NECİP F. BAHADIR | YORUM
Yine CHP, yeniden CHP… Evet, CHP’yi yazmak zorundayım. Yargı ‘kurultay davası’ hakkında kararını verecek. ‘Mutlak butlan’ diyebilir. Bu kavram sadece ‘aile hukukunda’ geçerliymiş.
Kim takar hukuku? Yargının ‘adalet’ diye bir derdi mi var?
Mahkemenin Özgür Özel yönetimini görevden uzaklaştırması ihtimal dahilinde mi? Tabii ki, üstelik hiç de düşük olasılık değil. İktidar çevrelerinde iptal yönünde havanın oluştuğunu gözlemlemek mümkün.
CHP’nin de iptali ‘seçenek dışı’ görmediği ortada.
Mahkeme hazır… Duruşmaya daha büyük salona aldı. Hükmünü Eylül’de verecekti. 24 Ekim’e erteledi. 40 gün uzun süreydi. Sayılı gün çabuk geçti. Bu arada CHP olağanüstü il kongrelerini yaptı. İstanbul’da yargı karşı çıktı, valiliğe ‘engelleyin’ yazısı gönderdi. YSK olağanüstü toplandı, ‘kongrelerin devam’ etmesini istedi. Ve mahkemenin hükmünü geçersiz kıldı. YSK ile ilk derece mahkemeleri karşı karşıya…
Benzer tablonun kurultay davasında da yaşanması olası…
Özgür Özel’in genel başkan seçildiği kurultay iptal edilirse eski yönetime gün doğacak. Kemal Kılıçdaroğlu tekrar partinin başına geçecek. CHP’de asıl sorun bu… Eski ile yeni yönetim arasında ‘büyük kavga’ var. Kılıçdaroğlu tüm baskı ve taleplere rağmen CHP’yi rahatlatacak bir açıklama yapmadı. Sustu, sessizliği tercih etti. Görevi kabul edeceği varsayıldı. CHP’de Kılıçdaroğlu’nun tekrar koltuğunu devralmasını bekleyen ‘gruplar’ oluştu.
Mahkemenin kararı her açıdan çok önemli…
YRP lideri Fatih Erbakan, “Ankara’da bazı duyumlar alıyoruz!” dedi ve kulağına gelen kulis bilgisini aktardı; “Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş aday olduğu takdirde Erdoğan’ın kaybetme olasılığı çok yüksek. Böyle olunca tabi Kemal Kılıçdaroğlu’nu getirelim kontrollü bir seçim yapalım.”
Bu gerçeği görmek için ‘kulis bilgisine’ ihtiyaç yok ki… Erdoğan’ın ‘oyun planı’ belli. Karşısına kazanması ihtimalı olan bir rakip çıksın istemiyor. Kaybederse sadece koltuğunu değil, çok şeyini yitirecek.
Yine de ‘kontrollü seçim’ kavramı ilginç… Erdoğan ‘gücü eline’ geçirip ‘tek adam’ olduktan sonra tüm seçimler ‘kontrollü’ değil miydi? Devletin bütün organlarını seferber etmedi mi? Çok zorlanacağı düşünülen Mayıs seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olması için ‘altılı masayı’ manipüle etmedi mi?
Sahte anketlerle Kılıçdaroğlu’nu havaya sokmadı mı? Meral Akşener eliyle altılı masanın insicamını bozmadı mı? Şartlar aleyhineydi Kılıçdaroğlu gibi bir rakiple kazanabilirdi. Oyun planını buna göre kurdu. Ve sonunda başardı.
AKP’nin devri iktidarında hangi seçim ‘eşit ve adil’ yarışa sahne oldu? Erdoğan veya AKP’nin adayları koşuya birkaç adım önde başlamadı mı? Tabii bu da bir yere kadar… 31 Mart’ta Erdoğan karşıtı rüzgar öylesine güçlü esti ki, bir fırtınaya dönüştü, ‘bonusları da, avansları’ da işe yaramadı.
Erdoğan siyasi hayatının en ağır bozgununa uğradı. Seçim sonuçlarını bir türlü kabullenemedi. Hala 31 Mart’ın şoku ve travması altında… Transfer borsasını açması o yüzden. Halkın vermediğini Ankara’nın ‘ayak oyunlarıyla’ kazanmanın bir faydası olmayacağının da farkında değil. Bugüne kadar transferlerden kim karlı çıktı ki…
Fatih Erbakan, Erdoğan’ın politikalarından çok şikayetçi… Ama hatırlatmak lazım, Erbakan Erdoğan’ın suç ve günah ortaklarından biri… Mayıs seçimlerinde bütün itirazlara rağmen ‘Erdoğan’a destek’ verdi. Kazanmasında pay sahibi… Kilit rollerden birini oynadı aslında. ‘Hayır’ deseydi Erdoğan çok zorlanırdı. Tek tek oya ihtiyacı vardı. Fatih Erbakan keşke Erdoğan’dan şikayet etmeden önce bir özeleştiri yapabilse…
Suç ve günahıyla yüzleşebilse… Ne bekliyordu ki? Erdoğan Mayıs’tan önce neydi ise bugün de o… Bu basit ve yalın gerçeği fark edememek mümkün mü?
Babasına kulak verseydi… Erdoğan’ı babandan daha iyi tanıyan kim olabilir? “Sen bunları yaptıktan sonra ömür boyu alnını secdeden kaldırmasan bu vebalden kurtulamazsın!” demedi mi?
O yaptıkları ne ki, Erbakan’dan sonra vebali ağır neler yapmadı ki… Hak, hukuk ve adaletin canına okudu. Zulmü politika olarak benimsedi. Ülkeyi faiz sarmalına soktu. Yüksek faiz de dünya rekoru kırdı. Faiz babasının en hassas olduğu konuydu. Siyaset pazarında koltuğu karşılığında her türlü kutsalı satmaktan geri durmadı. Tarih ve kader şahit…
Şu tespiti doğru ama; “Millet bunları görüyor, ciddi bir tepki doğuyor. Bu inatlaşma ve koltuğu bırakmama hırsı ters tepiyor. Bizim Anadolu’da gördüğümüz o. Siz, Kılıçdaroğlu’nu getirelim Mansur Bey’i, İmamoğlu’nu yasaklayalım derken bir yandan Fatih Erbakan, bir başkası çıkar yine kaybedersiniz. Sandığa gittikleri müddetçe bundan kaçış olmayacak. Zaten ekonomik olarak da adalet bakımından da olarak da Türkiye gerçekten bir çöküşün içerisine geldi…”
Bu cümleleri bir yere not etmek lazım.
CHP’ye dönersek… Yargı eliyle CHP’yi dizayn İstanbul’da sınandı. Mahkeme Gürsel Tekin’i İstanbul İl Başkanlığı’na ‘kayyım’ olarak atadı.
Sonuç? Tam bir fiyasko olmadı mı?
Sözde ‘çağrı heyeti’… Neyin çağrısını yapacak? İl kongresinin mi? Mevcut yönetim kongreyi tekrar topladı. Gürsel Tekin ve arkadaşları uzaktan izledi. AKP medyasında haber olmaktan başka Tekin herhangi bir faaliyette bulunamadı. Bugün bir boşlukta… Son sözü YSK söyledi. Ne yapacağını kendisi de bilmiyor, onu atayan mahkeme de…
Çekilebilirdi, niye beklediğini, neyi beklediğini tahmin etmek zor değil. Belli ki gözü kulağı mahkemenin kurultay davasında vereceği kararda… Olası bir iptalde Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında hizalanarak yeni bir role soyunabilir. Uzun vadede kazanması mümkün değil. Belki günü kurtarabilir. Fakat ne sol taban ne de demokratik siyaset Tekin’i de Kılıçdaroğlu’nu da affetmez.
Her iki ismin de bu basit ve yalın gerçeği görememelerini anlayabilmek gerçekten zor. ‘Kişisel sebepleri’ tamam ama meselenin şahsi boyutu mu kaldı Allah aşkına? Ki parti meselesi olmaktan bile çıktı, ülke sorunu haline geldi. Özgür Özel yönetiminde CHP rüzgar yakalamışken Erdoğan’ın değirmenine su taşıyanı toplum da tarih de affetmez. Zaten ülke Kılıçdaroğlu’nun Mayıs hatasının bedelini ödüyor.
CHP yazısının ilgi çekmeyeceğinin farkındayım. CHP’siz bir başlık attım. Neylersin gündem bu… Kurultay kararı değil siyaseti, bütün gündemi alabora etme potansiyeli taşıyor. Ben de sizi buna hazırlamak istedim.
Erdoğan, CHP’yi ne kadar karıştırırsa karıştırsın içine girdiği çıkmazdan kurtulamaz. Muhalefetin ana kaynağı CHP falan değil. Toplumsal muhalefet siyasetin çok önünde… CHP’yle istediği gibi oynayabilir.
Peki halkı ne yapacak?
Artık ‘hokus pokus’ siyaseti, büyü ve sihir de anlamını yitirdi. Keşke sonuç vermeyecek oyun planlarına kafa yoracağına kaçınılmaz sona kendisini hazırlasa ve ‘onurlu vedanın’ yollarını arasa…