Hapisteki CHP’lilerin aileleri mağduriyetlerini anlattı: ‘Daha önce karakol bile görmemiştik’

Üst soldan: Oya-Celal Tekin’in oğlu Yağız Tekin, Ahmet Özer’İn kızı avukat Seraf Özer, Hakan Bahçetepe’nin eşi Gözde Bahçetepe, Buğra Gökçe’nin eşi Filiz Gökçe. Alt soldan: Aykut Erdoğdu’nun eşi Tuba Torun, Ali Fırat Baycan’ın annesi Teslim Baycan, Baki Aydöner’in eşi Dilara Aydöner, Erdinç Çolak’ın ikiz kardeşi Erdal Çolak.

SEVİNÇ ÖZARSLAN | HABER-YORUM

“Daha önce karakol bile görmemiştik” cümlesini 31 Mayıs 2025’te gözaltına alınıp tutuklanan CHP Parti Meclisi Üyesi Baki Aydöner’in eşi Dilara Aydöner, geçen hafta cuma günü yedincisi gerçekleştirilen Aile Dayanışma Ağı’nın basın açıklamasında söylemiş.

“Daha önce karakol görmemek” ya da “karakolun önünden bile geçmemiş olmak”, suçsuzluğa vurgu yapan güzel ve masum bir cümle gibi görünebilir, doğrudur da, böyle bir anlamı var fakat bir yandan da bu ülkenin cezaevlerinde yaşanan hukuksuzluklara, hak ihlallerine sırt çevirmenin itirafıdır.

Yıllardır KHK hukuksuzluklarını haber yapan bir gazeteci olarak KHK’lılardan da ilk başlarda bu cümleyi çok duyardım. Neyse ki, artık bunu kimse dile getirmiyor. ‘O tarafa’ hiç bakmamanın pişmanlığını yaşayan çok insanla karşılaştım.

Karakolun önünden geçmemek kadar, oraya yolu düşen insanların maruz kaldığı hukuksuzluklara kim olursa olsun dikkat kesilmek bir insanlık görevi.

O yüzden tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu öncülüğünde kurulan ve İBB operasyonlarında tutuklanan isimlerin -189 kişi- ailelerini bir araya getiren “Aile Dayanışma Ağı”nın her hafta Saraçhane Parkı’nda yaptığı buluşmaları önemli buluyorum. 

Dayanışmaları, bir arada olmaları gerçekten çok önemli çünkü düşenin derdinden hakikaten düşenden başkasını anlamıyor.

KHK’lıların kurdukları platformalar da bu açıdan çok değerli. Ortak acılar yaşayanlar bir araya gelip hem birbirlerinin dertleri dinliyor, yapabilecek bir şey varsa ellerinden geleni yapıyorlar, hem de Türkiye şartlarında hukuk mücadelesi veriyorlar.

Aile Dayanışma Ağı’nın son buluşmasında da (19 Eylül 2025) hapisteki CHP’lilerden kiminin eşi, kiminin oğlu, kimin annesi konuşma yaptı.

CHP’li belediyelere yolsuzluk gerekçesiyle yapılan ev baskınlarının üzerinden 6 ay geçti. Dolayısıyla aileler açısından ciddi mağduriyetler başlamış durumda. Nitekim onlar da konuşmalarında bunları dile getirdi.

“HAYATIMIZ SİLİVRİ YOLUNDA GEÇİYOR”

Oya-Celal Tekin

Adana Seyhan Belediye Başkanı Oya-Celal Tekin’in oğlu Yağız Tekin, Adana’dan İstanbul’a görüş yolunda çektikleri eziyetleri anlattı:

“Hayatımız haftada 3-4 kez Silivri’ye giderek geçiyor. Geri kalan günler annemin, babamın ihtiyaçları, istedikleri kıyafetler, kitapları temin etmeye çalışarak, onları elimizden geldiğince yalnız bırakmamaya çalışarak geçiyor. Silivri’ye gitme aktivitesi öyle azımsanacak bir aktivite değil. Yol iki saat sürüyor. Git gel, dört saat. Avukatları beklerken içeride 4-5 saat zaman geçiriliyor. Tam zamanlı bir iş gibi. Silivri’ye gittiğimizde 6-7 saatimiz gidiyor. Kardeşim yurt dışında yüksek lisans yapıyordu, gelmek zorunda kaldı, okulu yarıda bıraktı. 15 yaşındaki kardeşim yazın başında babamla gezi planı yapmıştı, bir anda kalakaldı. Hepimizin hayatları bu süreçte geri dönülemez bir şekilde değişti. Yeri, yurdu belli olan insanların ve bizim gibi ta Adana’da, 1000 kilometre ötede yaşayan belediye başkanlarının, çalışanlarının, 1000 kilometre öteye, Silivri’ye hapsedilmesine ve soruşturmanın İstanbul’da yapılmasına karşıyız. Yerleri, yurtları belliyken, Adana’da değil de neden İstanbul’dalar? Neden İstanbul’da yargılanıyorlar? Akıp giden zamanı geri alabilen var mı? Mafyalar, çeteler, en ağır suçların zanlıları tutuksuz yargılanır veya hiç yargılanmazken, hayatlarını adalet sistemine adamış ve topu topu bir sene belediye başkanlığı yapmış insana, bu muameleyi aklınıza alıyor, vicdanınız kabul ediyor mu?

“ÇOCUKLARINA İŞE GİDİYORUM DEMEK ZORUNDA KALDI” 

Kültür A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Erdinç Çolak’ın ikiz kardeşi Erdal Çolak, tutuklu yargılamanın bir cezalandırmaya dönüştüğüne vurgu yaptı ve yeğenlerinin babasız bırakılmasına isyan etti:

“Benim kardeşim tutuklu değil esirdir, çünkü ortada adil bir yargılama yoktur. Tutukluluk bir cezalandırma aracına dönüştürülmüştür… Bu adaletsiz yargılama onu yalnızca dört duvar arasına hapsetmedi. Onu bir babanın yaşayabileceği en ağır sınavla baş başa bıraktı. Çocuklarına gerçeği söyleyemedi. Onlara hapisteyim diyemedi. Bunun yerine işe gidiyorum demek zorunda kaldı. Düşünebiliyor musunuz, bir babanın evlatlarının gözlerinin içine bakarken özgürlüğünü değil, gerçeği gizlemek zorunda kalması işte bu parmaklıkların da ötesinde insanın ruhuna vurulan en ağır zincirdir.”

“TORUNLARIM PSİKOLOĞA GİTMEYE BAŞLADI”

Pınar Türker

Basın açıklamasına katılan gazeteci Barış Terkoğlu da basın toplantısındaki izlenimlerini bugünkü köşe yazısında “İçeridekilerin Aileleri Ne Yaşıyor?” başlığıyla kaleme almış. Şikayetleri aynen aktarıyorum:

Medya AŞ Genel Müdürü Pınar Türker’in annesi Kadriye Türker:

“Kızım Düzce’deki cezaevinde 16 kişilik koğuşta kalıyor. Koğuştaki kişi sayısı bazen 25 oluyor. 8-10 gün yer yatağında yattı, eşyaları poşetteydi. Ziyaret için Beykoz’dan Düzce’ye 2 buçuk saatte gidiyoruz. Pınar’ın iki çocuğu da operasyon olduğunda reşit değildi. Biri şu an 8. sınıfta. Çocuklar psikoloğa gitmeye başladı.”

“EVLİLİK YILDÖNÜMÜZÜ GÖRÜŞTE KUTLAYACAĞIZ”

Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe’nin eşi Gözde Bahçetepe: “Geçen yıl 1 Ekim’de evlenmiştik. Birinci evlilik yıldönümümüzü bu gidişle hapishanede kutlayacağız.”

“YİRMİ GÜN OĞLUMUN ŞEKERİ DÜŞMEDİ”

İBB Boğaziçi İmar Müdürü Elçin Karaoğlu’nun eşi Özge Karaoğlu:

“Eşimin gözaltına alındığı sabah kapıyı açtığımda iki kamera ile eve girdiler. Ev halindeydik. Mahremiyetimize daldılar. Çocuğum şeker hastası. O sabahtan sonra, 15-20 gün şekeri 500-600’den aşağı inmedi. Bir eve giriyorsanız evde hasta mı var çocuk mu var bakılamaz mı?”

“DAHA ÖNCE KARAKOL BİLE GÖRMEMİŞTİK”

Dilara-Baki Aydöner

CHP Parti Meclisi Üyesi Baki Aydöner’in eşi Dilara Aydöner:

“Operasyondan önceki gün Ankara’da PM toplantısı vardı. O gün de Düzce mitingi. Baki, Ankara’dan Düzce’ye geçecekti. Otelde kaldığı, nerede olduğu belli. Ama eve geldiler. O sırada ben tektim. Daha önce karakol bile görmemiştik. (Bu sırada ağlıyor) Baki duyunca hızla İstanbul’a geldi. Ellerimizle teslim ettik. Ama bu iyi niyetin bir karşılığı yok. Gözaltında sıraya dizip görüntüleri servis ettiler. Kardeşim de belediye operasyonlarında tutuklandı. Birinin görüş günü salı, öbürü perşembe. İki kardeş, iki cezaevinde.”

“TELEFON GÖRÜŞLERİMİZ HEP KOPUYOR”

Esenyurt Belediyesi memuru Ali Fuat Baycan’ın annesi Teslim Baycan: “Haftada bir kez 10 dakika süren telefon görüşümüz var. Oğlum 9 aydır tutuklu. Daha bir kez bile telefon kopmadan konuşamadık.”

“EŞİM, OĞLUM, BACANAĞIM, YEĞENİMİZ HEPSİ HAPİSTE”

İBB Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş’in eşi İlknur Keleş: “Sadece eşim değil, 26 yaşındaki oğlum Mustafa, eşimin kardeşi, eşimin yeğeni hepsi tutuklandı. Ailede bir ben, bir de kızım Zeynep dışarıda kaldık.”

“KELEPÇE TAKILDIĞI İÇİN HASTANEYE BİLE GİTMİYOR”

İSTTELKOM Genel Müdürü Melih Geçek’in eşi:

“Sabah beşte evimiz basıldığında oğlumun halinin unutamıyorum. 14 yaşında, LGS’ye hazırlanıyordu. Uyanıp polisi görünce kafasına yorganı çekmişti, kıpırdayamıyordu. Gözlerinde çaresizliği gördüm. Evde ne zaman bir şey bozulsa çocuğunun ‘Babam olsa yapardı’ derdi. Kandıra Cezaevi’ne götürülürken eşim 4 saat kelepçeli kalmış. Bunu hiç unutmuyor. Tekrar kelepçe takılmasın diye hastalanınca hastaneye bile gitmiyor.”

Sorunlar ne kadar tanıdık değil mi? Kürtler, KHK’lılar bu ve benzeri sorunları, hatta daha fazlasını yıllardır yaşıyor.

– KHK’lı bir anneden dinlemiştim. Oğluyla her ay eşini ziyarete giden anne, “İlk görüşe gittiğimizde oğlum daha okula başlamamıştı. Babasının iş yerine gittiğimizi söylemiştik. Oğlum okula başladı, okuma öğrendi. Bir gün cezaevinin kapısında ‘Burası babamın çalıştığı fabrika değil, cezaevi’ dedi. O an donup kaldım. Ne diyeceğimi bilemedim.” demişti.

– Ah o görüş yolları. Yıllardır ne canlar gitti.. Annesini, babasını, yeğenini görüş yolunda geçirdikleri trafik kazasında kaybeden KHK’lı öğretmen Burak Aydın’ı unutmak mümkün değil.

Ailesinin görüşten sonra dönüş yolunda geçirdikleri trafik kazasında kaybeden KHK’lı öğretmen Burak Aydın’a sadece mezarlık ziyareti için izin verildi. (Fotoğraf: 1 Mart 2018)

– Yıllardır insanlar aile boyu tutuklanıyor. Annesi, babası, dedesi, teyzesi hapis yatan gençler biliyorum. İnsanlar bir görüşten çıkıp öteki görüşe yetişmeye çalışıyor.

– Hasta mahpuslara kelepçe takılmasının hukuka aykırı olduğunu, insan onuruna yakışmadığını söylemekten dilimizde tüy kalmadı.

– Çocuğu hasta olan tutuklu anne-babaların yaşadığı dram ise bambaşka. Babası tutuklandığı için bir çocuğun şekeri sürekli yüksek ise onun başına gelecek her şeyden kimin sorumlu olduğu bellidir. Çocuğu hasta olan anneler için bir kanun çıkardılar; doğru dürüst uygulanmaması bir yana kanunun babaları kapsamaması gerçekten bir skandaldı. Bir çocuğun bu dünyada bir annesi, bir babası var ve her ikisine de ihtiyacı var.

– Anne-babası tutuklandığı için psikolojisi bozulan çocuklar, kalabalık cezaevleri, yanmayan kaloriferler, akmayan sular, babasını ziyarete giden engelli çocuklara bile yapılan çıplak aramalar… Hangisini anlatayım. Hak ihlalleri o kadar çok ki.

Ve üzülerek söylemeliyim ki, CHP’liler için cezaevi hak ihlalleri, mağduriyetler her geçen daha da büyüyecek.

Amacım mağduriyet yarıştırmak ya da rövanşist olmak değil. Bugüne kadar kimseye karşı böyle bir tavır içine hiç girmedim.

Sadece ve sadece bir gerçeğe dikkat çekmek istiyorum.

Gerçek şu ki; adalet herkes için olmadıkça, aslında hiç kimse için yoktur.
Bu ülkede farklı kimlikler, farklı görüşler aynı acıyı yaşarken bize düşen tek şey var: Adaletin gerçekten herkese lazım olduğunu artık anlamak.

2 YORUMLAR

  1. samimi olarak söylüyorum; çokta üzülmedim. hem kişisel olarak hemde toplumsal olarak duygu dünyamız örselendi, yıpratıldı ondan olsa gerek. maalesef ülkemizde yüzyıllardır ezilenlerin etiketlerine göre tepki veriliyor. çoğunluk vardır bir şey ondan tutuklanmıştır deyip geçiyor. 28 Şubatta devlet bana terörist dedi. birçoğu alenen bazıları içinden olabilir dedi, geçti. 15 temmuz sonrası kardeşime terörist dedi. yine tepkisiz bakıp geçtik, hatta körükledik. yıllarca Sincan ve hiç görmediğimiz yerlerin yollarında kaldık. bizde hiç karakol görmemiştik. hiç suç işlememistik..

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin