45 milyar liralık 965 şirket Başbakan’ın oldu!

HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ

Senelik satış geliri 45 milyar lirayı bulan 965 şirketin idaresinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) geçtiği gün Türkiye’de mülkiyet hakkı ve teşebbüs hürriyeti morga kaldırılmıştı.

Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bu bize Allah’ın bir lütfu” diyerek memnuniyetini izhar ettiği 15 Temmuz 2016 Maskeli Darbesi’nin akabinde hükûmet marifeti ile hızlanan şirket gasplarına kılıf uydurmak için 694 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yayımlandı. Kararnamenin yürürlüğe girdiği 25 Ağustos 2017 tarihi itibarıyla anayasanın teminat altına aldığı iki temel hak ve hürriyetin cenazesi toprağa defnedildi.

ANAYASA’NIN TEMİNATI ALTINDAKİ MÜLKİYET HAKKI ARTIK HÜKÜMSÜZ

KHK’daki hukuk cinayetinin fotoğrafını çekmeden bir–iki hususa dikkat çekmeyi murad ettim: İsmi üzerinde kararname, kanun değil! Bakanlar kurulunun imzası ve Reis-i Cumhur’un tensibinden ibaret. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) iradesini aksettirmiyor. Kaldı ki anayasa TBMM için de bağlayıcıdır.

Anayasa’nın verdiği KHK imtiyazını çaya çorbaya limon kabilinden her icraatı teşmil edecek biçimde kullanan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı, Olağanüstü Hal (OHAL) sayesinde TBMM’ye müracaat bile tenezzül etmiyor. Kanun ve diğer mevzuatın anayasaya rağmen çıkarılıp tatbik edilemeyeceği minvalindeki anayasa hükmü artık hükümsüz!

Hükûmet, Saray’ın talimatlarını eksiksiz yerine getirirken anayasayı çiğnemeye devam ediyor. Son KHK da istikbalde Türkiye’de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde ve Tahkim’de milyarlarca dolar tazminatla neticelenecek hukuk ihlallerine kapı aralamıştır.

TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK 3. HOLDİNGİ TMSF, PATRONU DA BAŞBAKAN

TMSF, son bir senedir Koç ve Sabancı’yı müteakip en büyük üçüncü holding. Zira Koza İpek, Boydak (İstikbal, Bellona, Mondi, HES Kablo, Boyteks vd.), Naksan (Nakipoğlu, Royal Halı), Kaynak, Alfemo, Süvari, Dumankaya, Sesli, Güllüoğlu, Küçükbay (Orkide Yağları), Abalıoğlu (Lezita Piliç), Uğur (Derin Dondurucu), ve Kavuklar AŞ gibi sektörlerinin parmakla gösterilen holding ve şirketlerin idaresi bir gece yarısı kararnamesi ile TMSF’ye geçti. 45 milyar liralık aktif büyüklüğe sahip 965 şirketin mülkiyeti ise şirkette imtiyazlı hisseleri elinde bulunduran ortaklarda kalmıştı.

Haddi zatında el koyma işlemi külliyen gasptı. Nitekim Türk Ceza Kanunu’nda, Türk Ticaret Kanunu’nda tanımlanmış şekli ile şirketlere kayyım atanmasını icap ettirecek ne malî ne de hukukî bir saik vardı. Hükûmet bu yanlışı bir yere kadar sineye çeken şirket ortaklarının gözünün içine baka baka gaspa kılıf uyduruyor.

CANİKLİ VE GÜL BU YÜZDEN GÖNDERİLDİ

Şu vakte kadar şirketlerin marka değerleri düştü, TMSF’den evvel tamamına yakını kâr ettiği halde şimdi kâr eden şirket mumla aranır hale geldi. Şirketlerin satışının önündeki manileri aşmak için en son kabine değişikliğinde iki kritik hamle yapıldı. ‘Bahse konu şirketlerin sahipleri hakkında devam eden ceza davalarının neticelenmesini bekleyeceklerini’ belirten Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Milli Savunma Bakanlığı’na kaydırıldı. TMSF de doğrudan Başbakan’a bağlandı. Hemen hemen aynı tarihlerde TMSF’nin başkanlığına Muhittin Gülal tayin edildi.

Şakir Ercan Gül de Canikli gibi beklemekten yanaydı. Gülal, AKP rozeti ile İstanbul’da Beyoğlu ilçesinde belediye meclis üyeliği yapmıştı. Şimdi Gülal son KHK ile Başbakan’a bağlı çalışacak. İdaresi devralınan şirketlerin yeni şirket kurması için Başbakan Binali Yıldırım’ın imzası kâfi gelecek. Genel Kurul’un devrolunamaz imtiyazları da Başbakan’a geçti.

KHK’da geçen o maddeleri hülasa edeyim…

–TMSF’ye devredilen veya Fonun kayyım olarak atandığı şirketlerde, şirketin ortaklarının şirkette sahip olduğu pay oranında yeni kurulacak şirketlerde pay sahibi olmaları şartıyla şirket yönetim organının teklifi ve Fonun ilişkili olduğu bakanın onayıyla yeni şirket kurulmasına karar verilebilecek.

–Bu halde şirket ortaklarının yeni şirket kurulmasına ilişkin müsaade ve muvafakati aranmayacak.

–Kurulacak şirketin sermayesi kayyımların yetkileri TMSF’ye devredilen veya Fonun kayyım olarak atandığı şirket tarafından aynî veya nakdî olarak karşılanacak.

–Yeni şirket kuruluşuna ilişkin hususlar şirketlerin yönetim organlarınca hazırlanacak ve Fonun ilişkili olduğu bakanın onayına sunulacak.

–Bakanın tensibiyle kuruluş gerçekleşecek ve tescile tabi tüm hususlar her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olmak üzere ilgili ticaret sicilinde resen tescil ve ilan olunacak.

–Bu fıkra uyarınca gerçekleştirilecek kuruluş işlemleri ilgili mevzuata tabi olmaksızın uygulanacak.

–Yeni kurulan şirkette kayyımlık yetkisi bir mahkeme veya hakim kararına gerek olmaksızın Fona devredilmiş sayılacak.

–TMSF’nin kayyımlık görevini yürüttüğü şirketlerin genel kurullarının yetkileri, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olunmaksızın Fonun ilişkili olduğu bakan tarafından kullanılabilecek.

–Fonun ilişkili olduğu bakan, bu madde (180. madde) kapsamındaki yetkilerini kısmen veya tamamen TMSF Başkanına veya Fon Kuruluna devredebilecek.

SAHİPLERİNE İADE ETMEMEK İÇİN KILIF ARIYORLAR

Bütün bu maddeler hangi aklın eseri olabilir? Hâlâ hüsnüniyet aranabilir mi böyle bir tabloya mukabil? “Biz bu şirketleri sahiplerine iade etmeyeceğiz” demekten ne farkı var bu işlemlerin?

Son KHK’da bir başka madde daha var ki o el konulan şirketlere kefil olan iş adamlarını yakından alakadar ediyor.

“TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketlerde, şirketin doğrudan veya dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle şirket lehine kefil olan ve şahsi mal varlığı değerlerine kayyım atanmamış ortak, yönetici veya üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin mal varlığına müracaat edilecek. Fon, bu kapsamda şirket, borçlarının ödenmesi ya da şirket sermaye ihtiyacının karşılanmasını teminen öncelikle şahsi mal varlığı değerlerine kayyım atanmamış kefillerin varlıklarına müracaat edilmek kaydıyla kefillerin varlıklarının doğrudan veya ticari ve iktisadi bütünlük yoluyla satılması konusunda yetkili olacak.”

‘FALAN ŞİRKETE KEFİL OLMUŞSUN, SEN DE GEL!’

Bu maddenin altında sinsi bir plan yatıyor. Bahse konu şirketlerle bir şekilde kefalet, borç ya da teminat münasebetine girmiş şirketlere de el konulacağı anlaşılıyor. Bu madde o kadar tevile açık ki! Yakında, ‘Sen falan şirketle iş yapmışsın, dolayısıyla sana da el koyuyorum’ diyebilirler. Tüzel kişilerin, yani şirketlerin yanı sıra şahsî mal varlıklarına da el konulabilecek.

Anayasayı, kanunları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Türkiye’nin taraf olduğu beyne’l-milel diğer anlaşmaları hiçe sayan bir iktidarın herkes için ne kadar büyük bir tehdit haline gelebileceğinin en bariz misali AKP’dir.

KİMSENİN MALI EMNİYET ALTINDA DEĞİL

‘Tek adamlığa, diktaya hayır’ dediği için üç senedir en fazla bedeli Hizmet Hareketi ödüyor. Siyasetçiler hukuku bir kere çiğnemeye görsün. 694 Sayılı KHK o berbat alışkanlıkla bir iktidarın ne kadar ağır suçlar işleyebileceğini gözümüzün içine sokuyor.

İş âlemi, baskı gasp ve zulümlerin sadece Hizmet Hareketi ile mahdut kalmayacağını ne vakit idrak edecek.

Bugün Hizmet Hareketi’ne mensup iş adamlarına yarın başkalarına…

Korku imparatorluğu yıkılırken bile devam edecek bu soygunlar.

İşgal kuvvetleri bir şehri ya da bölgeyi terk ederken oradaki insanlara işgal devri ile mukayese edilemeyecek kadar daha fazla zarar verir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin