Batı, İsrail için kendini feda etti!

YORUM | MAHMUT AKPINAR

Batı dünyasının önemi, büyüklüğü, gücü, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, insan haklarına, ifade özgürlüğüne, bağımsız ve tarafsız medyaya, kuvvetler ayrılığına verdiği önemden kaynaklanıyordu. SSCB gibi devasa ve global bir gücü yıkan batının askeri üstünlüğü değildi, değerlere dayalı soft gücüydü. SSCB, Varşova paktı demokrasi, hukuk, insan hakları ve özgürlüklere yenilmişti. Otoriter bloku yıkan, buna mukâbil Batıyı ayakta tutan şey adaletti, işleyen hukuk sistemiydi, insan hakları mücadelesiydi.

Dünya, batının İsrail’in yanında durmasını bekliyordu. Ama İsrail kentleri bombalarken, iki hafta içinde 5000’den fazla sivil insanı katlederken, bir soykırım uygularken batı medyasının ve siyasetinin adeta alkış tutmasını beklemiyordu. En azında Filistinli sivillerin, kadınların, bebeklerin hergün bombalanması karşısında  bir mırıldanma, kısık sesle de olsa itiraz umuyordu. İnsani yardım koridorlarının açılması için çaba göstermesini bekliyordu.

Batılı devletlerin katliama ve kitlesel kıyıma aleni destek vermesi, yatır ziyareti gibi hergün bir batılı liderin İsrail’e gidip Netanyahu’yu cesaretlendirmesi, batı medyasının sadece İsrailli sivillere odaklanıp Gazze’de ölen çocukları, kadınları rakama indirgemesi vicdanı olan herkeste şok etkisi oluşturdu. Yahudiler dahil, insan hayatını, UA savaş hukukunu önemseyenler İsraili protesto ettiler.

Global liderlik iddiasındaki ABD’nin Gazze gibi küçüçük bir bölgeye yönelik, Hamas gibi küçük bir örgüt için uçak gemilerini, savaş makinelerini bölgeye yığması ve Netanyahu katliamlarına güç vermesi ABD’nin etik duruşunun, insan hakları karnesinin sorgulanmasına neden oldu. “Hamas bahane edilerek başka şeyler mi çevriliyor?” sorularının sorulmasını beraberinde getirdi.

ABD son 3 haftada yaptıklarıyla global liderliğine Çin’in verdiği zarardan daha büyük zararı kendisi verdi. Dünya kamuoyu “bu kadar adaletsizlik, zulme sessizlik varken kolonyal ve kirli geçmişi olan batıyı neden destekleyelim, Çinden Rusya’dan ne farkları var?” diye düşünmeye başladı.

Hamas saldırısından sonra dünya Hamas’ın sivilleri öldürmesini kınadı, bir terör faaliyeti olduğunu söyledi. Ancak batı medyası, İsrail’in Netanyahu’nun yaptığı ağır insan hakları ihlallerini, katliamları, hedef gözetmeksizin kentleri vurmasını maalesef büyük oranda  görmezden geldi. Batı medeniyetinin en temel değerleri, İsrail tarafından bütün dünyanın gözü önünde tarumar edildi ve batılı devletler, Amerika, mutlak manada İsrail’in yanında durarak dünyaya inkisar yaşattılar.

Batının Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da yaptığı askeri operasyonlarda ağır insan hakları ihlalleri, işkenceler görmüştük. Ama bunlara kendi kamuoyları, muhalefet tepki vermiş, batı medyası olanları haberleştirip sorgulamıştı. Nitekim Irak’taki işkencelerle, insan hakları ihlalleriyle ilgili yargılamalar oldu, yapanlar ceza aldılar. Hükümetler özür diledi.

Batı dünyası kendi sınırlarının dışında, demokrasi, hukuk, insan hakları, ifade özgürlüğü gibi konuları çok içten savunmasa, çifte standart uygulasa da, İsrail’in açıkça yaptığı katliamları böylesine aleni ve net desteklememişti. Batının içte ayrı dışta ayrı iki yüzlü politikaları her zaman eleştirilirdi. Ama bu kadar çizginin altında kalacaklarını, göstere göstere bu kadar hukuksuzluğa, insan hakları ihlallerine, zulme, sivillerin kitlesel öldürülmelerine tepkisiz kalacaklarını dünya beklemiyordu.

