ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Türkiye’de gizli tanıklarla yapılan ilk ve tek yolsuzluk operasyonunun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklandığı operasyon olduğunu biliyor muydunuz?
Ben bilmiyordum!
İstanbul Emniyeti eski Mali Şube Müdür Yardımcısı Yasin Topçu’nun avukatı aracılığıyla Silivri’den yazdığı mektubu okurken öğrendim.
Yasin Topçu 17-25 Aralık büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yapan ekipten ve ‘hırsızları yakaladığı için’ 11 yıldır hapiste. Bugüne kadar ne yaptıkları operasyonun delilleri çürütülebildi, ne de Erdoğan rejiminin onlar için ürettiği argümanlar delillendirildi ama Topçu ve arkadaşları hala Silivri’de…
Ne muhalefet ne de medya “Bu adamlar ne diyor?” diye sormadı. Topçu ve arkadaşları çok sağlam savunmalar yaptılar ama dinleyen kim? Yargılamalar tiyatrodan ibaret olunca o savunmalarda mahkeme duvarlarını aşamadı.
SİLİVRİ’DEN MEKTUP VAR
Yasin Topçu’nun avukatı aracılığıyla kamuoyuyla paylaştığı 1 Nisan 2025 tarihli mektubunu okuyunca Silivri’den de olsa gündemi yakından takip ettiğini gördüm. Yirmi sayfalık mektupta Ekrem İmamoğlu ve Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’ın Silivri günlerine dair detaylar da var.
Kaderin cilvesi olsa gerek.
Ekrem İmamoğlu, İstanbul Belediyesi’ni tarihin gördüğü en yolsuz dönemden devraldı. Fakat gelin görün ki İmamoğlu o yolsuzlukları afişe etmedi.
CHP lideri Özgür Özel ise her fırsatta 17-25 Aralık operasyonunun siyasi rantını kullanıp operasyona imza atan bürokratlara Erdoğan’ın çiğneyip tükürdüğü ‘fetö sakızı’ ile hakaret etti.
Bunca yıldır bir kez olsun Silivri’ye gidip, “Anlatın bakalım, nedir bu iş?” demediler. Şimdi İmamoğlu da Silivri’de!
Özgür Özel dahil CHP liderliği sürekli Silivri yolunda. Kimbilir belki de zoraki olarak o polislerin kapılarını çalacaklar.
YOLSUZLUĞUN TANIĞI DEĞİL SANIĞI OLUR
Yasin Topçu, mektubunda İmamoğlu operasyonundaki hukuksuzlukları anlatırken girişte bahsettiğim çarpıcı detayı aktarıyor. Bu noktada Topçu’nun mektubundan alıntı yapalım;
- Rüşvet ve ihaleye fesat suçları; taraflar arasında gizli anlaşma ve ittifaka dayanır. Bu suçların tanığı olmaz, sadece sanıkları olur. Ben 1999 yılından 2014 yılına kadar ülkemizdeki tüm yolsuzluk dosyalarını biliyor ve takibini yapıyordum. Bir çoğunu da bizzat ben hazırlıyorum. Meslekten ihraç edildikten sonra da takip ediyorum.
- Yolsuzluk soruşturmaları tarihinde değil sadece İstanbul’da, tüm Türkiye’de bir yolsuzluk dosyasında değil dört tane, bir tane bile gizli tanık kullanıldığı vaki değildir. Elbette yasalar bu tip suçlarda da gizli tanık kullanılmasına izin veriyor ama bu tip suçlar ‘öyle olduğunu biliyorum, alındığını , verildiğini duydum’ gibi tanık beyanlarıyla ispatlanamaz… Bu tipteki suçlar aynı 17-25 Aralık soruşturmalarında bizim yaptığımız gibi ispatlanır.
Tecrübeli polis şefi mektubunda iktidar medyasının dilinden düşürmediği MASAK raporunun ne anlama geldiğine dair şunları söylüyor: “MASAK raporları adli soruşturmalarda bir işe yaramaz. MASAK’ın tek işlevi ‘Bana sorduğunuz gerçek/tüzel kişilerin mal varlıkları şunlardır, finansal hareketlilikleri de bunlardır’ diye rapor etmektir. Bu kişiler suça karışmış demezler, diyemezler! Yetki ve görevleri de yoktur!”
Yasin Topçu, mektubunda CHP’lilerin, ‘Gizli Tanıklığın yolsuzluk soruşturmalarında daha önce hiç örneği olmadığını bile anlatamadıklarını’ söylüyor.
Açıkçası ben CHP’lilerin böyle önemli bir ayrıntıyı bildiklerinden de emin değilim. CHP yönetiminde aklı başında ve ideolojik bağnazlığı olmayan birileri olsa herhalde memleketin en tecrübeli polis ve savcılarına “Siz ne diyorsunuz?” diye sorardı.
DAVALAR CANLI YAYINLANIRSA…
CHP lideri Özgür Özel, İmamoğlu ve CHP’li belediyelere yönelik operasyonlar sonrası, “Bu yargılamalar TRT’den yayınlansın ve herkes neyin ne olduğunu görsün!” dedi. Yıllardır 15 Temmuz ve Cemaat davalarının canlı yayınlanması gerektiğini savunanlar için bu çıkış çok anlamlı.
Nihayetinde CHPliler parçası oldukları zulüm düzeninde yargılamaların tiyatrodan ibaret olduğunu tecrübe etmiş oldular. Besledikleri, sırtını sıvazladıkları canavarın onları da yuttuğunu gördüler.
Bir an için düşünün; başta 15 Temmuz ve Cemaat davaları olmak üzere İmamoğlu operasyonu gibi kritik dosyalar televizyondan yayınlanıyor. Bu dosyalarda hatırı sayılır zaman harcamış birisi olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki bu durumda yani davalar canlı yayınlandığında bütün hikaye değişir. Kahramanlar hain, hainler kahraman olur..
Mesela bugünlerde Ankara’da kritik 15 Temmuz yargılamaları var. Darbe girişiminin bir numarası ilan edilen ve 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Org. Akın Öztürk’ün savunmasından kısa bir kesit alalım. İfadesinden bu bölümü aynen alıyorum çünkü Öztürk’ün durumuna dair başka bir şeyler söylemek israf olur:
- 8.5 sene oldu. Savcılık ifademden bu yana hep aynı şeyleri anlattım. 15 Temmuz’da dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’ın telefonu ve ricasıyla Akıncı Üssü’ne gittim. Rica ettiğini kendisi de ifade etti. Gitmeden Akıncı’yı aradığımda Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın orada olduğu ve beni beklediği söylendi. O gece sadece Hulusi Akar’ın emirlerini yerine getirdim. Hulusi Akar da yaptığı basın açıklamasında beni görevlendirdiğini belirtti. Ama sonra bunlar geri çekildi, bu iş üstüme kaldı.
- İlk çıkan Yurtta Sulh Konseyi listesinde adım yoktu, daha sonra kondu. Rütbem itibarıyla konsey başkanı oldum. Yargılamalar boyunca kimse bana, ‘Yurtta Sulh Konseyi nedir, ne iş yapar?’ diye sormadı. Zaten daha önceki Mahkeme Başkanı da Yurtta Sulh Konseyi olmadığını söyledi.
- 8.5 senedir derdimi Türk mahkemelerine anlatamadım, ama BM Keyfi Tutuklama Çalışma Grubu, hakkımda karar verdi. Ülkemizde hukukun halini biliyorum ama bazı korkular geçti. Lütfen mahkeme-i kübrada kendinizi kurtarmak için bilgi birikiminize, adalete uygun karar verin.
Çok çarpıcı değil mi? Daha ne desin Akın Paşa?
Hep söylerim; Erdoğan rejimi 15 Temmuz hikayesine çok güveniyorsa hodri meydan. Yayınlayın davaları, herkes kim hain, kim masum kendisi karar versin!