HASAN DURSUN | YORUM *
Türkiye’de son 10 yılda en çok konuşulan kurum; yargı. Hakim ve savcılar, verdikleri veya vermedikleri kararlar ile siyaseti ve ekonomi dünyasını etkileyip yönlendiriyorlar. Özellikle 15 Temmuz sonrasında onbinlerce tartışmalı karara imza atan yargı, AİHM ve BM gibi uluslararası örgütler tarafından ağır şekilde eleştirildi. Yargı tarafından verilen kararlar ile insanlığa karşı suç ve soykırıma varan sistematik hak ihlalleri yapıldığına dikkat çekildi.
Yargının iç işleyişi, karar verme mekanizması, kararlarını oluştururken hedef aldığı kişiler ve kararlarını verme zamanı, kararlarının hukuki dayanaktan yoksun olması, mağdur edilen kişi ve grupların kimlikleri ve sayıları gibi unsurlar göz önüne alındığında; yargının Anayasa ve yasalar çerçevesinde belirlenen ilkeler doğrultusunda karar vermediği, gizli bir hiyerarşi ve ajanda doğrultusunda, siyasi bağlantılarından aldığı güç ve destek ile illegal menfaatleri sağlama ve ideolojik ya da siyasi amaçları gerçekleştirme amacıyla kararlar verdiği izlenimi uyandırmaktadır. Bu unsurların temel hak ve özgürlükleri önceleyen ve yasama yürütme karşısında dengeleme görevi görmesi beklenen bir “yargı erkinden” ziyade, hukuka aykırı bir mafya oluşumunda yer alması gerektiği açıktır.
Türk yargısının mevcut işleyişi, hiyerarşisi, kararları göz önüne alındığında bir tür yargı mafyasının oluştuğundan ve işlediğinden bahsedilebilir. Bu makalede böylesi bir oluşumun var olduğu kabul edilerek, bu oluşumun analizi yapılacaktır…
- Hiyerarşik Yapı:
Yargı mafyasının (yazının bundan sonraki bölümünde kısaca YAMA diyeceğim) yapılanmasının temelini/çekirdeğini Mart 2014 tarihinde kurulan YBD (Yargıda Birlik Derneği, @yargidabirlik) oluşturur. Tüm yargıyı YBD’nin ortaklarının (CHP, AKP, MHP, Vatan Partisi, Tarikat ve bazı dernekler) belirlediği temsilciler yönetir/yönlendirir. YAMA’nın Adalet Bakanlığı, HSK ve Saray nezdinde temsilcileri, diğer partiler ve ideolojik gruplar nezdinde bağlantı kişileri vardır. YAMA’nın merkezi örgütlenmesi ve yönetimi Saray nezdinde oluşturulmuş “Paralel HSK” tarafından icra edilir. Burada ‘Reis’ veya onun temsilcisi nezdinde alınan kararlar HSK ve Bakanlık ile YBD’nin adliye temsilcileri vasıtasıyla tüm teşkilata duyurulur. Kararların icrası da yine aynı sistem tarafından denetlenir ve yürütülür.
- Sadakat ve Gizlilik:
YAMA’nın bileşenleri arasında güçlü bir sadakat bağı vardır. Yargıda Birlik Derneği olarak tüzel kişilik kazanmış YAMA’nın Solcu, İslamcı, Ülkücü, Ulusalcı, Kemalist, tarikatçı ve Siyasal Alevi üyelerinin Mart 2014 üzerinde mutabık kaldıkları ilkeler sürekli korunur. Bu bağlamda AKP’nin yolsuzluk ve hırsızlıkları, Solcu ve Ulusalcı’ların başını ağrıtan soruşturmalar, MHP’nin bürokrasi ve suç örgütlerindeki yapılanması ve etkisi, tarikat ve cemaatlerin kadrolaşması YAMA’nın “Omerta”sıdır.
YAMA süreç içerisinde AKP-MHP İktidarının elinde muhalif toplumu dizayn eden, biat etmeyenleri yok eden, CHP’nin içerisindeki “cuntanın” elini kuvvetlendiren, bir bütün halinde tüm toplumu YAMA’nın ortaklarının amaçları doğrultusunda hizaya getiren bir örgütlenmeye dönüşmüştür. YAMA’nın tüm üyeleri, toplumu rahatsız eden kimi kararları eleştirir gibi gözükebilirler, ancak bu yapılanmanın merkezi yürütücüsü olan HSK ve Yargıda Birlik Derneği’ni eleştirmeme, hedef göstermeme, protesto etmeme konusunda yeminleri vardır.
- Yasadışı Faaliyetler:
YAMA nezdinde Anayasa ve Yasalar’ın, uluslararası hukukun, kendi verdiği içtihatların bir önemi yoktur. Amaçları doğrultusunda yargı mafyası, bunları yorumlama, yok sayma, hiyerarşik yapısını değiştirme, etki sahasını belirleme konusunda sınırsız bir yetki ve serbestliğe sahiptir. YAMA, bu tür faaliyetlerini Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve HSK üyeleri arasındaki üyeleri ve bu kurumlar üzerindeki konjonktürel tehdit ve şantaj seviyesine varan etkisi ile yerine getirir.
Yargı mafyası, masum insanları suçlama/gözaltına alma/tutuklama/cezalandırma; istediği kişilerin/şirketlerin malvarlıklarına gerekçesiz olarak el koyma; kendi ortaklarının menfaatlerine muhalif kişi ve kurumları yok etme; üyelerinin işledikleri suçları soruşturmama/yargılamama, bir şekilde ortaya çıkmış ise bunları örtbas etme konusunda üyeleri vasıtasıyla faaliyette bulunur. Bu faaliyetleri çerçevesinde önüne engel teşkil edecek yargı mensuplarını elemine etme, kendi üyelerinden birisinin gevşeklik göstermesi ve kendilerine ihanet etmesi durumunda cezalandırma konusunda YAMA çok sert kararlar alır.
- Ekonomik Nüfuz:
Yargı mafyası ve üyeleri, adliyelerde oluşan Borsa’lardan, takip ettiği olaylardan aldığı rüşvet ve haksız kazançlardan, başkaca örgüt ve mafya yapılanmaları ile kurduğu kişisel ve organik ilişkiler neticesinde çok önemli haksız gelirler elde etmiştir.
Bu mafya, örgüt mensuplarının hukuka aykırı ekonomik gelir elde edildiğinin ifşa edilmesi ve belgelendirilmesi durumunda, mümkünse üyesini tamamen aklama, değilse olabildiğince düşük yaptırımlar uygulayarak korumaktadır. (Okan Batu örneği)
YAMA, örgüt içi anlaşmazlık neticesinde ifşa olan hukuka aykırı işleyişleri kapatma konusunda HSK, Bakanlık, Saray ve onların kontrolündeki medya eliyle hızlı şekilde harekete geçme konusunda etkindir. Mafya üyeliğini devam ettiren ve yapıya biat eden bu tür üyeler her durumda korunur. (Anadolu Başsavcısı İsmail Uçar ve Komisyon Başkanı Bekir Altun’un birbirini itham etmesi sonrasında Uçar Yargıtay Üyesi yapılmış, Altun ise Adalet Akademisi Başkanı olarak atanmıştır).
Yargı mafyası üyeleri, elde ettikleri hukuka aykırı gelirleri, akrabaları ve güvendiği kişilere aktararak, altın ve mücevher gibi değerli madenlere yatırarak, resmi kayıtlarda gözükmeyen ve tespiti zor olan Kooperatifler kurup üyelikler tesis ederek gizlemeye çalışırlar. Kimi YAMA üyeleri, kendi gücünü, kuruluş amacını ve pozisyonunu tam bilemediklerinden, mafya ile kurulan yakın ilişkiler sırasında rollerini unutup klasik mafya kurma ve yönetmeye teşebbüs etmişlerdir. (Kimi savcıların uyuşturucu satımı ve tedariki için teşkilat kurması gibi).
- Şiddet ve Korku Yayma:
Yargı mafyası, ilk ve en büyük eylemini, dünyaca bilinen ve delillendirilmesi ile hayran kalınan, Erdoğan ve adamlarının suçüstü yakalandığı 17-25 Aralık 2013 Yolsuzluk Soruşturmaları’nı aklayarak gerçekleştirmiştir. Bu ses getiren eylemi sırasında, Türkiye tarihinde cesaret edilemeyecek, bomba tesiri uyandıracak eylemlerde bulunmaktan kaçınmamıştır. Bu bağlamda soruşturmayı yürüten hakim ve savcıları tutuklayıp meslekten atmış, kolluk görevlilerini tutuklayıp ihraç ettirmiş, bu kişilerin müebbet hapis cezası almasını sağlamıştır.
Cübbeli mafya, bu eylemini ortaklarının aynı amaç doğrultusunda eylem ve söylem birlikteliği sağlaması ile gerçekleştirmiştir. Böylesine büyük bir eylemi sonrasında YAMA’nın devlet bürokrasisi ve toplum nezdinde bilinirliği, etkisi ve korkutuculuk gücü artmıştır.
Yapı, kimsenin güvenliğinin olmadığını, Anayasa ve yasaların kimseyi koruyamayacağı mesajını herkese vermiştir. 15 Temmuz’a kadar devam eden süreç içerisinde eylemlerine devam eden, sürekli etkisini artıran yargı mafyası, 15 Temmuz sonrasında sadece yargıda değil, tüm devlet bürokrasisinde, güvenlik birimlerinde, medyada, iş dünyasında yıkıcı gücünü göstermiş, hedef olarak listelenenleri imha etmiş, diğerlerini de hizaya getirmiştir.
- Siyasi Bağlantılar:
Klasik, adi, sıradan mahalle mafyalarından YAMA’yı ayıran en önemli özelliklerinden birisi, bu yapının doğrudan politikacılar ve onlarla iletişim halinde bulunan “legal görünümlü illegal” kimi dernek ve gruplar tarafından kurulmuş olmasıdır. Bu haliyle yargı mafyası, diğer tüm suç örgütlerini ve klasik mafyayıda kontrol eden, onlarla farklı bağlar kurarak etkisini devam ettiren, gücünü tahkim eden eylemlerde bulunmuştur.
Klasik mafyalar politikacılar, polisler veya devlet memurlarıyla gizli ilişkiler kurarak kendilerini koruma altına almak isterken, bu suç çetesi, görünürdeki “meşru” gücünü kullanarak mafya ve suç örgütlerini kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktan çekinmemektedir. (Ankara Başsavcısı, şimdilerin Yargıtay üyesi Yüksel Kocaman ile Ayhan Bora Kaplan ve örgütünün ilişkileri bunun en bilinen örneğidir).
Bu suç çetesinin görünürde en büyük destekçisinin AKP ve MHP’olması, arka planda CHP tarafından desteklenmesi, diğer minnacık muhalefet partileri tarafından korunmaları, gücünün ve pozisyonunun bilinmesi açısından önemli ipuçları vermektedir.
- Üyelerin İdeolojik-İnançsal Bağları
Bu yapıyı oluşturan üyeler çeşitli gruplardan gelmektedir. Politik olarak üyelerinin neredeyse tamamı kendilerini solcu, ulusalcı, Kemalist, milliyetçi ve/ya islamcı olarak tanımlarlar. İlk kuruluş aşamasında, yargı mafyasının tüzel kişilik halini bulmuş Yargıda Birlik Derneği’nin yaptığı faaliyetlerde, temsilcilerinin kimliklerinde ve açıklamalarında bu çeşitlilik net olarak gözükmektedir.
