görüşünü şöyle özetlemişti: “Yurtta Sulh (Sus) Cuntası’nın Dünyada Sulh (Sus) Kanadı’nın lideri, Abdullah Gül’dür.”

Soner Yalçın da Sözcü’deki 26 Ağustos tarihli yazısında, Davutoğlu’nun darbeden önce Yunanistan’ın Patmos adasında İngiliz ajanlarıyla buluştuğunu ima etti.

Bu arada Gül’ün Cumhurbaşkanı dış politika başdanışmanlığı, Davutoğlu’nun da dışişleri bakanlığı döneminde özel kalem müdürlüğünü yapmış olan Gürcan Balık’ın, 15 Temmuz sonrası Cemaat operasyonlarında tutuklanmasını unutmayalım.

15 TEMMUZ’UN SİYASÎ AYAĞI

Tam da Can Ataklı’nın ‘kelepçe’ iddiasından sonra, 27 Kasım’da, ‘Güçlü Türkiye’ isimli bir internet sitesinde “AK Parti içindeki hainler harekete geçti! AK Parti’yi bölecekler!” başlıklı bir video yayınlandı. ‘Gizli Dosya’ isimli bir oluşumun hazırladığı video, Hilal Kaplan’ların Pelikan operasyonunu andırıyordu.

Ürkütücü ve gizemli bir müzik eşliğinde verilen görüntülerde Gül’ün, Abdülkadir Aksu ve Ali Babacan’la birlikte Tony Blair’le görüştüğü iddia ediliyordu. “Toplantıda Erdoğan sonrası oluşum konuşuldu. İlk etapta AK Parti içinden 120 milletvekili ve 3 bakan istifa edip Gül ve ekibine katılacak. Geriye kalan milletvekilleri ikna edilmeye çalışılacak. Ülke erken seçime götürülecek” iddiaları sıralanıyordu.

Ertesi gün Milat Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Serdar Arseven, “Batı, Erdoğan’ın ipini çekmeye karar verdi” başlıklı bir yazı yazdı. Orada da Erdoğan’ın yerine Abdullah Gül’ün hazırlandığı iddia ediliyordu. Peşinden Akit TV’nin haberi geldi.

Haberdeki ifadeler ilginçti: “15 Temmuz işgal girişiminin siyasi ayağıyla ilgili gerilim devam ederken AK Parti’de ilginç gelişmeler yaşanıyor. Parti tabanı ve bazı milletvekilleri, parti içerisinde siyasi operasyon yapılmasını talep ediyor. Ancak kimilerine göre henüz zamanı değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan da siyasi ayak konusunda harekete geçilmesini istiyor.”

ÇOK ALAMETLER BELİRDİ, OPERASYON MU VAR?

O istiyorsa, geçilecektir. Henüz zamanı değilse, mutlaka ‘şartların olgunlaşması’ bekleniyordur. Tıpkı 15 Temmuz gibi… Bu aşamada Gül’ün yeni bir parti kurması, Erdoğan’ın için tam anlamıyla ‘Allah’ın bir lütfu’ olacaktır.

Neden mi? Gazeteci Levent Gültekin, üst düzey bir bürokrata atfen, Erdoğan’ın “İç savaş çıkarsa çıksın, ezer geçeriz” dediğini aktarmıştı. Aynı Erdoğan’ın 15 Temmuz’dan önceden haberdar olduğu ve “Hele bir harekete geçsinler, topu açığa çıkar ve hepsini tepeleriz” dediği öne sürülmüştü. Tam da Erdoğan’ın mantığını yansıtan sözler.

“Keşke Abdullah Gül’ler harekete geçse de topunu tepelesem” demiş de olabilir yakınlarına. O geçmeyecekse de ‘geçecekmiş gibi’ algı oluşturmanın bir ‘zararı’ yok.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Türkiye nereden nereye evrildi… AK Parti, başlangıçta gerçekten de fevkalade bir kadro kurdu; belki ilk on yıl kahramanane ve fedakarca çalıştı. Erdoğan, sanki bütün güzellikleri tek başına yapmış gibi, fedakar çalışma arkadaşlarının ve insanımıza hizmet götüren asker, polis, öğretmen, hakim-savcı, bürokrat, esnaf ve sanayici herkesin çalışmasının semeresini, sanki hepsini tek başına yapmış gibi sahiplendi. “Bir İhtilal Oyunu” ile, haksızlık karşısında susmayacak insanların hemen hepsini topladı; topluyor. Eğer eski arkadaşlarının suskunluklarına son vereceklerini düşünürse bugün, yok eğer suskunluklarına son verdiklerinde kendine zarar verme ihtimalleri varsa yarın, susmaya devam etseler bile kendine itaatte kusur gösterme ihtimali varsa öbür gün, onları da toparlayacaktır.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin