YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Recep T. Erdoğan’ın kapıları kapatıp Türkiye’nin bir Kuzey Kore ya da İran olmasını istemediğini, tam aksine Batı liginde yer almayı, can emniyeti bakımından hayat memat meselesi olarak gördüğünü düşünüyorum. Türkiye’nin kapalı bir rejim olmasını AKP değil, yana yakıla suç ortakları istiyor.
Devlet Bahçeli’nin sürekli el yükseltmesi; HDP’nin hatta Anayasa Mahkemesi’nin kapatılmasının istenmesi, Gergerlioğlu’nun hapsedilmesinin başka bir açıklaması yok.
Hatırlayacaksınız AKP Genel Başkanı Erdoğan Ergenekoncularla ittifak kurup onları hapisten çıkardıktan sonra ülke terör üzerinden güvenlik öncelikli bir ülke haline gelmiş, aslında terör tam anlamıyla Türkiye’yi teslim almıştı. Bu terör sayesinde Recep T. Erdoğan 7 Haziran’da riske soktuğu iktidarı 1 Kasım seçimleriyle yeniden tahkim etmiş, 15 Temmuz tiyatrosu ile de tek adam rejimi kurulmuştu.
Ancak bütün bunları ona Recep T. Erdoğan’ın kendi adamları değil, hapisten çıkarttığı Ergenekoncu yeni ortakları sağlamıştı. Çünkü Recep T. Erdoğan’ın ve yaslandığı sosyolojinin ülkedeki güvenlik bürokrasisinde neredeyse hiçbir adamı yoktu ve hiçbir zaman da olmamıştı. Yıllar içinde kupon arazi, imar, belediyecilik üzerinde gelişip serpilen Milli Görüş, devletin asıl bölgesine hiç giremediği gibi teşebbüs etmeye cesaret dahi etmemişti.
Güvenlik öncelikli bir ülke haline gelmek görünürde Recep T. Erdoğan’a tek adamlığın kapılarını açmıştı açmasına ancak hiç bilmediği bir alana da sürüklenerek çok da büyük bir tuzağa düşmüştü.
Erdoğan-Ergenekon ittifakı, ona hayalini kurduğu rejimi verdi vermesine ama, devletin iplerini kontrol edebilecek sadakatte adamlarının olduğunu hiç sanmıyorum. Bu yüzden kapılarını dünyaya kapatmış bir Türkiye’de en çok Erdoğan’ın can güvenliği risk altındadır. Bu yüzden Rusya, İran gibi kapalı bir rejimin kurulmasını, kendisiyle teke tek kalabilmek için en çok suç ortağı Ergenekon istiyor.
Kapalı devre bir ülkede Ergenekon’la teke tek kaldığında Recep T. Erdoğan’ı IŞİD türü yapılar dahil hiç kimse onların elinden kurtaramaz.
Erdoğan için çok kritik evrelerde Batı ile köprülerin yıkılmasına neden olacak her Bahçeli çıkışının altında bu durum yatmaktadır.
Burada şunu da söylemekte fayda var bu politikaların hiçbirisini Devlet Bahçeli belirlemiyor. Haddizatında Devlet Bahçeli diye bir şahsiyet de yoktur. Sadece bir düğme vardır ve o düğme ile ne yapılmak istiyorlarsa o yönde çeviriyorlar. Yani Devlet Bahçeli’yi oyun kuran, bazı şeylere karar veren biri olarak değerlendirmek çok yanlış bir okumadır.
19 yıllık iktidarında Erdoğan, partiyi beraber kurdukları da dahil, ortaklık yaptığı herkesi sattı ve bütün suçu onlara yıkarak yoluna devam etti. Erdoğan bugünlerde yeni bir yol ayrımında ve ortakları artık onun için ayak bağından başka bir şey değil. Ortakları da bunun farkında olduğu için Bahçeli üzerinden sürekli el yükseltiyorlar.
Erdoğan, Batı ile anlaştığı gün onlara tekmeyi vurmanın hesaplarını yapıyor ancak şimdiki ortaklar eski ortaklarına hiç benzemiyor.
Erdoğan için tek bir seçenek var: Bir şekilde Batı ile anlaşmak ve yeniden hukuka dönmek. Bunu becerebilir mi bilemiyorum ama bence başka hiçbir seçeneği yok.
Sn Alper Ender Fırat bey,
Sızınle ayni fıkırde değilim. Çünkü, ortada yalnizca Erdoğan yok. Akit gibi en ucdan tutunda taaaa cemaate en yakın nurcu gruplarına kadar milyonlarca insani dizin ve bir başınada Babacanıda koyun, bütün bu ınsanıar hitler faşizmini aratmayan zülümlere sessiz ve onaylıyorlar. Bu konuda mantık, akıl,bılgı adeta iflas ediyor, sönüyor.
Zülümde bu çapta ittifak, anlama sınırlarını aşıyor.
Ve herkes sanıyor ki, bir insan dün ergenekoncu yahut milli görüşçü ise bugünde yarında aynı fikirde kalacak.
Hayır öyle değil. Bugün zülümde akp ergenekonu geride bırakmış ve ittifakları da bu yüzdendir.