BÜLENT KORUCU | YORUM
Bu biraz Stefan Zweig anlattığı ‘Amok Koşucusunu’ çağrıştırmıyor mu? Aniden ortaya çıkan, mantıksız, yıkıcı ve durmak bilmeyen, durdurulamayan öfke nöbetini; yenmeyle, alt etmeyle yetinmeyen yok edici bir histeri halini…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, muhtemel erken seçimde karşısına çıkabilecek ve daha önemlisi onu yenebilecek adayı kelimenin tam anlamıyla ‘yok etmeye’ girişti. Adamı öldürdükten sonra bile bıçağı hınçla saplamaya devam eden film karakterleri gelmiyor mu sizin de gözünüzün önüne?
Ekrem İmamoğlu hakkında istinafta bekleyen ve siyasi yasağı da içeren bir karar var. Yetmedi 6 ayrı soruşturma daha açıldı. Yetmedi 31 yıl önce aldığı üniversite diploması iptal edildi. Yetmedi hem ‘terör’ hem de ‘suç örgütü yönetmek’ suçlamasıyla gözaltına alındı.
Amok Koşucusu’nu tetikleyen sebep tam bilinmiyor ancak kesin bir şey var: Durmuyor, durdurulamıyor. Belki de bir noktadan sonra duramıyor.
AKP’de kimi isimler, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı böylesine açıktan hedef almanın ters tepeceğini düşürüyor. Toplumda, diploma ve diğer suçlamaların bahane olarak algılandığını görüyorlar. Rakipten bu kadar korkmanın yıpratıcılığının farkındalar. Fakat Amok Koşucusu’nu durduramıyorlar.
AKP’liler, emekli ve asgari ücretli için verdikleri zamları bir günde eritecek bir fırtınayı öngörmüyor olamaz. Ülke bir kaç saat içinde yüzde 10 fakirleşti. Bunu Tahtakale’de çay ocağı işleten biri tahmin edebilirdi.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan ve diğer ekonomi yönetimi neden müdahale etmedi? Şok gözaltıları bilmiyorlardı mazeretine sığınamazlar; zira sosyal medya takibiyle dahi olacakları kestirebilirlerdi. Şimdi göstere göstere gelen yangını söndürmeye çalışıyorlar.
Neden, “Bu kadarı da olmaz, ülkenin iyiliği için yapmayın!” demediler? Çünkü kimse Amok Koşucusu’nun önüne çıkmaz, ‘Amok, Amok’ diye kaçışır sadece…
O fazladan bıçak darbelerini hiçbir zaman anlayamamışımdır. Hedefin etkisiz hale geldiğine, öldüğüne inanmakta zorlanmak mı? Yoksa incinen egosunu dizginleyememek mi?
İmamoğlu’nun daha çok ses çıkararak ve onu doğrudan hedef alarak kuşatmayı yarma çabası Erdoğan’ı çıldırttı. Daha önceki kurbanlar gibi hakkındaki hükme rıza göstermediği için bunlar başına geliyor.
Erdoğan psikolojisindeki insanların meydan okumalardan hazzetmediği biliniyor. Korku duvarlarının yıkılması en büyük endişeleri. O yüzden cesaret gösterilerini en ağır biçimde cezalandırmayı seçerler. Cesaret karşısındaki korkunun ifadesidir, öfkeleri.
Ve elbetteki her şeyin üstünde tuttukları egoları… İmamoğlu, Erdoğan’ı en kıymetli gördüğü en zayıf yerinden vurdu: egosundan. Tek sermayesi güç olanlar, kaybetme ve zayıf düşme ihtimali üzerine çılgına döner. Güçlü görünmenin kestirme yolu ise acımasızlık ve durdurulamazlık algısı.
Amok Koşucusu artık tetiklendi, duracağını kimse beklemesin. Durduğu an ülkenin temelli kurtulduğu an olacak. Kontrolsüz şiddetin bitiş çizgisinde alacağı son can kendisininki olur. Erdoğan siyasi hayatının bitişini, kariyerinin beklenmeyen sonunu bu öfke nöbetiyle yaklaştırmış olabilir…
Kalemimize sağlık…