AHMET KURUCAN | YORUM
Okuduğunuz yazının başlığı Azeri kökenli Karsli Aşık Maksud Feryadı’nın bir şiiri. Bestesi de kendisine ait. Geçenlerde önüme düştü. Dinledim ağladım; ağladım dinledim; bir daha, bir daha, bir daha. Size de tavsiye ederim.
Depresif ruh halini yansıtan bir kavram vardır psikolojide: melankoli. ‘Çok üzgün, umutsuz, kasvetli, içe kapanıklık hali, karamsar’ anlamlarına geliyor. Allah var, bu beste de insanı içe kapatıyor. Var olan sorunlarınızı zihninizde yeniden yaşatıyor, hatırlatıyor.
Benim Türk Sanat Musikisine kulak âşinâlığım Türk Halk Müziğinin önündeydi. Ama ne oldu, neden oldu bilmiyorum son bir yıldır Türk Halk Müziği bir adım öne geçti. Türküler, bozlaklar, uzun havalar, kırık havalar, hoyratlar, baraklar hatta ağıtlar. Bülent Korucu’nun apolitik konuşmalarında her konukla türkü muhabbeti yapmasının bunda etkisi olduğunu düşünüyorum.
Yeri gelmişken ifade edeyim; Âşık Maksûd Feryâdî’yi de yeni tanıdım. Geç kalmışım. Sesi, sazı, güftesi, bestesi ve her şeyden öte “Haza Beyefendi” kimliği ile hayran olacağınız bir insan. Allah sayılarını çoğaltsın.
Konuya gireyim; yukarıda da dediğim gibi çok etkilendim bu türküden. Bakın ne diyor Âşık:
“El gözünde dertsiz gamsız biriyim.
Benim neler çektiğimi kim bilir?
Ben yeni közlenmiş yangın yeriyim.
Benim neler çektiğimi kim bilir?
Sinemdedir benim derdim dağlarım.
Ben yaramı gizli sarar bağlarım.
Ben gündüzler güler gece ağlarım.
Benim neler çektiğimi kim bilir?
Ben kimine yazım kimine kışım.
Arife doğruyum cahile boşum.
Ben kolsuz kanatsız bedensiz başım.
Benim neler çektiğimi kim bilir?
Ben Maksûd’um yüreğimde yangın var.
Bu yangını söndürmedi borân kar.
Benim sessiz sessiz âh û zârım var.
Benim neler çektiğimi kim bilir?”
Siz nasıl yorumlarsınız bilmem ama Maksûd Feryâdî’ bu şiirinde insanın iç âleminde taşıdığı fakat dışarıya göstermediği derin acıları dile getiriyor. Bir başka ifadeyle tam da beni anlatıyor. Zaten onun için olsa gerek defalarca gözlerimden yaşlar aka aka dinledim.
Evet, şairin dizelerinde dile getirdiği bu kişi herkesin gözünde dertsiz, tasasız bir insan gibi görünürken aslında bağrında közlenmiş bir yangın taşıyor. Gündüzleri hayatın telaşına karışıp gülümseyen bir yüzü var ama geceleri sessiz gözyaşlarına boğulan bir yüreğe sahip. Şair, bazen insanlara yaz gibi neşe ve bereket, bazen de kış gibi soğuk ve uzak bir hâl sergilediğini söylüyor. Kolsuz, kanatsız kalmış gibi bir çaresizlik yaşıyor adeta. Çünkü yüreğinde karların, boranların bile söndüremediği bir ateş yanıyor ve bu ateşin feryadı sessizce içten içe yankılanıyor.
Şairimiz böyle diyor ama psikologlarımız böyle demiyor.
Travma sonrası stres bozukluğundan kurtulmak için rutin hayata dönebileceğiniz en kısa zamanda dönmeyi, geçmişi yeniden yaşanması imkansız olduğu için dersini alıp fazla düşünmemeyi, dinlendiği zaman insanı içine kapatan, depresif halini daha da artıran müzikleri dinlememeyi öğütlüyor.
Ama gel gör ki bunu bana anlat.
Çoktan beri aklımdaydı bu ama bu türkü tetkleyici bir rol oynadı. Dedim ki kendi kendime ya psikolojinin bulgularında bir yanlışlık var ya da bende. Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağıya doğru aksa da ben kendimi içinde bulduğum, beni bana anlatan bu ve benzeri türküleri dinlediğimde rahatlıyordum.
Artık şimdilerde ara sıra danıştığım psikolog arkadaşıma Maksûd Feryâdî’nin bu türküsünün linkini de atarak sordum bu soruyu. Dinlemiş türküyü âşığının ağzından. Şöyle cevap verdi bana. Kendisinden izin aldım sizinle paylaşmak için. Aynen kullanacağım dedim, kabul dedi.
“Bu türküyü dinlerken kişinin kendinden anlamlar bulmasını yorumlayalım önce: Duygusal yüklerin fazlalığı, paylaşacak kişilerin azlığı ya da anlaşılamama düşüncesi. Fakat kişinin türküyü kendi iç dünyasını anlattığı birisiyle paylaşması şu demek: (Pozitif psikolojiye göre bakıyorum) demek ki siz müziği bir kaynağınız olarak görüyorsunuz ve bu aslında bir baş etme becerisidir, anlam bulma ve bağ kurmadır. Evet, olumlu duyguya geçmek için türküler (müzik) bir köprü vazifesi görebilir. Duygusal zayıflık değil tam tersi güçlülük ve olgunluk göstergesidir. Sizi tanıdığım için bu yorumu yaptım elbette. Müzik, türküler, Türk Sanat Müziğinin sizdeki karşılığı çok derine dayanıyor ve bu duygusal olgunluğu barındırıyor.”
Benim anladığım şu, psikolojinin travma sonrası stresle baş etmede velev ki içinde hüzün ve üzüntü de barındırsa başkaları için yanlış olabilir ama benim için iyi. Bu noktada genelleme yapmak yanlış. Yanlış, çünkü birisine dert olan bir başkasına derman olabiliyor.
Bir şaka ile bitireyim: Türkü dinlemeye devam edeceğim hem de psikolog kontrolü altında ve onun tavsiyesi ile. Bülent Korucu’ya duyurulur.