NECİP F. BAHADIR | YORUM
AKP’nin rakibi CHP falan değil kendisi! Eğer başladığı gibi devam ettirebilseydi, bileği bükülmezdi. Kendisiyle, kendi geçmişi ve kökleriyle kavgaya tutuştu. Yenilgi mukadderdi. CHP, 31 Mart’ta zaten kendisine yenilmiş bir partiyi alt etti. CHP’nin yerinde kim olsa kazanacaktı. Önümüzdeki seçimlerde de farklı olmayacak, rakibi kazanmayacak; Erdoğan kaybedecek!
Muhalefetten, karşı mahalleden gelen eleştirileri, itirazları bertaraf etmek kolay. Eğer safları sıkı tutabilir, moral üstünlüğü kaybetmezseniz, surda gedik açtırmadan yola pekala devam edebilirsiniz. Muhalefeti bile ‘avantaj’ olarak kullanabilirsiniz. AK Parti döneminde böyleydi. AKP’de işler değişti. AK Parti kendisine yabancılaştı, AKP oldu!
Bülent Arınç, Hüseyin Çelik gibi isimler gitti, Abdullah Gül uzaklaştı, hiçbir parti kurucusu kalmadı, yerlerine çok uzaklardan Mehmet Ali Çelebi, Hulki Cevizoğlu ve Mehmet Uçum gibi ‘yabancılar’ geldi. Gelmekle de kalmadı, AKP’yi istila ettiler. Hem kadro, hem de zihniyet olarak… Daha çok ‘zihniyet’ olarak. Mehmet Uçum kadar sesi çıkan kim var AKP’de?
AKP içeriden vuruldu. Büyük bir çınardı. Fakat gövdesine kurt girdi. Hayır, simgesi ‘bozkurt’ olan MHP’yi kastetmiyorum. Gerçi MHP’nin bozkurtları da bunun dışında değil. AKP’yi içeriden çürüttü kurtlar… Dışarıdan gövde iri, dallı budaklı görünse de içi kof AKP ağacı, devrilmek için zayıf bir rüzgara bakar. O rüzgar da başladı esmeye…
Bedri Rahmi sanki AKP için yazmış; “Uzun kavak gıcım gıcım gıcılar / İliklerine kadar işlemiş sızı / Artık iflah olmaz bu kavak ağacı / Bu türkünün yüreğinde sancı var…”
‘Gıcım gıcım gıcılayan’ iç sesler o kadar arttı ki… Bir kaçını dikkatlerinize sunacağım. Ertuğrul Yalçınbayır ve Hüseyin Çelik gibi AKP’nin kurucuları arasında yer almış… Ertuğrul Günay gibi bakanlık yapmış… Haşim Kılıç gibi AK Parti’nin kapanmaması için direnmiş isimlerin aralarında bulunduğu 19 kişi, ‘Adalet Çağrısı’ adı altında bildiri yayınladı. ‘Hukuk devleti askıda’ dedi. Erdoğan’a söylenebilecek en ağır sözler metinde yer aldı. Bir zamanların ‘muhtıra’ metinleri bile bu kadar sert değildi.
Çok çarpıcı başka cümleler de var metinde ama ‘hukukun askıda olduğu’ tespitinden sonra onları sıralamak anlamsız. Çürümeye karşı içeriden bir ses bu. Bildiriye imza atanların dertlerinin ‘siyasi’ olduğunu düşünmüyorum. O çağrıyı Erdoğan’a kötülük olsun diye yaptıklarını da sanmıyorum. AKP’ye bir iyilik yaptılar aslında. Şok etkisini gösterirse tabii. Bütün mesele hukuksuzluklar karşısında ‘dilsiz şeytan’ olmama kaygısı…
Bülent Arınç’ın ‘Can Atalay’ çıkışı
Eski Meclis Başkanı… AKP’nin kurucu babalarından… Siyasetin vicdanı… Sonradan Erdoğan onu da kendisine benzetti. Ağır hayal kırıklıkları, gönül yarılmaları yaşasa da Arınç tümüyle kopmadı partiden. Sadece uzaklaştı. Kabuğuna çekildi. Sık sık itirazlarını dile getirmekten de geri durmadı. Arınç gibi bir isimden çok daha fazlasını umardım. Siyasi tarihe adını altın harflerle yazdıracak bir ‘huruç hareketi’ beklerdim. Sorunu ve çareyi ‘kadere, beyaz gömlekliye’ havale etmeyi sokaktaki insan dahil hemen herkes yapar.
‘Gıcım gıcım gıcılayan’ bir ses verdi Arınç! Önce Numan Kurtulmuş’u tebrik etti, yeniden seçilmesi dolasıyısıyla. Kurtulmuş ki Türk siyasetinin gördüğü en omurgasız isimlerden biri… Bir ‘yumuşakçadan’ farksız. Boyuna posuna bakarak adam sanabilirsiniz fakat sonu derin bir hayal kırıklığıdır. Erdoğan’a ‘Karun’ dedi, sonra utanmadan sıkılmadan gitti yanında saf tuttu. Karun’un has adamlarından biri oldu. Karun yamağı!
Bülent Arınç, Kurtulmuş’a yaptığı çağrıda ‘Can Atalay sorununu’ çözmesini istedi; “Milletin oyuyla seçilmiş ve yüksek yargı kararıyla mazbatası onaylanmış bir milletvekilinin cezaevinde tutulması, Meclis’in itibarına zarar vermektedir. Bu durum, demokrasiye olan inancı zedelemekte, halkın iradesini gölgelemektedir. Ben bu meselenin bir an önce, adil, hukuka uygun ve olumlu bir şekilde sonuçlandırılmasını temenni ediyorum.”
Arınç’ın ‘talebi’ yerinde… Doğrusu bu… Sandıktan çıkmış bir milletvekilinin yeri hapishane değil, Meclis’tir. Belediye başkanlarının da öyle… Seçilmişler eğer suçu bulaşmışsa ‘tutuksuz’ yargılanmalı. Kaç belediye başkanı içeride… Bu satırları yazarken İçişleri Bakanlığı İstanbul’un CHP’li 5 belediye başkanını görevden uzaklaştırdı. Bayram arefesi AKP tipi siyaset bu… Bayramı zehir etmek bilinçli politika olmalı…
Arınç’ın çağrısı Kurtulmuş’a… Fakat Kurtulmuş’un bir iradesi bir kişiliği olmadığını bilmiyor mu acaba Arınç? Bir şahsiyet ve irade ortaya koyabilseydi o koltukta oturabilir miydi? Mesajı yanlış adrese gönderdi Arınç, Saray’a seslenmeliydi. ‘Kızım sana söylüyorum…’ olsun diyeceğim ama ‘gelinin’ anlayacak hali yok ki… AKP nasıl da ‘gıcım gıcım gıcılıyor’ görüyor musunuz?
Bir itiraz da Yusuf Kaplan’dan!
Buyurun bir ‘gıcım’ sesi daha… Yeni Şafak’ta Yusuf Kaplan’ın bir mesajı… Arınç gibi o da sosyal medyadan seslendi. O da bazı AKP’liler gibi Ekrem İmamoğlu operasyonundan rahatsız. Demek ki Yeni Şafak’ın manşet ve haberleri, kendi yazarı Kaplan’ı bile ikna edememiş. İtirazı var çünkü… Şu cümleler Kaplan’a ait; “Ekrem İmamoğlu’nu içeri atıp da hakkında yolsuzluk soruşturması açılan çok sayıda AK Partili belediye başkanından bir tanesini bile içeri atmazsanız, İmamoğlu’nu kahraman, CHP’yi de güçlü iktidar yapmaktan kurtulamazsınız!”
Haksız mı? “İlk taşı günahsız olan atsın!” değil mi? Yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet konularında en son konuşması gereken parti AKP… 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet dosyaları orada duruyor. 4 bakanı suçüstü yakalandı. Ayakkabı kutuları, milyonluk saatler, para sayma makinalarının gereği yapıldı mı?
Tayyip Erdoğan 4 bakanını da siyasetten uzaklaştırarak ‘suçu’ kabullenmiş oldu, fakat yargının da önünü kapadı. AKP ve medyası ‘yolsuzluk’ iddiaları konusunda inandırıcı ve ikna edici olamıyorsa aynaya baksın… Kaplan’ın sorusu yerinde; “Yargı niye AKP’lilerin yakasına yapışmıyor?”
Bugün AKP iktidarının legal ve meşru tek bir ihalesi var mı acaba? Yolsuzluk AKP öncesi istisnaydı, AKP döneminde kural oldu… Götüren götürene!
Vatandaşa ‘tuzak’ kurmak!
Gıcım gıcım gıcılayan bir ses daha… AKP’li Şamil Tayyar, doğrudan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı ‘vatandaşa tuzak kurmakla’ suçladı. Konu trafik… Her köşe başına konan radar ve para cezaları… Tayyar, “Yeni bir toplumsal reaksiyon öncelikli sorunlar listesini alt üst etmeye aday gibi gözüküyor. Yapay zekayla desteklenen ve her güzergaha belirli aralıklarla yerleştirilen radarlar köy yollarındaki traktörlere varan abartılı kuşatmalar trafik kontrolünden ziyade tahsilat seferberliğini çağrıştırıyor. Devlet vatandaşına tuzak kurmaz!”
Şamil Tayyar’ın mesajı ‘toplumsal tepkinin’ de ifadesi, o yüzden çok ses getirdi.
Vatandaşına tuzak kurmayan devlet, eski devletti be Şamil Tayyar… AKP devleti vatandaşına tuzak da kurdu, terör de estirdi. Radar falan hep bunun yansımaları AKP’nin içeriden çürüdüğünü, gövdesinin kurtlandığını söylerken haksız mıyım? ‘Gıcım gıcım gıcılayan’ sesleri siz de duymuyor musunuz?
Artık iflah olmaz bu AKP ağacı…