DEM Parti Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları, MHP ve AKP ile yaptıkları görüşmeler sonrası sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kobani’de bu sabah yaşanan ve aynı aileden 9 kişinin hayatını kaybettiği SİHA saldırısını hatırlatan Tuncer Bakırhan, “Bu saldırıyı kınıyoruz. Öfkemiz büyük. Bu katliam konusunda dahli olan, emir veren, bunu yapan, yaptıran kişilerin ve kurumların kim olduğunun açığa çıkarılması gerekiyor. Bu, öyle sıradan bir saldırı değil. Şimdi artık oyalama, sağa sola çekme zamanı değil; adım atma, bu sürece sahip çıkma sürecidir diyoruz. Bu konuda herkes sorumlu bir dille üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeli.” dedi.
PKK lideri Öcalan’ın yaptığı çağrı sonrasında bugün ikinci ke siyasi partilerle bir araya gelen DEM Parti, görüşmelere dair açıklamalarda bulundu. DEM Parti Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları, bugün önce MHP, ardından da AKP heyetiyle bir araya gelmişti. İki görüşmeyi Meclis’te yapılan basın toplantısında değerlendiren Tuncer Bakırhan, “Kendi gözlemlerimizi anlattık. Her iki partiyle de barışın hukukunu konuştuk. Barışı nasıl bu topraklarda mümkün hale getirebiliriz konusunu uzun uzadıya değerlendirdik. Bu sürecin selametle yürümesi için güven verici adımların yerine getirilmesi gerektiğini her iki partiyle de paylaştık. Bu meseleleri tartıştık. Bu sürecin rahat bir şekilde yürümesi için bazı gereklilikleri anlatırken, Sayın Öcalan’ın çalışma ve iletişim koşullarının düzenlenebileceğini söyledik. Bu daha önce parlamentoda bulunan siyasi partilerin vermiş olduğu kayyım yasa tasarısının Meclis Başkanı tarafından gündeme alınabileceğini, iyi niyet gerekleri olarak bunları söyledik.” dedi.
Kobani’de yaşanan saldırıyı da yorumlayan Turcer Bakırhan, şunları söyledi:
- Biz barış umudunu büyütmek için bu turları yaparken, sabah çok üzücü haberlerle uyandık. 7’si i çocuk 9 kişinin yaşamını yitirdiği Kobanê’deki saldırıyı hep birlikte izledik. Bu saldırıyı kınıyoruz. Öfkemiz büyük. Bu ve benzeri saldırıların hem Suriye’de hem de burada yürüyen süreçlere çok büyük zarar verebileceğini belirtmek istiyoruz.
- Bu sabotajlar kim tarafından yapılmışsa açığa çıkarılması gerekiyor. Bu sabotajları yapanların, bu sabotajların emrini verenlerin bir an önce açığa çıkarılması gerekiyor. Güvenlik tehdidi diyenlere de bir çağrı yapmak istiyor ve soruyoruz; Kobanê’deki 7 çocuk mu güvenlik tehdididir? Kobanê’de 7 çocuğun katledilmesi mi bu güvenlik tehdidini ortadan kaldıracak? Bu katliamı kabul etmiyoruz.
- Bu katliam konusunda dahli olan, emir veren, bunu yapan, yaptıran kişilerin ve kurumların kim olduğunun açığa çıkarılması gerekiyor. Bu, öyle sıradan bir saldırı değil. Roboskî’deki provokasyon ve katliam neyse, bir süreç yürürken Paris katliamı neyse, bu da aynı derecede bir katliamdır. Bunların bu sürece bir yararı, bir katkısı yok. Bunlar, süreci provoke eden yaklaşımlardır ve bundan vazgeçilmesi gerekir.
- Sayın Erdoğan bir konuşmasında, bu süreçte gelebilecek her türlü provokasyona karşı en üst seviyede tedbir alacağız demişti. Buradan Sayın Erdoğan’a beklentimizi iletmek istiyorum. Bu sabotaj bir an önce açığa çıkarılmalı, failleri bulunmalıdır. Yargılanmalıdır. Barış, bu tür provokasyonlarla sınanmamalıdır.
- Asıl sorumluluk burada iktidara düşüyor. Kobanê’de yapılması, burada iktidarın rolünü azaltmıyor; aksine hem uluslararası kamuoyunda ve basında hem de yerel güçlerden ve Kobanê’de yaşayan insanlardan bize gelen bilgiler, yapılan haberlerde de işaret edilenin ne olduğunu, kim olduğunu açığa çıkarıyor. İktidar sorumlu davranmalı, üzerine düşen sorumluluğunu bu meselede yerine getirmelidir.
- Bu meseleye 85 milyonun umudunu bağladığını hepimizin umutlandığı ve hâlâ umutlu olduğu bir yere ve barışa evriltmeye çalıştığımız süreç önünde kara bir tablo ve girişim olarak kalmamalıdır. Şimdi artık oyalama, sağa sola çekme zamanı değil; adım atma, bu sürece sahip çıkma sürecidir diyoruz. Bu konuda herkesin sorumlu bir dille, pratikle üzerine düşen sorumlulukları layıkıyla yerine getirmeli.
İMRALI’YA NE ZAMAN GİDİLECEK?
Tuncer Bakırhan’ın açıklamasının ardından DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları gazetecilerin sorularını cevapladı. “İmralı’ya gidişle ilgili birkaç gün içinde bir program netleşecek. Şu an için bir başvurumuz yok. Birkaç gün içerisinde bu planlama sizlere de duyurulur zaten.” diyen Hatimoğulları, şunları söyledi:
- Sayın Bahçeli’nin ve başka partilerin de ifade ettiği PKK’nin silah bırakma meselesi. Bu konuyu yakından takip ediyorsunuz. Şu an sınır ötesi operasyonların bir kısmı hâlâ devam ediyor. Bir güvenlik meselesi olarak ifade ediyorlar.
- Sayın Öcalan’ın kongrede üstleneceği rol ile ilgili hem kendi örgütünün hem de kendisinin yaptığı açıklamalar çok paralel. Kendisi 27 Şubat’taki açıklamada çok açık ifade etti. Kongreyi toplayabilecek ve bu kararı aldırabilecek güce sahip olan benim, demişti bize.
- Bunun için de kendi örgütüyle iletişim kanallarının açılması, kendi örgütüne kongreyi toplayabileceği bir zeminin oluşması bakımından koşullarının bu anlamıyla oluşturulması ve önünün açılması gerekiyor. Henüz bu konuda bizim bilgimiz dahilinde atılmış somut bir adım yok.
- Kayyım yasasıyla ilgili geçmiş dönemde de bu konudaki görüşlerimiz çok açık ve net. OHAL döneminde iflas edilmiş bir kanuna dayanılarak ve aslında Anayasa’da karşılığı olmayan bir kanuna dayanılarak bugüne kadar kayyım atamaları gerçekleşti. Biz bu konudaki görüşlerimizi her iki siyasi partiye de ilettik.
- PKK’nin, silahların biran önce susması güvenliğin tesis edilmesiyle ilgili verdikleri genel bir mesaj oldu. Bu anlamıyla net bir takvim açıklama ya da net bir planlama zaten bizlerin yapacağı bir şey değil. Bu ne DEM Parti’nin ne AKP’nin tek başına ne de MHP’nin.
- Bunun ötesinde başta AKP’ye elbette görev ve sorumluluklar düşer. Yürütmedir. Burada Sayın Cumhurbaşkanının yürütmenin başı olarak kendisinin bu konuda söyleyecekleri çok önemlidir. Bunların ne olduğunu biz bilmiyoruz. Burada elbette devlete çok önemli görevler düşmektedir. Bu konuda devletten ve yürütmenin başı olan Sayın Cumhurbaşkanı ve yürütmenin bu konuda pozitif adım atılmasını beklemekteyiz.
- Newroz planlamasıyla ilgili Sayın Abdullah Öcalan’dan Newroz’da okunmak üzere ya da gösterilmek üzere bir mesaj beklediğimizi kendilerine iletmiş olduk. Somut bir adım atılmasını bekliyoruz. Sayın Öcalan’ın mesajının Newroz’da paylaşılması; atılan bu adımın, yapılan bu çağrının somut olarak bir karşılık bulması anlamında da destek sağlayacaktır.
- Bu zeminin yani barışın toplumsallaşması bağlamında önemli bir katkı sağlayacağını düşünüyoruz. O yüzden de çok önemsiyoruz bu mesajı. Bu mesajla ilgili taleplerimizi yetkililere ilettik. Ümit ediyoruz bunun karşılığını pozitif bir şekilde alırız. Önümüzdeki günlerde bunu göreceğiz.

Sayın Ak Parti ;Kamu Vicdanına Kulak Verin
Yaklaşık altı aydır, toplumun ve siyasetin gündeminde önemli bir yer tutan af beklentisi, milyonlarca insanın umut ışığına dönüşmüştür. Toplumsal barışın, demokratikleşmenin ve normalleşmenin zirveye ulaştığı bir dönemde, gerek cezaevlerinde bulunanlar gerekse dosyaları Yargıtay aşamasında olanlar, devletimizin adaletine ve merhametine sığınarak bir umutla beklemektedir.
Özellikle son dokuz yıldır, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile görevlerinden ihraç edilen, hukuki süreçlerde terör kapsamında değerlendirilen yüz binlerce insan ve onların aileleri, büyük mağduriyetler yaşamıştır. Birçoğu cezalarını tamamlamış, kimileri hâlâ cezaevlerinde bulunmakta, kimileri ise Yargıtay’dan çıkacak kararı beklemektedir. Bu insanlar, yaşadıkları zorluklara rağmen, ahlaklı ve erdemli yaşam tarzlarından asla taviz vermemiş, her şeye rağmen topluma uyumlu bireyler olarak hayatlarına devam etmeye çalışmışlardır.
Cezaevlerinde bulunan KHK’lıların tutum ve davranışlarına ilişkin pek çok gözlem ve rapor kamuoyuna yansımış, cezaevi yetkilileri ve diğer mahkûmlar onların erdemli tutumlarına şahit olmuştur. Sosyal medyada ve toplum içinde sıkça dile getirilen ifadeler, onların ilişkilendirilen suçlarla ilgisi olmadığını, bilakis “karıncayı bile incitmeyecek” kadar zararsız ve erdemli insanlar olduklarını göstermektedir.
Bu süreçte, işlerinden olan, sosyal hayattan dışlanan, aileleriyle birlikte ağır ekonomik ve psikolojik sıkıntılar yaşayan bu insanlar, toplumla çatışmak yerine sabır ve metanetle günlerin düzelmesini beklemiştir. Ancak yıllar geçtikçe, bu mağduriyet sadece bireyleri değil, geniş bir toplumsal kesimi derinden etkilemiştir.
Bugün KHK’lıların büyük çoğunluğu, geçmişte AK Parti’ye en yüksek oranda oy veren seçmen grubunu oluşturmaktaydı. Partinin ilk yıllarında çizdiği adalet, kalkınma ve sosyal barış vizyonuna inanarak destek vermiş, hatta partinin teşkilatlarında görev almış insanlar, bugün büyük bir hayal kırıklığı ve derin bir mağduriyet içinde yaşamaktadır. Dahası, bu mağduriyet sadece bireyleri değil, onların yakın çevresini, akrabalarını, komşularını da etkilemiş ve AK Parti’ye olan güven duygusunu sarsmıştır.
Daha da vahimi, bu süreç dinî ve ahlaki değerler üzerinde ağır bir tahribata yol açmıştır. Eskiden toplumumuzu bir arada tutan güven, dayanışma ve kardeşlik duygusu yerini korkuya, güvensizliğe ve yalnızlığa bırakmıştır. Bayramlar, düğünler, taziyeler artık eskisi gibi samimi duygularla yaşanmamakta, toplumsal birliktelik göstermelik bir hâl almaktadır. İnsanlar konuşmaya, dertleşmeye çekinir olmuş, selam vermek bile suç şüphesi doğurur hâle gelmiştir. Toplumun temel yapı taşı olan aile kurumu bile bu süreçten zarar görmüş, binlerce aile dağılmış, çocuklar anne babalarından koparılmış, nice yaşlı insan evlat hasretiyle hayata gözlerini yummuştur.
Bugün gelinen noktada, 28 Şubat sürecinde dindar kesime yapılan zulmü eleştirenler, çok daha ağır bir süreçle dindarları cezalandırır hâle gelmiştir. Düne kadar başörtüsü mücadelesi veren, özgürlüklerin önünü açan bir iktidarın, bugün başörtülü kadınları, akademisyenleri, doktorları, öğretmenleri, hatta hamile kadınları bile cezaevlerine koyduğu gerçeği toplumda büyük bir infiale yol açmaktadır. Tarih boyunca en sert laikçi kesimlerin dahi cesaret edemediği bu muameleyi, AK Parti iktidarında görmek, dindar muhafazakâr tabanda büyük bir vicdan yarası açmıştır.
Bu insanlar sizin komşularınız, akrabalarınız, arkadaşlarınız… Birçoğunun hayatlarını, ahlaki duruşlarını ve yaşadıkları mağduriyetleri yakından biliyorsunuz. Üstelik bu insanlar sadece AK Parti’ye oy veren sıradan vatandaşlar değil; aynı zamanda geçmişte ve şuan parti teşkilatlarında görev almış, seçim süreçlerinde aktif çalışmış, milletvekilleri, bürokratlar, müftüler, iş insanları, akademisyen olarak ülkenin kalkınmasına katkı sunmuş kişilerle kan ve akrabalık bağı yakın komşuluk ilişkileri ile sosyal hayatta birlikte yaşamakta.Toplumsal dokunun önemli bir parçasını oluşturan bu kesimin maruz kaldığı hukuksuzluk, yalnızca bireysel mağduriyetler yaratmakla kalmayıp, toplumun manevi değerlerini de aşındırmaktadır.
Devlet yönetmek, yalnızca yasaları uygulamak değil, gerektiğinde vicdanı da harekete geçirerek adaleti tesis etmektir. Hz. Ömer’in adalet anlayışı, Kanuni Sultan Süleyman’ın “karınca hakkını gözetme” düsturu bizlere, yönetenlerin her zaman adil ve merhametli olması gerektiğini hatırlatmaktadır.
Ramazan Bayramı yaklaşıyor. Ailelerinden, çocuklarından, sevdiklerinden uzak olan binlerce insan için bu bayram, daha da büyük bir hüzne dönüşecek. Oysa ki bir af kararı, yalnızca cezaevlerindeki mahkûmları değil, yıllardır bu yükü omuzlarında taşıyan aileleri ve tüm toplumu rahatlatacak, toplumsal barışın, adaletin ve güvenin yeniden tesis edilmesine katkı sağlayacaktır.
Dünya değişiyor, ülkemiz yeni bir anayasa, ekonomik ve sosyal reformlarla yeni bir döneme giriyor. Bu noktada, KHK mağduriyetlerinin giderilmesi ve adaletin tecellisi, toplumsal huzurun yeniden tesis edilmesi adına kaçınılmaz bir gereklilik hâline gelmiştir. AK Parti’nin, toplumsal desteğini yeniden güçlendirmesi, vicdanları rahatlatması ve siyaseten güçlü kalması için, mağduriyetleri görmezden gelmek yerine çözüm odaklı bir yaklaşım sergilemesi gerekmektedir.
Siz değerli milletvekillerimizin ve yetkililerimizin, halkın bu çağrısını duyacağına, toplumsal vicdanı göz ardı etmeyeceğine inanıyoruz. Geçmişte yapılan hataları telafi etmek ve adaleti yeniden sağlamak için her zaman bir çıkış yolu vardır.
Artık vakit, mağduriyetleri geride bırakma, toplumu yeniden birleştirme vaktidir. Kamu vicdanını rahatlatacak, toplumsal barışı güçlendirecek adımları birlikte atmak dileğiyle…
En kalbî Saygılarımla
Fuat Çomaklı