İktidarın önünde iki yol var…

M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME

Türkiye, Son 6 ayda Sovyet lider Lenin’in “Hiçbir şeyin gerçekleşmediği on yıllar ve on yılların gerçekleştiği haftalar vardır.” söylediklerini doğrulayan haftalardan geçti. Şimdi ise geride bıraktığımız günlerdeki değişimleri temellendirecek ya da kökünden koparıp atacak bir haftaya girmeye hazırlanıyoruz.

Daha yazının başında bir noktaya değinmek istiyorum. Acı yarıştırmak ya da, “Dün neredeydin. Şimdi mi uyandın?” denecek bir dönem değil. Bugün bu tavrı takınmak isteyen arkadaşlar, aslında kendi durdukları/geldikleri yerin önemsizliğini ortaya koyuyor. “Yeni mi uyandın?” tavrı, zaten inandırıcılık konusunda yaşanan sıkıntıları haklı çıkaracak bir yaklaşım.

Sen bugün yukarıdaki soruyu sorduğunda, karşıdaki de, “Biz bunları başından bu yana biliyorduk ve ona göre tavrımız hep net idi. Asıl sen AKP’ye bunca yıl omuz verdin!” demesine hak vermiş olursun.

Neyse; konumuz bundan çok daha farklı…

Türkiye, Tayyip Erdoğan’ın haftalar öncesinden, “Turpların büyüğü heybede!” diyerek yapılan hazırlıkları haber verdiği gelişmelerin kapısını 19 Mart darbesi ile araladı. Cumhurbaşkanı adaylığının güçlü ismi Ekrem İmamoğlu’nu hapse atan Beştepe Sarayı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ve CHP’ye kayyım atayarak her şeyi yoluna koyacağını hesaplayarak sürece hız verdi.

İktidar, toplumu tamamen sindirdiğini ve artık sahip olduğu medya gücüyle ülkeye son şeklini verme planlarında son virajı da dönmeyi beklerken karşısına İstanbul Üniversitesi öğrencilerine tosladı. İmamoğlu ve arkadaşlarının içeri atıldıkları gün, üniversite öğrencileri yalnız polis barikatlarını değil, toplumdaki korku duvarını da yıktı.

BEŞTEPE SARAYININ YAŞADIĞI ZOR GÜNLER

Öğrencilerin korku duvarını yıkmaları, Beştepe Sarayı’nın planlarını fena bozdu. 23 Mart’ta yapılan CHP’nin aday belirleme ön seçiminde 15,5 milyon kişinin Ekrem İmamoğlu’na destek oyu kullanması ve Saraçhane meydanında 7 gün boyunca yapılan gece mitingleri, Beştepe Sarayı’na korkulu günler yaşattı.

Hem polisin hem protestocuların içindeki provokatörlerin, protestoları amacından saptırma girişimleri sonuçsuz kaldı. 29 Mart’ta Maltepe’de yapılan miting ise AK Parti’nin bütün kamu desteği, dahası meydanlarda yemek ve yevmiye dağıtma organizasyonların rağmen topladığı kalabalıktan daha fazla insanı bir araya getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eylemleri tavsatmak amacıyla hiç hesapta olmayan bir şekilde kamuda çalışanlar için bayram tatilini 9 güne çıkardı. Bayram günlerinde yapılacak eylemlerin etkisiz ve toplumu rahatsız edici nitelik taşıyacağı gerekçesiyle sessiz günler geçirildi.

ÇARŞAMBA GÜNKÜ BOYKOT BİR DÖNÜM NOKTASI OLACAK NİTELİKTE

CHP lideri Özgür Özel’in Saraçhane’deki gece mitinglerinde, üzerinde pek çalışılmadan duyurduğu boykot çağrısı, sanılandan fazla etkili oldu. Arife günü Maltepe meydanında, güncelleyerek duyurduğu boykot listesi, birilerinin epeyce canını yakmış, daha da yakacak durumda. İktidar cenahı, “Boykot uygulanan markalar bu ülkenin şirketleri!” diye muhalefeti eleştiriyor. Bunu diyenler, 2019’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni CHP kazandığında, Türk Hava Yolları İBB iştiraki diye Hamidiye Su ile çalışmayı bıraktı. Aynı günlerde, önceki dönemin başarılı şirketi olan Beltur Kafe kamu hastanelerinden çıkarıldı. Bunlar boykot değil miydi?

Türkiye’de iktidar yanlılarının bugün dahil boykot ve destek eylemleri hem primitif hem de harcamaya yönelik oldu. Hatırlayalım. İsrail’e destek verdiği gerekçesiyle Coca-Cola markasını boykot ettiğini söyleyenler, kola alıp sokağa dökerek protestolarını göstermeye çalıştı.

Bugün de boykot kapsamındaki kahve markası Espresso Lab’e ya da D&R’a destek vermek için para harcıyor ya da harcamış gibi görünüyorlar. Muhalefetin başlattığı boykot, dünyada başarı ile uygulanmış olan pasif direnişlerden birisi olarak öne çıkıyor.

2 Nisan Çarşamba günü yapılacak “hiçbir harcama yapmama boykotu”, pek çok şeyin dönüm noktası olabilecek nitelikte etkili bir silah. Başarılı olunursa ekonomide muhalefetin etkili olabileceği kadar güçlü bir silaha dönüşme durumu var.

DBL ENTERTAİNTMENT’IN SAHİBİ ABDULKADİR ÖZCAN’IN TERS TEPEN ÇIKIŞI

Türkiye’de pek çok uluslararası organizasyonu yapan DBL Entertaintment’ın sahibi Abdulkadir Özkan,  Maltepe Mitingi sonrası boykot ve yaşananlarla ilgili attığı, “Bu açık ve net sermaye düşmanlığıdır! Vatan hainliğidir!” paylaşımı, seküler kesimde şimşeklerin çakmasına neden oldu.

Robbie Williams, Muse ve Trevor Noah’yı konser için bu yaz Türkiye’ye getirmek için organizasyon yapan Abdülkadir Özkan’ın parayı seküler kesimden kazanıp, onlara hakaret etmeye kalkması, yeni bir dönemin kapısını araladı.

Gelen tepki üzerine özür açıklaması yapmak zorunda kalan Abdülkadir Özkan, Erdoğan’ın danışmanlığını yapan, sonrasında Akşam ve Star’ı çatısında barındıran Türk Medya’nın dijital koordinatörlüğünü yürüten biri. Sonrasında da sektör değiştirerek girişimci olup seküler kesime hizmet edip para kazanmaya başladı.

Boykot çağrısından sonra konser organizasyonları bizzat Türkiye’ye gelecek sanatçılar tarafından iptal edilmeye başlandı. Özkan örneğini bu kadar detaylı aktarmamın nedeni, boykot silahının etkisini anlatmaya çalışmaktı.

Boykot kişisel özgürlüğün kullanılmasıdır. Boykot edilen markalara karşı da “Benim paramla bana hakaret etme silahını elinden alıyorum.” demektir.

Boykot eylemi başarıya ulaşır mı bunu zaman gösterecek. Şurası bir gerçek ki çok akıllıca. Bu boykot süresince hiç Espresso Lab’den kahve alıp sokağa döken birini görmedik. Tersine destek için gittiğini söyleyenlerin bile boş bardakla gösteri yaptıkları ortaya çıktı.

ABD VE AB TARAFINDA YAŞANANLAR

Son iki haftada yaşanan gelişmelerle inisiyatif büyük ölçüde muhalefetin eline geçti. İmamoğlu’na karşı yaptığı darbeye destek almak için ABD’ye gönderilen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan eli boş döndü. Fidan, “İmamoğlu konusu görüşülmedi.” derken, ABD Dışişleri Bakanı Rubio adına yapılan açıklamada açık bir şekilde “Konuşuldu!” denildi.

CHP lideri Özgür Özel de AB’yi köşeye sıkıştırmaya başladı ve net konuştu: “Avrupa’da kendi evinde demokrasicilik oynayıp, Türkiye’de otokrasiyi destekleyip, sığınmacı yuvası yaparız, Türk ordusunu Avrupa’ya kalkan yaparız diyen arkadaş bu iktidarın seneye değişeceğini bilecek.”

Özel, içeride zulme alet olanlara da tavrını ortaya koydu: “Zulüm yapan, hakaret eden, iftira atan, olmayan delili varmış gibi anlatan yorumcular… Geçmişe sünger geleceğe temiz sayfa yok! Devleti suç örgütü gibi yönetenlere, aparatlarına, bu kirliliğe sessiz kalanlara hukuk devleti içerisinde hesap sorulacak.”

CHP lideri Özel, son iki haftada öğrencilerin açtığı yolda iyi bir liderlik yaptı. Boykot benzeri pasif direniş eylemlerini hayata geçirip uygulamaya öncülük edebilirse, Türkiye’de yeni bir dönemin kapısı aralanacak gibi görünüyor.

Halkın darbeye direnişi övgüye değer nitelikte.

İktidarın önünde iki yol var: Ya olağanüstü hal ilan edecek ya da erken seçime gidecek. Halk tavrını bozmazsa iki yol da aynı kapıya çıkar.

3 YORUMLAR

  1. Biz AKP’ye omuz vermedik. AK Parti döneminde, hakkın taraftarlığını yapıp, hukukun üstünlüğüne, düşünce özdürlüğüne önem verdik. O dönemki CHP ve Atatürkcülük perdesi altındaki seküler zihniyetin yaptığı zulümlere karşı durduk. Yine olsa yine hak ve hakikatin yanında dururuz.
    Başörtüsü zulmünün yanında mı dursaydık?
    Kanatoğlu’nun 367 garabetinin yanında mı dursaydık?
    Hangi siyasi partinin taraftarı olursa olduğunu, iyi olduğunu düşündüğümüz insanlardan beklentimiz, örneğin- darbe tiyatrosu gecesinde binlerce yargı mensubunun KHK ile uzaklaştırılmasına “bu haksızlık” demeleriydi. Örneğin, TBMM’nin yaptığı Darbe Soruşturması Raporu tiyatrosuna “böyle olmamalı” demeleriydi. Örneğin, milyonlarca (evet milyonlarca…) insana soruşturma açılmasına, yüzbinlerce insanın hapsedilmesine, yüzbinden çok insanın işten atılmasına, 9 binden çok akademisyenin üniversitesinden uzaklaştırılmasına, 14 üniversitenin kapatılmasına, yüzlerce kolejin, öğrenci yurdunun… İşadamlarının mallarına çökülmesinin…
    Hangi birini sayayım!
    Bu nasıl bir seviye ki, “İmamoğlu’nun diploma iptaline” karşı yapılan çalışmalara, binlerce hukukçunun, öğretmenin diplomalarının geçerliliğinin ellerinden alındığı, yurtdışında Hizmet Hareketi üniversitelerinden mezun olanların diplomalarının iptal edildiği ve yukarıda çok küçük bir kısmını saydığım zulüm ve haksızlıklara karşı “şimdi mi uyanıyorsunuz?” sorusunu soranlara, “iyi ama o zaman CHP’liler de ‘biz baştan beri AKP’ye karşıydık; siz desteklediniz’ diyecekler” denilebiliyor…
    Biz CHP’ye değil, CHP perdesi altında zulüm ve zalimlik yapanlara karşıydık ve karşıyız. Laiklik perdesi altında din düşmanlığı yapanlara karşıydık ve karşıyız. Atatürkçülük kisvesi altında, “Ne mutlu Türküm diyene” mottosuyla halkı Kürt-Türk diye bölünmesine karşıydık ve karşıyız.
    İnsaf…

  2. “Devleti suç örgütü gibi yönetenlere, aparatlarına, bu kirliliğe sessiz kalanlara hukuk devleti içerisinde hesap sorulacak.” Bu sözün gereğini yapmazlarsa biz onlara hesap sorarız.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin