“Allah senden bir şey alır ama karşılığında o kadar çok şey verir ki…”

RÖPORTAJ | METİN YIKAR

Myanmarlı bir anne ile Türkiyeli bir babanın kızı olan Setenay, daha üç aylıkken anne ve babasının ayrılığıyla parçalanan bir ailenin çocuğuydu. Ancak annesiyle Myanmar’a dönerken uçakta tanıştıkları bir Türk öğretmen, onun hayatının yönünü değiştirdi. Yıllar içinde Türk okullarında büyüyen, öğretmenlerinin desteğiyle okuyan, Türkçe Olimpiyatları’nda altın madalya alan Setenay, “Allah benden bir şey alıyor ama diğer taraftan o kadar çok verdi ki, ne kaybettiğimi bile hissetmiyorum” diyor.

Türk öğretmenlerin büyüttüğü Myanmar’lı Setenay, Türkiye’ye uzanan hikâyesini Metin Yıkar’a anlattı.

Setenay Türkiye’de doğdu, ancak anne-babasının evliliği sadece üç ay sürdü. Annesi, bebeğiyle birlikte Myanmar’a dönmek üzere uçağa bindiğinde yanına bir Türk öğretmen oturdu. Sohbet sırasında annenin eşinden ayrıldığını, Myanmar’a döndüğünü öğrenen öğretmen, “Çocuğun üç yaşına geldiğinde bizi bul, biz Myanmar’da yeni okul açıyoruz” diyerek kartını verdi.

Anne bu teklifi çok ciddiye almasa da kartı sakladı. Yaklaşık üç yıl sonra, aynı öğretmenin çevresi devreye girdi; Türkiye’de okuyan bir yeğen üzerinden anneye ulaşıldı. Böylece Setenay, Myanmar’da açılan Horizon adlı Türk okulunun ilk öğrencilerinden biri oldu. Üç yaşında anaokuluna başlayan Setenay, eğitim hayatı boyunca Türk okullarında okudu.

“Baba seni çok seviyorum, para”

Setenay, yıllarca Türkiye’de kalan babasıyla sadece telefonda görüşebildi. Türkçe bilmediği yıllarda annesinin öğrettiği üç kelimeyle konuşuyordu: “Baba seni seviyorum, para.”

Yıllar sonra bu anıyı anlatırken gülerek, “Babam bir gün telefonu yüzüme kapattı, ‘Kızım hep para para deme’ dedi” diyor. Babası sadece harçlık gönderirken, okul masraflarının neredeyse tamamını Türk öğretmenleri karşıladı. Setenay, “Üniformamdan sınav ücretlerime kadar her şeyi öğretmenlerim ödedi. Onları hiç unutmayacağım” diye konuşuyor.

Türkçe bilmeden Türkçe Olimpiyatı’na

Ortaokul yıllarında, okulundaki Türk öğretmenler onu Türkçe Olimpiyatları’na hazırlamaya karar verdi. Setenay aslında şarkı söylemek istiyordu ancak koordine eden öğretmeni Ömer Hoca, onu “Türkçe konuşma” kategorisine yazdırdı. O sırada Türkçesi neredeyse sıfırdı.

Yoğun hazırlık sürecinde bir yandan Türkçe öğrendi, bir yandan keman çalıştı. Öğretmeni, onun hayat hikâyesini de olimpiyatlarda kullanılacak bir drama metnine dönüştürdü. Annesiyle birlikte mutlu ve hüzünlü pozlar verdiler; o zaman bunun nedenini tam anlamasa da bu fotoğraflar Türkiye’de ekrana gelecek duygusal bir hikâyenin parçasıydı.

Setenay, Myanmar adına katıldığı Türkçe Olimpiyatları’nda o yıl altın madalya kazandı. Türkiye’de kadınların kendisine sarılıp ağladığını, ama o günlerde Türkçe bilmediği için bu yoğun duyguyu tam anlayamadığını anlatıyor. Daha sonra hakkındaki haberleri çeviriyle okuyunca, “Kendi hikâyemi okuyunca bile kendime üzüldüm” diyor.

13 yıl sonra ilk kez babasına sarıldı

Olimpiyatlar için İstanbul’a gelmesi, aynı zamanda babasıyla ilk kez yüz yüze görüşeceği anlamına geliyordu. Henüz Myanmar’dayken, “Babanı göreceksin, ne hissediyorsun?” sorusuna, “Onu arkadaş gibi tanıyorum, çok bir şey hissetmem herhalde” diye cevap vermişti.

Ancak İstanbul’da havaalanında babasını gördüğü an, her şey değişti. Kameralar karşısında babası ona sarıldığında, ikisi de dakikalarca ağladı. Setenay o anı, “Neden bu kadar ağladığımı bilmiyorum ama içimde bir şey koptu. Babaannem de çok duygusaldı, hepimiz çok ağladık” sözleriyle anlatıyor.

Olimpiyat programı nedeniyle sadece bir hafta babası ve ailesiyle kalabildi, sonra yeniden Myanmar’a döndü.

Türk okullarından Bursa’ya, oradan Amerika’ya

Setenay, üç yaşından lise son sınıfa kadar hep Türk okullarında okudu. Öğretmenleri üniversiteye hazırlık sürecinde de ona destek oldu. Türkiye’de Uludağ Üniversitesi’nde eğitim gördü; Bursa’da okuduğu yıllarda da çevresindeki esnafın desteğini gördü.

Kampüsünün yanındaki tavukçu, “Çok zayıfsın” diyerek her akşam ona ücretsiz tavuk kanat, pilav ve salata hazırlıyordu. Fırındaki çalışanlar, “Kızım ye, afiyet olsun” diyerek ona ikramlarda bulunuyordu. Setenay, “Onun için hâlâ dua ediyorum” derken, Bursa’daki bu küçük iyilikleri unutamadığını söylüyor.

Yıllar sonra, ilkokuldan beri tanıdığı sınıf arkadaşı Ali ile yolları yeniden kesişti. Ali, küçük yaşlardan beri ona gizlice “I love you” yazılı notlar bırakıyordu. Setenay, “Annem her defasında notları bulup beni azarlıyordu, ben bile kimin yazdığını bilmiyordum” diye anlatıyor.

Ali başka okula geçince yolları ayrıldı. Üniversite yıllarında yeniden yazışmaya başladılar. Setenay Bursa’da, Ali ise bir süre Avustralya’da okuyordu. Bir tatilde Myanmar’a gittiğinde Ali de oradaydı. Kısa süre sonra COVID-19 salgını patlak verince Setenay geri dönemedi. “Nasip” diyerek anlatıyor; Myanmar’da evlendiler. Daha sonra birlikte yeni bir hayat kurmak için Amerika’ya taşındılar.

“Üç aylık Setenay’a sorulsaydı, yine bu hayatı seçerdim”

Bugün geçmişe baktığında, anne ve babasının çok genç yaşta ayrılmasını artık farklı bir yerden okuyor. Çocukken bunun acısını yoğun hissettiğini, büyüdükçe ise yaşadıklarını şöyle anlamlandırdığını söylüyor: “Allah senden bir şey alıyor ama diğer taraftan o kadar çok verdi ki, sen ne kaybettiğini bile hissetmiyorsun. Ailemi aldı; annemle babam ayrıldı. Ama o kadar iyi öğretmenlerle, o kadar güzel bir Türk topluluğuyla karşılaştım ki… Üç aylık Setenay’a sorulsaydı, yine bunu seçerdim. Annemle babamın beraber olduğu başka bir hayatı değil, bu hayatı seçerdim.”

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin