Operasyonlar ne zaman durur? | Ne Yapılabilir?

TR724 ekranlarında yayınlanan Ne Yapılabilir’de, Avukat Nurullah Albayrak ve Avukat Mehmet Tahsin, 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin 65. yıldönümünde değişmeyen yargı pratiklerini masaya yatırdı.

Av. Mehmet Tahsin programın açılışında 1960 darbesiyle iktidardan uzaklaştırılan Demokrat Parti yönetiminin Yassıada’da göstermelik yargılamalarla idam cezasına çarptırıldığını ve bunlardan yalnızca Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idam edildiğini hatırlattı. Albayrak ise bu süreci “yargının infaz aracı olarak kullanıldığı” kara bir dönem olarak nitelendirdi. Ancak bugünkü yargı sisteminin, geçmişte yaşananları bile geride bırakan bir baskı mekanizmasına dönüştüğünü vurguladı.

“Bugün Yargı, Toplumun Toptan İnfazına Hizmet Ediyor”

Günümüzde yargı organlarının bireysel değil, kitlesel infaz kararları verdiğine işaret eden Av. Albayrak, “Her bireyin hayatını yok eden bir sistem oluşmuş durumda. Sadece sembolik davalar değil, her gün on binlerce kişinin hayatı sistematik biçimde karartılıyor” dedi. Örnek olarak, altı aylık bebeğiyle tutuklanan kadınları, gözaltına alınan gençleri ve KYK borcunu ödeyemediği için hakkında işlem yapılan öğrencileri hatırlattı. Albayrak, “Normal bir hukuk sisteminde, çocuk sahibi bir kadının tutuklanması mümkün değildir. Ama burada artık ‘normal’ yok,” ifadelerini kullandı.

“Bugünkü Mahkemeler İstiklal Mahkemeleri Gibi”

Albayrak, bugünkü mahkemelerin işleyişinin tarihsel olarak İstiklal Mahkemeleri’ne benzediğini söyledi. “İstiklal Mahkemeleri’nde telefonla alınan emirle verilen idam kararları vardı. Bugün de mahkemeler dosya içeriğinden çok, siyasi direktiflerle karar veriyor” diyerek yargı bağımsızlığının ortadan kalktığını belirtti.

“Her Gün Yeni Bir Cadı Avı Başlatılıyor”

Av. Mehmet Tahsin, Türkiye’de yargının, özellikle 15 Temmuz sonrası dönemde tamamen araçsallaştırıldığını söyledi. Son haftalarda “cemaatle bağlantılı” olduğu iddia edilen işletmelere yönelik operasyonların artık gülünç boyutlara ulaştığını vurgulayan Tahsin, “Dönerciye, künefeciye kayyım atayan bir sistemde yarın çiğköfteciye de sıra gelir. Hatta geldi bile.” dedi.

Tahsin, Maydanoz Döner ve künefe zincirlerine yapılan baskınlarda 30 bin TL gibi cüzi meblağların “örgüt finansmanı” sayıldığını aktararak şunu ekledi: “Devlet vatandaşın cebindeki üç kuruşa göz dikmiş durumda. Bu artık bir hukuk değil, gasp düzenidir.”

“Cemaat İddiası Aracılığıyla Toplum Bastırılıyor”

Avukatlar, son dönemde gerçekleştirilen gözaltı operasyonlarının birçoğunun hukuki değil, siyasi olduğunun altını çizdi. Mehmet Tahsin, Maltepe, Kartal, Pendik gibi İstanbul ilçelerinde gençlerin cemaat bağlantılı evlerde kaldığı iddiasıyla gözaltına alındığını aktararak, “Çocuklar üniversite kazanmış, aileleri işsiz kalmış, kimse kalacak yer bulamıyor. İnsanlar insani gerekçelerle ev açıyor ama bu suç haline getiriliyor.” ifadelerini kullandı.

“Yargı, AKP’nin İl Teşkilatı Gibi Çalışıyor”

Av. Albayrak, mahkemelerin artık AKP’nin il teşkilatı gibi çalıştığını söyleyerek çok net bir tespitte bulundu: “Adı ‘ağır ceza’ olsa da bu kurumlar artık mahkeme değil. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile, bağımsız ve tarafsız olmayan bir yapıya mahkeme denemeyeceğini açıkça belirtiyor.”

“Muhalefet Sessiz Kalıyor, Sıra Herkese Gelecek”

Her iki hukukçu da muhalefetin bu sistematik hukuksuzluklara yeterince tepki vermediğini kaydetti. Albayrak, “İmamoğlu’na yapılanla dönerciye yapılan arasında fark yok. Eğer muhalefet dönerciye yapılan hukuksuzluğu görmezden gelirse, kendi başına geleni de halka anlatamaz” dedi. Tahsin ise Halk TV gibi medya organlarının bu operasyonlara yeterince itiraz etmediğini, aksine kendilerini korumak için rejime yakın bir yayın politikası izlediklerini söyledi.

“Yargı Paketi Umut Olabilir Ama Uygulama Keyfi”

Gündemdeki yeni yargı paketiyle 50 bin mahkûmun tahliye edileceği iddiası da değerlendirildi. Albayrak, uygulamanın gözlem kurulları eliyle keyfileştirileceği uyarısında bulundu: “Cezaevi gözlem kurulları birer paralel mahkemeye dönüşmüş durumda. Özellikle savcıların kurulda yer alması tarafsızlık ilkesini ortadan kaldırıyor.”

“Somut Aksiyon Ne Olmalı?”

Programda izleyicilerden gelen “somut aksiyon ne olacak?” sorusu üzerine Albayrak, hukuki mücadelenin terk edilmemesi gerektiğini vurguladı: “Herkes elini taşın altına koymalı. Sadece birkaç avukata veya gazeteciye bu yük bırakılamaz. Herkes gördüğü adaletsizliği kamuoyuna duyurmalı. Yargı kararları ilgili barolara ve sivil toplum kuruluşlarına ulaştırılmalı. Bu kararlar onların kapısına yığılmalı. Vicdan sahibi herkes bu kararlara itiraz edecektir.”

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin