Şahin Alpay yeni kitabını anlattı: Kitabıma Zaman yazılarımdan seçmeler koymak istedim ama…

KHK ile kapatılan Zaman gazetesinde 14 yıl yazarlık yaptığı için 15 Temmuz’da ‘darbe’ ile suçlanan ve 599 gün hapis yatan Şahin Alpay, cezaevi anılarının ikinci kitabı “Hikâyemin Sonu: Anılar”ı (Lejand Kitap) yayınladı.

Kitabıyla ilgili Ruşen Çakır’ın programına konuk olan Alpay, dindarlığın ne olduğunu hapiste öğrendiğini söyledi. Alpay, “Ben Silivri’de 9. bölümde yattım. 9. bölüm en azılı sanıkların olduğu bölümdü, üç kişilikti, bir de yürümek için avlusu olan ünitelerden biriydi. Benim dindar insanlara saygım tamdır. Dini inançlara kötüye kullanılmadığı sürece saygılı olunmasını çok önemli buluyorum ve bu yüzden de Zaman gazetesinde 14 yıl süreyle yazdım.” dedi.

Zaman’dan tanıdığı insanların çoğunun darbeden haberi olmadığını, darbeyi desteklemediklerini ama yıllarca hapis yatmak zoruna kaldıklarını ifade eden Şahin Alpay, şunları anlattı: “Gülen cemaatinin darbe girişimini yapan gizli-kapaklı bir örgüt olup olmadığını hala daha bilmiyoruz. 15 Temmuz darbe girişimini kimin planladığı ve yaptığı konusunda bir netlik yok. Kitapta da açıkça yazdım, mahkemede de defaatle söyledim. Eğer Gülen cemaatinin de -tabi bazı işaretleri var dahil olduğuna dair- böyle bir girişimin içinde olabileceğini birazcık düşünmüş olsaydım asla Zaman gazetesinde yazmazdım. Şunu da belirtmek gerekir ki, Zaman gazetesinden tanıdığım insanların büyük çoğunluğunun ne darbeden haberi vardı, ne de darbeyi destekleyecek insanlardı ama maalesef yıllarca hapis yatmak zorunda kaldılar. Bunu da söylemek zorundayım.”

Şahin Alpay, Ruşen Çakır’ın “15 Temmuz’un öncesinde ya da sonrasında Zaman’da çalışanların bazılarının yurt dışına gitmesi herhalde rastlantı değil?” sorusuna ise şu karşılığı verdi: “Bunu nasıl yorumlayacaksın? Yurt dışına topluca kaçışlarının sebebi acaba biz içeri düşmeyelim kaygısından mıydı, yoksa başka bir nedeni mi vardı? Sorulması gereken bir soru da bu.”

Temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olmadığı bir ülkenin esenliğe kavuşmasının mümkün olmadığını, özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin ipine sıkıca sarılmamız gerektiğini vurgulayan Şahin Alpay’ın açıklamalarından öne çıkan bazı başlıklar:

“BAŞIMIZA BİR ŞEY GELİR DİYE ZAMAN YAZILARINI KİTAPTAN ÇIKARDIK”

“Bu günce kısaltılabilir diye düşünüyordum. Ama yayıncı ilginç buldu ve kesemeyiz dedi. Başka şeyler vardı, onları kesti. Kitabın birinci bölümünde ben Zaman yazılarımdan seçmeler koymak istemiştim. Çünkü biliyorsunuz Zaman yasaklı ve ulaşma imkanı da yok. Benim yazılarımda hiçbir suç unsuru olmadığı gibi bence dönemin tanıklığı bakımından önemli yazılardı. Fakat düşündük taşındık, başımıza iş çıkmasın, bunları şimdilik bu kitaba koymayalım, daha sonra bu yazıları bir şekilde değerlendiririz dedik. Şimdi de şöyle düşünüyorum. Bütün yazılarımdan en önemli bulduklarımı, ta Cumhuriyet, Sabahı Milliyet ve Zaman ve arada dergilerde yayınlanan yazılardan seçmeler yapıp yayınlamayı düşünüyorum. Bundan sonraki hedefim o.”

“İKİ ŞEY CANIMI ÇOK ACITTI…”

“599 günde iki şey canımı çok acıttı. Beni bir askeri darbe girişiminin sorumları arasında gösterdiler. İlk iddianamede, hakkımda üç kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istediler. Niçin? Darbeye teşebbüs. Bundan daha alakasız bir şey olamaz. Tutuklanmamdan birkaç gün önce çıkan yazımda askeri darbelerin Türkiye’ye büyük zarar verdiğini, böyle bir şeyin felaket olacağını yazmış bir adam olarak beni tutukladılar. Ben her zaman askeri vesayetin son bulup gerçekten demokratik bir rejime yönelmemiz gerektiğini savundum. Hayatım boyunca askeri darbelere karşı çıkmış bir insanım. Bu nedenle haksız yere içeri atılmam beni çok üzdü. İkincisi de ben karıma aşık bir adamdın. Zorunlu olarak tekrar ondan ayrılmam beni çok üzdü.”

“ZAMAN’DA 14 YIL YAZDIM, ÇÜNKÜ…”

“Benim dindar insanlara saygım tamdır. Bugün dünyada insanların büyük bir kısmı dinlere inanır ve dinler kötüye kullanılmadığı, istismar edilmediği sürece son derece saygıdeğer inançlardır. Ben 30 yaşlarına kadar komünisttim ve tam bir ateisttim. Ondan sonra liberal oldum. Dini anlamadan dünyayı ve toplumları anlama imkanı yoktur diye düşünmeye başladım. Ve bu düşünce beni üniversitede Din ve Politika dersi vermeye kadar kadar götürdü. 2001’den 2015’e kadar Bahçeşehir Üniversitesinde çalıştım. Haftada 9 saat ders veriyordum ve bu derslerden biri de Din ve Politika dersiydi. Bu dersi seçmem benim için çok önemliydi. Bu konuda dünya literatüründe ne yazılmış, bunlara eğilme imkanını verdi bana. Sağlığım elverirse din ve siyaset ilişkisi üzerine bir kitap da yazmak istiyorum. Ne söylenmiş, ben ne gördüm, ne okudum… Bu bakımdan dini inançlara kötüye kullanılmadığı sürece saygılı olunmasını çok önemli buluyorum ve bu yüzden de Zaman gazetesinde 14 yıl süreyle dışarıdan yazı yazdım. Gazetenin içinde bir masam yoktu.”

“ZAMAN’DAN TANIDIĞIM İNSANLARIN DARBEDEN HABERİ YOKTU, DARBEYİ DESTEKLEYECEK İNSANLAR DA DEĞİLLERDİ AMA YILLARCA HAPİS YATTILAR”

“Gülen cemaatinin darbe girişimini yapan gizli-kapaklı bir örgüt olup olmadığını hala daha bilmiyoruz. 15 Temmuz darbe girişimini kimin planladığı ve yaptığı konusunda bir netlik yok. Kitapta da açıkça yazdım. Eğer Gülen cemaatinin de -tabi bazı işaretleri var dahil olduğuna dair- böyle bir girişimin içinde olabileceğini birazcık düşünmüş olsaydım ben asla Zaman gazetesinde yazmazdım. Mahkemede de defaatle söyledim. Şunu da belirtmek gerekir ki, Zaman gazetesinden tanıdığım insanların büyük çoğunluğunun ne darbeden haberi vardı, ne de darbeyi destekleyecek insanlardı ama maalesef yıllarca hapis yatmak zorunda kaldılar. Bunu da söylemek zorundayım.”

“BASKI ALTINDA OLDUKLARI İÇİN KENDİLERİNİ GİZLEDİLER”

Biz Türkiye’nin askeri vesayetten kurtulmasını, Avrupa Birliği sürecinde ilerleyerek tam demokratikleşmesi gerektiğini düşünen insanlar olarak cemaat olayına söyle bakıyorum: Bunların görünmeyen bir yüzü varsa, zorunlu şartlardan dolayı, baskı altında olmalarından dolayı temeyyüz eden vasıflarıdır. Cemaatin gizli yönünü, bunlar baskı altında oldukları için böyle davranmak zorundalar diye bir süre düşündüm. Bir süre sonra da bunlar otoriterleşmeye karşı çıktıkları için benim bunu o kadar ön plana getirmem lazım diye düşündüm ve o yüzden Zaman’dan ayrılmadım. Ayrılanlar oldu.

“CEMAATİN TÜMÜ DEĞİL, BAZI UNSURLAR 15 TEMMUZ’UN İÇİNDE YER ALDI AMA BU OLAY TAM AYDINLIĞA KAVUŞMADI”

Benim esas meselem, Türkiye’nin otoriterleşmeye giden yolunu eleştirmektir diye düşündüm. Yanılmışım tabi. Ben yanılgılarımı teslim etmekten teslim etmekten hiçbir zaman kaçınmadım. Ben 15 Temmuz darbe girişimine Gülen Hareketi’nin şu veya bu ölçüde dahil olduğuna dair herhangi bir bilgim olsaydı ben Zaman’da yazmayı o an bırakırdım. Pişmanım da tabii. Böyle bir durum var. 15 Temmuz tam bir aydınlığa kavuşmadı. Kuvvetli deliller var ki, cemaatin tümü değil ama bazı unsurlara bu 15 Temmuz girişimin içinde yer aldılar.”

“AVRUPA BİRLİĞİ DESTEKLEMEYİ BIRAKMASAYDI TÜRKİYE OTORİTERLEŞMEZDİ”

“Batı Türkiye’yi dışlayarak çok büyük bir hata yaptı. AB Türkiye’ye gereken desteği vermeyerek, Kıbrıs’ta bile Rum kesimini üye alıp Türkiye’yi ortada bırakmasının çok vahim sonuçları oldu. Bu yüzden AB’ye son derece eleştirel bakıyorum. Türkiye’ye desteği bırakmasaydılar, Türkiye’nin üyelik yolunda ilerlemesi için bazı imkanlar sunsaydılar Türkiye bu denli otoriter bir eğilimin içine girmezdi.”

“BAHÇELİ’NİN AÇIKLAMALARINI ALDATMACA OLARAK GÖRMÜYORUM”

“Son birkaç sene içinde dünyanın hem globalleştiğini hem de hiç ummadığımız gelişmelerle karşı karşıyayız. Bunun en göze batan örneği, ABD’de yaşananlar. Amerika Birleşik Devletlerini bir faşist yönetime doğru götürüyorlar. Tamamen otoriter, tek kişinin hakim olduğu bir yönetimi yerleştirmeye çalışıyor Cumhuriyetçiler. ABD’denin Avrupa’dan uzaklaşıp Rusya’ya yaklaştığını, tamamen emperyalist bir tavır içine girmesini bekler miydik? Gelelim kendi memleketimize…

MHP’nin başkanın bir gün çıkıp da Türkiye’de artık Türk-Kürt kavgasının son bulması gerektiğini söyleyeceği aklımızın ucundan geçer miydi? Bu olduysa her şey mümkün. Ben aldatmaca olarak görmüyorum. Ben Bahçeli ve danıştığı kişiler; dünyanın o kadar hızlı değiştiği ve çok beklenmedik şeylerle karşı karşıya kalındığı varsayımından hareketle biz Kürtlerle barışmamız lazım, yoksa geleceğimiz kötüdür sonucuna vardıklarını düşünüyorum. Karşı taraf da üç aşağı beş yukarı aynı görüşü benimsediğini görüyoruz. onlar da artık silahlı mücadele ile bir yer varılmaz, barışçıl ve uzlaşmacı bir tavırla bu sorunların üzerinden gelinebilir. Yeterince insan öldü, yeter dediklerini görüyoruz. Ben umutluyum.”

“AKP İKTİDARINA 2010’A KADAR DESTEK VERDİM”

“Erdoğan’ın benim bırakılmamda bir rolü olduğunu düşünüyorum. Niçin derseniz? Anayasa Mahkemesi benim tahliyemi öngören karar aldığı aman kıyamet kopardılar, azılı Fethullahçıyı bırakamazsınız diye. Ama Erdoğan öyle konuşmadı. ‘Biz Mahkeme kararlarına saygılıyız’ dedi. Bunu duyunca bir ümit olabileceğini düşündüm. Belki de çok iyimser bir yorum bu. 2010’a gelinceye kadar ben AKP iktidarına büyük destek verdim. Bu yüzden de çok eleştirildim.”

“ÖZGÜRLÜKÇÜ VE ÇOĞULCU DEMOKRASİNİN İPİNE SIKICA SARILMAK ZORUNDAYIZ”

”Dünya çok belirsizlik süreci içinde, artık hiçbir şey garanti değil ama tecrübeler şunu gösteriyor ki, temel hak ve özgürlüklerin güvende olmadığı bir ülkede bir toplumun mutluluğa ve esenliğe varmasına imkan yok. Benim mesajım yine özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin ipine sıkıca sarılmak. O ipi bulabiliriz.”

2 YORUMLAR

  1. Ucu açık, yuvarlak laflarla iftira atarak kendini mi temize çıkarıyorsun? Neymiş, “Kuvvetli deliller var ki, cemaatin tümü değil ama bazı unsurlara bu 15 Temmuz girişimin içinde yer aldılar”mıș. Neymiş o deliller, yaz, konuş, elinden alan mı var? Yoruma ve zanna dayalı iftiralar atın, ama ortada ayan beyan duran kumpas ve iftira delillerini görmezlikten gelin.

    Bir de neymiş, “15 Temmuz’un öncesinde ya da sonrasında Zaman’da çalışanların bazılarının yurt dışına gitmesi herhalde rastlantı değil” miş. Sanırsın 15 Temmuzdan önce ülkede hukuk kalmıştı. Allahın günü oraya buraya çöküyorlar, onlarca insanı gözaltına alıyorlardı. 15 Temmuz olunca bunların malları, karıları helal diye salyalar atmaya başladılar. Ellerine geçeni işkencelerle sakat ettiler, çoklarını kaybettiler. Bu da diyor ki, niye yurtdıșına gittiler.
    Bunlardan bir güruh da vay F… neden Amerika’daymıș, gelse bu kadar insan sıkıntı çekmezmiș diye de konuşuyordu. Adamcağız vefat etti, ne oldu herkesi dışarı saldılar mı yoksa daha da hız vererek devam mı ediyorlar?

  2. İyi ki varsınız ve iyi ki Zaman’da yazmışsınız.
    Siz ve sizin gibi demokrat yazarlardan toplum olarak maalesef yeteri kadar istifade edemediğimizi görüyorum.
    Umarım aydınlık günlere ulaşır ve tarihe notlar düşen yazılarınızı tekrar okuma fırsatlarımız olur. Size sizin gibi düzgün insanlara Allah’tan sağlıklı uzun ömürler diliyorum.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin