Geliri dövizle olanlar kimler?

YORUM | ALİ DENİZ 

Türkiye’de devlete iş yapan müteahhitlerden başka hiç kimse dövizle para kazanmıyor.

Harcamalarınız TL ise dövizle kazanmanın tadından yenmez. Devletimiz hemen bütün kârlı ihaleleri almayı başarabilen(!) 5 şirkete dövizle ödeme yapıyor.

Döviz arttıkça keyiften koltuklarından zıplıyorlardır. Bu havuz şirketlerinin bir büyük patrona bağlı olduğunu herkes konuşuyor.

Türkiye’de garip haller var.

İnsanların gözünün içine baka baka devletin bütün ihaleleri söz konusu havuz şirketlerine veriliyor. Millet çok ağır koşullarda devleti yönetenler yüzünden bu şirketlere borçlanıyor.

Paranız yoksa arabanızın bir üst modeline geçmezsiniz hatta arabanız yoksa almazsınız, otobüs ve dolmuşla işinizi görmeye devam edersiniz. Ama devletimiz öyle değil, devleti yönetenler sizin yerinize karar veriyor ve sizi borçlandırıyorlar. Bu borçlar çok uzun yıllar ödenecek ve yapılan işlerin kat be kat fazlasına mal olacak finansman yükleri taşıyorlar.

Türkiye’de hiçbir altyapı yatırımı ölçümlendirerek yapılmaz. Yani gerçek ihtiyaç tespit edilip, projenin ekonomik ömrü hesaplanarak karar verilmez. Bir şey yapılacaksa mümkün olan en büyüğü yapılır, yapan mücahit pardon müteahhit alacağı paraya, onun patronu da alacağı yüzdeye bakar. En son yüzde 20 diye duymuştuk.

Dünyanın hiçbir ülkesinde bizdeki gibi hesapsızca inşa edilmiş duble yollar yok. Yol üzerindeki şehirlerin nüfus yapısına, yoğunluğuna göre yolun bazı kısımları duble yapılır, bazı kısımları tek şerit veya üç şerit bile olabilir, rampalarda farklı uygulamalar yapılır. Tabi bunlar yol mühendislerinin, ihtiyaç analistlerinin işleri…

Yolun muhteviyatına mühendisler karar verir, politikacılar değil. Bizde her şeye politikacılar karar verir, devlete kesilen fatura şiştikçe şişer.

Yeni akımlar, yeni söylemler ülkesi olduk.

Türkiye’de politikacı yatırımları anlatırken lafa “Ne çok paralar harcadık” ile başlıyor. Milletin parasını çok harcamakla övünen şahsım politikacıları.

Damat Berat Albayrak da “Döviz kuru benim için önemli değil, oraya hiç bakmıyorum,” dedi. Albayrak’ın ekonomi ile biraz alakası olsa asla böyle bir cümle kuramayacağını bilirdi.

Bugün yaptığı sunum için ekonomistlerden daha çok halkla ilişkiler uzmanları ile çalıştığına eminim. Kendisinin bile ne manaya geldiğini idrak etmediği bir sürü süslü, beylik cümleler vardı. Yeni ekonomi programı sunan bakandan çok vapurlarda, trenlerdeki pazarlamacılar gibi bir hali vardı.

Merkez Bankası (MB) politika faizini 8.25’ten 10,25’e çıkarttı. Ama reel faiz hala ekside. Bağımsız bir MB faizi en az 4 puan arttırırdı ve bu artışlara devam edeceğinin sinyalini çok güçlü olarak verirdi.

Berat Albayrak bugünkü sunumunda MB’nin faiz artışının devam etmeyeceği sinyalini verdi. Faizin arttırılmış olmasının hiçbir esprisi kalmadı. Boşa giden bir salvo daha…

MB faiz arttırınca kimi ekonomistler banka adına sevindirik yorumlar yapmıştı. “Bağımsız karar verdi” diyenler bile oldu.

Erdoğan Türkiye’sinde hiçbir kurum bağımsız karar veremez, verir gibi yaptıkları da Erdoğan’ın talimatı ile olur. Bunu yabancılar çok iyi bildikleri için buna göre pozisyon alıyorlar.

Ekonomistler şunu söyledi: “Artık MB yüksek faizin enflasyon sebep olduğu tezinin doğru olmadığını kabul etti.”

MB’nin “Yüksek faiz enflasyona sebeptir” teorisine inandığı nerden çıktı?

Düşük faizin enflasyona sebep olduğu kuramına tekrar inanmaya başladığını, tekrar doğruyu bulduğunu söylüyorlar. Ekonomi bilimine yaklaştığını söylüyor.

Normal şartlarda piyasa bu faiz artışıyla kendine çeki düzen verirdi, olumlu beklentilere girerdi ama bir faydası olmayacak. Bakan Bey de bunu bugün teyit etmiş oldu.

Çünkü yapılan çalışmalar MB’nin “standart bir tepkisi,” ya da “bağımsız çalışması” değil. Bu hamle, sarayın “Bir de bunu deneyelim” çalışmasıdır. Bunu doların anca 2 hafta önceki seviyeye çekilip tekrar yükselmeye başlamasından anlıyoruz.

Neticede ekonominin supabı olan Merkez Bankası’nın ne içeri ne de dışarı karşı itibarı kalmadı.

Rezervler eridi, dışardan döviz girişi durdu. Kısa ve orta vadede iyileşme olacağına dair ışık yok.

Erdoğan ve Albayrak’ın görevde olduğu Türkiye’ye hiçbir yabancı parasını getirip riske sokmaz. Ne kadar söverlerse sövsünler herkes kredi derecelendirme kurumlarına bakıyor. Hiçbir kurum da bir ülkeye not verirken gizi siyasi ajandalarla hareket etmez. Yoksa dünyada onları takan kalmaz.

Dolar tekrar tırmanıyor. Yakında 8’i geçmemesi için de uğraşacaklar ama yıl sonuna kadar 8.5’u bulacaktır.

Bize tedbir paketleri lazım değil, yeni ekonomi programı başlığında süslü cümlelerle yazılmış yazılar da lazım değil. Bu ülkeye güven lazım.

Kendi vatandaşın parasını TL’de tutmuyor, sen daha kendi vatandaşına güven verememişsin yabancı sermaye neden gelsin.

Kurumlar tekrar bağımsızlığına kavuşmazsa piyasaya güven veremezsiniz. AKP’ye oy veren ve vereceğini söyleyenler bile ekonomi politikalarında ne Erdoğan’a neden Albayrak’a güveniyorlar. Tabanları bile paralarını onların söylediği şekilde değerlendirmiyor.

Türkiye ekonomisi kör topal sloganlarla gidiyor. Bu işlerden kârlı çıkan sadece 5 havuz müteahhidi ve onların görünmez patronudur.

Bu sistem bu şekilde ilerledikçe ekonomik çöküşün şiddeti artacaktır.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin