YORUM | ORHAN ÖZCAN
Ülke ekonomileri için oldukça önemli olan, 1960’lı yıllarda Kanada’lı Mundell ve İngiliz Fleming tarafından ortaya atılan bir teorem var. Bu teoremin adı “İmkansız Üçleme” (Impossible Trinity veya Trilemma). Bu teorem şunu söylüyor: Bir ekonomide sermaye hareketleri serbestliği ile kur ve faizi (para politikası) aynı anda kontrol edemezsiniz. Sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ekonomide ya faizi yahut kuru kontrol altında tutabilirsiniz. İkisini birden yani hem faizi hem de kuru kontrol altında tutamazsınız.
1989 yılından itibaren Türkiye’de sermaye hareketleri serbest olduğundan, yani serbest kambiyo rejimi uygulandığından ya faizi ya da kuru kontrol altında tutabilirsiniz. 1994 yılında sermaye hareketlerinin serbest olduğu ortamda o dönemin hükümeti hem kuru hem de faizi kontrol altında tutmaya çalışmış ve Türkiye önemli bir kriz yaşamıştı.
Bu üçlüde üçünü birden kontrol altında tutmaya çalışırsanız bunu sürdüremez ve tabirimi mazur görün tam olarak çuvallarsınız. Geçtiğimiz son iki yıl Türkiye bu imkansızı gerçekleştirmeye çalıştı. Bakan Mehmet Şimşek’in irrasyonel dediği işte aslında tam olarak bu imkansız uygulama idi. Türkiye, geçtiğimiz son iki yıl hem sermaye hareketlerini, hem kuru hem de faizi (para politikası) kontrol altında tutma irrasyonelliğini gösterdi.
Şimdi ülkenin imkansızın uygulanması ile oldukça bozulan ekonomik dengelerinin, belirli bir normale ulaşması için, belki bazı kararlarda, faiz kararında olduğu gibi bebek adımlarının atılması gerekiyor. Çok yükselen ateşin yavaş yavaş düşürülmesi, çok dikkatli hareket edilmesi gerekiyor. Ancak yürünecek yol da oldukça uzun ve bebek adımları ile bu yol biter ve başarıya ulaşır mı, bu da oldukça ciddi bir soru işareti.
Politika faizinde en son yapılan artış ( yüzde 15 olan politika faizi) enflasyonun ateşini söndürmeye yetmez. Ciddi tutardaki eksi döviz rezervleri, hem hazineye getirdiği yük hem de potansiyel döviz talebi nedeniyle çok ciddi bir tehlike olan KKM (Kur korumalı mevduat) ürünü ve yabancı yatırımcının güven sorunu aşılması gereken çok önemli engeller. Dünya’da 2008’den itibaren başlayan ucuz ve bol para devrinin kapanmış olması, Türkiye’nin işini daha da zorlaştırıyor. Ülkenin yatırım yapılabilir seviyenin oldukça altında seyreden kredi notu, oldukça yüksek olan CDS’leri bu zorluğu daha da artırıyor.
Önümüzdeki günler ülke için zor kararların verileceği zor günlere gebe.
Orhan Bey,
Bu güzel yazı için çok teşekkür ederim.
Trilemma modelinin bir çerçeve sunduğunu, ama kural gibi kabul edilmemesi de gerektiğini de not edelim.
Örneğin, Avustralya, Kanada ve İsviçre, esnek döviz kuru rejimlerini sürdürürken sermaye hareketlerine de serbestlik tanıyorlar. Bu ülkelerde döviz kuru esnekliğiyle sermaye hareketlerinin serbestliği bir arada bulunur.
Yine, Avusturya ve İsveç de, bağımsız para politikasıyla birlikte finansal istikrarı birlikte sağlamayı başarmış iki ülke.
Singapur da örnek verilebilir. Singapur, çeşitli politika araçlarını etkin bir şekilde kullanarak hem döviz kuru istikrarını sağlamış hem de finansal istikrarı korumuştur.
Elbette, benim de görüşüm, genel hal, Trilemmanın geçerliliği.
Ama bunun mutlak bir sınırlama olarak kabul etmemek gerekir.
Amerikalı ekonomist Jeffrey Frankel, döviz kuru trilemması üzerine çalışmalar yapan biri. Mesela, bu zatı muhterem, makalesinde, döviz kuru esnekliği ve sermaye kontrolünün birlikte başarıyla uygulanabileceğini savunur. “On the Renminbi: The Choice between Adjustment under a Fixed Exchange Rate and Adjustment under a Flexible Rate”
Amerikalı ekonomist Menzie Chinn de, trilemma kavramını eleştirenlerden. En azından daha esnek bir şekilde ele almalıyız bu kavramı diye savunuyor. “The (Partial) Rehabilitation of Interest Rate Parity in the Floating Rate Era: Longer Horizons, Alternative Expectations, and Emerging Markets”.
Burada esas olan, ekonomiden ekonomiye farklılık gösteriyor olması.
Mehmet Şimşek, rasyonellikten bahsedince, önceki dönemin irrasyonel olma keyfiyeti akla geliyor tabi.
Trilemma, Türkiye ekonomisi için geçerliydi, önceki dönemler Ekonomi Yönetimleri bunu basitçe sorsaydı, ampirik araştırmalara baksalardı, güvenilir, genel kabul görmüş, ekonometrik modellemelerle, analiz yöntemleriyle yapılan araştırmalara sadece bir göz atsalardı vaz geçerlerdi.
İrrassoyenlikte malesef bu.
Mesela, uzun dönem analizlerine açık kaynaklardan rahatlıkla ulaşılabilir. Türk ekonomisinde, Trilemma geçerli.
Bu kısım tamam.
Peki, araştırmalara göre hangisi tercih edilmeli. Faiz mi, döviz mi.
Yine, araştırma sonuçlarına göre, döviz.
Anlayacağımız şu oldu, ya faiz, ya döviz kontrolü , seçmelisin birisini şeklindeki uyarılara kulak asmayan önceki dönem ekonomi yönetimleri,
bununla da yetinmediler. Trilemma nın, tree sine de, üçüne de hükmetmeye çalıştılar.
Gülünç duruma düştüler. Piyasaların tokadını yiyorlar.
Ekonomi, vatandaş değil ki, kanunla, düzenlemeyle nizaya gelsin.
Sen, kendini ekonominin kurallarına göre ayarlamalısın, o sana göre değil.
Eskiden bir reklam vardı televizyonda.
Tarih affetmez diyen bir tarihçiye, trafik polisi ceza yazmış, ama trafik hiç affetmez demişti.
Bende ekleyim.
İster otoriter lider olun, ister diktatör, ister monarşi, ister mutlak monarşi.
Yeryüzünde, savaş dışında, krallara dahi diz çöktürmüş tek bir şey var.
Ekonomi.