ABD ve müttefiki Batılı devletler dünya liderliğini koruma ve sürdürme çabasında. Batı, Çin ve Rusya gibi, hukuk, demokrasi, insan hakları tanımayan ototer devletlere karşı demokratik değerleri savunduğunu ifade ediyor. Ancak İsrail söz konusu olunca bütün değerler, ilkeler yok sayılabiliyor. İsrail yaptığı katliamlarla soykırım mağduru Yahudilerle ilgili merhamet duygularını sorgulatmakla kalmadı, arkasında duran batı medeniyetinin temel ilkelerini, değerlerini, kriterlerini ve güvenilirliğini iki haftada yerle yeksan etti. Dünya batıda bir hukuk düzeninin olduğunu, insan haklarıyla ilgili kırmızı çizgilerin olduğunu düşünüyordu. Ama İsrail’e kayıtsız şartsız verdikleri destek ve Filistin halkına sergiledikleri umursamazlık insan hakları konusunda ilkesel duruşlarının olmadığını gösterdi.

İsrail ve Netanyahu, batının 3-4 asırlık değerler sistemini kendi çıkarları için kalkan olarak kullandı. Maalesef batılı siyasi liderler de batı medeniyetinin değerlerini, birikimini İsrail’e çerez etti, inandırıcılıklarını kaybettiler. Allahtan sivil toplum kuruluşları, kamuoyu duyarlılık gösteriyor, batı kentlerinde İsrail zulmüne karşı kitlesel protestolar yapılıyor da batı medeniyetinin itibarı bir nebze kurtuluyor.

10 YORUMLAR

  1. Bu güzel yazınız için teşekkürler.
    Şöyle de değerlendirilebilir: “Fakat Avrupa ikidir” diyen Zat, bunu derken -ki buradaki Avrupa’yı, “Batı” olarak okumak da mümkün- Batı ülkelerinin, devletlerinin, hükümetlerinin, halklarının ve hatta bireylerinin makalenizde izah ettiğiniz bu durumunu da ifade ediyordu sanırım.
    Ben ve benim gibiler “kaçıp sığındığımız” bu insanların, bize sahip çıkmalarına bakıp “minnet duygusuyla”, ikinci yönlerini görmezden geldik. Bu olayla bir kez daha ortaya çıktı ki, ikinci bir Avrupa/Batı daha var ve onlar da çok etkililer…
    Bunda bu ikinci grubun, “bizi” (en genel anlamıyla ‘bizi’) iyi analiz etmelerinin de etkili olduğunu düşünüyorum.
    Örneğin, bu satırları okuyan kişi kendine sorsun: “11 Eylül’de yıkılan binaların altında kaç kişi kaldı?”
    Yine sorsun: “Irak, Suriye ve Afganistan ‘kurtarılırken’ kaç kişi öldü?”
    Ve yine sorsun: “Doğu Türkistan’da Çin tarafından ‘medenileştirilmeye’ çalışılan kaç kardeşimiz öldürüldü?”
    Ve en sonda kendine dönüp: “ben bunların ne kadarını biliyorum ve bunlar için ne yaptım?” diye sorsun.
    Adamlar “unutacağımızı” biliyorlar…
    Değerli hocam, maalesef hem içe dönük hem de dışa dönük olarak yapmamız gereken çok iş ve almamız gereken çok yol var…

    • Ikinci paragrafi yillardir anlatmaya calisiyorum. Adimiz Hans olmadigi icin HH bizi dinlemedi, Almanyadaki yanlis isler yapan %10 Türkler, Müslümanlar üzerinden bizi elestirdi. Bunlar (Batililar) cok uyanik senin piskolojini, haleti ruhiyeni senden iyi bilir ona göre kullanir. Ayrica Adam senin üzerinden bire on kazaniyor, sanada hasa Karnimi doguruyor deyip seni ekmek verene ihanet politikasina sokuyor.
      Yine tekrar söylüyorum gercek manada Helal kazanca dikkat edenlere, sömürü, Finanz sektörü, herseyi kendilerinin belirlemesi vs. … (ayrintiya girmeyecegim) sebelerden ABD de %50, Ingilterede %40, Fransada %30, Almanyada %20 kazanci (benzer ülkelerde benzer Oran) hemen Fakir ülkelere yollayin! Bunu Zekat vs. diye de hesaplamayin. Haram diye hesaplayin.

  2. Işte tam olarak olan gerçekler bunlar. Bu yazıdaki “Batı” kelimesinin yerine bu gazetenin bazı yazar ve okurlarını koysanız birebir uyacak olması da oldukça manidar.

    Gerçeklik algısını kaybetmiş birtakım insanlar yerine, her iki günde bir olanı biteni kaleme alan siz olsanız hiç fena olmaz. Adil olan insanlarin her geçen gün linç yediği bir dünyada hırsızın kimliğine “asla ama asla bakılmaksızın” adaleti savunan insanların daha güçlü ses çıkarması, bir araya gelmesi ve elle tutulur somut icraatlar yapmalarına ihtiyaç var.

    https://tr.euronews.com/2023/10/24/hamasin-serbest-biraktigi-israilli-rehine-haklarini-teslim-etmem-lazim-bize-cok-iyi-davran

    Yaşı 80’i aşmış bu kadincagiza bile reva görülen lince, antisiyonist Yahudilere yapılan linclere karşı durmakdan adil olmak mümkün olabilir mi diye düşünmek lazim.

    https://www.euronews.com/2023/10/24/hamas-says-at-least-140-killed-in-gaza-by-israeli-airstrike-overnight-macron-arrives-in-is

    Bu linç o kadar pervasızca yapılıyor ki Antonio Guterres bile lincten azade olamıyor. Derdi gerçekten adalet ve insan hakları olanlarin bunlari görmezden gelmeleri ihtimal dahilinde bile olamaz.

    İslam’a allerji gelistirmis insanların bilmesi gereken bir husus da şu ki, bir müslüman “Hilfü’l-Fudûl” kapsaminda adalet üzerine her insan ile anlaşır, ta ki karşıdaki kişi zalim olmasin. Insan hakları ve adalet kavramlari sadece “onlar nasıl isterse öyle olan” anlayış Batıya veya müptelası olmuş insanlara, topluluklara hakim olmaya devam edecek olursa bunun ceremesini tüm dünya çeker, ki şu anda da Filistin halkı hayatları ile cekmekteler. Benzer durum Türkiye de dahil Asya ülkelerinin neredeyse tamaminda farklı dozajlarda da yaşanmaktadir. Bu gidişe dur demek ve elden geldiğince somut adımlar atmak şarttır.

  3. Müslümanca yaşamak isteyenlerin dünyanın hiçbir yerinde güvende olmadığı bir devirdeyiz. Ne müslüman ülkelerde ne de gayrimüslim ülkelerde güvendeyiz. Madden de manen de aşırı zayıfız. Bu daha böyle nereye kadar gidecek bilmiyorum.

  4. Problem şu Hocam, 2. dünya savaşından sonra kurulan Batı medeniyeti globalist yahudi parasıyla kuruldu ve ayakta duruyor. Batılı siyasiler sadece birer kukla ve itiraz edenler antisemit diye damgalanıyor, “özgür” dediginiz batı medyası tarafindan.

  5. ” Dünya kamuoyu “bu kadar adaletsizlik, zulme sessizlik varken kolonyal ve kirli geçmişi olan batıyı neden destekleyelim, Çinden Rusya’dan ne farkları var?” diye düşünmeye başladı….diye yazmışsınız.. Bu hangi dünya kamuoyu böyle düşünüyor? pek anlamadım doğrusu kusura bakmayın.. Batılı ülkeler dünya kamuoyunun bir parçası olmuyor mu? yoksa yazara göre dünya kamuoyu batı ülkeleri dışında kalan Ortadoğu ülkeleri mi oluyor?…
    Batı toplumlarında maalesef genel olarak hükümetleri gibi düşünüyor ispatı ise Batıda ciddi bir sağ eğilimin yükselişte olmasıdır. Fransa’da, İngiltere’de katılanların büyük çoğunluğunun Arap ve diğer müslüman toplumların yaptığı eylemler sizi oldukça yanıltmış gibi…

    İran’da Mahza Aminin öldürülmesinden sonrada yapılan eylemlerin öncekilere hiç benzemediğini ve İran’ın geleceğini ciddi anlamda etkileyeceğine dair bir video yayinlamistiniz ..
    O videonuzun altına İran’ı yeterince tanımadiğınızı belirtmiştim ve yorumlarınızı doğru bulamamıştım.. Mahza Amini olaylarininda Türkiye de ki gezi olayları gibi başsız, kendiliğinden gerçekleşen halk eylemleri olduğunu vurgulamistim. Bu tarz başında halkı doğru şekilde yönlendirecek siyasi yapıların veya STK’larin olmadığı kalabalıkların Türkiye veya İran gibi baskıcı hükümetler tarafından kolaylıkla sindirilebilecegini vurgulamistim.
    Bugünde Filistin için yaptığınız yorumu yetersiz ve eksik buluyorum… Ortadoğu hakkında oldukça kısır yorumlar yapiyorsunuz. Bugün Ortadoğu’nun bu hale gelmesinin en büyük sebeplerinden biri Sovyetlerin bölgeden çekilmesi ve ABD’nin bölgede elini kolunu sallayarak Irak, Suriye, Mısır ve Ürdün üzerinde etkin olmasıdır. ayrıca İran devrimi İsrail için ciddi bir güvenlik kaygısı olusturmustur.. Bölgede İran hem Irak , Suriye, Lübnan ve hatta Hamas’ı da dahil edersek Filistin’de yani İsrail’in içinde de ciddi anlamda askeri bir güç olarak yer edinmiştir…israil böyle bir konjektör de hiç bir zaman masaya oturmaz .. Filistinliler şunu iyi anlamak zorunda silah demek daha çok yıkım ve ölüm demektir. Tipki Nelson Mandela gibi tamamen sivil bir insiyatif alamak zorundalar ve bu şekilde batı dünyasıda hükümetler nezdinde olmasa da batılı halklar arasında ciddi bir uyanış sağlayabilir. Çünkü batılı insanlar olayı bazan romantik bir çerçeveden ele alabiliyorlar. Buda olaya daha duygusal yaklasmalarini saglayabiliyor . Ayrıca batı dünyasında genel olarak hükümetleri gibi düşünüyor… 3-5 sol tandanslı akademisyen veya gazetecinin yaptığı çıkışlar sizde pozitif bir iz bırakmış olabilir ama geneli temsil etmiyorlar…
    Sizin dediğiniz sol partilerin güçlü olduğu 90 lı yılların Avrupası da oldukça geçerliydi.
    O devirlerde Filistin 149 ülke tarafından tanınıyordu…Artık batı dünyasında Filistinliler maalesef Hamas gibi değerlendirilir desek pek şaşmayın. Ortadoğu ile ilgili maalesef yazılarınız ve videolarınız çok yüzeysel ve derinlikten uzak lütfen biraz daha doyurucu bilgiler veriniz

  6. Istiklal Marsi ve Canakkel Sehitlerine siirlerini bu gozle tekrar okumak lazim…Merhum sairimiz cok net ozetlemis…

    Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
    Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
    Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da,
    Ostralya’yla berâber bakıyorsun: Kanada!
    Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
    Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
    Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ…
    Hani, tâ’ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
    Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
    Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle sefîl,
    Kustu Mehmedçiğin aylarca durup karşısına;
    Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
    Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz…
    Medeniyyet denilen kahbe, hakîkat, yüzsüz.
    Sonra mel’undaki tahrîbe müvekkel esbâb,
    Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin