15 Temmuz’dan 100 gün önce! [Darbe günlükleri-1* – Hazırlayan: Selim Gündüz]

Not*: Türkiye’de gazetecilik bitti. Tüm haber kaynak ve yolları tıkandı. Böyle bir ortamda gerçeklere yalnızca ortaya saçılmış istemsiz verilerden ulaşılabilir. Dizideki metinler tamamen kurgusaldır. İçerik ise açık kaynaklara dayalı verilerden uyarlanmıştır.

…6 Nisan Çarşamba 2016, Vahdettin Köşkü

Vahdettin köşkü, ikinci kat lacivert oda yine kozmik bir toplantıya ev sahipliği yapacaktı. Adlimmye ve dahiliye vekili ve MİT müsteşarı çok önceden gelmiş çaylarını içiyor, beyefendiyi bekliyordu.

Bakan tiz sesiyle müsteşara döndü:

– E müsteşarım niye geldik? Deyiver de meraktan kurtulalım.

– Yeminlen ben de bilmiyorum.

(Dahiliye vekili atıldı)

-Ya sen neyi biliyorsun ki?

Müsteşar fırsatı tepmedi:

– Neyi mi bilmiyorum. Başlayayım mı senin Ankara maceralarına.

– Ya dur be! Sen de şakadan anlamıyorsun.

Aşağıdaki hareketlilik beyefendinin geldiğini haber veriyordu. Pencereye koştular. Ortalık siyah takım elbiseli koruma kaynıyordu.

***

Beyefendi söze direkt girdi.

– Bunları bitiremediniz hala!

Önce dünkü 18 şehit ve geçen haftaki toplam 42 şehit dolayısıyla PKK’yı kastediyor sandılar.

Vekil tiz ama kısık tonda:

– Efendim çok ciddi silah yığdılar, engel olmadık. Askere de valilere de ‘dokunmayın’ demiştik.

Beyefendi sert bir sesle:

– Onu demiyorum salak!

– Anladım özür dilerim efendim.

Halbuki beyefendinin yıllardır tek gündemi vardı, bunu nasıl bilemezdi?

MİT müsteşarı:

– Biz üstümüze düşeni fazlasıyla yaptık. 6 yıldır hemen herkesi araştırdık. Yüzde elli şüphelendiklerimizi bile listeye yazdık.

– Yüzde 1 şüphelileri bile yazsaydınız.

Adliye vekili araya girdi:

– Efendim problem listeler değil. Hakimleri ikna edemiyoruz. Ona rağmen 3 bine yakın insan tutukladık. Gazeteleri bastık, kapattık. Dev şirketlere el koyduk.

Beyefendi’nin yüzüne kan toplandı:

– Bu yetmez. Bunlar 3 bin kişi mi? Üsttekiler sizin gevşekliğinizden dışarı kaçtı!

MİT müsteşarı araya girdi:

– Efendim benim asıl endişem askeriye. Şahsen darbeden korkuyorum. Listeler çıkardık ama… Askeriyede kim bunlardan bulmak zor. Hatta mümkün değil. Kim ana avrat küfretmiyorsa bunlardandır dedik. Kim içki içmiyorsa bunlardandır dedik. Dönem birincilerini, sınıf birincilerini hatta işini iyi yapanları listeledik. Ki bence başarılı olduk. İşini tam yapanlar var ya, emin olun bunlardandır çoğu.

Beyefendi:

– İyi de çözüm ne? Atabiliyor muyuz?

Adliye vekili:

– Bu hukuk düzeninde atamayız.

Sessizce dinleyen dahiliye vekili:

– Bu işin bir yolu var. İzniniz olursa anlatayım.

Müsteşar az evvel kendi aralarında anlattığı çözümü vekil kendi fikri olarak sunacak diye korktu.

– Anlat evet.

– Siz gelmeden sayın müsteşarla görüştük. Askeriye içinde zat-ı alinize ve AK Partiye karşı ciddi bir muhalefet var. “Atatürk Türkiye’si gidiyor”, “laiklik bitiyor” falan gibi… Dip dalga geliyor.

Müsteşar, beyefendinin dikkatini kaptırmamak için araya girdi:

– Evet efendim. Hemen her askeri mahfilde çok açık bir şekilde sizi eleştirmeye cüret ediliyor. Ama buna kalkışanların ne kadarı bunlardandır bilemem.

Beyefendi kararlı bir sesle:

– Hepsini listede istiyorum. Lehimizde olmayan her asker aleyhteki darbeyi destekler. Hepsi listede olsun. Keşke lojmanlarda seçim sandıklarını fişleseydik.

Adliye vekili atıldı:

– Efendim iyi diyorlar da bu listeleri Askeri Şura ile tasfiye edemeyiz. Binlerce üst rütbeli subay, on binlerce astsubay var. 250’ye yakın kesin AK Parti karşıtı general var.

Beyefendi:

– Listelerin ne kadarı cemaatten?

– İçeriyi bilen güvenilir kaynaklarımız yüzde on diyor.

Beyefendi:

– Ama biz hepsini onlardan göstermezsek yok edemeyiz.

Diğer bakan:

– Peki, Askeri Şûrada atamayacaksak bu listeler ne işe yarayacak?

Müsteşar:

– Efendim müsaade ederseniz ben de tam o noktaya gelmiştim.

Müsteşar kapıya, pencereye şüpheli bir şekilde bakar, sesini kısarak konuşmaya başlar:

– Darbeyi yüzde yüz güvendiğimiz 3-4 generalle biz organize edeceğiz. Önce tavanı yoklayacağız. Hevesli herkes ortaya atılacak. Çok öfkeli Atatürkçü generaller var. Bunlardan olanlar var.

Yani havuzun çevresine toplanıp ‘hadi hep beraber atlıyoruz’ diyeceğiz. Meraklı herkes atlayacak. Ama üst komuta yani bizimkiler atlamayacak. Sonra suya atlayanları toplayıp darbeyi bastıracağız. Daha sonra bu bahaneyle listemizdeki suya atlamayanları bile toplayacağız.

Beyefendinin gözleri parlamıştı.

Müsteşar daha şimdiden beyefendiyi tekrar kazanmıştı. Devam etti:

– Hem demokrasi zaferi kazanacağız hem de asker listelerimizi ihraç edeceğiz.

Beyefendinin gergin yüzü rahatlamıştı:

– Bak tuttum bu planı. Bazen ahmaklık edip ‘vekil, bakan olayım’ diye saçmalıyorsun ama kafan basıyor.

Müsteşar:

– Efendim memleket hizmeti diye düşünmüştük.

Beyefendi:

– …….

Müsteşar az kızardı ama yine de ağzı kulaklarındaydı.

Beyefendi devam etti:

– Ee güzel darbeyi bahane edersek sivilleri de ihraç ederiz.

Adliye vekili:

– Efendim darbeyi asker yapacak. Sivilleri nasıl ihraç edeceğiz?

Beyefendi’nin zihni açılmıştı:

– ‘Eline silah alanlar gücünü sivillerden alıyordu’ deriz. ‘Yarın bunların da ellerine silah almayacağını kim bilebilir’ deriz… Fakat tek endişem var.

Herkes merakla döndü:

– Ya bir de kontrolden çıkarsa?

Müsteşar:

– Efendim şimdilik başka bir sorunumuz var. Başbakan üst bürokraside hemen her atadığı ya daha önce beraber çalıştığı kişiler veya adamının adamı. Sizin arkadaşların referanslarını ciddiye almıyor. Hanımefendiyi de geçenlerde biraz üzdü.

– Biliyorum biliyorum merak etme. Gelecek ay gidiyor. Defolup gidecek…

(Devamı var…)

 

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin