YORUM | EMİNE EROĞLU
Rüyamda bir caminin duvarında Hazreti Peygamber aleyhisselatu vesselâmın mübarek bedeninin asılı olduğunu görmüş, çok irkilmiştim.
Aradan bir zaman geçti. Tesadüfen bir arkadaşımla oradan geçiyorduk. Arkadaşım bana, ‘Gel, şurada namaz kılalım’ dedi. İçeri girdiğimizde rüyamda gördüğüm caminin orası olduğunu hatırladım ve rahatsız oldum, namaz kılmak istemedim. Arkadaşım ‘Niçin kılmak istemedin?’ diye sorunca, rüyamı anlattım.
Bana şöyle dedi: “Senin gördüğün şey Peygamber’in kendisi değil, onun sünneti idi. Bu yer bizim ailenin arsası. Vali burayı zorla aldı ve cami yaptı, bize zulmetti. Haksızlık, Hazreti Peygamber’in sünnetini o şekilde görmene yol açtı. Fakat biz ailece hakkımızı bağışladık. Rahatça namaz kılabilirsin.” (İbn Arabi/ Fütühât-ı Mekkiyye)
İbn Arabi’nin gördüğü rüyayı okudum ve irkildim. Rüyasını tabiri ile birlikte aktardığına göre, dikkatimizi zulmün Hazreti Peygamber aleyhisselatü vesselamın sünnetini nasıl tahrip ettiğine çekmek istiyor olmalıydı.
Rüyayı gören de, tabir eden de, yalnız kendi zamanının değil, tüm asırların haramilerini ifşa ediyor gibiydi.
Gasp edilmiş yüzlerce hizmet kurumunu hatırladım esefle. Hizmet mensuplarının yağmalanmış haklarını. KHK’lıların mağduriyetini. Ülkenin çalınmış geleceğini… Cumhurbaşkanından valiye, il müftüsünden ilahiyat profesörüne kadar cahil halka günah işleme konusunda cesaret veren “kanaat önderleri”nin de bulunduğu sistematik bir hırsızlık çetesinin din ve diyanete verdiği zararı düşündüm.
Bilmiyorum, bu haram/ çalıntı bir maldır diyerek Hizmet’in binalarında çalışmayı, oturmayı reddeden birileri var mıdır?
Ümid edelim olsun. Zira asıl dehşetli musibet devletin içinde tüysüz yetimin hakkı bulunan vakıf mallarını ya da kendi halkının helal malını/ hırsızlaması değil, ülkede Arabi’nin gördüğü rüyayı görecek/ yorumlayacak, yani eyleminin neye tekabül ettiğini idrak edecek insan kalmaması.
Sürekli kurban edebiyatini sevmem fakat bu yaziyi icinde harika bir dengeyi barindirdigi icin desteklemek zorundayim.
1. Bu yazida cemaatimize söyle yaptilar, böyle yaptilar, biz ne iyiydik davulu calinmiyor. Kisa ve öz bir sekilde mesele gayet net anlatiliyor ve yas tutma frekansindan yayin yapilmiyor.
2. Asil hedefte olanin bizden ziyade Peygamber´in (sav) sünneti oldugu hatirlatiliyor
3. Hizmetin yaptiklari ettikleri degil, amaclarina vurgu yapiliyor ve “ülkemizin geleceginin calindigina dikkat cekiliyor.. Hizmet´in basina gelenlere degil, ülkemizin geleceginin basina gelenlere vurgu yapilmasi su zamanda cok dengeli bir durus. Sürekli olarak cahil, kendi ekmeginin derdinde ve birilerinin itisip kakismasinda taraf olmak istemeyen halka saldirmamak gerektigini anlamis bir durus bu.
Akli selimin, dolayisiyla tutarliligin, kendine gelmenin, motive olmanin galip gelmesi adina bu tür yazilarin cogalmasi dilegiyle.
Söyledikleriniz güzel de, o “sürekli olarak cahil” dediğiniz(ki sonuna kadar haklısınız) halk! Gerçekten…
TARAF OLMAK İSTEMEDİ Mİ!
…
Başka sözüm yok, kalemimi kurabilirsiniz…
Türk halkina toptan cahil diyemeyiz. Bizi yillarca finanse eden, türlü ülkelerde okul acmamiza önayak olan halk da Türk halkiydi, baska bir halk degil. Bütü o hizmetler cemaatin bizzat kendi kazandiklariyla yapilmis degil, aksine cemaatin halka basvurup yaptigi seyler.
Zaten o yüzden sürekli olarak söyle magdur olduk, böyle magdur olduk edebiyatindan sitkim siyrildi. Magdur olan Türk halkidir.
Bu insanlar bilgi cahiliydiler ama ferasetleri boldu, bilgili, dindar insanlara güvendiler ve önlerini actilar.
Türk halkinin icinde zircahil olanlar da elbet var ama bunun da sebepleri var ve bundan biz de cemaat olarak sorumluyuz. Biz her seyden önce bir egitim cemaatiydik bi kere. Sürekli magduru oynayacagimiza bu halki neden bi seviyeye ulastiramadik diye kendimizi sorgulamamiz gerekir.
Türk halkinin zir cahil kesimi taraf oldu evet, ama geri kalan taraf falan olmadi. Türk halki genel olarak akillidir, kendine göre akilldir ve bunun yansimalarini biz cemaat mensuplarinda da görürüz. Cemaat mensuplari yumurta kapiya dayanana kadar Kürt meselesi konusunda kimi zaman cahil, kimi zaman da sessiz kaldi. Sessiz kalmasi taraf tuttugu anlamina gelmez. Sessiz kalmasinin sebebi de belli: Kendi güvenligini her seyden önce görmesi, kendi ajandasinin selameti. Türk halkinin genis akilli kesimleri de bugün bunu yapiyor: Kendi güvenligini öne almak adina sessiz kaliyor. Bu kadar basit.
Türk halkinin AKP ve cemaate bu sessizligiyle aslinda sunu söylüyor: Ikinizin önünü actik, adam ettik. Biz bunlari siz birbirinizi yiyin, derin devletin oyunlarindan ilham alip istihbaratcilik oynayin diye yapmadik!
Nitekim AKP oy kaybediyor, insanlar dul maasi, su maasi, bu maasindan olsa, yine sokaklar 20 sene öncesi gibi dilencilerden gecilmese daha da düser. Düsen cemaat mensuplarini da kaldirmiyor, su an kendini düsünmesi lazim.
Ac kaldiginda, kendi güvenligin söz konusu oldugunda onurunu korumak Türkiye icin üst bir level. Bu cemaat icin de gecerli. Onursuzluk esittir cehalettir gibi bi cikarimda bulunmayi ben de isterdim, ama Türkiye halkini, dolayisiyla cemaati bu sekilde tanimlamak icin erken. Sirtinda herhangi bir küfen olmayacak ki, tek bi mezuniyetin, tek bi meteligin bile olmadigi halde kimseye eyvallahin olmasin. Zaten mesele öyle bi nesil yetistirmek, amac o. O amaca daha varmadiysak halki cahil diye asagilamak niye?
Cemaat mensuplarının yüzde 70 İ geri kalan yüzde 30 A zülmetti. Süikasta kurban giden Sinan Ateş dahi o zamanlar vemmate kız yurdu binası bağışlamış… O zamanlar demekki cemaatcıy mış.. Aynı zamanda Atatürkçü…
Bir insan hem cemaatçı hem Atatürkçü ise orada işte zır cahillik var..
Başka bir deyişle hem imanlı hem de Atatürkçü olan bütün Türkler kelimenin tam manası ile cahildir. Hem de katmerli cahil.
Türk halkının en azından yüzde 80 İ hem Atatürkçü hemde Müslüman ve mükadessatçıdır..
İşte iki zıddı özünde birleştiren ultra cahil toplum. Kim daha çok karnını duyursa o oluyor.
Aziz Nesin in yarım yüzyıl önce bu durumu tesbit ettiğini görende hayretler içinde izlemiştim.