AİHM’nin ‘Demirhan’ kararı: Tazminattan değerli bir kazanım

AV. NURULLAH ALBAYRAK | YORUM

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 22 Temmuz 2025 tarihinde Türkiye’nin 61 farklı ilindeki ağır ceza mahkemeleri tarafından ‘terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla mahkûmiyet kararı verilen 239 kişi hakkında, ‘suç teşkil etmeyen eylemler gerekçe gösterilerek cezalandırıldıkları ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği’ gerekçesiyle ihlal kararı verdi.

239 kişiyle ilgili verilen bu ihlal kararı, yalnızca bireysel başvurucular açısından değil, tüm mağdurlar ve hukuki mücadele açısından tarihi bir nitelik taşıyor. Bu karar, yıllardır süren sistematik hak ihlallerine karşı verilen mücadelenin somut ve önemli bir kazanımıdır.

Kararın niteliği itibarıyla önemi tartışılmaz ancak tazminat verilmemesi mağdurların kafasında soru işaretleri oluşturdu. Bu düşüncenin elbette hem anlaşılır hem de haklı bir beklenti olduğu söylenebilir. Çünkü yıllardır haksız bir şekilde özgürlüğünden mahrum bırakılan, mahkumiyet kararıyla sosyal hayatı, mesleği elinden alınan, ailesiyle birlikte ötekileştirilen insanların maddi ve manevi tazminat beklemesi son derece doğaldır. Bu nedenle de tazminata hükmedilmemesi nedeninin sorgulanması gayet makul bir yaklaşımdır.

AİHM’nin tazminat mantığı

AİHM’nin tazminat konusundaki yaklaşımı, kamuoyunda zannedildiğinden farklıdır. Mahkeme, öncelikle tazminatı bir ceza veya intikam aracı olarak görmediğini; esas olanın ihlalin tespiti ve sonuçlarının ortadan kaldırılması olduğunu açıklıyor. Mahkemenin sitesinde de yer alan açıklamasında şöyle deniliyor: “Adil tazmine karar verilmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (“Mahkeme”), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek Protokolleri tarafından güvence altına alınmış bir hakkın ihlal edildiğine dair tespit yapmasının otomatik bir sonucu değildir. 41. maddenin lafzı, Mahkeme’nin, sadece iç hukuk ihlalin sonuçlarını tamamen ortadan kaldıramıyorsa ve bu halde bile, sadece “gerektiği takdirde” (Fransızca metindeki “s’il y a lieu”; İngilizce metindeki “if necessary”) adil tazmine hükmedeceğini açıkça belirtir.”

Bu açıklamaya göre Adil tazmine ancak, iç hukuk ihlalin sonuçlarını tamamen ortadan kaldıramıyorsa ve gerektiği takdirde hükmedilebilmektedir.” denilmektedir.

Yani;

  • Tazminat cezalandırma aracı değildir.
  • Eğer ihlalin tespiti mağduriyeti gidermeye yeterliyse ayrıca tazminata hükmedilmeyebilir.
  • İhlal kararı mağduriyetin tüm sonuçlarını ortadan kaldıramıyorsa, tazminat verilebilir.

Demirhan kararının açtığı yol

AİHM, ‘Demirhan’ kararıyla yeniden yargılamanın ve beraatın önünü açtı. Bu haliyle ihlalin tespiti tek başına iç hukukta yaşanan hukuksuzluğun tamamen ortadan kaldırılmasını sağlayabilecek nitelikte bir kazanımdır. Bu kararla:

  • Yargılamaların yeniden yapılmasının ve beraatların önü açılmış oldu.
  • Haksız yere verilen cezaların ortadan kaldırılması mümkün hâle geldi.
  • Bu zamana kadar uğranılan tüm maddi ve manevi zararların iç hukukta tazmin edilebilmesinin de yolu açıldı.

Bu bağlamda tazminat, hukuki tabirle “tali” kalmakta; çünkü asıl sonuç, ihlalin tespiti ve adalet yolunun açılmasıdır.

Tazminat verilmemesi elbette eleştirilebilir ve bu eleştiri de makul görülmelidir. Ama şunu da göz ardı etmemek gerekir: Bu karar, bir tazminatın vereceğinden çok daha büyük bir etkiye sahiptir.

Çünkü bu karar:

  • Yıllardır süren sistematik hukuksuzluğu tarihi bir kararla kayda geçirdi.
  • İhlalin uluslararası düzeyde tescilini sağladı.
  • Hukuk mücadelesinin önünü açtı.

Tazminat ile kararın etkisi arasındaki fark

AİHM, özgürlük ve güvenlik hakkı (tutukluluk) ihlallerinde 4.000’in üzerinde başvuruda 3.000 ile 5.000 Euro arasında değişen miktarlarda tazminata hükmetti. (https://database.turkeyrightsmonitor.com/tr/echr/ ) Çünkü bu tür kararların iç hukukta doğrudan etkisi sınırlı. AİHM, bu kararların etkisinin sınırlı olmasını dikkate alarak tutukluluk başvurusu ihlallerinde tazminat verdi ve vermeye devam ediyor.

Ancak Demirhan kararı, ağır ceza mahkemeleri tarafından verilen mahkûmiyet kararlarını hedef alan bir ihlal tespitidir ve doğrudan yeniden yargılama ve beraat yolunu açmaktadır. Bu nedenle AİHM, ihlalin tespitini yeterli görerek tazminata hükmetmemiştir. AİHM’nin beklentisi açıktır: Türkiye, sistematik hâle gelen ihlallere son vererek hukuka dönmeli ve tazminat meselesi iç hukukta çözüme kavuşturulmalıdır.

Yani esas tazminat, iç hukukta alınacak beraat ve beraatla birlikte hükmedilecek olan maddi ve manevi tazminattır. Beraat kararıyla birlikte bugüne kadar uğranılan tüm maddi zararlar hesaplanacak ve uygun bir manevi tazminatla birlikte karara bağlanacaktır.

2000 yılında “Bufalo Operasyonu” olarak adlandırılan organize suç örgütü davasıyla ceza yargılamasına adım atmış, sonrasında Örümcek ağı, Neşter, Enerji operasyonu gibi onlarca medyatik ceza davasında savunma yapmış, 17-25 Aralık sonrasında açılan ceza davalarında avukat olarak yer almış, ceza stratejisi belirlemiş bir hukukçu olarak şunu söyleyebilirim:

Rakamlar ve tazminatlar bir gün unutulur. Ama ‘Demirhan’ kararının açtığı yol, verdiği güç ve yarattığı umut hafızalardan silinmez.

Bu karar:

  • Hukukun yeniden inşası için açılmış bir kapıdır.
  • Mağdurların yıllardır süren emeğinin ve sabrının karşılığıdır.
  • Mağduriyetler arasında tarihe geçen bir hukuki zaferdir.

Bugün konuşulması gereken rakamlar değil, bu kararın açtığı yol ve verdiği güçtür.

6 YORUMLAR

  1. Nurullah bey, bu karar, Türkiye de, b yargılamaları yapan savcı ve hakimlerin suç işlediği anlamını da otomatik olarak getirir.

    İddianameleri bile şimdiden belli değil mi? :

    1.Görevi Kötüye Kullanma (TCK 257)
    Kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı hareket ederek kişilerin mağduriyetine neden olması.
    Suç: Suç teşkil etmeyen fiillere ceza verilmesi.
    Cezası: 6 aydan 2 yıla kadar hapis.
    Nitelikli hal: Adam hasta da olsa, bebekli de olsa, hamile de olsa inatla devam etmesi. Yani, Mağduriyetin ağır olması, örneğin kişi özgürlüğünün kaldırılması. 2 yıldan 5 yıla kadar hapis.

    2. Hukuka Aykırı Olarak Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma (TCK 109)
    Ceza verilerek kişinin özgürlüğünün kasten elinden alınması.

    Suç: Mahkûmiyetle özgürlüğün kasten sınırlandırılması.
    Cezası: 2 yıldan 7 yıla kadar hapis.

    Nitelikli hali: Gözünün önüne AİHM kararları gelmesine rağmen, ısrarla devam etmesi, delilsiz yargılamaya ve tutukluluğa devam edilmesinin kararını sürdürmesi…. Yani, Kamu görevlisinin görevi kötüye kullanarak suç işlemesi……………3 yıldan 10 yıla kadar.

    3. İşkence (TCK 94) veya İnsanlık Dışı Muamele (Avrupa normlarına göre)
    Haksız yere cezaevinde tutulan kişilerin gördüğü sistematik kötü muamele.
    Cezaevinde süreklilik arz eden psikolojik/psikososyal tahribat varsa bu, işkence ya da insanlık dışı muameleye girer mi girer.
    Cezası: 3 yıldan 12 yıla kadar hapis.

    4. Adil Yargılanma Hakkını Bilerek İhlal (Anayasal Suç bu ayrıca) Buna bir de TCK 257 yi ekle.
    Bilinçli şekilde delil olmadan, savunma hakkı çiğnenerek karar verilmesi.
    Bu, yargının bağımsızlığını ve adaletin tarafsızlığını ortadan kaldırmak anlamına gelir.

    Yaptırımı doğrudan TCK’da olmasa da, Anayasa 36 ile bağlantılı olarak, görevi kötüye kullanma + hürriyetten yoksun bırakma suçu … bunun cezasını yapan düşünsün, bilerek yazmıyorum süresini.

    5. Suç Uydurma (TCK 271)
    Gerçekte var olmayan bir suçu, varmış gibi gösterip adli işlem başlatmak.
    Suç: Terör örgütü üyeliği gibi ağır suçlarla, somut delil olmadan ithamda bulunmak.
    Cezası: 1 yıldan 3 yıla kadar hapis.

    6. Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs (TCK 277)
    Yargılamanın sonucunu etkileyici şekilde davranmak. Lehe tanıkları dinlememek, beyanları önemsememek…say say bitmez
    Cezası: 2 yıldan 4 yıla kadar.

    Geldik bamteline..

    İŞTİRAK halinde yapmak bunları ve bir de buna ZİNCİRLEME SUÇUNU EKLEYİN

    Eğer bu tür kararlar örgütsel bir yapı içinde sistematik olarak alınmışsa, ki kararlar hakimin vicdanından değil, Politbüro Cumhurbaşkanı mavi gözlüklüden geliyorsa, başka mercilerden geliyorsa, telefon dökümleri buna ilişkin, tanık beyanları bir bir bunları söylediğinde…

    Bir de bu ÖRGÜTLÜ bir şeklide yaşılmışsa..

    Ekleyelim mi aşağıdakini NURULLAH Bey.

    TCK 220/6 ve 7ye göre örgüt adına suç işleme…

    Gelsin mi ozaman, TCK 43 ün zincirleme suç hükmü…. YÜZDE 50 ARTIRIMLAR..

    ve herbir MAĞDUR İÇİN ayrı ayrı verilecek birde bunlar asla unutulmamalı..

    Şimdi HESAP MAKİNASINI AÇIYORUM:

    Görevi Kötüye Kullanm, 2 – 5 yıl, Nitelikli hali

    Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma, 3 – 10 yıl, Kamu görevlisi olarak

    Suç Uydurma,1 – 3 yıl , Kasten isnat

    Adil Yargılamayı Etkileme 2 – 4 yıl, Sistematik hemde

    İşkence/İnsanlık dışı muamele yapanlar ada ekleyelim mi şunu:
    3 – 12 yıl, birde uzun tutukluluklar yaptırmışsa ki

    Toplam:
    10 – 25 yıl arası ve fazlası..

    Daha ARTIRIMLI HÜKÜMLERİ KOYMADAN bunlar. KDV sini koymadan, yüzde 50 ekstraları eklemeden

    İnsan hayatını böylesine ucuz sanıp, onu hapishanelerde haksız yere tutan Hakim ve Savcılara sesleniyorum.

    Gözünüzün önünde yukardaki hususlar. Siz alın İddianame bile deyin ona.

    Yarın hukuk geldiğinde önünüze ne gelecek sanıyorsunuz . Tam olarak bu.

    Yürek mi yediniz siz..

    Her bir sanık adına alacağınız hükmü söyleyin.

    Öbür dünyayı bilmem, karışamam.

    Ama Zalimler için ateşi düşününce.. Yahu, bu dünya da alacağınız hükümlerin toplamı bile binlerce yıl tutuyor.

    Binlerce yıl..

    Nasıl bir heba etme böyle.

    Bunu kendinize nasıl yaptınız..

    Bir hırsızın korkusundan, peşinden sürüklenip, nasıl bunca haksızlığa sebep oldunuz.

    Bir imza ile karattığınız hayatları biliyor musunuz.

    En az 500 bin insanı haksız yere hapse attınız, 10 binlercesini 4 yıl, 5 yıl, 6 yıl… kimilerini daha fazla..

    YÜZBİNLERCE YIL çaldınız insanların hayatından.

    Bu yüzbinlerce yılın cezası milyonları biliyor biliyorsunuz.

    Alın hesap makinanızı ölçün biçin, adam başı kaç d üşüyor bakın bakalım.

    Öyle, janti duruşma, Mahkeme kürsüsünde hukuka aykırı kararları verirken, bir de cakalı duruşunuzla, yaptığınızla kendinizi ne kadar mahvettiğnizi gözünüzle yukarda okuyun.

    Yukarda sizin iddianamenizi çok basitçe yazdım..

    Akılsız başın cezasını keşke ayaklar çekse..

    Bu hukuksuzlukların cezası, yargılaması vs olmayacak sanıyorsanız içinize sorun.

    İçiniz biliyorum, sürekli bir tedirginlik, kaygı içinde. Acabalar içinde.

    Put unuz gittiğinde, yavaş yavaş dünya değiştiğinde, daha iyi anlıycaksınız..

    Bu film yüzlerce kesz yaşandı. Kendi hayatımızda bile gördük..

    Hukuksuzluk yaparken, zulm yaparken caka satanların akıbetini tüm dünya daha gözlerimizin içinde gördü.

    İddianameniz yukarda.

    İster yürek ye.. ister vur patlasın, çal oynasın yap..

    Yorgan altında üşümem ki ben demek kolay.

    Kara kış çattığında göreceğim sizin halinizi..

  2. Evet Türkiye’de kısır döngü var ama mücadeleyi bırakmamak lazım. Yakın bir gelecekte gümbür gümbür gidecekler. Allah, verdiği söz gereği zalime verdiği mühleti bir gün bitirecek. İşte o zaman Türk yargısı bu kararları görmezden gelemeyecek.

  3. Bence bu kararda etkili olmayacak. Tr tam manasıyla hukuk devleti olmadığı sürece karar havada kalacaktır. Ben hükümet ile AİHM arasında gizli bir anlaşmanın olduğunu düşünüyorum. AİHM mahkemesi resmen Erdoğan rejiminin bir oyuncağı haline gelmiştir. AİHM in diğer Ülker ile verdiği kararlara bakıyorum çok ciddi tazminat cezası kararları var. Türkiye kararlarında bunu göremiyorum. Yeniden yargılama olsa bile alt mahkemeler beraat kararı asla vermeyecekler çünkü cesaret edemezler. Verdikleri kararın arkasında duracaklar ve topu üst mahkemelere atacaklardir. Sizin anlayacağız Yıllar sürecek olan davalar yine. insanlar zaten verilen hükümleri yatıp bitirmiş olacaklar. Yani bu karar hiçbir mana taşımıyor.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin