CUMALİ ÖNAL | YORUM
ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye lideri Ahmet el Şara arasındaki zoraki balayı dün ciddi bir sınavdan geçti. Suriye’nin orta kesimlerindeki tarihi Palmira (Tedmur) kenti yakınlarında ikisi asker, biri tercüman üç Amerikalı, IŞİD saldırısı sonucu öldü. Saldırıyı gerçekleştiren ve aynı zamanda Suriye güvenlik güçlerinin bir mensubu olan kişi olaydan hemen sonra öldürüldü.
Bölgeyi yakından takip eden sosyal medya hesaplarına göre 2014 yılında IŞİD’e katılan saldırgan, rejim düşene kadar Rakka ve Humus vilayetlerinde örgüt bünyesinde görev yapmış. Rejimin düşmesiyle birlikte bir grup IŞİD’li ile birlikte İdlib’e giderek Şara’nın oluşturduğu güvenlik birimlerine dahil olmuş ve Palmira’ya gönderilmiş.
Saldırganın saldırıyı toplantı salonunda gerçekleştirmeyi planladığı, ancak salona varamadan Amerikalı askerler tarafından durdurulunca kendisini havaya uçurduğu belirtiliyor. Saldırıdan sonra onunla birlikte İdlib’e giderek güvenlik birimine katılan diğer kişilerin de IŞİD üyesi olabilecekleri ihtimaline karşı tutuklandıkları ifade ediliyor.
Humus vilayetine bağlı Palmira, çölün ortasında tarihi bir kent. Bölge ne kuzey doğuyu kontrol eden SDG’nin ve ne de Suriye merkezi yönetiminin tam kontrolünde.
Bu güvenlik boşluğu IŞİD’in bölgede uyuyan/aktif pek çok hücre bulundurmasının önünü açıyor. ABD de IŞİD’e karşı oluşturduğu uluslararası koalisyonla bölgede sık sık operasyonlar düzenliyor. Son olarak geçtiğimiz ay ABD’de Başkan Donald Trump’la görüşen Suriye lideri Ahmet el Şara da bu koalisyona dahil olduğunu açıklamıştı. Saldırı da IŞİD karşıtı ABD-Suriye ortak devriyesi sırasında gerçekleşti.
Beşar Esad rejiminin devrilmesinden sonra ABD güvenlik birimlerine yönelik ilk büyük saldırı olan bu eylemden hemen sonra gözler ABD Başkanı Donald Trump’ın bu saldırıya ne tür bir tepki vereceğine çevrildi.
Ancak Trump, Şara’ya hiç toz kondurmadı; bunun ABD’ye ve Suriye’ye karşı, Suriye’nin tam olarak kontrol edemediği çok tehlikeli bir bölgesinde gerçekleştirdiği bir saldırı olduğunu söyledi. Trump’a göre saldırıdan Şara rejimi sorumlu değil. Şara’nın “olanlardan dolayı çok üzgün” olduğunu ve Suriye’nin ABD birlikleriyle birlikte savaştığını vurgulağını aktardı. Ayrıca Şara’nın bu saldırıdan dolayı “son derece öfkeli ve rahatsız” olduğunun da altını çizdi.
Trump bu sözlerle kamuoyunun Şara üzerinden kendisine yönelik muhtemel eleştirilerine set çekmiş oldu.
Trump’ın birinci dönemiyle birlikte Suriye‘deki askerlerini azaltma yoluna giden ABD, Trump’ın ikinci döneminde tekrar asker sayısını nispeten artırmaya başlamıştı.
ABD’nin Suriye’deki ana üssü, Suriye-Irak-Ürdün üçgenindeki El Tanf. Daha çok IŞİD’e karşı operasyonlar için kullanılan bu üssün yanısıra SDG’nin kontrolündeki bölgelerde de küçük çaplı ABD karakolları bulunuyor.
Şara’nın başında bulunduğu Heyet Tahrir Şam ve diğer müttefikleri, Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte ordu ve emniyet birimlerine entegre edilmeye çalışılıyor.
Ancak başta Şara’nın kendisi olmak üzere güvenlik birimleri mensuplarından pek çoğunun El Kaide ya da IŞİD geçmişinin olması uluslararası kamuoyu tarafından sıklıkla bir endişe kaynağı olarak dile getiriliyor.
Son saldırı da bu endişelerin boşa olmadığını ortaya koyuyor. Ancak başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler, Suriye’nin ikinci bir Afganistan olmaması için Şara’dan başka şimdilik bir alternatif olmadığını hesaplayarak ve bundan dolayı da Şara’yı uluslararası sistemin içine çekmeye çalışıyorlar. Şara da, başta Trump olmak üzere dünya kamuoyunun desteğini alabilmek için herhangi bir radikal tavır sergilemekten ve İsrail konusunda herhangi bir sert söylem dile getirmekten özellikle kaçınıyor.
Ancak Şara’nın önünde IŞİD’le birlikte başka da pek çok güvenlik sorunu bulunuyor. Bunlar arasında SDG’nini merkezi orduya entegre edilememesi, Türkiye’nin kontrolündeki milis güçlerin bağımsız hareket etmesi, ordu ve emniyet güçleri içindeki radikal unsurların fazlalığı, daha önceki milis güçlerin ordu ve emniyet birimlerine tam olarak entegre edilememiş olması ve bunlar arasında çıkması muhtemel çatışmalar vs. bulunuyor.
