CUMALİ ÖNAL | YORUM
HaberTürk Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’la yollarımız Mısır günlerimde kesişmişti. Kahire’de geçen 10 yılımda TRT’nin bölgeye gönderdiği muhabirler arasında gördüğüm en cevval ve en heveslisi oydu. Ondan önce gelenler haber peşinde koşan bir muhabir havasından ziyade, Nil kıyısında huzurlu bir emeklilik provası yapan “abi”ler hissi veriyordu.
Mehmet Akif iyi düzeyde Arapça konuşuyordu; bu dili Suriye’de öğrendiğini anlatmıştı. Dışarıdan bakıldığında muhafazakâr bir aileden geldiği izlenimi hiç edinmemiştim. Özel bir dostluğumuz olmadı; mesafeli duruyordu. O yıllar malum, AKP ile Hizmet çevreleri arasında gerginliğin yükseldiği bir dönemdi. Belki de bu mesafede o siyasi rüzgârların payı vardı.
2013’te Mısır’dan ayrıldım. Sanırım Mehmet Akif de o dönemde ülkeden çıkmıştı. Sonrası benim için malum süreç… Mehmet Akif ise o dönemde demek ki zirveye giden basamakları çok hızlı çıkmış.
Kahire’ye geldiğinde henüz 20’li yaşlardaydı. Devlet kurumu olan TRT’nin böylesine kritik bir coğrafyaya bu yaşta bir muhabir göndermesi alışıldık bir durum muydu bilmiyorum. Belki Arapça bilmesi belirleyici rol oynamıştı.
Benim o dönemde aklıma takılan soruların cevabını, Mehmet Akif uyuşturucu operasyonuyla gözaltına alınınca Şamil Tayyar verdi. Tayyar, X platformundaki paylaşımında, “TMSF, Ersoy’u daha önce, uyuşturucu soruşturması başlayınca görevden alacaktı ama ‘hatırlı’ dostları aşamadı.” diyor. Mehmet Akif’in bundan sonra mesleki olarak artık toparlayamayacağını da söylüyor.
Aynı mahalleden gazeteci Zihni Çakır da benzer ifadeler kullanıyor: “Mehmet Akif Ersoy’un bu durumu bilinirken; Erdoğan’a yakın bazı isimler, Ersoy’un Habertürk’ün başına getirilmesi için üstelik daha birkaç saat öncesine kadar neden adeta insanüstü çaba sergilediler?”
Demek ki Mehmet Akif’in gerçekten hatırlı dostları varmış! Yoksa arpalık olan bir devlet kurumunda veya havuz medyasında öyle koşar adım yükselmek her babayidiğin harcı değildi!
AKP içindeki İrancı damar her zaman medyanın merak konusu oldu. Mehmet Akif’in babasının bu akıma yakın olması da büyük ihtimal bu yükselişte önemli bir rol oynadı.
Babası Nadir Ersoy İrancı çizgisiyle bilinen Selam gazetesinin yayın heyetinde yer almış bir isim. Oğlunu henüz 16 yaşındayken Suriye’ye eğitime gönderdiği söyleniyor. Eğitimin niteliği ve amacı ise hâlâ muğlak. Sosyal medyada farklı spekülasyonlar dolaşsa da bunların çoğu teyide muhtaç. Ben Mısır yıllarımızda radikal herhangi bir yönelimine tanık olmadım; hatta onu namaz kılarken bile hiç görmedim.
Mısır’la birlikte yıldızı parlayan Mehmet Akif’in daha sonraki süreçte hızla yükseldiği görülüyor. Sosyal medyadaki iddialara göre özel hayatında da bayağı bir dağıtmış gibi. Ama bu nokta kimseyi ilgilendirmez, hatta uyuşturucu kullandığı iddiası da onun kendi özel hayatı.
Erdoğan’ın eski hukuk danışmanlarından Prof. Dr. İzzet Özgenç’in de dediği gibi bu tür ithamlarla insanların özel hayatının kamuoyuna deşifre edilmesi büyük bir hak ihlali. Bu noktadan Mehmet Akif’e yönelik ithamlarda bulunulması beni gerçekten üzdü.
Havuz medyasının hiçbir mecrasını izlemediğim için açıkçası Mehmet Akif’i de hiç bir gün merak edip takip etmedim. Ama mağdur ve mazlumlara yönelik havuz medyasında dile getirilen iddiaları ve yaftalamaları gönül rahatlığıyla kullandığını biliyorum. Bu günah ona yeter de artar bile…
Her neyse…
Mehmet Akif’in gözaltına alınma sürecinin uyuşturucu ile ilgisi olduğunu sanmıyorum. Avukat Berk Dokucu’nun da dediği gibi, “Mehmet Akif’in gözaltına alınması sadece uyuşturucu mevzusu olmayabilir. Bunun arkasında AKP içindeki kavganın getirdiği sonuçlar da var. Mehmet Akif Ersoy devletin üst düzey yöneticileriyle çok yakın ilişkilere sahip ancak birilerine karşı olduğu söyleniyor.”
Yani filler tepişirken Mehmet Akif de arada ezilen otlardan olabilir.
Asıl nokta ise şu: Mehmet Akif gözaltına alınırken ‘havuz’ cenahından, AKP cenahından hiçbir Allah’ın kulunun ona sahip çıkmaması…
Mesela Ergenekoncu, Kemalist, Ulusalcı, Türkçü, Kürtçü vs bir gazeteci bu tür bir muameleye maruz kalınca kendi mahalleleri dünyayı ayağa kaldırıyor. Ama Mehmet Akif adeta yalnızları oynadı.
Sadece Cem Küçük, kendisi gibi küçük bir serzenişte bulunarak, “İnşallah aklanır, temiz çıkar. İnsan üzülüyor, beraber kaç defa program yaptık.” dedi. Aslında bu sözlerinde biraz da korku sezinliyor. Kendi başına da bu tür bir olay geldiğinde kimsenin yanında ve arkasında durmayacağını adı gibi biliyor.
Sonuç olarak sadece AKP gazetecileri değil, bu dönemde AKP ile ismi anılan her kim olursa olsun Mehmet Akif gibi yalnızları oynayacak. Hiçkimse onların yanında durmayacak, hatta onlardan kaçacak. Eğer o elinden tutan kişi ya da kişiler, tekrar elini uzatmazsa Tayyar’ın da dediği gibi Mehmet Akif’in artık belini doğrultması çok da kolay değil.
Hepimiz Süleyman ve Hadi Özışık kardeşlerin akıbetini biliyoruz. Süleyman adeta sefil bir şekilde bu dünyadan göçtü. Hadi de hala hükümetten birilerine tutunarak hayatta kalmaya çalışıyor. Furkan Bölükbaşı’lar, Veyis Ateş’ler, Fatih Tezcan‘lar hep Mehmet Akif’in öncüleri.
Sıradakileri de çok yakında göreceğiz.
