NECİP F. BAHADIR | YORUM
Zaman zaman aykırı çıkışlarıyla dikkat çeken Bülent Arınç, sağlık sorunları nedeniyle hastanede tedavi gören CHP’li Belediye Başkanı Murat Çalık’ı ziyaret etti. “Benim tanıdığım Murat Çalık pırlanta gibi insandır. Üzerine atılı suçların gerçekleşmediğini göreceğiz.” dedi. Bu sözleriyle Çalık’ın kefil oldu. ‘Suçsuz ve masum’ olduğunu dile getirdi. Peki neden içeride o zaman? Niçin ‘tutuklu’ yargılanıyor? Ve ağır sağlık problemleriyle boğuşurken neden tahliye edilmiyor?
Bu soruların cevabı belli; Erdoğan öyle istediği için… Yoksa yargının inisiyatifi ve iradesinin sonucu değil. Arınç AKP’li değil mi? Kamuoyuna söylediklerini doğrudan Erdoğan’ın yüzüne haykıramaz mı? Yüksek sesle konuşamaz belki ama ‘yargı problemini’ söylediğini düşünüyorum. Sözünün bir ağırlığı kalmadı. ‘Özgül ağırlık’ duman oldu. Erdoğan bir duvar hiçbir uyarı veya telkin tesir etmiyor. Arınç’ın çıkışı münferit, tek başına… Ve fakat Arınç’ın düşüncelerini ve hassasiyetini paylaşan çok AKP’li var.
Hiç birinin konuşmaya cesareti yok. Hakkı söylemenin, adaleti dillendirmenin bedeli var. Onu ödemeyi göze alanı ara ki bulasın… Arınç için ‘yarın’ diye bir şey yok artık. Her türlü riski göze alması bu yüzden. Ve bütün bütün vicdanı da kaybolmuş değil. Epey aşınsa da kalbi taşlaşmamış, göğsünde yürek taşıyor. Olup bitenlerin sorumlusunun Erdoğan olduğunun da farkında. Gemiyi terk edebilmiş de değil. Herhalde içeriden okunacak gazelin hariçten okunana göre daha etkili olacağını düşünüyor.
Murat Çalık’a kefil olmakla kalmadı, AKP yargısını eleştiren mesajlar da verdi; “Ben herkese insaf, merhamet ve vicdan tavsiye ediyorum.” dedi. Neden? Çünkü mevcut iktidarın ne insafı var, ne merhameti ne de vicdanı.
Murat Çalık sadece bir sembol… Onun gibi yüzbinler var; kimi içeride kimi dışarıda AKP’nin zulmü altında inim inim inleyen… Bu tavsiye de doğrudan Erdoğan’a… İpler onun elinde… Ve ipi sıkan, ülkeyi boğulma noktasına getiren ondan başkası değil. Merhametsiz siyasetin dümeninde Erdoğan oturuyor. İnsaf ve vicdanını tümüyle yitirmiş durumda.
Arınç her cümlesi AKP iktidarına basit bir eleştiri değil, çok daha öte, adeta ‘isyan yüklü’; “Bir siyasetçi olarak ben de yargılandım. 5 yıl ağır hapis cezası aldım ama hep tutuksuz yargılandım. Sayın Cumhurbaşkanı tutuksuz yargılandı…”
Aslolan ‘tutuksuz yargılama’. AKP kadrolarının yargının siyasallaşmasından çok çektiği doğru. Arınç, 12 Eylül’ün hüküm sürdüğü iklimde yargılandı. Erdoğan 28 Şubat sürecinin ağır şartlarında… Ama ikisi de tutuklanmadı. Yargı ve üzerinde etkili olan güç odakları bu kadar merhametsiz, insafsız ve vicdansız olmadı. Bugünkü hal 12 Eylül’den de, 28 Şubat’tan da beter… Kanıtı Arınç’ın sözleri…
Haksızlık etmemek lazım, Arınç başkalarını da ziyaret etti. Melek İpek’in tahliyesi için çok uğraştı. Geçmişte dostlukları ve hukuku olduğunu tahmin ettiğim, bir ara birlikte siyaset yaptıkları İlhan İşbilen’i de Sincan’da görmeye gitti. Halini hatırını sordu… Ancak dertleşebildi. Keşke, Çalık için söylediklerini İşbilen için de söyleyebilseydi? Haksız ve hukuksuz yere içeride tutulduğunu, yok yere hapis yattığını anlatabilseydi? Dosyaya önyargısız bakan İşbilen’in yargılandığı ‘çatı davanın’ ne kadar mesnetsiz ve dayanaktan yoksun olduğunu görür. Yargıtay bozdu, mahkeme direndi, birkaç hafta önce ceza kurulunda duruşması vardı fakat sonuç değişmedi. Mahkeme salonlarının gazetecisi Müyesser Yıldız isabetli yorumla kararı analiz etti. Çalık’ın sağlığından daha ağır durumda olanlar da var AKP zindanlarında… Ama seslerini duyan yok.
Arınç’ın Çalık’ı ziyareti ve hastane önünde verdiği ‘insaf, merhamet ve vicdan’ çağrısı bir yumuşama alameti olabilir mi? Keşke… Sarayın duvarlarını aşarak Erdoğan’ın yüreğine kadar ulaşsa… Ama çok zor. Belki MHP’li Feti Yıldız’ın ısrarla sürdürdüğü ‘adalet’ çıkışları bir ‘karşılık’ bulabilir. Çok umutlu olmamakla birlikte Yıldız, Arınç’a oranla AKP üzerinde daha etkili… Yıldız’ın söyledikleri kendi görüşü değil. Parti yöneticisi olduğu için kurumsal niteliği de var. Ve şu ana kadar Bahçeli’den bir tepki veya düzeltme gelmedi.
Feti Yıldız’ın mesajları çok net… Doğrudan yargıya ve AKP’nin politikalarına yönelik; “Henüz iddianamesi bile yazılmamış olaylarla ilgili değerlendirmeler yapılırken, ekranlarda peş peşe hüküm cümlelerinin kurulduğunu görüyoruz. Bir kez daha hatırlatmak istiyorum; Bütün yargılama önlemleri gibi tutuklama da geçici niteliktedir. Maalesef biz de peşin ceza gibi uygulanıyor. Hiçbir ahlaki disipline bağlı olmayan Sosyal Medya Mahkemeleri hukuka, adalete zarar veriyor…”
Sadece ekranlar ve sosyal medya mı, yargısız infaz yapan… En başta Erdoğan… Turplar, ahtapot benzetmeleri adaletin canına okumuyor mu? Yıldız, ‘kızım sana söylüyorum…’ demeye getiriyor.
Yıldız’ın dilinden aktarılan MHP’nin ‘hukuk ve yargı rahatsızlığı’ AKP’de karşılık bulur mu? Yoksa bu sözler birer ‘vicdan çıkışı’ olarak mı kalacak? İlla da Bahçeli’nin mi söylemesi lazım? Umutlu olmak istiyorum. Fakat AKP’nin kaskatı kesilen halini görünce iyimser olamıyorum. Bir parti adını verdiği ‘adaleti’ bu kadar ayaklar altına alır mı? Anlamak gerçekten zor. Din, gelenek ve kültür hep ‘adaleti’ yüceltmez mi?
Yargının hali pürmelalini özetleyen bir sahne var. İlk Özgür Özel anlattığında ben biraz abartılı bulmuştum. Olayın tanığı Ekrem İmamoğlu konuşunca iddia olmaktan çıktı, doğrulandı ve gerçeği dönüştü. İşte AKP yargısının gerçek yüzü…
“Beyaz Toros paylaşan savcının odasından ayrılmak üzereyken, kendisi ayağa kalkıp bana; ‘Sayın Başkan, kusura bakmayın. Yarın siz cumhurbaşkanı olursunuz, masanın bu tarafına siz oturursunuz. Ben diğer tarafa geçerim, o zaman da siz bizi yargılarsınız’ şeklinde sözler sarf etti. Kulaklarıma inanamadım. ‘Bu nasıl bir söz böyle, benim sizi yargılamak için mi Cumhurbaşkanı olacağımı düşünüyorsunuz? Siz kim, biz kim? Neyin tarafıyız? Biz bu ülkeye adalet gelsin diye uğraşıyoruz. Çok yazık…”
Zihniyete bakar mısınız? Nasıl bir kafadır bu?
Mahkeme salonlarında hukuk işte böyle işliyor. Adaletin canına böyle okunuyor. “Güç bizde, istediğimiz gibi yargılarız” hukuku bu… Hakkın değil gücün hukuku… Ülke olağanüstü dönemler yaşadı, darbeler, sıkıyönetimler gördü. Fakat böylesine ilk kez tanık oluyoruz. Arınç’ın, Yıldız’ın dile getirdiği hukuksuzluğun bir savcı tarafından itirafı…
Çok yazık gerçekten… AKP’nin 23 yılın sonunda ülkeyi getirdiği nokta burası. Sözün bittiği yer. Sadece bu da değil…
DEM heyetinin Öcalan’la görüşmesinde Selahattin Demirtaş’ın duruma da gündeme gelmiş. Öcalan, Demirtaş’ın tahliyesi için, “Daha durun, ona zaman var…” diye cevap vermiş. Kamuoyu Demirtaş’ın tahliyesini boşuna bekledi. İddiayı bir gazeteci yazdı. Günler geçti, yalanlanmadı. Bu manzara karşısında acı acı tebessüm etmekten başka ne söylenebilir…?
“Yurdum yalnızlığım benim / Nereye gitsem oraya / Siyah bir gül düşüyor / Yurdum, ne kadar benzedin / Giderek büyüyen yaraya…”
Erdoğan başta demişti “Acırsan, acınacak hale gelirsin”. Zerre de acımıyor. Bakalım ne olacak. Bunu ciddi ciddi merak ediyorum. “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” sözü doğru mu, yanlış mı bunun bir çeşit testini yaşıyoruz.
hepsi için yaşasın cehennem.