İsrail’in 7 Ekim’deki Hamas saldırılarından sonra Gazze’de yaptığı saldırılar sonucunda 53 binden fazla insan hayatını kaybetti yaklaşık 120 bin insan yaralandı. Ölen ve yaralananların çoğunun kadın ve çocuklar oluştururken ayrıca İsrail’in 2 Mart’tan bu yana bölgeye insani yardım girişini engellemesi sebebiyle toplumum yüzde 90’ından fazlası açlıkla mücadele ediyor. Gazzelilerin, hayatta kalmak için ağaç yaprağı ve hayvan yemi yediği biliniyor.
Gazze Şeridi’nde İsrail tarafından uygulanan politikalar için savaş suçu, etnik temizlik gibi ifadeler kullanılırken dünya çapında yapılanların soykırım suçunu oluşturup oluşturmadığı sorusu uzun süredir gerilime neden oluyor.
Belçika’nın saygın medya kuruluşu VRT NWS, iki ünlü soykırım uzmanı New York Şehir Üniversitesi’nde Avustralyalı bir profesör olan Dirk Moses ve İsrail Open University’de öğretim görevlisi olarak görev yapan Shmuel Lederman ile konuştu ve Gazze’de olanların soykırım olarak nitelendirilebilip nitelendirilemeyeceğini sordu. İki soykırım uzmanı, Gazze’de yaşananların açık bir şekilde soykırım olduğunu söyledi.
VRT NWS muhabiri ve Orta Doğu uzmanı Inge Vrancken Gazze’de yaşananlarla ilgili iki tanınmış soykırım bilimcisiyle konuştu ve iki uzman Moses ve Lederman Gazze’de yaşananların net bir şekilde soykırım olduğunu söyledi. Daha önce pek çok örgüt ve ülke de Gazze’de bir soykırım yaşandığını savunmuş ve İsrail’in durdurulması gerektiğini vurgulamıştı. Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü yaşananları soykırım olarak nitelerken Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) da bu iddiaları “ inandırıcı” olarak değerlendirmişti.
Küçük kirli sır: Çıtayı kasıtlı olarak çok yüksek tuttular
İsrail Açık Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Shmuel Lederman, her şeyden önce soykırımın yasal tanımına bakılması gerektiğini söyledi: “Soykırımda bir nüfus grubunu tamamen ya da kısmen yok etme niyeti olmalıdır. Ardından toplu katliam ya da bir gruba ciddi fiziksel ve zihinsel zarar verilmesi gibi soykırım eylemleri gelir. Bu kombinasyon bir gerekliliktir: eğer soykırım eylemleri böyle bir niyet olmadan gerçekleşirse, soykırım yoktur.”
Profesör Moses ise büyük devletlerin kasıtlı olarak soykırım tanımı için çıtayı kasıtlı olarak çok yüksek tuttuklarına dikkat çekti:
“İkinci Dünya Savaşı sırasında Müttefikler çok sayıda sivil kurban verdi. Alman şehirlerinin bombalanmasını ya da Japonya’ya atılan iki atom bombasını düşünün. Bu başka zamanlarda da oldu: Vietnam’da, Kore’de, hatta siyah ve yerli Amerikalılar arasında.”
“Soykırım Sözleşmesi’nin küçük kirli sırrı budur: büyük güçler eylemlerinin soykırım tanımına girmediğinden emin olmak istemişlerdir. Çıtayı kasıtlı olarak çok yüksek tuttular ki soykırıma varan savaş eylemleri gerçekleştirip paçayı kurtarabilsinler.”
Çok sayıda sivil öldürmek, İsrail politikalarının bir parçası
Uluslararası Adalet Divanı henüz bir karar vermemiş olsa da Moses ve Lederman, İsrail’in Gazze Şeridi’nde soykırım yaptığının çok açık olduğunun altını çizdi.
Moses, “Bu, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Dresden ya da Berlin’den çok daha kötü. İnsanlar Gazze’nin tamamen yerle bir olduğunu görebiliyor ve kimse yıkılan her binanın Hamas’ın meşru bir hedefi olduğuna inanmıyor.” dedi.
Moses ayrıca sivillerin kazara değil, kasıtlı olarak öldürüldüğüne inanıyor. “+972 Magazine’de yer alan ve ordunun Hamas hedeflerini ancak ailelerinin evlerine girdikten sonra bombaladığını gösteren makaleyi düşünün. Bunlar hedefli bombalamalar ve sivil kayıpların sayısı son derece yüksek. Çok sayıda sivil kayıp yaratmak İsrail savaşının sadece bir parçasıdır.”
İsrailli uzman: Soykırım dememek mümkün değil
Lederman 2024’ün sonlarından bu yana ülkesinin Gazze’de soykırım yaptığını söyledi: “Benim için dönüm noktası Amerikalı yardım çalışanlarının dönemin Başkanı Joe Biden’a gönderdiği açık mektup oldu. Mektupta savaş koşullarının, yetersiz beslenme ve hastalıklar da dahil olmak üzere 60.000’den fazla dolaylı ölüme neden olduğu belirtiliyordu.”
“Buna ek olarak, kirli su, İsrail’in acil yardımın girişine izin vermemesi ya da kasıtlı olarak geciktirmesi ve bölgedeki sağlık sisteminin tahrip edilmesi de var. Tüm bu unsurları bir araya getirdiğinizde soykırımdan söz etmemek mümkün değil.”
Soykırım tanımını değişmeli
Akademisyenlere göre soykırım tanımının değiştirilmesi gerekiyor. Lederman, “Soykırım yapma niyeti hakkında düşündüğümüzde, politika yapıcıların özel niyetlerine daha az, politikanın bir nüfus üzerinde yaratabileceği öngörülebilir sonuçlara daha çok odaklanmamız gerekiyor.” dedi.
Lederman şöyle devam etti: “İsrail’deki politika yapıcıların savaşı soykırım yapma niyetiyle başlattıklarını düşünmüyorum, bu yüzden ortada bir soykırım olmayacaktı. Ancak Gazze’de soykırım yaşandığına inanıyorum çünkü İsrail’in Filistin halkına onarılamaz zararlar verdiğini görüyorsunuz.”
Moses ayrıca mevcut soykırım tanımının artık soykırımları tanımlamak için yeterli olmadığına inanıyor: “Soykırım ile savaş arasındaki sınırı yeniden düşünmemiz, tanımı günümüzde savaşın yürütülme biçimine uyarlamamız gerekiyor.”
“İsrail hükümetindeki hukuk danışmanları, Filistin halkına değil Hamas’a karşı bir savaş yürüttüğünü vurgulamayı tavsiye ediyor” diyen Moses bu yaklaşımın suçluları hapisten uzak tutmaya yetip yetmeyeceğini zamanın göstereceğini belirtti.
Mahkemen kararını verdi.
Savas suçu işleniyor. Hamas bir terör örgütü.
Netanyahu ve kabinesi savaş suçlusu.
Destek verenler de suça ortak olarak yargilanmali