NECİP F. BAHADIR | YORUM
Anayasa değişmediği sürece Erdoğan tekrar aday olamaz. Sırf kendi adaylığı için ‘anayasa paketi’ hazırlamak ne politik etiğe sığar ne de siyasi erdeme… Erdoğan’a söylenmeyecek iki kelime varsa onlar ‘etik ve erdemdir.’ Onun tek kutsalı var; koltuk… Ne etiği, ne ahlakı ve erdemi iktidarını sürdürmek için her yol meşrudur. Makyavelizmin kitabını yazdı.
Belki hatırlamayanlar olabilir; geçmişte, “400 milletvekili verin, bu iş huzur içinde çözülsün!” demişliği vardır. Halk ‘Hayır!’ dedi, vermedi istediğini. Sonrasında öyle kanlı olaylar yaşandı ki ülke bir anda terör fırtınasına yakalandı. Ankara’nın kalbinde bile bombalar patladı. Ne yapsın millet, koltuğu için ‘ülkeyi yangın yerine’ çevireceğini gördü çaresiz ‘Evet!’ dedi.
Bedeli mi? Hala ödenmekte…
31 Mart’ta, “Bu benim son seçimim!” demesine ve çok ağır yenilgi almasına rağmen bugün ‘yeniden aday olabilmenin arayışları’ içinde olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı? Hani, 31 Mart bozgunundan gerekli dersleri çıkaracak ve AKP’yi dönüştürecekti? Değişen, dönüşen ne oldu AKP’de? Raporlar hazırlandı, mağlubiyetin sebepleri analiz edildi. AKP’nin yan kuruluşu SETA gerçeği çıplaklığıyla aktardı; “Yenilginin nedeni sensin… Seçmen artık seni dokunulmaz görmüyor. Başarısızlıkların sorumluluğunu sana yüklüyor…”
AKP’de ‘dönüşüm’ gerçekleştirilemedi!
31 Mart’ın bütün faturası Anadolu’da birkaç il başkanına kesildi. O kadar… Bozgunun ana mekanları İstanbul ve Ankara’ya dokunulmadı bile. Ben 31 Mart tokadını yedikten sonra Erdoğan’ın AKP’yi yeni döneme hazırlayacağını düşünmüştüm. Yapmadı, yapamadı. Belli ki kendisiyle birlikte partisini de götürecek yanında. Tek başına gitmeyecek. Otoriter veya diktatör liderlerin özelliğidir, sonrası olmaz.
‘Öcalan’ı verip DEM’i alarak’ anayasa değişikliği için Meclis’te gerekli çoğunluğu elde etmek pek kolay değil ama her şeye rağmen belki ihtiyaç duyulan rakama ulaşabilir. Kürt seçmenden sandıkta ihtiyaç duyduğu yüzde 10’u kotarabilmesi mümkün değil. Askeri yönetimler dışında Kürtler için şartlar hiç bu kadar ağırlaşmamıştı. Konuşan, halay çeken, slogan atan cezaevini boyluyor. Gün geçmiyor ki Kürtlere yönelik bir operasyon olmasın. Hayır, PKK’ya karşı askeri operasyonları kastetmiyorum. DEM ve çevresi ‘zor nefes alır’ durumda. Kayyım atamaları siyaseti ve seçimi anlamsızlaştırdı. Kürt seçmeni bu tabloyu unutur mu?
Erdoğan mevcut oy oranını korursa ‘yüzde 10’ kazandırabilir. Koruyor mu? Hayır. ‘Çözülme ve kopuşlar’ önlenemez durumda. 31 Mart bunun dosta düşmana ilanıydı. Erdoğan, CHP’nin de pasif tutumundan dolayı ‘31 Mart’ı yok sayarak’ yoluna devam etmek istiyor fakat o yol çıkmaz sokak.
Anadolu’nun ‘cüzdan’ hassasiyeti!
Ekonomi felaket… Daha önce de defalarca söylenen, “En kötüyü geride bıraktık!” sözünün artık halkta hiçbir karşılığı yok. Hayat pahalılığına kalıcı çözüm bulunamadığı sürece asgari ücrete, emekliye, sabit gelirliye yapılacak zammın uzun vadede yararı yok. Maaş zammı misliyle çarşı, pazara yansıyor.
Keşke ‘cüzdan’ değil de ‘vicdan’ ayağa kalkabilseydi. Her türlü hukuksuzluğu, adeletsizliği sinesine çeken Anadolu ‘cüzdan’ söz konusu olduğunda ancak kendine gelebildi. Gözü ne Reis gördü ne de AKP… Vicdan, sahibinden cüzdan karşısında kaybetmenin intikamını almayacak mı? Hem de nasıl… Vicdanın dönüşü AKP’nin ve ‘Erdoğan’ın felaketi’ demek. Erdoğan’ın bırakın vicdanı, cüzdanı kazanma şansı bile yok.
İsrail’le ticaretin hesabı sorulmayacak mı?
Tarihin ve kaderin tokadını peş peşe yediği dış politikadan bahsetmiyorum bile. Darbeci Sisi’ye hiç uğruna satılan Rabia’nın, Mursi’nin intikamı var daha. Türkiye ile İsrail limanları arasında gidip gelen AKP gemilerinin hesabı sorulmayacak mı? AKP yöneticilerinin de kabul ettiği Anadolu topraklarından İsrail’e akan petrolün sorumluluğu ve vebali Erdoğan’ın omuzlarında değil mi? Özel hazırlanmış streil ortamlarda bile bu gerçek Erdoğan’ın yüzüne vurulmakta?
