24 Haziran sabahı

HABER-YORUMU | SEMİH ARDIÇ

10,5 milyon seçmen, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) baskısına boyun eğen Yüksek Seçim Kurulu (YSK) marifeti ile üç ay içinde 2’nci defa sandığa gitmek mecburiyetinde bırakıldı.

Demokrasinin kendi dinamikleri ile gidilen bir seçim değil bu.

23 Haziran Pazar günü cebren yapılacak seçimi “demokrasi şöleni” gibi tarif etmek demokrasinin nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğunun farkına varmamaktır.

ERDOĞAN SANDIĞA TEKME ATTI

Tekrar suâl edelim: Ne oldu da seçime gidiliyor?

31 Mart’ta yapılan Mahallî İdareler Genel Seçimi’nde İstanbul’u kaybetmeyi içine sindiremeyen AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan sandığa tekme attı.

İşine gelmeyince sandığı tanımayan pragmatist demokratlara karşı mücadele elbette demokratik zeminde devam etmeli.

Mamafih demokrasiye kasteden Erdoğan’ın otoriterlik yolunda ilerlediği ve 31 Mart darbesi asla hatırdan uzak tutulmamalı.

RANT NİZAMININ YIKILMAMASI İÇİN

Ekrem İmamoğlu’na suya tirit itirazlar yüzünden gecikmeli verilmiş “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı” mazbatasının iptal edilmesinin müsebbibi bizzat Erdoğan’dır.

Onun tesis ettiği rant nizamının bekası için İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmazsa olmaz.

Erdoğan her ne kadar 31 Mart’a kadar kayıtlara geçmiş beyanlarının tam aksine bir çizgide seçimi göstermelik bir vitrin değişikliği olarak tarif etse de işin aslı hiç öyle değil.

Kaybetme ihtimaline binaen hezimetin mesuliyetini şimdiden İstanbul Büyükşehir belediye başkan adayı Binali Yıldırım’ın üzerine yıkıyor.

İSTANBUL’U KAYBEDERSE…

Böyle bir neticeyi arzu etmediği için son düzlükte yine meydanlara indi.

Gayet iyi biliyor ki İstanbul’u kaybettiği andan itibaren bu şehir üzerinden ihya ettiği suni sermaye sınıfı delinmiş balon gibi sönecek.

Medya yavaş yavaş karşı kıyıya kulaç atacak.

Parti içi muhalefet ilk defa cesaret bulacak ve harekete geçecek.

Milli Görüş’ün lideri Necmeddin Erbakan hayatta iken kendisinin yaptığına benzer bir ayrılıkçı çıkışa bu sefer Abdullah Gül ve Ali Babacan cenahından işaret bekleyen 50’ye yakın AKP milletvekili imza atabilir.

Sonbahardan itibaren meydanlara ineceği belirtilen muhaliflerin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) AKP’den ayrı yeni bir grup teşkil etmesi Saray’ın en son arzu edeceği siyasi ihtimaldir.

AKP’YE ALTERNATİF PARTİ

Böyle bir ihtimalin hayali bile Erdoğan’ın uykularını kaçırıyor olmalı.

Zira partiden kopacak milletvekilleri, Başkan Erdoğan’ın TBMM’de muhalefet bloğu karşısında hamle üstünlüğünü elinden alacaktır.

Ali Babacan kürsüye çıktığı andan itibaren yedek lastik olarak kullandığı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile tesis ettiği ittifak bile Erdoğan’ı topal ördek vaziyetinden kurtarmaya kâfi gelmeyecek.

Risklerin farkında ve bu yüzden 31 Mart’ta yaptığı hataları pragmatist bir bakışla 23 Haziran’da tekrar etmemeye çalışıyor.

Bir taraftan Abdullah Öcalan’ı sözcü tayin edip Kürt seçmene zeytin dalı uzatması, diğer taraftan Milli Görüş ile buzları eritmek için elçi üstüne elçi göndermesi sebepsiz değil.

Tek oy kaybına tahammülü yok.

KÜRT SEÇMEN İKİYÜZLÜLÜĞÜN FARKINDA

Oysa Erdoğan’a göre 31 Mart’tan evvel Kürtler de Saadet Partisi mensupları da PKK ile beraber hareket eden vatan hainleri ile aynı saftaydı.

Kürt seçmen de Saadet camiası da Erdoğan’ın köprüden geçinceye kadar bu mesajları verdiğinin farkında.

Çözüm sürecindeki Erdoğan ile Şırnak’ı yerle bir eden Erdoğan’ın aynı Erdoğan olduğunu bilecek kadar Kürtlerin gözleri açıldı.

Anketlere göre Ekrem İmamoğlu, AKP ile MHP’nin adayı Binali Yıldırım’a yüzde 2 ila yüzde 5 arasında fark atıyor.

TATİLCİLER SANDIĞA GİTMELİ

31 Mart’ta İmamoğlu’na rey verenler tatil beldelerinden geri dönmeye üşenmezse 23 Haziran akşamında İmamoğlu’na yenen hakkı iade edilecek.

İmamoğlu tereddüte mahal bırakmayacak kadar bariz bir zaferle taçlandıracak halkın teveccühünü.

Anketler ve sokağın nabzı sandıkta birebir tecelli ederse Erdoğan ve müttefiği Bahçeli’nin yine oyunbozanlık etme ihtimali var.

Amma velâkin halk desteği ve şöhreti 31 Mart’ın çok fevkinde olan İmamoğlu’nun maruz bırakılacağı her hukuksuzluk Erdoğan’a kaybettirecek.

Türkiye’nin iktisadî krizinde bankalardan haftalık mevduat çıkışının 6 milyar lirayı bulduğu bir dönemde üç ay arayla sandıkta tecelli etmiş iradeyi tanımama despotizminin bedeli bu defa çok ağır olur.

PİYASA DA BEKLEMEDE

“S-400 için Amerika ile anlaştık.” yalanı ve Katar üzerinden bavullarla getirilen paralarla dolar, 23 Haziran’a kadar 6 liranın altında suni olarak tutuldu.

Bu tablo piyasa ile nihai yüzleşmenin olmayacağı manasına gelmiyor. Moody’s geçen hafta Türkiye’yi, Honduras ve Surinam ile aynı lige indirdi.

Böylesine utanç verici bir iflası görmezden gelip “iktidarın lehine değil” diye İstanbul’da seçimi iptale teşebbüs etmek barut kokan odada kibrit çakmaktan farksız olur.

Erdoğan ve tayfası, halının altına süpürdükleri ne varsa 24 Haziran sabahından itibaren yüzleşecek.

Onlar istemese de siyasî, iktisadî ve içtimaî şartların tazyiki ile o yüzleşmeye mecbur kalacaklar. Kaçış yok.

S-400’DE KARAR VAKTİ

Amerika, Erdoğan’ın 23 Haziran’ın arefesinde S-400 krizinden bir mağduriyet devşirmemesi için temkinli bir üslup tercih etti.

Okyanus ötesindekiler 24 Haziran sabahından itibaren şaka yapmadıklarını gösterecek. Üç ayrı müeyyide paketi hazırlandı. Avrupa Birliği ve Kuzey Atlantik Paktı (NATO) da benzer bir çizgi takip etti.

Erdoğan’ın 31 Mart, akabinde 23 Haziran uğruna görmezden geldiği nice başlıkta Türkiye’nin ev ödevleri yığıldı.

Masa başında bir numara olmazsa ya da kediler trafoya girmezse İmamoğlu 24 Haziran sabahı İstanbul Saraçhane’de coşkulu bir kalabalığın alkış ve duaları ile başkanlık koltuğuna geçecektir.

DEĞİŞİM ÜMİTLERİ YEŞERİRKEN…

Yenildikçe güreşe doymayan pehlivan yüzünden tekrarlanan seçimin geride kalması ile Erdoğan ve tayfası için de iniş dönemi başlayacak.

“Yargı paketi” denilen, hakikatte “mini af” manasına gelen kanun teklifini bile inişe mani olabileceği ve kaybettiği kitleleri geri kazanabileceği vehmi ile tasarladı.

Bir sene evvel 24 Haziran’da “tek adam” seçilen Erdoğan namına çok da arzu edilecek bir yıl dönümü kutlaması olmayacak.

Değişim ümitlerine kapı aralayacak yeni dönemde herkesin mutedil kalması elzem.

Türkiye’ye kaybettirilen son üç ayın da ilave edildiği katmerli maliyetin hep beraber ödeneceği zorlu bir dönem olacağı hatırdan uzak tutulmamalı.

Hükûmetin üstesinden gelebileceği safhayı çoktan geçmiş iktisadi kriz ile S-400 bahsi Türkiye’nin yeni güzergâhını tayin edecek iki kritik kavşaktır.

Hatalı işaret ve işaretçilere karşı da pür dikkat kalınmasında fayda var.

Kriz aynı zamanda bir fırsattır…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin