“Frank Herbert’in “bilim kurgunun İncil’i” olarak abartılı bir şekilde tanımlanan Dune serisini ele aldığımız bu çalışmada, şimdiye kadar Dune’un yazılma hikayesi, sonrasında gelen tepkiler ve Dune zaman çizelgesini ele almıştık. Bu bölümde ise olayların yaşandığı gezegenleri tanıyacağız.”
“Geçmişte yaşamak imkansızdır, şimdiyi yaşamak zordur, gelecekte yaşamak ise israftır.”
Dune
M. NEDİM HAZAR | YORUM
İmparatorluk, Dune romanlarının geçtiği zamanda insanlık tarafından iskan edilen dünya kümesine verilen isim. Dune Günlükleri’nin altı romanı yaklaşık beş bin yıllık bir dönemi kapsıyor ve bu süre zarfında İmparatorluk tanımı dramatik bir şekilde değişiyor. Aşağıdaki bilgiler ve haritalar, Dune Günlükleri’nin başlangıcında, Lonca Yılı 10,191’de, geleceğimizin yaklaşık 22,000 yılında İmparatorluk’u göstermekte.
Ancak gezegenlere geçmeden önce Dune’nun kısa tarihine bir göz atalım.
İmparatorluk kayıtları, insanların ilk kez ana gezegenlerini başarıyla terk edip Güneş sistemini keşfetmeye başladığı zamana kadar soyuna ulaşıyor. Bu olay, Uzay Loncası’nın (BG, Before Guild) kuruluşundan yaklaşık 11,000 yıl (yüz on yüzyıl) önce gerçekleşiyor. İnsanlık başlangıçta, ışıktan daha yavaş uyuyan gemilerle kendi sistemlerinden ayrılıyor ve daha sonra yıldızları makul bir zaman diliminde kat edebilen ancak hala son derece yavaş olan ilkel bir FTL (ışıktan hızlı yolculuk) sistemini geliştirmiş.
Bu FTL kavramı bile Frank Herbert’in anlatıyı kurarken ki analitik zekasını gösteriyor.
Dune evreninde, FTL (Faster Than Light-Işıktan Hızlı), yıldızlararası seyahat için kullanılan kurgusal bir teknolojiyi ifade ediyor. Frank Herbert’in Dune serisinde, insanlar “katlanmış uzay” (foldspace) adı verilen bir yöntemle FTL seyahat gerçekleştiriyor. Bu özellik, uzayın fiziksel yapısını değiştirerek anında farklı noktalara seyahat etmeyi mümkün kılıyor.
Dune evreninde FTL seyahat, İmparatorluk Loncası (Spacing Guild) tarafından monopolize edilmiş. Lonca’nın gezginleri (Navigators), “melanj” adı verilen bir maddenin etkisi altında evrenin farklı noktalarına anında seyahat edebilecek uzay katlama yeteneğine sahip oluyor. Melanj, zihinsel ve fiziksel yetenekleri artırarak Navigators’ın uzayı katlamalarına ve uzun mesafelere güvenli bir şekilde seyahat etmelerine olanak tanıyor. Ve aslında bu seyahat biçimi, Dune evrenindeki siyasi ve ekonomik yapıları derinden etkiliyor.
Dune tarihine geri dönelim. Bahsini ettiğimiz dönemde, Eski Dünya’nın yaklaşık 50 ışık yılı içindeki yıldızlar keşfedilmiş ve iskan edilmiş. Giedi Prime, Ecaz, Caladan, Harmonthep, Richese, Ix ve Atar bu ilk keşif ve yerleşim döneminde muhtemelen kolonize edilmişler.
Bu başlangıç dünya kümesinin ötesine yapılan keşifler, FTL seyahatinin felç edici düşük hızı nedeniyle zor ve yavaş ilerlemiş. Bilim insanları, daha hızlı seyahat etmenin yollarını veya hatta yapay solucan delikleri aracılığıyla evrenin bir noktasından diğerine anında “uzay katlayarak” seyahat etmenin yollarını keşfetmek için tüm çabalarını sarf etmiş. Sonuncusu teorik olarak yapılabilir olsa da bilim bunu pratik bir şekilde gerçekleştirecek bir yol bulamıyor. Bir solucan deliği açmak önemli bir buluş, fakat “katlanmış uzay” aracılığıyla bir varış noktasına seyir yapmak, en güçlü süper bilgisayarlar için bile imkansız o dönemde.
Kolonizasyon ve genişlemenin yavaş ilerlemesine rağmen, diaspora binlerce dünya yerleştirilene kadar devam ediyor. BG. 2000 yılında, ticaret ve diplomasi birliği olan Dünyalar Birliği kuruluyor.
Sonraki iki bin yıl boyunca, insanlıkta giderek daha belirgin hale gelen bir ayrışma ortaya çıkıyor. Birçok insan, insan ruhaniyetinin ve ruhun önceliğine inanıyor (örneğin, BG. 1381’de kurulan Zensunni mezhebi gibi), ancak diğerleri kendilerini teknoloji ve yapay zekâ, AI, efsanevi “düşünen makineler”in peşine düşerek giderek daha fazla yerlerini alıyorlar. Zamanla iki taraf daha da ayrışmış ve birbirlerinden daha fazla korkmaya başlıyorlar, ta ki tek sonuç savaş olana kadar. Büyük İsyan, efsanevi Butlerian Cihadı BG 201’de başlıyor ve BG 108’de Hrethgir Köprüsü’ndeki epik savaşla sona eriyor (burada Atreides Hanedanı’ndan bir general, bir Harkonnen’i korkaklıkla suçlayarak onu sürgüne gönderdi ve on bin yıllık düşmanlık başlıyor). Milyarlarca insan ölüyor, tüm dünyalar alevlere teslim ediliyor, ancak sonunda ruhçular ve humanist zaferle sonuçlanıyor. Makine oluşumları devrilip ve AI’nin geliştirilmesi her yerde durduruluyor. Yalnızca Ix ve Richese’de teknolojik gelişmeye izin verilirken de bu müsaade sıkı kısıtlamalar altında gerçekleşiyor. Zaferin ardından, o zamanlar Dünyalar Birliği’nde olan 13,333 dünya bir araya gelmeyi kabul ediyor ve insanlık için yeni bir ruhani zorunluluk kurma kararı alıyor, bu da tartışmalı Turuncu Katolik İncil’in yazılmasına yol açıyor.
Takip eden yüzyılda ne olduğu ise tamamen tahmin meselesi. BG 88’de Sigma Draconis yakınlarında yapılan Corrin Muharebesi ile yeni bir öncelik belirleniyor ve soylu Corrino Hanedanı, Salusa Secundus’tan tüm Dünyalar Birliği üzerinde hüküm sürmeye başlıyor. Ayrıca, yıldızlararası seyahatle uğraşan birkaç şirketin ve kuruluşun, aniden ve beklenmedik bir şekilde yeni bir uzay seyahati formu olan çok övülen “anında uzay katlama” yöntemini keşfettiği bilinmekte. Bu başarının nasıl elde edildiği, o zamanlar bilinmiyordu, ancak keşif ve kolonizasyon patlamasına yol açtığı biliniyor. Corrin Muharebesi’nden 88 yıl sonra, bu sırrı bilen şirketler birleşerek Uzay Loncası’nı oluşturuyorlar. Lonca’nın birleşmesi ve Corrino Hanedanı’nın yükselişi ve Padişah İmparatorlarının hükümdarlığının başlangıcı neredeyse eş zamanlı gerçekleştiği için, her ikisi de İmparatorluğun kuruluşunu sağlamakla kredilendiriliyor.
On bin yıl boyunca İmparatorluk, galaksi boyunca yayılıyor ve binlerce dünya üzerinde koloniler kuruyor. Dünyalar Birliği’ne katılmak için onlarca, sonra yüzlerce küçük sistem yükseliyor. Ancak gerçek güç, Büyük İsyan’dan sağ çıkan sistemlerde; Corrino, Atreides, Harkonnen ve belki birkaç düzine diğerinde yoğunlaşmış durumda. En üstün olan Corrino Hanedanı, çünkü İmparatorların soyu buradan türemiş. Birkaç kez, Corrino Hanedanı’nı devirmek için girişimler başlatılsa da hepsi sonuçsuz kalıyor. İmparatorluk arşivlerinin yazdığına göre bir olay, Salusa Secundus’u rahatça yaşanabilir olmaktan çıkarıyor (kayıtlar belirsiz), ancak İmparatorluk Sarayı kendini başka bir yere taşınıyor, Kaitain’e geçti ve Salusa Secundus’u İmparatorluk Ceza Gezegeni olarak yeniden tasarlanıyor.
Bir noktada, Uzay Loncası’nın, melanj adında birr baharat kullanarak uzayı katlama yeteneğine ulaştığı biliniyor. Baharatın kökenleri ilk zamanlan belirsiz ya da büyük bir gizlilik ile korunuyor, ta ki gerçek ortaya çıkana kadar: Baharat, Canopus yıldızının çevresinde dönen küçük bir çöl gezegeni olan Arrakis’e özgüydü. İmparator Shakkad Corrino, İmparatorluk Kimyageri’ne melanji tam olarak araştırmasını emrediyor. Yanshup Ashkoko’nun raporu, baharatın yaşlanma karşıtı özelliklerini doğruluyor va bu da onu tüketenlerin ömrünü onlarca yıl uzatmasına ve bu uzun ömür süresince sağlıklarını iyileştirmesine imkan sağlıyor. Çeşitli zehirler ve kimyasallar kullanarak bedenlerini iyileştirmiş ve öngörü yetenekleri kazanmış gizemli Bene Gesserit kardeşliği de baharatın normal kimyasallarından çok daha iyi çalıştığını keşfediyor ve bu keşif onlara büyük güçler veriyor. Böylece, insanlık daha uzun yaşama, daha uzağa seyahat etme ve daha önce hiç olmadığı kadar çok şey görmesiyle yeni bir altın çağa giriyor… Ancak aynı zamanda İmparatorluğun fraksiyonlarının baskıcı gücü tarafından getirilen bir yozlaşma ve ezici bir ilgisizlikle de karşı karşıya kalıyor: İmparator, Dünyalar Birliği, Uzay Loncası ve Bene Gesserit.
Dune evrenindeki gezegenler hem üzerinde yaşayan hanedanlıkların karakterini hem de ütopik bir geleceğin topografisini oluşturması açısından özenle yazılmış görünüyor. Dile kolay tam 85 kurgusal gezegenden bahsediyoruz. Öyle ki, bazı gezegenlerin ismini vermiş ama içini doldurmaya ömrü yetmemiş Frank Herbert’in.
Elbette tüm gezegenlere ayrıntılı bakabilmek mümkün değil. Biz bu bölümde özellikle ilk üç kitaptaki ve Dune filmlerindeki gezegenlere odaklanacağız. Zaten ana öyküyü oluşturan zemin de bu gezegenler.
İlk olarak elbette evrene ismini veren gezegen Dune.
Diğer ismi Arrakis olan bu gezegen aynı zamanda Dune olarak da biliniyor ve “Tanrı” İmparatoru Leto Atreides II’nin düşüşünden sonra Rakis olarak adlandırılıyor. Old Imperium’un en uzak kenarındaki Canopus yıldız sisteminde yer alan sert bir çöl gezegeni. Daha sonra Muad’Dib’in imparatorluğu altında İmparatorluğun merkezi haline geliyor. Çöl iklimi hâkim olan gezegen, suyun son derece kıt olduğu, zorlu yaşam koşullarına sahiptir. Fremenler olarak bilinen yerli halk, bu zorlu çöl koşullarına adapte olmuş, derin kültürel ve dini geleneklere sahip. Gezegen, serinin ana mekânlarından biri olarak, politik entrika ve çatışmaların merkez üssü. Uzun bir süre boyunca uzay yolculuğu için hayati olan Baharat Melanj’ın asıl ve uzun süre tek kaynağı.
Bu arada Old Imperium hakkında da minik bir bilgi verelim: Old Imperium, Dune serisinde, evrenin daha eski dönemlerinde hüküm süren, yönetim şekli olarak imparatorlukla idare edilen bir galaktik hükümeti ifade ediyor. Bu imparatorluk, gezegenler arası bir hükümet biçimi olarak çeşitli asil ailelerin ve büyük evlerin bir araya gelmesiyle oluşuyor ve ayrıca dini ve ticari güçler tarafından desteklenmekte. “Old” ifadesi, özellikle Muad’Dib’in yani Paul Atreides’in liderliğindeki yeni rejim öncesindeki dönemi tanımlamak için kullanılıyor. Leto Atreides II’nin “Tanrı İmparator” olarak yükselişi ve hükümet biçiminin değişimi ile eski imparatorluk sona eriyor ve yerini daha farklı bir yönetim yapısına bırakıyor.
Bir diğer önemli gezegenimiz ise Atreides Hanedanı’nın anavatanı olan Caladan… Burası tamamen suyla kaplı bir gezegen ve zengin okyanusları, yoğun yağmurları ile bilinmekte. Bu gezegen, Atreides ailesi için bir cennet gibi bir yerken, Dune’un sert çöl koşullarının tam zıddı. Orası da bir damla suya hasret.
Giedi Prime gezegeni ise (sonradan Gammu ismini alıyor) Dune evreninin kötü hanedanı Harkonnen’lerin anavatanı. Bu karanlık ve sanayileşmiş gezegen, kirlilik ve şiddetle malul. Harkonnenler, (Allah onları bildiği gibi yapsın) Giedi Prime’ı, kendi acımasız ve baskıcı yönetim tarzlarını yansıtan bir yer olarak kullanmaktalar.
Salusa Secundus ise eski başkent. Bir zamanların bu görkemli gezegeni, daha sonra imparatorluk hapishanesine dönüştürülmüş. Sardaukar askerleri burada yetiştiriliyor, gezegenin sert koşulları, onları galaksinin en korkulan askeri güçlerinden biri yapıyor.
Ix ise çok enteresan bir gezegen. Dune evrenindeki teknolojik yeniliklerin hepsi buradan çıkıyor. Ix, yüksek derecede gelişmiş makineleri ve inovasyonları ile tanınmakta. Butlerian Cihadı sonrası yasaklanmış olsa da sınırları zorlayan teknolojik gelişmelerin yapıldığı bir gezegen.
Tleilax ise (aynı zamanda Tleilaxa olarak da bilinir), Thalim yıldız sistemindeki tek gezegen olup, genetik olarak değiştirilmiş son derece dindar ve yabancı düşmanı insanlardan oluşan Bene Tleilax topluluğuna ev sahipliği yapmakta. BU gezegenin bir diğer özelliği asiler için önemli bir eğitim merkezi.
Elbette Dünya da var bu gezegenlerin arasında. Ama isminin Terra olarak değiştirildiğini görüyoruz. Hadi biz de dünyalı olduğumuz için bu gezegene kıyak geçip daha fazla detay verelim: Bu gezegen, Sol yıldız sisteminin merkezinden üçüncü sırada. İnsan ırkının kökeni burasıdır ve çoğu büyük Hanedan, atalarının köklerini bu gezegene dayandırır. Portakal Katolik İncili bu Dünya’da yazılmış ve eski topluluklar, Bene Gesserit gibi, binlerce yıl sonra gezegen tasarlarken Eski Dünya’yı ilham kaynağı olarak kullanmış.
Eski Terra, Herbert’in Atriedeslerin Yunan kökenlerinden veya Harkonnen ailesinin İskandinav köklerinden bahsettiği zaman Dune romanlarında yalnızca dolaylı olarak anılmış. Dune Tanrısı romanında bir noktada, Paul, Muad’Dib’in yönetiminin nasıl olacağına dair bir fikir edinmesi için Stilgar’a Dünya’nın Altın Çağı liderlerini araştırmasını söyler.
Leto Atreides II’nin zamanında, Eski Terra ya kaybolmuş ya da yok edilmiş ama Dune uzmanları muhtemelen “bu yok olan ikinci dünya” diye bir görüş bildiriyorlar. Zira binlerce yıl süren sömürü bitki örtüsüne ve kaynaklara zarar vermiş olmalı diye de gerekçelendirmekteler.
Geldik Corrin’e… Corrin, Sigma Draconis yıldızının yakınında bir gezegen. İmparatorun ailesi, Corrino Hanedanı, bilinen evreni ele geçirdikleri sıralarda gezegenlerinin adını alıyor. Corrin Savaşı, (88 BG) sadece ilk Padişah İmparatorun yükselişine yol açmakla kalmayıp aynı zamanda İmparator Corrino’nun yükselişini ve Bashar Abulurd Harkonnen’in sürgün edilmesini de sağlayan belirleyici bir zafer.
Sigma Draconis de neyin nesi, diyeceksiniz cevabı şu: Sigma Draconis, Ejderha takımyıldızı içerisinde yer alan ve Dünya’dan yaklaşık 18.8 ışık yılı uzaklıkta bulunan bir yıldız. Bu yıldız, gökyüzünde Dünya’dan çıplak gözle görülebilen, sönük bir gök cismi. K-tipi bir ana kol yıldızı olan Sigma Draconis, Güneş’ten biraz daha soğuk ve daha az parlak. Bilim kurgu eserlerinde ve özellikle de Dune serisinde bu yıldız ve çevresinde kurgulanan gezegenler sıkça yer buluyor.
İmparatorluğun bir de payitaht gezegeni var: Kaitain. İmparatorluk başkenti olarak hizmet eden bu gezegen, evrenin politik merkezi olarak görev yapıyor. İmparator ve imparatorluk mahkemesi burada bulunur, lüks ve ihtişam içinde bir yaşam sürmekte. Dune evreninin belki de yaşanabilecek en müstesna gezegeni. Genellikle bilinen evrenin imparatorluk merkezi etrafında sürekli olarak asılı duran taç gibi zarif halkalar ile sembolize ediliyor. Kaitain, bir imparator için uygun doğal bir cennettir ve imparatorluk sarayı tarafından daha da yüksek bir dereceye kadar geliştirilip işlenmiştir. Gezegen, asilzadelerin birliği olan Nobleler Ligi’nin bir parçası olarak tarihe ve bu yüzden zaten üst sınıf bir toplum ve bol kaynaklara sahip. Kraliyet ailesi, görkemi ve güzelliği ile efsanevi olan İmparatorluk Opal Sarayı adında bir kale inşa etmiş. Corrino İmparatorluğunun külliyesi de diyebilirsiniz!
Sıra Chapterhouse’da… Eski Terra’dan (Dünya) mülhem tasarlanmış bir gezegen. Kendilerini Dune evrenini gerçek sahibi olarak gören Bene Gesserit rahibelerinin ana üssü ama bunu resmi olarak açıklamıyorlar. Dune’nun kozmik Odası burada. Antik tarihi kayıtlar, antik çağda Rossak adındaki bir gezegende tutulurken Tanrı İmparator Leto II’nin ölümünden sonra bütün gizli kayıtlar arşiv ve antik düzen buraya taşınıyor. Başlarda gezegen yerleşime açık değil, ancak Bene Gesserit, varlıklarını gizlemeyi ve hatta havayı kontrol etmeyi başarınca buraya yerleşiyorlar. Hatta şöyle bir şey yapıyorlar (Birazcık spoiler olacak) Kum solucanlarının orijinal yuvası olan Rakis gezegeninin yok edilmesinden sonra, düzen gezegeni, yok oluştan kurtulanları barındırmak için bu gezegeni çöle dönüştürüyor.

En beğendiğim gezegenlerden biri olan Synchrony sıradaki durağımız. Aslında Dune evreni için hikâye tıkandığı anda açılmış bir arka kapı diyebiliriz. Şöyle ki; Butlerian Cihat, Dune Evreni’nin efsanelerine göre, insan toplumlarını tüm düşünen makinelerden arındırdığı için insanlık tarihinin en önemli olaylarından biri. Herkes makine çağının bittiğini, yapay zekaların, robotların köküne kibrit suyu döküldüğünü düşünüyor ise Synchrony gezegeninden habersizdir anlamına geliyor bu.
Biraz önce tanıttığım (Gammu) Geidi Prime’daki evlerinden sürüldükten sonra, yüzyıllar boyunca ağır sanayileşmiş gezegenlerde mirasları devam ediyor makinaların. Rahat durmuyorlar, derin uzaya yeterli bilgi içeren sondalar gönderip Düşünen Makine toplumunu başka bir yerde yeniden inşa etmek için bir fırsat arıyorlar. Sonunda, bu sondalardan biri derin uzayda sessiz bir gezegen bulacak ve bu gezegen sonunda Synchrony olarak adlandırılacaktır.
Bu çok komplike gezegenler sistemi ve haritalandırmaları için şuraya bir göz atabilirsiniz.
Dune evrenindeki gezegenlerin belli başlıları bu kadar. Yukarıda yazdığımız gibi 80’den fazla gezegen tasarlıyor Frank Herbert. Hepsini aklınızda tutmanıza gerek yok. Hikayenin içinde ilerledikçe ben hatırlatacağım sizlere bu gezegenleri.