Nükleerin gölgesinde Güney Asya’da tehlikeli tırmanış

YÜKSEL DURGUT | YORUM

Pakistan’da bulunduğum yıllar boyunca bu tür haberlere birçok kez imza atmıştım. Keşmir her iki ülkenin de en hassas damarı. Burada yaşanan her olay sonrası iki ülke silahlarını kınından çıkartıyor.

Şimdi yaşanan gerginliğin merkezinde Pahalgam’da yaşanan olay var.  Pahalgam’da düğümlenen terör ve siyaset, bugünlerde Himalayalar’ın sessizliğini parçalıyor. 26 turistin kanıyla lekelenen bu dağlık coğrafya, Hindistan-Pakistan arasındaki kronik krizi yeniden alevlendirirken, Noam Chomsky’nin 2013’teki, “İnsanlık nükleer savaş ve ekolojik çöküş arasında sıkıştı.” uyarısını bugüne taşıyor.

Ancak bu kez tehdit yalnızca savaş başlıklarından değil, kuruyan nehir yataklarından ve dini fanatizmin zehirli söylemlerinden yükseliyor.

Keşmir’de turistleri hedef alan saldırı, Yeni Delhi’ye tetiğin arkasındaki “Kim?” sorusunun cevabını hem verdirdi. Modi hükümeti, saldırıyı Pakistan’a mal etme çabasında, ancak yabancı medyanın yayınladığı haberlere göre, “Delhi’nin iddiaları, uluslararası hukukta kabul görecek delillerden yoksun.”

Gerçekte bu hamle, 2019’da özerk statüyü iptal eden Hindistan’ın Keşmir’deki normalleşmenin üzerini örtbas etme çabası olarak yorumlanıyor. Şimdilerde dünyanın her yerinde olduğu gibi, “Milliyetçi medyanın çığlıkları arasında, istihbarat zaafiyetini kamufle etmek için savaş naraları” atılıyor.

İNDUS’UN AĞLAYAN SUYU

1960 İndis Suları Anlaşması, iki ülkeyi üç savaş boyunca birbirinden uzak tutan nadir bir diplomasi zaferiydi. Ancak Hindistan’ın anlaşmayı tek taraflı askıya alması, BM’nin “21. yüzyılın en büyük su krizi” uyarısını hatırlatıyor.

Pakistan Çevre Bakanlığı verilerine göre, Himalaya buzulları son 20 yılda %23 küçüldü. Su akışındaki %40’lık düşüş, 2040’ta 500 milyon insanı kuraklıkla yüz yüze bırakacak.“Nehirler politikacıların mülkü değil, insanlığın ortak mirası.” olduğunu her iki ülkenin hatırlaması gerekiyor.

Saldırı sonrası Hindistan medyasında yayılan milliyetçi söylemler, “Ramayana’daki kötülüğü temizleme” çağrısıyla katmerleniyor. Oysa gerçek şu: Din, siyasi iktidarların elinde kitleleri zehirleyen bir silaha dönüşürken, barış dilini boğuyor.

NÜKLEER RULET MASASI

Stockholm Barış Enstitüsü (SIPRI), Hindistan’ın 164, Pakistan’ın 178 nükleer savaş başlığına sahip olduğunu açıkladı. 2019 Balakot krizi sırasında ABD’nin son anda önlediği çatışma, bugünkü iletişim kopukluğu nedeniyle daha tehlikeli. Savunma uzmanı Rajesh Basrur’un uyarısı çarpıcı: “Bir Agni-V füzesi, 5 bin km menziliyle sadece İslamabad’ı değil, Pekin’i de vurabilir.”

Peki ya radyoaktif serpinti? WHO’ya göre, bölgesel bir nükleer savaş, 2 milyar insanı açlığa mahkum edebilecek kapasitede.

İndus nehrinin suları sınırları değil, insanlığı besliyor. Modi ile Şerif’in masaya oturamaması, dünyanın en kalabalık iki ülkesindeki milyarlarca insanı rehin alan bir kibir. Savaşların en güçlü orduları bile çökerttiğini ve barışın ise, zayıfların değil, akıllıların cesareti olduğu unutulmamalı…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin