Hatay’da bir jandarma karakolunda 9 göçmene yönelik sistematik işkence iddiası mahkemeye taşındı. İki göçmen hayatını kaybederken, 4 asker iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Yargı muhabiri Alican Uludağ’ın aktarımına göre korkunç olayın detayları asker ifadeleriyle ortaya çıktı.
Alican Uludağ, konuyla ilgili sıralı paylaşımında şunları yazdı:
Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki bir jandarma karakolunda, sınırı geçmeye çalışan Suriyeli sığınmacılara yönelik vahim bir işkence olayı ortaya çıktı. 9 göçmen, karakolda saatler süren sistematik işkenceye maruz kaldı; iki kişi hayatını kaybetti. Biri karakolun hurdalığında toprağa gömüldü, diğeri çuval gibi deport merkezinin önüne atıldı. Olayla ilgili 22 asker hakkında dava açıldı; aralarında karakol komutanlarının da olduğu 4 asker, iki kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Askerler her şeyi itiraf etti.
Tarih 11 Mart 2023; yer Suriye’nin Reyhanlı ilçesi… Suriye’den Türkiye’ye kaçak yollarla geçiş yapmak isteyen 9 kişilik Suriyeli sığınmacı, Kavalcık Şehit Er Gökhan Çakır Hudut Karakolu personelleri tarafından saat 20:00 sıralarında yakalandı. Gözaltına alınan ve deport işlemi için karakola getirilen sığınmacılar için ölüm yolculuğu başladı. Karakola girişlerinde fotoğrafları çekildi. Yüzlerinde herhangi bir darp izi olmadığı tutanağa geçirildi. Ancak karakoldan çıkarken, tablo vahimdi…
Suriyelilerin karakola girilmesiyle birlikte işkence başladı. Dosyaya göre, önce karakol içerisindeki topçular garajına ve ardından da göçmen çadırına getirilen 9 Suriyeli, tahta ve demir sopalarla darp edildi, üzerlerine işendi, kafaları seyyar ahşap merdivene sokulup bu şekilde dövüldüler… İşkence bununla da sınırlı kalmadı. Suriyelilere, içerisine suyla karıştırılan mazot içirildi. İşkence, yaklaşık 2.5 saat boyunca aralıklarla devam etti.
İşkenceler sonucunda ağır yaralanan ve yaşı tespit edilemeyen Abdurrezzak Kastal, hastaneye götürülmek yerine deport işlemi için Cilvegözü Gümrük Müdürlüğüne getirildi. Kastal’ın bedeni, çuval gibi müdürlüğün önüne atıldı. Bu sırada öldüğü tespit edildi. Olay savcılığa haber verildi.
9 Suriye sığınmacıdan biri olan 19 yaşındaki Abdulsettar ELHACCAR ise karakolda gruptan ayrılarak ayrı bir yerde tutuldu. El Haccar da işkence sonucu hayatını kaybetti. Olaya el koyan iki savcı, Jandarma personelinin ifadesini aldı, bu ifadeler üzerinden Suriyelinin karakol içerisinde bulunan hurdalığa gömüldüğü tespit edildi. Buradan çıkarılan Suriyeli ve diğerine yapılan otopside, ölen iki şahsın vücutlarının neredeyse tamamına yakınında sopa izleri olduğunun tespit edildi. Bu durum, iki Suriyeliye işkence yapıldığına ilişkin önemli değildi. Ancak bundan daha güçlü deliller de vardı…
İŞKENCE İFADELERDE
Jandarmaların işkenceleri sonucunda yaralanan 4 Suriyelinin müşteki sıfatıyla ifadesi alındı. Müşteki Muhammed El Muhammed, Reyhanlı Cumhuriyet Başsavcılığı’nda verdiği ifadede, işkenceyi şöyle özetledi:
“Yakalandıktan sonra Karakola götürülmek için araca bildirildiğimizde yolda Karakola gelene kadar 2 asker tarafından yumruklarla darp edildik. Karakola geldiğimizde kafes tellerle çevrili bir alana götürüldük, sonrasında tahta merdivenin basamaklarının arasına başımız geçirildi. Yaklaşık 20 kişilik bir asker grubu, sopa ve kablolarla bizi darp etmeye başladı.
Sonrasında bizi tel bir kafesin içine koydular. Burada da zaman zaman içeri girerek bizi darp etmeye devam ettiler. Bu arada kafes saha içerisine Suriye uyruklu olduğunu sonradan öğrendiği 55-60 yaşlarında bir erkek şahsı daha getirdiler. Askerler, bizimle birlikte yaşlı adamı da dövdüler. Burada kıyafetlerimiz çıkartılarak kovalar ile üzerlerimize su döküldü.
Suriyeli şahıslardan bir tanesi dayaktan bayılmak üzere olduğundan onu kafesten alarak başka bir yere götürdüler. Ancak bu şahıs bağırarak “bana mazot içirmeyin” dedi. Akabinde bizi kafesten çıkartarak Karakol binasının önüne gelen bir araca bindirmek istediler. Ancak yanımızda bulunan Suriyeli yerinden kalkamadı. Bunun üzerine kolundan tutup sürüklemek suretiyle araca bindirdiler. Şahsı konuşturmaya çalışsak da cevap vermedi.”
andarma karakolundaki işkenceyi yalnızca müştekiler değil, ifadesi alınan askerler de itiraf etti.
Er H.K: “O gün yakalanan göçmenleri kimin getirdiğini bilmiyorum. Bize sadece, “Kimse bağırma seslerinin geldiği yere gitmesin, izlemeye çalışmasın, üsteğmen M.A.S. çok sinirlenir” denildi. Ben de karakola yeni geldiğim için gün boyunca mıntıka temizliği yapıyordum. Karakolda neler olup bittiğini genelde Sidar isimli askerden öğrenirdik.
Olay sırasında Sidar, yanımızda bulunan ve adını bilmediğim askerlere “Komutan el arabası ve su istiyor” dedi ve gitti. O askerlerin bu malzemeleri götürüp götürmediğini bilmiyorum ama o sırada sopa sesleri ve inlemeler duydum.
Ertesi gün Sidar’a ne olduğunu sordum. O da bana “Bu karakolda her işi ben yapıyorum. Dünkü göçmenleri sınır dışı etmek için götürdük ama yanımızda olan göçmenlerden biri öldü, biri de hastanede komada” dedi.”
Er M.C.Y.: “O gün 8 Suriyeli göçmenin yakalandığını biliyorum. Ayrıca 55-60 yaşlarında, beyaz saçlı ve sakallı bir Suriyeli daha yakalanmıştı. Yakalandıklarında yüzlerinde herhangi bir yara ya da darbe izi yoktu.
Ben o sırada koğuşta dinlenmeye geçmiştim. Oktay Çavuş beni çağırdı, elime boş bir bidon verip su doldurmamı ve bölük komutanı Mehmet Menekşe’ye götürmemi söyledi. Suyu doldurup olay yerine gittiğimde, 7 kişi yüzüstü yerde yatıyordu, 1’i ise oturur haldeydi. Ayrıca araç arkasında yaşlı Suriyeli adam da vardı.
Göçmenlerin etrafında Mehmet Menekşe, Mürsel Ceylan, Mehmet Sürücü ve Cihangir Şen vardı. Menekşe’nin elinde jop, diğerlerinin elinde ise yaklaşık 1 metre uzunluğunda tahta ve demir sopalar vardı. Göçmenlerden biri baygın yatıyordu, oturanın da bayılmak üzere olduğunu fark ettim.
Cihangir Şen ve Mehmet Menekşe’nin talimatıyla baygın olanlara su döküp ayıltmaya çalıştık. Sonra yine onların emriyle ben ve Oktay Çavuş oradan ayrıldık. Biz ayrılırken diğer askerler ellerindeki sopalarla Suriyelilere vurmaya devam ediyordu.
Bir süre sonra Cihangir Şen benden yemek istedi. Yemeği götürdüğümde 8 kişinin ayakta fotoğrafları çekiliyordu ama bir kişi kafesin diğer ucunda, yarı baygın haldeydi ve inliyordu.
Daha sonra dinlenmek için karakola döndüm. Ertesi sabah göçmenlerden birinin öldüğünü duydum. Sidar’la konuştuğumda, “Göçmenleri deport için biz götürdük, o sırada kafeste biri yarı baygındı. Döndüğümüzde hâlâ kafesteydiler ama sabah kalktığımızda hiçbiri yoktu” dedi.”
Er H.A: Ben o dönem Mehmet Alperen Sönmez’in şoförlüğünü yapıyordum. Olay akşamı, ben, Alperen ve Furkan Tok Yeşilce Karakolu’ndaydık. Alperen’e bir telefon geldi, sonra hep birlikte Kavalcık Karakolu’ndaki “topçu garajı” denilen yere gittik.
Oraya vardığımızda 9 tane düzensiz göçmen vardı. Bazılarının ağzından köpük geliyordu, bazıları kan içindeydi. Başlarında Mehmet Menekşe ve Cihangir Şen vardı.
Alperen Sönmez olay yerine gelince, göçmenlere korku salmak için, organizatör olduğunu düşündüğü kişinin yanında havaya iki el ateş etti. Sonra o kişiye fiziksel şiddet uyguladı, hatta üzerine işedi. O noktadan sonra ben Furkan Tok’la birlikte ayrıldım, Hac Konaklama’ya geçtik. Geri kalanları görmedim, başka bilgim yok. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum.
Piyade Er F.T: Ben karakolda haberciydim. Olay günü ben, Hasan Arslan ve Alperen Sönmez yine Yeşilce Karakolu’ndaydık. Alperen’e telefon gelince birlikte Kavalcık Karakolu’na, topçu garajına gittik.
Oraya vardığımızda göçmenlerin dövüldüğünü gördüm. Alperen benden cop istedi, verdim. Copu alıp göçmenlere vurmaya başladı. Mehmet Menekşe de sopa ve copla dövüyordu.
Sonrasında Menekşe, askerlerden merdiven getirmelerini söyledi. Merdiven gelince göçmenlerin kafalarını basamak aralarına sokup onları öyle yürüttüler.
Benim bildiklerim bu kadar. Başka bir şey görmedim, bana yöneltilen suçlamaları kabul etmiyorum.
Astsubay Çavuş M.B: Göçmenlerin fotoğraflarını çektikten sonra komutanlar bize “artık yanlarından ayrılın” dedi. Biz de rütbesi daha düşük askerler olarak oradan ayrıldık. Üsteğmen Mehmet Menekşe, Karakol Komutanı Cihangir Şen ve Bölük Komutanı Mehmet Alperen Sönmez göçmenlerle orada kaldı.
Ayrılırken gördüm, 8 Suriyeli göçmen yumruk, tekme ve tokatla dövülmeye başlanmıştı. Hava karanlık olduğu için kim neyle, ne kadar vurdu, göremedim.
Yaklaşık 1 saat sonra beni çağırdılar, deport için araç hazırlanıyordu. Göçmenlerin fotoğraflarını tekrar çektim. Hepsi yorgun, bitkin ve yaralıydı. Dövülmüşlerdi. Kafeste bir de yerde baygın yatan başka bir göçmen vardı, yani toplamda 9 kişiydiler. Deport aracına 8 kişi bindirildi, o baygın kişi kafeste kaldı.
Gece geç saatlerde, o kafeste kalan şahsın neden götürülmediğini sordum. Komutan Alperen Sönmez, “Onun sorgusuna yarın devam edeceğim” dedi. Sonra bir ölüm haberi geldi. Daha bu şok geçmeden, kafesteki şahsın da öldüğü söylendi.
Cihangir Şen, o şahsı kafesten gizlice çıkartmamızı emretti. Sidar ve Serkan adında iki er, o kişiyi kafesten alıp yaklaşık 50 metre uzağa taşıdı. Diğer 8 kişi ise deport aracına bindirildi. İçlerinden biri hâlâ baygındı.
Sonra biri gelip bana, kafesteki şahsın öldüğünü söyledi. Sağlıkçı olduğum için kontrol etmem istendi. Gidip baktım, nabzı yoktu. Ölmüştü. Çarşaf istenince çamaşırhaneden alıp getirdim. Mehmet Sürücü ve Mürsel Ceylan, şahsı çarşafa sarıp kafesten çıkardılar. Üsteğmen Menekşe ve Cihangir Şen dışarıdan izliyordu.
Komutan Alperen Sönmez beni ve Hasan Bektaş’ı kenara çekip “Korkmayın, bu iş hepimizin başına geldi. Konuyu halledeceğiz. Ama konuşursanız sizi mahvederim, öldürürüm” diyerek tehdit etti.
Ölü beden daha sonra bir araca konuldu. O araca Mehmet Sürücü ve Mürsel Ceylan bindi. Ben ise Alperen Sönmez, Hasan Bektaş ve Cihangir Şen’le başka bir araca bindim. “Hurdalık” denilen bir yere gidip, ölüyü araçtan indirip yere koyduk.
Daha sonra Üsteğmen Menekşe bize –ben, Hasan Bektaş, er Yusuf Semerci, Hatem Akçeşme ve Mürsel Ceylan’a– o cesedi gömmemizi emretti. Biz de hep birlikte gömdük.
BÖLÜK KOMUTANI DA İTİRAF ETTİ
Bölüm Komutanı Mehmet Alperen Sönmez ilk ifadesinde suçlamaları kabul etmedi. Ancak bir gün sonra alınan ifadede her şeyi itiraf etti; şunları anlattı: “Kavalcık Hudut Karakoluna gittiğimde orada 8 değil 9 kişi vardı, bu kişilerin topçu garajı denilen boş arazideydiler, başlarında Mehmet MENEKŞE ve Cihangir ŞEN vardı. Mehmet MENEKŞE, bana telefondan 9 kişinin bulunduğu bir videoyu gösterdi, videoda düzensiz göçmenlere ait merdiven yan yatırılmış, merdiven boşluklarına da şahısların kafaları geçirilmiş şekilde dövüldüklerini ve götürüldüklerini gördüm. Bu videoyu izlediğimde Mehmet MENEKŞE’ye kızdım, akabinde makam arabasının içerisinde bulunan, bana ait plastik copu alıp bununla 9 kişinin baldır ve bacak kısımlarına bir daha Türkiye’ye gelmemelerini söyleyerek vurdum. Diğer askerlere de emrettim. Mehmet MENEKŞE, Karakolda olduğu süre içerisinde 9 Suriyeli şahsın dokuzuna da demir sopa ile vurdu. Cihangir Şen de elinde sopa olmadan tekme ve yumruklarla vurdu. Mehmet Menekşe’nin talimatıyla askerler, yerde yatan Suriyeli şahıslarından bir tanesinin ağzından içeriye su ile karıştırılmış mazot döktü. Sonrasında ben, Cihangir ŞEN’e ölen adamı kastederek “bu adamı yok edin” dedim. Mehmet SÜRÜCÜ, Mehmet BAYRI, Mürsel CEYLAN, ölen şahsı land aracına bindirerek gömmek üzere götürdü.”
KARAKOL KOMUTANI DAHİL 4 ASKERE İŞKENCEDEN İKİ KEZ MÜEBBET
Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı, 22 asker hakkında iki Suriyeli’nin işkenceyle ölümü, 4’ünün de yaralanmasına ilişkin dava açtı. Hatay 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın 11inci duruşmasında karar çıktı.
Mahkeme, karakol komutanı teğmen Cihangir Şen, üstğmen Mehmet Menekşe, uzman çavuşlar Mehmet Sürücü, Mürsel Ceylan’ı, iki Suriyeli sığınmacının işkence sonucu ölümüne sebep olmak suçundan iki kez müebbet hapis cezasına çarptırdı.
Mahkeme, ayrıca 4 askeri, diğer Suriyelileri işkence sonucu yaralama suçundan 7,5 yıl hapis cezasına çarptırdı ve tutukluluk hallerinin de devamına karar verdi.
11 asker işkence ile kasten öldürme suçundan beraat etti.
Ölen Suriyelinin gömülmesi emrini veren ve sığınmacıları darp ettiğine ilişkin askerlerin aleyhinde ifade verdiği Bölük komutanı Mehmet Alper Sönmez öldürme suçundan beraat ederken, yaralama suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı ve tahliye edildi.
Ölen Suriyeli’yi gömen üç asker, suç delillerini gizleme suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. İki asker ise kasten yaralama suçundan 5 kez 10 ay hapis cezası verildi.