Güvenlik krizi, gümrük savaşları ve sokaklara taşan öfke

AYDOĞAN VATANDAŞ | YORUM

ABD Başkanı Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) ve ABD Siber Komutanlığı’nın başındaki General Timothy Haugh’u görevden alması, Washington’da adeta şok etkisi yarattı. Haugh’un ani şekilde görevden alınması, hem Kongre üyeleri hem de ulusal güvenlik uzmanları tarafından Amerika’nın siber savunmasını zayıflatacak bir hamle olarak değerlendiriliyor. Haugh, 2023 yılında dönemin Başkanı Joe Biden tarafından aday gösterilmiş ve Senato’da oybirliğiyle onaylanmıştı. 30 yılı aşkın süredir siber istihbarat alanında çalışan, partiler üstü ve tartışmasız bir isim olarak biliniyordu Orgeneral Haugh.

Görevden alma kararının herhangi bir kamuoyu açıklaması olmadan verilmiş olması, tepkileri daha da büyüttü. Haugh’un yardımcısı Wendy Noble da aynı şekilde görevden alındı. Bu gelişmeler, Trump’ın sadakati liyakatin önüne koyduğuna dair endişeleri körüklerken, özellikle Çin destekli “Salt Typhoon” adlı hacker grubunun ABD’nin telekomünikasyon altyapısına sızarak üst düzey yetkililerin telefonlarını dinlediği iddialarından hemen sonra gelmesi dikkat çekti.

Bazı kaynaklara göre, görevden almalarda etkili olan isim, İslam düşmanlığı ile bilinen aşırı sağcı aktivist ve komplo teorisyeni Laura Loomer oldu. Loomer, Trump ile yaptığı Oval Ofis görüşmesinde, Haugh ve diğer ulusal güvenlik yetkililerine yönelik temelsiz iddialarda bulundu. Ardından sosyal medya platformu X’te yaptığı açıklamada, bu kişilerin “Trump’a sadık olmadıkları” için görevden alındıklarını duyurdu.

Kongre üyeleri ise bu gelişmeleri “ürkütücü”, “sorumsuzca” ve “ulusal güvenliği zayıflatan” bir dizi karar olarak nitelendirdi. Senatör Angus King, “Saldırı altındayız ve başkan en önemli generalimizi sahadan çekiyor.” sözleriyle durumu özetledi. Benzer şekilde, Senato İstihbarat Komitesi Başkan Yardımcısı Mark Warner da Çin kaynaklı siber saldırılara atıf yaparak bu tür bir kararın ABD’yi daha güvende yapmayacağını söyledi.

Bu olay, kuşkusuz son haftalarda kamuoyunu meşgul eden ‘Signal’ skandalıyla doğrudan bağlantılı olabilir. Trump yönetiminin üst düzey savunma ve istihbarat yetkililerinin, Yemen’deki Husi hedeflerine yönelik askeri operasyonları, halka açık ve ticari bir mesajlaşma uygulaması olan ‘Signal’ üzerinden tartıştığı ortaya çıkmıştı. Bu iletişim kazası sonucunda, The Atlantic dergisi genel yayın yönetmeni Jeffrey Goldberg’in yanlışlıkla bu sohbet grubuna eklenmesiyle bilgiler sızmış ve büyük bir güvenlik açığı gündeme gelmişti.

Bu gelişmeler üzerine Pentagon’un geçici Genel Müfettişi Steven Stebbins, Savunma Bakanı Pete Hegseth’in bu uygulamayı resmi işler için kullanmasını incelemeye aldığını duyurdu. Senato Silahlı Hizmetler Komitesi’nin hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi üyelerinin talebi üzerine başlatılan bu soruşturmada, gizli bilgilerin yetkisiz kişilerle paylaşılmış olabileceği ve gizlilik kurallarının ihlal edilip edilmediği mercek altına alınacak. Açıkça söylenmese de, NSA, bu skandalın ortaya çıkarılması ve kamuoyuna sızdırılması konusunda olağan şüpheli.

Savunma Bakanı Hegseth ise herhangi bir gizli bilginin paylaşılmadığını savunurken, bazı gazeteciler, hava saldırıları öncesinde hedefler, silah türleri ve saldırı zamanlaması gibi bilgilerin detaylandırıldığını iddia ediyor. Beyaz Saray ise yaptığı açıklamada, kendi iç incelemesini tamamladığını ve paylaşılan bilgilerin teknik olarak gizli sınıfında olmadığını belirterek, “Bu konu bizim için kapanmıştır.” mesajı verdi.

Ancak bu resmi söylem, Kongre üyeleri ve savunma çevreleri için yeterli bulunmadı.

Trump’ın gümrük savaşları: Çin ile ekonomik gerilim derinleşiyor

Başkan Trump’ın tüm dünyada estirdiği ek gümrük vergileri büyük tartışmalara yol açtı. ABD Hazine Bakanı Scott Bissent, Tucker Carlson’ın programında konuyla ilgili ilginç değerlendirmelerde bulundu: Çin, Başkan Trump’ın uyguladığı tarifelere nasıl karşılık verebilir? Bissent, Çin’in bu konuda pek bir şey yapamayacağını düşünüyor.

“Çin’in üretim sistemi, eski bir Disney filmindeki, su kovalarını taşıyan sihirli süpürgelere benziyor. İş modelleri tam olarak bu… Tarihe baktığınızda, borçlu olan taraf biziz (ABD), ticaret açığı veren de biziz. Oysa fazla veren ülke (Çin), aslında daha zayıf pozisyonda kalıyor.”

  • ABD ile Çin arasındaki ideal senaryo, Çin’in daha az üretip daha çok tükettiği, ABD’nin ise daha az tüketip daha çok ürettiği bir denge olurdu.

“Başkan Trump, uyguladığı tarifelerle Çin’in iş modelini adeta altüst etti.”

  • Bunu şu şekilde de düşünebiliriz: — Eğer küçük bir kredi alırsanız ve geri ödeyemezseniz, banka gelip ne isterse el koyabilir.  Ama eğer devasa bir borç alırsanız (ABD gibi), bu sefer bankayı yöneten siz olursunuz (Çin gibi bir alacaklıya karşı).

“Çin’in ABD ile olan ticaret fazlası o kadar büyük ki, ABD olmadan ayakta kalmaları neredeyse imkânsız.” 

Bissent’in analizinde bazı çarpıcı noktalar var, özellikle güç dengesi metaforları dikkat çekici. Ancak bu analiz fazlaca “ABD merkezli”. Çin gibi büyük bir ekonomik gücü sadece “bizsiz ayakta kalamazlar” şeklinde değerlendirmek, uzun vadeli stratejik derinliği göz ardı etmek olur. Dünya ekonomisi artık çok kutuplu hale geliyor ve bu tarz analizlerin gerçekçiliği, daha dengeli bir küresel bakış gerektiriyor.

ABD’de protestolar yükseliyor: Ekonomi öfkenin merkezinde

Amerika’da son zamanlarda art arda düzenlenen protestolar, özellikle Trump yönetiminin politikalarına karşı ciddi bir halk tepkisine dönüşüyor. Ülke genelinde binlerce kişi sokaklara çıkıyor, ellerinde pankartlarla tepkilerini dile getiriyor. Eskiden sosyal adalet konuları öne çıkarken, bu sefer ekonomik sıkıntılar ön planda yer alıyor.
Gösterilerde artık en çok konuşulan konu ekonomi. Emeklilik planları eriyor, borsa dalgalanıyor, gümrük tarifeleri yüzünden insanlar yatırımlarında büyük kayıplar yaşıyor. Birçok kişi, Sosyal Güvenlik’te yapılması planlanan kesintiler yüzünden geleceklerinden endişe ediyor. İnsanlar, “40 yıl çalıştım ama artık emekli olamam.” diyor.

Bu öfkenin nedeni sadece bugünün sorunları değil; geleceğe dair belirsizlik, kimseyi rahat bırakmıyor. Tarifelere karşı açılan dövizli pankartlar, emeklilik tasarruf planlarının değer kaybı, insanların ekonomik sıkıntılara karşı artık sabrının kalmadığını gösteriyor.

Trump yanlısı sosyal medya hesapları ise, protestolara çeşitli şekillerde tepki gösteriyor. Bu hesaplar, protestoları küçümseyerek katılımcıların sayısını ve etkisini azaltmaya çalışıyor. Ayrıca, protestocuları “radikal solcular” veya “anarşistler” olarak nitelendirerek, eylemlerin meşruiyetini sorguluyorlar. Bazı paylaşımlarda, protestoların ülkenin istikrarını bozmayı amaçlayan organize girişimler olduğu öne sürülüyor.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin