DR. ERGÜN ÇAPAN | ANALİZ
20 Ekim 2024’te Hakk’a yürüyen Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, geride İslâm’ın evrensel değerleriyle insanlığı kucaklayan bir düşünce, aksiyon ve hizmet modeli bıraktı. Onun fikirleri bugün de yaşamaya devam ediyor; çünkü hakiki hayat, eserleriyle yaşamaktır.
Bu vizyonla Respect Graduate School Risale ve Hizmet Araştırmaları Merkezi, Peace Islands Institute ve Drew Üniversitesi işbirliğiyle 3–5 Ekim 2025 tarihlerinde New Jersey’de uluslararası bir sempozyum düzenlendi. “Fethullah Gülen’s Thought and Practice: Education, Dialogue, Peacebuilding, and Identity Formation” (Fethullah Gülen’in Düşünce ve Pratiği: Eğitim, Diyalog, Barış İnşası ve Kimlik Oluşumu) başlıklı bu akademik buluşma, doğudan batıya farklı disiplinlerden bilim insanlarını bir araya getirdi.
39 tebliğ, üç kıta, tek ufuk
Başlangıçta 20–25 tebliğ hedeflenirken, dünyanın dört bir yanından gönderilen 39 akademik çalışma seçici kurulun titiz değerlendirmeleriyle programa alındı. Bu yoğun ilgi, Gülen’in düşünce sisteminin küresel düzeydeki yankısını gözler önüne serdi.
Açılışta Drew Üniversitesi Rektörü Dr. Hilary Link, Dinlerarası Araştırmalar Bölüm Başkanı Dr. Jonathan Golden, Respect Graduate School Rektörü Dr. Süleyman Eriş ve Peace Islands adına Dr. Nuray Yurt birer selamlama konuşması yaptı.
Ardından Hocaefendi’nin 60 yıllık yol arkadaşları Prof. Dr. Suat Yıldırım, Abdullah Aymaz ve Naci Tosun, onun insanlığa adanmış ömründen kesitler paylaştı.
Eski NBA oyuncusu Enes Kanter, Hocaefendi’nin kendi hayatına nasıl yön verdiğini içten bir dille anlatırken; Katolik teolog Dr. Scott Alexander, Gülen’in fikirlerinin “evrensel bir barış dili”ne dönüştüğünü vurguladı.
Katılımcılar arasında Paul Weller, Thomas Michel, Ori Soltes, Sophia Pandya, Oliver Leaman, Marian Hillar, Alp Aslandoğan, Muhammed Çetin, Züleyha Fikret, Yakov Nagen ve Lyndsey Eksili gibi isimler yer aldı. “İslâmî değerlerden kaynaklanan hümanizm”, “bilim–din ilişkisi”, “kadın liderliği”, “hizmetkâr liderlik” ve “medya etiği” gibi temalar, üç kuşağın akademisyenlerini ortak bir ufukta buluşturdu.
Fikirden dostluğa uzanan köprü
Konferansın en dikkat çekici yönlerinden biri, farklı din, kültür ve coğrafyalardan gelen akademisyenlerin oluşturduğu sıcak dostluk atmosferiydi. Amerika’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Avustralya’ya kadar uzanan katılım, Hocaefendi’nin düşüncesinin insanlığı ortak bir vicdan potasında buluşturduğunu gösterdi.
Sunumların büyük kısmı Gülen’in İngilizce’ye çevrilmiş eserlerine dayanıyordu. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin düşünce atlasının daha kapsamlı analiz edilebilmesi için külliyatının başta İngilizce, Arapça olmak üzere diğer dillere çevrilmesinin zarureti görülmüş oldu.
Kayıtlara geçen akademik ziyafet
Konferans yalnız akademik çevrelerde değil, medyada da yankı buldu.
Adem Yavuz Arslan, “Bir ülke susturur, dünya dinler: Fethullah Gülen!” başlıklı yazısında, sempozyumun Hizmet Hareketi’ni küresel barış ve toplumsal dönüşüm için uygulanabilir bir model olarak sunduğunu belirtti.
Kemal Gülen, “Fethullah Gülen Hocaefendi Konferansı” yazısında, Türkiye’de karalama kampanyalarına maruz kalan bir ismin, uluslararası çevrelerde “barış mimarı” olarak anılmasının anlamına dikkat çekti.
Ahmet Kurucan, “Paul Weller’in aynasında Hizmet’in geleceği” başlıklı makalesinde, Weller’in Gülen’in mirasını dogmatik değil, sevgi, insan merkezlilik ve yenilenme metodolojisi olarak yorumladığını aktardı.
Abdülhamit Bilici, “Hizmet konferansında cevabını bulduğum soru: Zıt gruplar Gülen’e karşıtlıkta nasıl buluştu?” yazısında, Dr. Inamul Haq’ın tebliğinden hareketle Gülen’in ne gelenekçiliğe, ne seküler modernizme, ne de siyasallaşmış İslamcılığa ait olduğunu; onun, bilimle maneviyatı, eğitimle ahlakı buluşturan özgün bir çizgi temsil ettiğini vurguladı.
Hamdullah Öztürk ise YouTube değerlendirmesinde, sempozyumu “farklı renk ve dillerin hakikat arayışında buluştuğu evrensel bir platform” olarak niteledi.
Bir mirasın yeniden keşfi
Sempozyum boyunca bildirilerde Gülen’in düşünce sisteminin üç temel ekseni öne çıktı: iman ve ahlak merkezli insan eğitimi, dinler ve kültürler arası diyalog, ve bilim–maneviyat bütünlüğü.
Dr. Adnan Aslan, Gülen’in İslamî değerlerden doğan hümanist vizyonunu açıklarken; Dr. Ori Soltes, “cihad” kavramını şiddet değil, içsel dönüşüm bağlamında yorumladı.
Dr. Fevzi Saraç, Gülen’in liderlik anlayışını “manevî sorumluluğa dayalı dönüşümsel model” olarak tanımladı.
Kadın liderliği oturumlarında Dr. Lyndsey Eksili, Dr. Derya İner ve Dr. Hilal Akdeniz, Hizmet hareketinde kadınların entelektüel ve sosyal rollerini derinlikli biçimde analiz ettiler.
Keynote konuşmacılardan Dr. Sophia Pandya, Hizmet insanlarının ülkelerini terk etmek zorunda kalmalarına rağmen dünyanın farklı bölgelerinde zorluklara karşı ümitsizliğe kapılmadan, güçlü bir iman ve azimle yollarına devam ettiklerini vurguladı.
Dr. Thomas Michel S.J. ise, Fethullah Gülen ve Papa Francis’in, biri Müslüman diğeri Hristiyan iki ruh büyüğünün, imanla yoğrulmuş hizmet hayatlarını ve kendi dinî geleneklerinin çağdaş dünyada yeniden inşasındaki öncü rollerini anlattı.
Bilim ve maneviyat temalı oturumlarda Dr. Alp Aslandoğan, Gülen’in bilim–din ilişkisini çatışma değil tamamlayıcılık olarak gördüğünü ifade ederken; Dr. Marian Hillar ve Asuman Çelik, eğitimin evrensel hümanist değerlere hizmet eden ortak bir zemin oluşturduğunu savundu.
Rabbi Dr. Yakov Nagen, Gülen’in Yahudi–Müslüman ilişkilerindeki iyileştirici etkisini örneklerle ortaya koydu.
Son panelde Prof. Paul Weller, Gülen’in mirasının Avrupa’da “özgüvenli ve kapsayıcı bir Müslüman kimliğin” inşasına katkı sağladığını vurguladı.
Tüm sunumlar iki ayrı salonda eşzamanlı gerçekleşti. Katılımcıların “Keşke ikisini de dinleyebilsek” serzenişleri, ilginin büyüklüğünü gösterdi. Sunumların tamamı kayıt altına alındı ve yakında Respect Graduate School’un YouTube kanalında yayımlanacak.
Fikir, aksiyon ve vicdanın buluştuğu zemin
Bu sempozyum, Fethullah Gülen’in yalnızca bir din âlimi değil, aynı zamanda zamanı aşan bir düşünür, insan merkezli bir eğitim reformcusu ve küresel bir barış mimarı olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Onun fikirleri, modern dünyada dinî değerlerle bilimin, maneviyatla toplumsal sorumluluğun nasıl birleşebileceğine dair yol gösterici bir örnek teşkil ediyor.
Bugün dünyanın farklı köşelerinden entelektüeller, Fethullah Gülen’in eserlerinde kendi medeniyetlerini yeniden okuyor; insanlığın ortak vicdanına giden yolu bu zengin düşünce mirasında buluyorlar. Kerim Balcı’nın gerçekleştirdiği akademik röportajlar ve Kemal Gülen’in hazırladığı medya programları, bu entelektüel birikimin geniş kitlelere ulaşmasına katkı sağlayacak. Ayrıca sempozyumun bildirileri kitaplaştırılarak araştırmacıların istifadesine sunulacak.
Sonuç olarak, bu konferans yalnızca bir akademik toplantı değil; düşünce, vicdan ve insanlık ortak paydasında kurulan yeni bir köprü olarak tarihe geçti.