Bu suç şebekesi, yürütücü gücü olan YBD’ye üye olmak için, en az 3 üyenin referans olması şartını getirerek, üyelik bağını kuvvetlendirmiş ve kimi “hainlerin” sızmasını önlemek istemiştir. Örgütü bir araya getiren asıl hedef “kızılelma”, 2014 yılında YBD’nin ziyareti sırasında dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’na iletilmiştir. Buna göre bu yapının hedefi, kurucuları tehdit eden, onlara biat etmeyen, potansiyel olarak zarar verme ihtimali bulunan “yargıda yer alan” hakim ve savcılardır. Davutoğlu, bu amaç nedeniyle bu cübbeli mafya üyelerine tebrik etmiş ve destek vermiştir.
YAMA üyeleri, kendilerine varlık teşkil eden amaçlarını gerçekleştirmek için yargı sisteminde fişlemeler yapmış, kimi hakim ve savcıları tehdit ve şantajla kendilerine biat ettirmiş, 2014 seçimlerinde ele geçirdikleri HSK eliyle tüm başsavcıları, sulh ceza hakimlerini, ağır ceza mahkemesi üyesi ve başkanlarını, komisyon başkanlarını kendi üyelerinden atanmasını sağlamış, muhalif olanları ise sürdürmüştür. Gücünü giderek artıran suç örgütü, 15 Temmuz “Allah’ın lütfu darbe teşebbüsü”nü bahane ederek, yargıdaki tüm muhalifleri elimine etmiş ve tek söz sahibi haline gelmiştir. YAMA, yeni alımlarla yargıdaki etkisini tartışılmaz hale getirmiştir.
YAMA, 15 Temmuz sonrasındaki görünürde meşru, tahribatı çok ağır, uluslararası kamuoyu tarafından anlaşılması ve tepki gösterilmesi güç “hak ve özgürlük imhası” eylemlere girişmiş ve yaklaşık 2 milyon insanı sosyal ölüme terk ederek, tarihte eşine az rastlanır bir soykırım gerçekleştirmiştir.
SONUÇ:
Yukarıda yapılan tahlil ve tespitler ışığında Türk yargısının, temel hak ve özgürlükleri koruyup güvence altına alan bir “erk” olmayıp, Anayasa’da kendisine tanınan “gücü” ve konumu, yürütme ile kurduğu ortaklık ve yasamadan aldığı destek ile Türk toplumu ve unsurlarına karşı bir “silah” olarak kullandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ayrıca bu suç örgütü kendisine ve destekçilerine hukuksuz menfaat sağlarken, ideal hukukun ülkeye geri dönmemesi için bunu dillendiren kişilere ve kurumlara yönelik acımasız eylemlere girişiyor. Ülke içinde “hukukun” adının dillendirilmemesi için, hukuksal taleplerde bulunan kişilere maddi ve manevi işkence seviyesine varan uygulamalara sebebiyet verecek kararlar veriyor.
Bu haliyle var olduğuna dair kuvvetli emareler bulunan yargı mafyası, yeni nesil, teşhisi ve delillendirilmesi zor, yerli ve milli yapım bir mafyadır.
*KHK’lı Cumhuriyet Savcısı…
Teşhis ve delillendirmesi aksine çok kolay. Davutoğlu’nun basın açıklaması ortada ve alerji bir itiraf. O gün onu ziyaret edenler hts kaydı ile ve medya haberleri, vs yollarla belirlenir. yana tepe Yönetimi budur. Altındakiler de çorap döküldü gibi gelir zaten. Copy Paste iddianameleri ve kararları yapay zeka ile analiz edip kimin ne halt yediği rahatlıkla tespit edilir.
Gözümün önünde şöyle bir hakim duruşma savcısı diyaloğu ve zabta geçti; .savcı: . yok .. yok… yok sanığın beraatini talep ediyorum.
hakim: delil yoksa neden iddianame düzenlediniz.
ben (içimden): peki sen niye kabul ettin bu iddianameyi.
bu sözde hakim ve savcılar örgütsel bağlılık olmadan hayatın olağan akışına aykırı böyle bir salaklık yapar mı?
müsterih olun aklı başında 10 hukuk adamı yeter hepsini ilelebet içeri atmaya… Yeter ki iltica etmelerine imkan tanıyacak soyut ve saçma iddianameler olmasın..