PROF. M. EFE ÇAMAN | YORUM
Birkaç saptamayla başlamak istiyorum. Her ikisi de rejimin CHP’ye yönelik tutumunu yorumlarken zorunlu olarak dikkate alınması gereken şeyler.
Birinci saptama: Ben yazmaktan yoruldum, bazıları anlamamakta ısrar etmekten sıkılmadı. Yine de yazayım: Demokrasi ancak hukuk devletinde işler. Hukuk devleti olmadan seçimsel süreç “demokrasi” diye idealize edilen Batılı siyasal sistemi sağlamaz. Batı dışı toplumlarda hukuk devletinin asgari koşullarının sağlanması için gereken asgari nitelikler siyasal kültür ve geleneklerle uyumlu olmadığından demokrasi de başarılı olamıyor.
İkinci saptama: Bir diğer mesele de olaylar ve olgular arasında korelasyon kurma zorunluluğu! Her yaşanan süreci yeni bir başlangıç olarak görmek, her olgu veya olayı tek başına ayrı bir evren olarak nitelendirmek, sui-generis, kendi nevi şahsına münhasır olarak okumak yanlış sonuçlara götürüyor.
Üçüncü saptama: Selektif değerlendirme! İşine gelen noktaların ele alınması, işine gelmeyen noktaların es geçilmesi. İngilizcesi “cherry picking” olarak ifade edilen şey. Bu yapıldığında düşünce ideolojik enstrümana dönüşür, analiz değil endoktrinasyon söz konusu olur.
Dördüncü saptama: Eskiye karşı duyulan fetiş idealize ediş! Uzun süreli kurumların kökten eleştirisinin yapılmaması, bir tür yıllanmış şaraba duyulan saygıdan sirkeleşmiş üzüm suyuna fit olmak.
Beşinci saptama: Retoriğin fiile tercih edilmesi, belagat severlik. Ortadoğu’da çok yaygın olan bir şey. İçerikten ziyade kafiyelere, biçime/forma önem atfetmek!
Altıncı saptama: Kurumsal geleneğe uyumun çağdaş gerekliliğe çözüm bulunmasına tercih edilmesi; diğer bir ifadeyle çözümü geçmişin güzel günlerinde aramak.
Yedinci saptama: Lider kültü! Geçmişte iyi bir şeyler yapmış olan ve efsaneleşen bir liderin dinini yaratmak, bu dinin müritlerinin o liderin alfalığının altında beta olmayı saygı zannetmeleri, dahası – daha da dramatik olanı – gerçekten de o liderle mukayeseli olarak kendilerinin değerli olmaması durumu.
Bunlardan başka şeyler de söylenebilir. Herkes düşünsün, başka saptamalar yapsın. Ben de otursam en az bir bu kadar daha saptama listeleyebilirdim. Şimdilik bunların üzerinde düşünelim.
Türkiye bir hukuk devleti değildir. Tüm tarihi boyunca, 1299’dan bu yana hiçbir zaman tam olarak bir hukuk devleti olmadı. Hukuk devletine en fazla yaklaşılan zaman 1999-2007 arası reform sürecindeki zaman dilimi denilebilir. Bu dönemde Avrupa Birliği’nden (AB) önce tam üye adaylığı, sonra müzakere tarihi alındı, ardından müzakerelerin başlatılması sağlandı. Hukuk devletinin birçok tanımı var. Özelliklerini sıralamak belki daha aydınlatıcı olur: Güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, temel insan haklarının, siyasi hakların, azınlık haklarının anayasal ve yasal güvence altına alınması, temel özgürlüklerin sağlanması, gücü sınırlandırılmış yürütme erki, evrensel hukuk ilkelerinin tanınması gibi birçok nitelik sayılabilir. Bu niteliklerin hiçbirinin gereği Aralık 2013’ten bu yana TC devleti tarafından yerine getirilmiyor. Dolayısıyla CHP’nin mağduru olduğu hukuk ihlallerinin bugün baz alınarak açıklanması saçmalıktır. Mesele 2013’te başladı.
Bu bizi ikinci saptamaya götürür. Korelasyon! Zaman Gazetesi’ne kayyım atanmasındaki hukuksuzlukla CHP’ye kayyım atanmasındaki hukuksuzluğun aynı hukuksuzluk olduğunu görmemek, art niyet, bilgisizlik veya zeka geriliği nedenlerine dayanabilir. Her halükarda bu korelasyonu kur(a)mayanların kamusal sorumluluk alınacak mevkilere gelmemesi gerekiyor.
Selektif değerlendirmeci çakallar da aynı şekilde kamusal sorumluluk almamalıdır. İşlerine geleni gören, işlerine gelmeyeni görmeyen “aydın türü” aydın olmamanın haricinde asgari insani vasıflara da sahip değildir. KHK’lıların üzerinden geçelim, ama yüce devletimiz bize ayrıcalıklı vatandaş muamelesi yapsın! Yapmadı mı o yönetim, bürokrasisi, mahkemeleri kötü, bize dokunmadığı sürece bin yaşasın!
Öyle bir dünya yok! İnsanların en iyi öğrenme yöntemi acıdır (sobaya dokunmak). Eğer usunuz size kognitif öğrenme imkânı sunmuyorsa, evrimsel etkisi kanıtlı acı merkezli yöntemle öğreneceksiniz. Size de kayyım atayacaklar, sizin de binalarınıza çökecekler, sizleri de hapse tıkacaklar, sizlerin de hapiste yakalandığınız hastalıkları tedavi ettirmeyecekler, vs.
Bu bizi eskiye duyulan fetişe getiriyor. O övdüğünüz cumhuriyetinizin ilk on yılında iş yoktu. Kusura bakmayın, kiminle mukayese ediyorsunuz bilmiyorum da, eğer Afganistan veya Hindistan’la falan mukayese etmiyorsanız, nasıl o kurulma dönemini bugün örnek alıyorsunuz bilmiyorum.
Tek partili bir dönem ve başta iki dönem diktatör, otoriter rejim, güçler birliği (yargı bağımsızlığının ve gücün sınırlandırılmasının mevcut olmaması) gibi temel eksiklikler görmezden gelinebilecek, “Ama istikamete bak, ilkelere bak!” denilebilecek gibi değildir. CHP, bununla hesaplaşmalı, “O dönem böyleydi, ama artık bu olamaz, bunun çok ama çok daha ilerisinde bir şeyler yapmak zorundayız” demelidir.
Eskide kıymet olsa bit pazarına nur yağardı…
Gelelim retoriğe – buna da fetiş demem lazım da, “Her şey mi fetiş ya hu!” dememeniz için vurgulamaktan kaçındım ama öyle! Maalesef! CHP fiil partisi değil, belagatin şehvetine kendini kaptırmış, süslü sözlerin, aforizmaların, fiyakalı lafların, halkın çoğunun ne olduğunu anlamadığı kavramların partisidir.
Bakın, yüksek dil iyidir, bir şey demiyorum. Ama her metnin bir hedef kitlesi vardır ve kitleden kitleye üslup değişir. Bu bir. İkincisi sürekli retoriğe önem veren, ama eylemleri retorikle çelişen, yetersiz kalan, hatta hiç olmayan CHP, özellikle muhalefetlikte etkin olamamaktadır. CHP, örneğin, İmamoğlu’nun hapse tıkılıp siyaseten öldürülmesi karşısında, en yüksek seviyeden “Mansur Bey’le devam ederiz, o cumhurbaşkanı olur, Ekrem Bey kitabını okusun, parlamenter sisteme geri dönülünce başbakan olsun!” türevi saçmalıklarla kendi ivmesini bitirmiştir.
Siyaset momentumdur! CHP momentumu bile isteye sönümlendiren, devletlû olmayı iktidar olmaya tercih eden arkaik ve hantal bir yapıdır. Dinamizm değil durağanlık!
Diğer konumuz, kurumsal gelenek! CHP sosyal demokrat bir parti değildir! Nokta! CHP öncelikle (liberal) demokrasiyi sevmiyor. Tabanı bunu ‘liboşluk’ olarak aşağılıyor. Ama haydi bunu geçelim. Çünkü Türkiye’de hiçbir parti gerçek manada Batı tipi liberal demokrasiyi sevmez. Bunun nedenleri ayrı bir yazının konusu olsun.
Sosyal demokratlığa gelelim: Sosyal demokrasi fikrini Marksizm’den bağımsız olarak ele almak mümkün değildir. Sermaye-işçi sınıfı – çalışan kesim – arası ilişkileri merkezine almayan, ekonomik eşitlik ideali gütmeyen bir sol parti olamaz. CHP ne kuruluşunda ne de sonrasında sol bir hareket olmadı. Seküler olması onu sol yapmaz.
CHP ilerici bazı özellikler taşısa da, ilericiliği onun devletlû oluşunun yanında devede kulaktır. CHP’nin Türkiye gibi yok olmanın kıyısında, yaşam standartları değil, hayatta kalma – varoluşsal minimum – noktasına gerilemiş bir topluma sunabileceği hiçbir projesi yoktur.
CHP AKP’ye alternatiftir, çünkü başka bir partidir, sekülerdir, kısmen daha medenidir, eğitimlidir falan da, sol değildir. Tekrar yazayım da iyice anlaşılsın: CHP sosyal demokrat bir parti değildir. Yine; nokta! Kurumsal ideolojik geleneği Müslüman çoğunluklu bir imparatorluk ardılı Ortadoğu toplumunu sekülerleştirmek olarak özetlenebilir.
Lider kültü son durağımız!
Türkiye Kuzey Kore veya Çin gibi, eski Sovyetler gibi, lider kültü üzerine kurulu bir politik topluluktur. Bunun mimarı CHP’dir. CHP Atatürk’tür. Çünkü Atatürk sonrası liderlerin hiçbiri Atatürk’le aynı seviyede veya onun üzerinde bir etkiye sahip olmamıştır. Atatürk’ün fikirleri ve politikaları CHP’nin yapabileceklerinin sınırını teşkil ediyor.
Bu tür bir parti liberal demokratik siyasette yarışır, ama o demokrasiye katkı sunamaz. Dahası, Türkiye post-CHP dönemi yaşamamıştır. Atatürk CHP tekelinden çıkartılıp Türkiye siyasetinin merkezine yerleştirilmiştir. Etkisi azalsa da, bunu kimse doğrudan yapamaz.
Minareyi kılıfına uydurmak zorunludur. Atatürk’ten nefret eden Erdoğan bile tıpış tıpış Anıtkabir’e gider! Lider kültü budur!
Haliyle Atatürk karşısında olan her siyasetçinin hayalinde yeni bir lider kültü kurmak vardır! Siyasi kültür budur. Devralınan miras budur. Siyaset belirlenen alanda yapılır, bu alan liderin uygun gördüğü yerdir.
CHP için durum tüm diğer partilerden çok daha fazla bu lider kültü tarafından esir alınmış vaziyettedir. Yukarıda ifade ettiğim gibi, CHP’nin sosyal demokrat bir partiye dönüşememesinin başlıca sebebi budur. CHP Atatürk’ü aşmadan hiçbir şekilde modern bir sol parti olamaz.
(Devamı var)

Mehmet Efe Çaman Hoca çok güzel tespitler yapmış. Keşke CHP yönetiminden birazcık aklı başında birileri bunları okusa… CHP’yi geçtim, maalesef ülke öyle bir halde ki düşünen insanların pek çoğu taraftarlık bağnazlığından çıkamıyor ancak dışarıdan bakan birkaçı istisna…
Mehmet Efe Çaman Hoca çok güzel tespitler yapmış. Keşke CHP yönetiminden birazcık aklı başında birileri bunları okusa… CHP’yi geçtim, maalesef ülke öyle bir halde ki düşünen insanların pek çoğu taraftarlık bağnazlığından çıkamıyor ancak dışarıdan bakabilen birkaçı istisna…
CHP yeni rejime katılmıştır. Muhaberat rejiminin muhalif ayağını oluşturuyor. Kanıtı ile normalleşmeye katılması. CHP yi ele geçirenlerin (Kılıçdaroğlu, Özel vs) paralel yapısı ile gerçek chp ayrışmaktadır. Bu paralel yapıyı kuranlar Atatürk arkasına saklanırlardı. Son yıllarda ise Cumhuriyetin değerlerini ağızlarına almamaktalar. Çünkü artık yeni rejime hizmet ediyorlar. Gerçek chp ise güçlerin desteğini çekmesi ile zor günler geçiriyor. Ama hala paralel chp den haberleri yok.
“Her halükarda bu korelasyonu kur(a)mayanların kamusal sorumluluk alınacak mevkilere gelmemesi gerekiyor.”
Özgür Ozel’in hamile kadınlar için söylediği sözler geldi aklıma. Bugün Kürtlerin ve Ermenilerin yaşadıklarına empati yapamayanlar diye genisletmeliyiz bu korelasyonu.
Her zamanki gibi. GÜZEL yorum .