
SEVİNÇ ÖZARSLAN – HABER YORUM
Amerikalı hakim Frank Caprio’nun ölümü bütün dünyayı yasa boğdu desek abartmış olmayız.
Müslümanı, Yahudisi, Hıristiyanı, Budisti herkes ona dua ediyor. Zaten hastanede tedavi görürken paylaşılan videosunda da “Bana dua edin” diye herkese vasiyet etmişti.
Onu herkes çok seviyor çünkü, oturduğu koltuğun hakkını verdi. Hem adaleti gözetti, hem “kanunun ruhu”na uygun kararlar verdi.
Yargıç Caprio’nun mahkeme huzuruna çıkan ‘suçlulara yaklaşımı aslında bugün Türk adalet sisteminde görülmeyen “kanunun ruhu” kavramını çok iyi yansıtıyor.
Hukukta “kanunun lafzı” ve “kanunun ruhu” diye iki kavram vardır ve bunlar birbirinden hem farklıdır hem de birbirini tamamlayan iki faktördür.
Kanunun lafzı; yasanın kelimesi kelimesine uygulanması demektir.
Kanunun ruhu ise yasanın amaçladığı, adalet, hakkaniyet ve insani değerlerin gözetilmesidir.
Frank Caprio yargılamalarında hakkaniyeti ön plana koyardı. Kanun ihllali varsa, evet, ceza gerektiğini kabul ederdi ama kişinin niyetini, şartlarını ve mağduriyetini göz önünde bulundururdu. Sadece yasa maddesine değil, o yasanın neden konulduğuna bakardı.
Hayatını kaybeden ABD’li yargıç Frank Caprio’nun, geçmişte bir Türk vatandaşıyla olan duruşması.pic.twitter.com/nnLN2fowQ7
— Boşuna Tıklama (@bosunatiklama) August 20, 2025
Merhametliydi ama merhameti de kanunla çeliştirmezdi. Mesela birinin trafik cezasını ödeyecek maddi gücü yoksa, ya cezayı düşürür ya da ödeme kolaylığı sağlardı.
Amacı kanunun insanlara yük olmaması ve adaleti dengeleyici şekilde işlemesini sağlamaktı.
Kanunun ruhu, soyut bir metinden ziyade toplumdaki adalet duygusuna hizmet eder. Caprio, karar verirken insanların hayat hikayesini dinleyip “Kanun bu insana ne kadar adil olur?” diye düşünür ve öyle karar verirdi.
Yasalar sadece cezalandırmak için değil, toplumu düzenlemek için de vardır. Caprio verdiği kararlarla hem bireyin mağduriyetini azaltmaya hem de toplumda adalet duygusunu geliştirmeye çalışırdı.
Kısaca; Frank Caprio kanunun ruhunu, kanun kelimesini merhamet, adalet ve insani değerlerle dengeleyerek uygular, yasayı ‘insan için” yorumlardı.
Mesela yargıç Caprio, 2 Temmuz’da Edirne’de tutuklanan 9 aylık hamile, din dersi öğretmeni Merve Zayım‘a cezaevinde doğum yaptırmazdı. Onu 2 günlük bebeğiyle yeniden cezaevine göndermezdi.
Caprio’nun ölümünden sonra ardından yazılanlara bakıyorum. Özellikle Türkiye’de övgüler, övgüler, övgüler dizilmiş. Aynı toplum, Zayım’ın ısrarla hapiste tutan hukukçulara ve Adalet Bakanlığı’na tepki bile göstermiyor. Bırakın tepki göstermeyi, “0h olsun” diyorlar.
O kadar büyük bir vicdansızlık var ki, Zayım için “Kaçarken tutuklandı, niye kaçıyordu, kaçmasaydı” diye tutukluluğunu haklı göstermeye çalışıyorlar, kararın doğru olduğunu savunuyorlar. Kanuna rağmen bunu yapıyorlar.
Oysa Zayım, 2 Temmuz’da tutuklandığında SEGBİS ile bağlandığı Eskişehir 2. Alır Ceza Mahkemesi’nde yaptığı savunmada, “Biz kadın başımıza böyle bir yola giriştik, büyük bir hata yaptık. 8,5 aylık hamileyim. Dava dosyam 8 yıldır devam ediyor. İlk çocuğum 32 günlükken gözaltına alınmıştım. Bebekle cezaevine girme korkusuyla bu işe giriştiğim için çok pişmanım. Hamilelik sürecim riskli gebelik olarak takip ediliyor. Kendimiz askerlere teslim olduk. Bu şartlarda bebeğimizi büyütmek imkânsız.” dedi.
Emin olun Caprio bu savunmadan sonra Zayım’ı serbest bırakırdı. Zayım’ın samimi ifadeleri ve 5275 Sayılı Ceza İnfaz Kanunu’nun 16/4 maddesindeki açık hükme rağmen Eskişehir mahkemesinin hakimi Arif Hamdi Sazak, tutukluluğu sürdürme kararı aldı.
Hamile kadının tutukluluğuna yapılan beş itirazı da reddetti. Sazak’ın yerinde Frank Caprio olsaydı aynı tavrı göstermezdi. Oluşacak büyük mağduriyeti göz önünde bulundururdu.
Şu anda Edirne Tipi Cezaevinde lohusa bir anne ve üç günlük bebek hapis yatıyor. 10 aylık Murat Efe, 17 aylık Asude de bu cezaevinde tutuklu.
Daha bu sabah öğrendim. 7 aylık bir bebeği olan bir anne daha tutuklanıp yine Edirne L Tipi Cezaevine hapsedildi. Üstelik annenin tutukluluğuna yapılan kararı üç kadın hakime reddetti.
Frank Caprio’ya methiyeler düzenlere soruyorum: Sizce adalet, merhametiyle tarihe geçen Caprio’nun yaptığı mı, yoksa lohusa anneleri ve bebekleri cezaevine gönderen Türk hakimlerinin tavrı mı?
Caprio’nun sosyal medya platformlarında duruşmalarından yayınlanan videoları görmüşsünüzdür. Yanlış park etme, hız sınırını aşma gibi ‘suç’lardan bile karşısına çıkan insanlara yaklaşımı, sesinin tonu, insanların niyetini anlama çabası ve elbette merhameti hepimizi derinden etkiledi. Bir trafik cezasını affederken bile gözlerimizde umut, yüreğimize de adalete güven bıraktı.
Adalete güven… Türkiye’de hiçbir zaman adalete güven olmadı. Bugün bu güvensizlik had safhaya çıkmış durumda.
Sizce Türkiye’de “adalete güven’i sağlayacak bir hakim kaldı mı?
Sizce Caprio gibi, arkasından herkesin dua edeceği bir Türk hakim var mı?
Yahu biz masada duran yaş pastayı adil paylaşamıyoruz?
Nerde kaldı özgürlüğümüzü veya canımızı paylaşmayı??
Düşünün o hakim tahliye kararı verse, kendisi o hamile kadının yerine hapse girecek..
Hakim hiç bunu yapar mı?
Yapmaz. Yapanların hepsi içerde.
Korku.
Korku nedir bilirmisiniZ?
Titanik batarken kayık a fazladan atlayan yolculara hani küreklerle başlarına vura vura denize düşürülüyordu ya…
işte Korku budur.
Ben öleceksem sen öl..Sen.
Korkak ım ben.
Acımam.
kürekle vurarım. Ben yaşamalıyım Ben.
Sen hamilə kadın zindanda yatmalısın Ben yatamam… Ben Korkak ım.
Korkak ya korkak…
Korkunun insana yaptırmayacağı şey yokdur…. korkak insan en tiksinilecek insandır…