Erbakan’la parti kurdu, Erdoğan’la aynı masada nikah şahitliği yaptı: İş insanı Alaeddin Kaya şimdi neyle suçlanıyor?

Alaeddin Kaya (soldan ikinci), Erdoğan'la birlikte gazeteci-yazar Harun Tokak'ın kızı Sümeyra ve damadı Turan'ın düğününde nikah şahitliği yaptı. Kadıköy Evlendirme Dairesi, 21 Mayıs 2000.

SEVİNÇ ÖZARSLAN | HABER YORUM

Dokuz yıldır Sincan F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan iş insanı Alaeddin Kaya ve eski AKP milletvekili İlhan İşbilen’in Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 18 Haziran 2025’te görülen duruşmada çekilen, dün yayınladığımız fotoğrafı her kesimde geniş yankı uyandırdı.

Tekerlekli sandalye ile mahkemelere gelen, iki büklüm halde adalet arayan hasta ve yaşlı insanların maruz kaldığı muamele vicdanları yaralıyor. Bir kesim de ‘Suçu ne, niye suçlarını yazmıyorsunuz’ diye tutuklamaları haklı göstermeye çalışıyor.

Oysa Kaya’nın tutukluluk gerekçeleri defalarca yazıldı. Gizlediğimiz, sakladığımız, boyunlarını eğdirecek bir suçları yok. Bunları aşağıda bir kez daha okuyacaksınız.

Merhum Necmettin Erbakan’la 1970 yılında Milli Nizam Partisi’nin kuruluşlunda yer alan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte nikah şahitliğini yapan ve en önemlisi şu anda gece-gündüz iktidarın propagandasını yapan Kanal 24’ün kurucusu olan Alaeddin Kaya’nın suçlu mu suçsuz mu olduğuna siz karar verin, vicdanlar karar versin.

İşte yeniden yargılama sürecinde öne çıkan iddialar ve Kaya’nın cevapları…SUÇLAMALAR NE?

Kaya’ya yöneltilen başlıca suçlamalar:

•27 Temmuz 2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 668 Sayılı KHK ile kapatılan Zaman Gazetesi’nin eski imtiyaz sahibi olmak.

•Gülen cemaati ile ilişkili olduğu iddiası.

•1990’lı yıllarda Gülen ile birlikte Vatikan’a gitmek.

Ancak bu iddiaların çoğu 20 yıl öncesine dayanıyor. Kaya, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 18 Haziran’da görülen duruşmada Zaman’dan 1998 yılında ayrıldığını söyledi. Ancak savcının buna iddianamede yer vermediğini, görmezden geldiğini anlattı ve dedi ki;

“Ben yirmi sene Basın İlan Kurumu’nda görev yaptım. ‘Basın İlan Kurumu’nda hangi tarihlerde ne görev yapmıştır’ diye savcı Serdar Coşkun soruyor. Burada da bir kesintiye gitti sayın savcı. Belde Gazetesi’nden bahsetti. Zaman Gazetesi’nde bahsetmedi. O bahsetmediği kısımda ne yazıyor biliyor musunuz? ‘Zaman Gazetesi’nden 1998’de ayrıldı’ diyor. Ya 1998’de ayrılmışım ben ya. Yapmayın gözünüzü seveyim biraz evvel avukat söyledi. ‘2000’den sonrası geçerli değildir’ dedi. Ya vazgeçtik ondan. 

“İMZAM TAKLİT EDİLEREK GAZETEDEN KOVULDUM”

Üstelik beni attılar bu adamlar ya. Attılar. Benim hissem var. Benim hissemi satmamışım filancaya. İmzam gerek. Benim imzam yok. Bir gün Fehmi Koru -bunlar zabıtlarda var bu söyleyeceklerim- Fehmi Koru gazetenin Ankara temsilcisi telefon açıyor. Ankara bürosundaki arkadaş diyor ki ‘Künyede bir değişiklik var’ diyor. Fehmi hayırdır diyor. Alaaddin Bey gitmiş Ali Akbulut diye birisi gelmiş diyor. Fehmi şaşırıyor. Nasıl oldu bu iş diye? Bana da ayıp olmasın diye söylemiyor akşamleyin. Benim imzam taklit edilerek ben oradan kovuldum. Ama ben hala Zaman Gazetesi’nin sahibiyim (sahibi olarak yargılanıyorum) ve Sayın Savcı Serdar Coşkun bugün şu anda yargılamasını yaptığınız davanın terör şubesi tarafından hazırlanan fezlekesini iade ediyor.

“YETER ARTIK, AĞRIMA GİDİYOR BUNLAR”

Ben hukukçu değilim. Ama hukuka aşık bir adam olarak yaşadım. Yeter artık ya. Ağrıma gidiyor bunlar benim ya. Şimdi benden sonra ne olmuş Zaman’da? 1998 ayrıldıktan sonra kovulduktan sonra ne olmuş? Ali Akbulut diyor birisi gazetenin sahibi olmuş. Ali Akbulut kim? Çalık’ın kayınbiraderi. Ondan sonra bir şey daha olmuş. Onu da cezaevinde öğrendim. 17/25’den sonra gazetenin sahibi kim olmuş biliyor musunuz? Fettah Tamince olmuş. Onların hiçbir şey yok ya. Hiçbir şey yok ya. Nasıl bir iştir bu? Sayın Başkanım bir anlatın bana Allah aşkına. Sayın savcım bana bunları anlatsın.”

2006’DA KANAL 24’Ü KURDU

Kaya, Zaman’dan ayrıldıktan sonra 2006’da Star gazetesini aldı ve aynı yıl şu an hala seyredilen Kanal 24’ü kurdu. Ailesi, Kaya’nın bu girişimlerini “hükümeti askeri vesayete karşı korumak ve desteklemek” amacıyla yaptığını defalarca dile getirdi.

Şu çelişkiye bakın: Savcı, Alaeddin Kaya’yı 15 Temmuz’dan 18 yıl önce, 1998’de ayrıldığı Zaman’ın sahibi olmakla suçluyor, mahkeme bu iddiaya dayanarak ceza veriyor ama ne savcı ne hakim, Kaya’nın 2006’da Star gazetesini satın almasını, Kanal24’ü kurmasını dikkate almıyor. Dada korkuncu devletin remi ajansı başta olmak üzere tüm iktidar medyası “Zaman gazetesi imtiyaz sahibi tutuklandı” diye hedef gösteren haberler yaptı. Sadece kendisini değil,

“ÇOCUKLUĞUNDAN BERİ GAZETE ÇIKARIYOR”

Kaya’nın gazetelere olan bu merakını anlamak için biraz onun hayatını bakmak lazım. Savunmasında kısaca bunlara değiniyor ve mahkemeyi insafa davet eden bir konuşma yapıyor:

“Ben iş adamıyım. Hiçbir yerde benim üyeliğim yok. Sadece Ankara ve İstanbul Gazeteciler Cemiyeti’nde üyeyim. Halen de üyeyim. Elli senem gazetecilikle geçti. Çocukluğumda telgraf diye bir gazete sattım. On beş kuruşa. Sonra okul gazetesi çıkartmaya başladım. Gazi Lisesi’nde Ankara’da. Niye? Seviyorum bu işi. Sonra haftalık gazeteleri çıkarttım. Daha sonra ne yaptım? Orada geçiyor. Onu da söylemiyor Sayın Savcı. Yazık ya.

Orada diyor ki, ‘Star gazetesini de almıştı! Star gazetesini aldım doğru. Niye ondan tek satır yok, bizim iddianamelerimizde bizim mütalaalarımızda? Star gazetesinden dolayı ben beraat ettim. Yahu 2006’da kurmuşum ben bu gazeteyi. Satın almışım. Şu anda seyrettiğiniz Kanal24’ü ben kurmuşum. Halen seyrediliyor. Bunlardan tek kelime yok benim aleyhimde. Benim Zaman’dan 1998’de ayrılışımı neye yorumluyorlar? Buna yorumluyorlar. İnsaf etmek lazım ya. Gerçekten insaf etmek lazım.”

ERDOĞAN’LA YAKIN İLİŞKİLER

Alaeddin Kaya (bildiri okuyan), Bülent Arınç ile birlikte Milli Nizam Partisi’nin bir etkinliğinde. 1970-1971.

Kaya sadece gazeteci değil, aynı zamanda siyasetin de yakından tanıdığı bir iş insanı Kendisi Erdoğan’ın birçok defa görüştüğü ve en kritik konularda ‘Elçiye zeval olmaz’ diye tembihleyerek görevlendirdiği bir isim. (Kritik konuya aşağıda tekrar değineceğim). Milli görüş camiası da onu yakından tanır. Bir dönem Necmettin Erbakan’ın basın danışmanlığını yaptı. Milli Nizam Partisi’nin kuruluş faaliyetlerinde yer aldı.

Babası İbrahim Kaya, Ankara’da Hacıbayram’ın avlusundaki terzi dükkanını Bediüzzaman’ın talebelerinden merhum Salih Özcan’ın telkiniyle Nur kitabevine çevirdiği ve burada 60 yıl kitapçılık yaptığı için kendisi de her İslami grup ve cemaatlerle içli dışlı oldu. 19 Ağustos 2016’da tutuklanana kadar da bu hali böyle devam etti. Bülent Arınç, İsmail Kahraman, Zeki Ceyhan, İhsan Aslan gibi birçok isim buna şahit.

“ERDOĞAN’LA BİRLİKTE NİKAH ŞAHİTLİĞİ YAPTI”

Çok ilginç bir bilgi; Nur kitabevinde Fethullah Gülen’in kitap ve kasetleri hiç satılmamış. Bir ilginç bilgi daha: Kaya ve Erdoğan birlikte nikah şahitliği yapmış! Alaeddin Kaya’nın damadı Bora Erdem o nikahı şöyle anlatıyor:

“AKP’nin kuruluş öncesinde yazar Harun Tokak o dönemde Emniyet Mahallesinde Erdoğan’ın komşusuydu. Kızını evlendirerken nikah törenine Erdoğan’ı da davet etmişti. Alaeddin Kaya ve Erdoğan nikah şahitliği yaptı. Erdoğan nikahta babama -partiyi kastederek- ‘Abi birlikte bir şeyler yapamaz mıyız?’ diye sorduğunu bize kendisi anlatmıştı.”

“FEHMİ KORU MAHKEMEMİZDE TANIK OLARAK DİNLENDİ”

Alaeddin Kaya’nın elli yıllık dostu Fehmi Koru da mahkemede tanık olarak ifade verdi. Dönemin mahkeme başkanı Selfet Giray, Koru’ya ‘Alaeddin Kaya’nın bu cemaatte bir görevi var mıydı?’ diye sordu. Koru ‘Yoktu’ diye cevap verdi. Ama savcı son mütalaada cevabı ‘Bilmiyorum’ diye yazdı.

Elbette bir cemaat mensubu olmak, bir kitapçıda dini kitapların satılması, bir gazete sahibi olmak demokratik ülkelerde suç değil ama mahkeme, Alaeddin Kaya hakkında müebbet hüküm kururken bunları hiç dikkate almıyor. Ceza vermeye yemin ettikleri için işlerine gelen bilgiyi kullanıp işlerine geleni görmüyorlar. Yaptıklarının da hukuk olduğunu iddia ediyorlar.

“CUMHURBAŞKANI’NIN EMRİYLE PENSİLVANYA’YA GİTTİĞİM NEDEN SORULMUYOR?”

Kaya, 19 Ağustos 2016’da Balıkesir Edremit’te gözaltına alındı.

Kaya’nın on yıl süren yargılama boyunca, gerek emniyet ifadesinde gerek mahkemede sürekli dile getirdiği ama cevabını alamadığı ‘kritik’ bir soru var. Bilindiği üzere Kaya, 17-15 Aralık sürecinde Erdoğan tarafından Pensilvanya’ya gönderilen iki isimden biri. Diğeri Fehmi Koru’ydu.

Kaya, şu anda Yargıtay’da görev yapan, Ankara 4. ACM’nin eski başkanı hakim Selfet Giray ve iddianame savcısı Serdar Coşkun’un kendisine “17 Aralık 2014’te Erdoğan’ın talimatıyla Pensilvanya’ya gittiğini sormasını istedi ama her ikisi de bu konunun gündeme getirilmesini istemedi:

“Ben tutuklandım. Emniyete gittim. Dedim ki ‘Kardeşim ben 17-25 Aralık’ta, hatta 25 bile değil, 17’de Başbakanın ve Cumhurbaşkanının isteği üzerine Pensilvanya’ya gönderildim. Bana sormayacak mısınız bunu? ‘Selfet Bey istemedi’ dediler. ‘Serdar Coşkun Bey istemedi’ dediler. La havle vela kuvvete. Ben gitmişim. İkrar ediyorum. Anlatacağım. Yok dediler. Sorma. Geldik Serdar Coşkun’un huzuruna. ‘Sayın savcım bana niye sormuyorsun?’ bunu dedim. ‘Benim konum değil’ dedi. İddianameyi de bu tarzda yazmadı üstelik. Ama ben ondan dolayı 309’dan (Anayasayı ihlal suçu) ceza alıyorum. Adalet neresinde ya? Neresinde bu ya? Allah aşkına bir söyleyin bana ya. Gelelim 309 meselesine. Yargıtay Ceza Dairesi altı sayfalık kararının beş sayfasını 309’a ayırmış. Beş sayfasını. Hep ona yoğunlaşmış. Diğer hususları da mahkemeye bırakmış. Eğer mahkemeye bırakmasaydı, beraat kararı verseydi, neler yapacaktınız sizler? İtiraz mı edecektiniz? Nereye itiraz edecektiniz? Allah aşkına söyleyin bana ya. Şu anda oynadığımız bu oyun nedir bizim ya? Nedir bizim bu oyun ya?”

Neden mahkemeler ısrarla bu konunun üzerini kapatıyor? Kaya’nın dediği gibi bu oyunun sebebi ne?

SAVCI ADNAN GÜMÜŞ: BEN BİLE SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK DEĞİLİM

Alaeddin Kaya ve 2019’da vefat eden annesi Fatma Kaya.

Kaya, savunmasında savcı Adnan Gümüş’ün bir itirafını da dile getiriyor:

“Bir gün elektrikler kesildi. Son zamanlarda. Heyet içeri gitti. Sayın Adnan Gümüş (savcı) ayağa kalktı. Bütün heyet misafirler oturuyor. Oda TV’den Müyesser Yıldız da orada. Savcı kapıya dayandı, şöyle ayağa kalktı. ‘Alaeddin Bey, ben bile sütten çıkmış ak kaşık değilim. Senin lehinde olan hiçbir şeyi almadım. Hep aleyhindekileri aldım. Sayın savcı da onu aynen kopyaladı’… Anlaşıldı mı başkanım? Yapmayın, siz bu suça ortak olmayın… Bir şey daha söyleyeceğim. Takatim zaten yoktu ama bunları söylemesem zaten yaşayamazdım. Sayın rahmetli Erbakan yargılanıyor. Tutukla diye baskı var. Aradan iki sene geçti, tutuklamadı hakim. Bir röportaj yaptı. Sordu röportajı yapan şahıs. ‘Nasıl diyor direndiniz bu işe?’ diye sordu. ‘Çok düşündüm. Sonraki hayatımda çocuklarımın yüzüne bakamazdım’ diyor. Ben sizlerin o cenahta olmadığınızı biliyorum. Benim insanım düzgün insandır.”

itiraf mı desek, pervasızlık mı! Bir insana müebbet hapis cezası veriyorsunuz, çok normal bir şeymiş gibi ‘Lehinize olan delilleri iddianameye yazmadım’ diyorsunuz.

VATİKAN TARTIŞMASI

Vatikan’a gitme meselesine gelince; “Ben Vatikan’a Gülen’le beraber gitmedim. Ben kendi paramla ve Vatikan Devleti’nin davetiyle gittim. Ben gazeteciyim. O gün Fehmi Koru da tanıklığında söyledi. Biz aynı zamanda Alaeddin Kaya ile dünyanın her yerine gittik. Mesela Saddam’a gittik biz en kritik zamanda. Ben gazeteciyim ya ben her tarafa giderim. Ne olmuş yani? Gitmişim elde bir belge var mı? Benim yaptığım bir hareket var mı? Söyleyin ya Allah aşkına.” diyor Kaya, yaptığının tamamen bir gazetecilik faaliyeti olduğunu vurguluyor. 

“BEN MİLLETİMİ SEVİYORUM, KİMSEYE KÜSMEDİM”

Alaeddin Kaya’nın mahkemede yaptığı savunmada sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Ben milletimi seviyorum. Ben milletime küsmedim. On sene değil, yirmi sene yatsam da devletimden vazgeçmem, milletimden de vazgeçmem. Ama bunları bilin ya. Şu gördüğünüz mütalaayla siz Genel Kurul’un kararını yerine getirdiğinize inanın bir kere. İnanıyor musunuz? İnanmıyor musunuz?… Kararınıza saygı duyuyorum. Ama bilesiniz ki artık benim gücüm yetmiyor. Gücüm yetmiyor… Sizi de yormak istemiyorum. Ama bilesiniz ki şu geldiğimiz noktada bu verilen mütalaayla karar vermemelisiniz.”

Görüldüğü üzere Alaeddin Kaya’nın hayat hikayesi yalnızca gazete sahipliğinden ibaret değil. Erbakan’la başlayan siyaset yolculuğu, Erdoğan’la kurduğu yakın bağlar, açtığı medya kuruluşları ve tartışmalı davalarıyla devam ediyor. Sadece kendisi değil, eşi, çocukları ve gelini hakkında da ‘terör’ davası açtılar.

Şimdi sorulması gereken soru şu:

Kaya gerçekten suçlu mu, yoksa siyasi davaların gölgesinde bir günah keçisi mi?

Utanç tablosu: Devlet, 75 yaşındaki Alaeddin Kaya’yı ölüme mi terk etti? Tekerlekli sandalye ve boyunlukla adalet arıyor! (1)

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin