Ahmet Hamdi Tanpınar, Bursa’yı nasıl anlatır öykülerinde? Peki ya Sabahattin Ali’nin Bursa’sında neler saklıdır? ‘’Saatçıoğullarının ipek fabrikası bu rüzgârsız öğle güneşi altında ağırlaşan havayı, uzaklarda dönen bir uskur uğultusuyla sarsıyor; mini mini çocuklar, ateşler içinde yanan yoksul mahallenin bu nöbetli nabzını dinleyerek tahta beşiklerinde uyukluyordu. Aşağıda, Bursa’da, müezzinler ezanlarını okumuşlar, bu yönde fabrikalar kalın düdükleriyle öğle dinlenmesinin bittiğini haber vermişlerdi. Artık ta akşama kadar, işleyen çarklardan başka bir ses duyulmayacak, yalnız bacalar ateşli nefesleriyle sıcak sıcak soluyacaktı.” Refik Halit Karay’ın yüreğe dokunan bu cümlelerinde tahayyülündeki Bursa gizli. Hakk-ı Sükût hikâyesinde yazar, Bursa’yı ipek fabrikalarıyla, fırtınalardan kubbelerinin kurşunları kalkmış Yıldırım Beyazıt Camii’yle, gayrimüslim nüfusuyla, yıldızlı gecelerinde kurbağa sesleriyle tasvir ediyor. Farklı kalemlerin Bursa hikayelerinden oluşan “Öykülerde Bursa” kitabı, Refik Halit’in Hakk-ı Sükût’uyla başlıyor. Edebiyatçıların kadim şehir için yazdıkları, sizi alıp götürüyor.
Medeniyetlerin buluşma noktası Bursa zikredildiğinde Ahmet Hamdi Tanpınar’ı anmadan olmaz. Zira ruh dünyasında Bursa’nın ayrı bir yeri vardır. “Bursa’da Zaman” şairi, kitapta karşımıza ‘Geçmiş Zaman Elbiseleri’ isimli öyküyle çıkıyor. “Mayısa doğru bir hafta için Bursa’ya gitmiştim. Hem dinlenecek hem de camileri, türbeleri gezecektim. Seyahatimin üçüncü günüydü. Öğleden sonrayı tamamıyla Yeşil Cami ile Yıldırım’da geçirmiştim. Şimdi de yorgun, fakat düşünce ve tahassüs itibariyle zengin Çekirge’deki otelime dönüyordum.” diye yazıyor öyküsünde.
Peki ya Sait Faik’in Bursa’sı nasıldır? Ayışığında Emir Sultan’da kızak kayılan, Gökdere’nin havuzlarında derisi kararan, elleri erik, şeftali, fındık yaprağı kokan çocukların olduğu bir Bursa çıkıyor bu defa karşımıza. Nurettin Topçu’nun Bursa’sı… Bursa’yı manevi yönleriyle okumak isterseniz eğer, Nurettin Topçu’nun “Yıldırım’ın Huzurunda” isimli öyküsüne başvurmalısınız. ‘Şerden ve ıstıraptan yapılmış bir insanlığın’ üstüne çöken ağırlığı altında bunaldığı bir gün sabah ezanı okunurken şehre adımını atar Topçu. Kovulduğu cennete benzettiği Ulu Cami’de ilk insan ilk abdestini alıyor gibi hisseder kendisini. Huzur bulma düşüncesiyle Rabb’ine seslenir. İlahi bir nida onu Hüdavendigâr’a yönlendirir. Oradan da Yıldırım’a… Sabahattin Ali, Reşat Nuri Güntekin, Haldun Taner ve daha birçok edebiyatçının kaleme aldığı öykülerden bir araya gelen kitapta, her isim Osmanlı başkentinin farklı bir yanına değiniyor. Nihayetinde kitabın tamamında Bursa’ya dair detaylı bir okuma yaparken önemli kalemlerin sunumuyla edebi bir lezzete de erişmiş oluyorsunuz.
Yazinizda bahis mevzuu olan kitabi nasil bulabilirim? Tesekkurler. Saygilarimla…