İnsanların ağzını kapatabilir, seslerini kısabilirsiniz peki vicdanlarını nasıl susturacaksınız? Vicdanın sesi sizin bütün politikalarınızı alt üst etmeye yeter. Nitekim yetti de… “Yavrum siyonistlerin dili ağzı olma!” ifadesinden başka söyleyecek sözünüz kalmaz. Taraftarlarınızın gürültüsü o sesi bastıramaz. Nasıl ki vaktiyle çalınan teneke ve gürültüler hakikatin sesini bastıramadıysa… Vicdan dile gelir.
İsrail’li bir yetkilinin şu sözü gerçeğin de ifadesidir; “Erdoğan bizim için düşman görünümlü dosttur. O bize bağırır, biz ona cevap veririz. İsrail en büyük kazanımları onun sayesinde edindi.”
İnanmıyorsa Numan Kurtulmuş’a sorsun… Kurtulmuş’un da tespiti bu yönde. Erdoğan, İsrail’e sözde düşman gerçekse çok farklı. Gazze trajedisine ‘sözden’ başka politikası var mı? Lafla peynir gemisi yürür mü?
Mehmet Uçum’un derdi koltuğu!
Erdoğan’ın adaylığı için canhıraş çalışanların başında Mehmet Uçum var. Sürekli ekranlarda ve tek gündemi; Erdoğan’ı tekrar seçtirebilmek. Anlaşılabilir bir durum. ‘The Godfather’ filminde ‘baba’ rolünü oynayan Al Pacino legal hayata geçmek isteyince çevresi, “Biz ne olacağız!” diye tepki göstermişti. Uçum’un derdi, Erdoğan’dan sonra ne olacakları… Uçum yalnız değil, bu rakam çok kabarık. Erdoğan’ın dokunulmasını istemediği ‘400 kişilik listesi’ olduğunu iddia edenlere bile rastladım.
Şamil Tayyar, Uçum’a tepki gösteriyor ama nafile… Adam, Hayati Yazıcı’yı, Numan Kurtulmuş’u, Bülent Arınç’ı susturdu. Tayyar kim ki! Uçum’un Erdoğan’ı da aşan gücü olduğuna inanıyorum. Yoksa, bu kadar yakın dava arkadaşını danışman sıfatı olan sıradan birine dövdürür mü? Tayyar’ın, “Uçum, devleti içeriden çökertiyor. Devletteki kurumsal çöküşün mimarlarından birisidir Uçum.” sözü yine de önemli.
‘Devletin ve kurumların çöktüğünü’ görmüş olması ve bu tesptini kamuoyuyla paylaşması kıymetli. Ankara’da ne devlet kaldı, ne kurum. Ne anayasa kaldı ne de kanun… Tek adam sistemi de değil. Onun da kuralları var. Tam anlamıyla ‘Godfather rejimi’… Her şey keyfe ve çıkara bağlı…
Erdoğan’a destek yerlerde!
Metropoll Araştırma, Erdoğan’ı şok eden bir anket yayınladı. Soru çok net; “Erdoğan’ın gelecek seçimlerde yeniden cumhurbaşkanlığı adayı olabilmesi için Anayasanın değiştirilmesini ister misiniz?” ‘Hayır’ diyenlerin oranı; Yüzde 66.3… Seçmenin üçte ikisi Erdoğan’ın adaylığına karşı. ‘Evet’ diyenler yüzde 30’un altında; 28…
Anketi önemsedim çünkü hemen herkesin hissettiği sokaktaki siyasi havanın rakama dönüşmüş hali bu. Asıl şaşırtıcı olan hala yüzde 28 ‘evet’ diyenlerin oranı. Onlar da ‘Erdoğan’ın mümini’ ve ‘AKP’den geçinenler’ olmalı. Yine de oran yüksek.
‘Hayır’ diyenlerin partilere dağılımı da ilginç; DEM seçmeninin yüzde 88.9’u, İYİ Parti’nin 87.6’sı, CHP’nin 83’ü, MHP’nin 55’i ve AKP seçmeninin yüzde 40.2’si… Bu rakamlar sadece Erdoğan’a ‘şok’ değil, başta Özgür Özel ve Devlet Bahçeli olmak üzere bütün liderlere de bir şok. Özellikle de Erdoğan’ın adaylığına ‘yeşil ışık’ yakan Özel’e… CHP lideri bu rakamlardan sonra hala “Erdoğan’la yarışmak istiyorum!” gibi fantezilere devam edebilir mi? Etmemesi lazım.
Erdoğan rüzgarı hep arkasından alır, dört ayağının üzerine düşerdi. Şimdi düz yolda yürüyemiyor, ayakları birbirine ve eteklerine dolanıyor. Rüzgar artık arkadan değil, tam karşıdan esiyor ve fırtınaya hatta tufana dönüşmek üzere. ‘Tahtı bir yana kendi bir yana’ savrulması mukadder. Anket sonuçları bu gerçeğin ‘rakamsal ifadesinden’ başka şey değil.
Erdoğan’a ‘etik ahlak ve erdem’ gibi değerler etki etmez ama rakamlar öyle değil. Rakamların dilini iyi bilir o. Rakamların söylediği de ‘Haydi Abbas, vakit tamam… Akşam diyordun işte oldu akşam…’
