İsrail’in gece saatlerinde İran’a yönelik başlattığı hava saldırıları Ortadoğu’da tansiyonu yeniden yükseltti. Ajans programında Mehmet Şahin’in konuğu olan eski diplomat Ömer Murat, saldırının arka planını, muhtemel etkilerini ve Türkiye’nin dolaylı rolünü ayrıntılı şekilde değerlendirdi.
Ömer Murat, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun uzun süredir İran’a karşı saldırı sinyalleri verdiğini ve bu operasyonun sürpriz olmadığını ifade etti. ABD’nin Bağdat ve Kuveyt’teki diplomatik personelini tahliye etmesi, İngiltere’nin Hürmüz Boğazı’ndaki uyarısı gibi gelişmelerin de bu saldırının işaret fişeği olduğunu söyledi.
İran’ın Nükleer Silah Eşiğine Yakın Olduğu Uyarısı
Murat, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı verilerine göre İran’ın yaklaşık 10 nükleer bomba yapacak kadar uranyumu zenginleştirdiğini ve bu durumun bölgesel riskleri artırdığını vurguladı. Trump’ın 2018’de nükleer anlaşmadan çekilmesiyle başlayan kriz sürecinin, hem İsrail’in hem İran’ın iç politik avantaj beklentileriyle daha da derinleştiğini belirtti.
İsrail’in Saldırıları: “İstihbari Başarı” mı, “Rejimi Zayıflatma” Hamlesi mi?
İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami ve bazı nükleer fizikçilerin hedef alındığını aktaran Murat, İsrail’in bu tür saldırılarla halkı rejim etrafında kenetlemeye zemin hazırladığını söyledi. “Tarihte bu tür saldırılar İran rejiminin popülaritesini artırdı” diyen Murat, İran’ın doğrudan savaş istemediğini ancak vekil aktörlerle düşük yoğunluklu çatışmayı tercih ettiğini kaydetti.
Türkiye ve Kürecik Tartışması
Murat’a göre, Türkiye Kürecik’teki radar üssü aracılığıyla doğrudan değil ama dolaylı olarak bu süreçte rol oynuyor. Radar verilerinin ABD üzerinden İsrail’e ulaştığını belirten Murat, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail karşıtı söylemlerinin dış politikada yansımadığını ifade ederek, “İsrail’in gölgesine basmaktan dahi imtina eden bir rejim var” dedi.
Prof. Dr. Doğu Ergil: “Türkiye’de Sistem Krizi Var; Adalet Çağrısı Bu Çöküşe Müdahale Çağrısıdır”
Programın ikinci bölümünde Prof. Dr. Doğu Ergil, Türkiye’de son günlerde geniş yankı uyandıran “Adalet Çağrısı” metnini ve ülkenin sistemsel sorunlarını değerlendirdi. Hukukun işlemediği, yargıya güvenin sarsıldığı bir rejimin beka sorunu yaşayacağını ifade eden Ergil, “Bu sadece bir uyarı değil, aynı zamanda yeniden inşa çağrısıdır” dedi.
AKP İçinden Gelen Tepkisizlik Dikkat Çekici
Adalet çağrısına AK Parti kurucularının da imza koyduğunu hatırlatan Ergil, bu sessizliğin büyük resimdeki çöküşün kabulü anlamına gelebileceğini ima etti. Çağrının yalnızca bir reform önerisi olmadığını, mevcut düzene dair yapısal bir eleştiri olduğunu belirtti: “Ahlaki çöküş, yargının keyfileşmesi, toplumsal kutuplaşma, siyasal baskı… Bunlar artık sürdürülemez hâlde.”
Yeni Parti İddiaları: “Benim Dahlim Yok ama İlkeler Öne Çıkıyor”
Yeni bir merkez sağ oluşum beklentilerine dair soruya Prof. Ergil, şahsi olarak herhangi bir siyasi girişimde yer almadığını belirtti. Ancak çağrının bir “ilkeler hareketi” niteliği taşıdığını ve toplumsal muhalefetin partilerden ziyade temel değerler üzerinden örgütlendiğini vurguladı.
Terörsüz Türkiye Süreci: “Muhatap Öcalan, Ama Toplum Bu Gerçeğe Hazır mı?”
Hükümetin “Terörsüz Türkiye” söylemiyle sürdürdüğü sürecin şeffaf olmamasını eleştiren Ergil, “Madem çözüm süreci yeniden canlanıyor, neden hâlâ muhatap netleştirilmiyor?” dedi. Devletin Öcalan’ı açık muhatap olarak seçtiğini ancak toplumun bu tercihle uzlaşmakta zorlandığını söyledi.
CHP Üzerindeki Baskı: “Seçimleri Kaldıramıyorsanız Rakipleri Ortadan Kaldırırsınız”
CHP’ye yönelik yargı ve medya yoluyla yürütülen baskılara da değinen Ergil, “Bu hükümet seçimleri kaldırmak yerine, seçilecekleri ortadan kaldırmaya yöneliyor” yorumunu yaptı. CHP’nin artık yalnızca sayısal değil, işlevsel olarak da ana muhalefet rolü üstlendiğini vurguladı ve ekledi: “Ancak bugünkü toplumsal muhalefet partileri de aşmış durumda. İlkeler üzerinden örgütleniyor.”
Evrensel Hukuk ve Vicdan Çağrısı
“Vicdan hukukun içe dönük biçimidir” diyen Ergil, adalet çağrısının yerli ya da milli değil, evrensel olduğunu söyledi. Türkiye’nin geleceğini ancak dünyalı, ahlaklı, şeffaf ve hukuka dayalı bir rejimin kurtarabileceğini vurguladı.
Pers medeniyetinden sarıklı Cübbeli Acem yobazlığına.