Afrika futbolu, ‘küresel sistemin’ kurbanı oluyor!

HASAN CÜCÜK | HABER-ANALİZ

Afrika futbolu, son on yıldır aynı sorunun etrafında dönüp duruyor: Afrika Uluslar Kupası (AFCON) ne zaman, nerede ve hangi koşullarda oynanmalı? Kıtanın en prestijli milli takım turnuvası, sportif değerinden çok takvim krizleriyle anılır hale geldi. Normal şartlarda 2025’te oynanması gereken AFCON’un 2026’ya sarkması, bu yapısal sorunun yalnızca son halkası.

AFCON, yalnızca Afrika’nın iç dinamikleriyle değil, küresel futbol düzeninin ağır baskısıyla da karşı karşıya kalıyor. Artan maç sayıları, yeni turnuvalar ve Avrupa merkezli futbol ekonomisi, Afrika’nın en önemli organizasyonuna takvimde giderek daha az alan bırakıyor.

Sürekli bozulan planlar

2012’den bu yana AFCON’un neredeyse hiç planlandığı gibi oynanamadı. Libya’daki iç savaş, Fas’ın Ebola salgını nedeniyle ev sahipliğinden çekilmesi, Kamerun ve Fildişi Sahili’ndeki altyapı ve iklim sorunları, turnuvanın ya ertelenmesine ya da başka ülkelere taşınmasına yol açtı.

Bu sorunlar ilk bakışta organizasyonel yetersizlikler gibi görünse de aslında Afrika futbolunun kronik kırılganlığını yansıtıyor. AFCON, çoğu zaman siyasi istikrarsızlık, ekonomik kısıtlılık ve iklim koşullarıyla mücadele etmek zorunda kalan ülkelerin omuzlarına yükleniyor. Son olarak Gine’nin ev sahipliğinden çekilmesi ve organizasyonun Fas’a devredilmesi, bu kısır döngünün hâlâ kırılamadığını gösterdi.

Küresel takvimde sıkışan Afrika

AFCON’un bugünkü en büyük rakibi artık iklim ya da altyapı değil; FIFA takvimi. FIFA’nın 2025 yazında Kulüpler Dünya Kupası’nı genişleterek bir ay süren dev bir organizasyona dönüştürmesi, AFCON’un yaz aylarında oynanmasını fiilen imkânsız hale getirdi.

Bu gelişme, Afrika Futbol Konfederasyonu’nu (CAF) zor bir tercihle karşı karşıya bıraktı: Ya turnuvayı ertelemek ya da yılın en yoğun dönemlerinden birine taşımak. Tercih ikinciden yana kullanıldı ve AFCON, ilk kez Noel ve yılbaşı dönemine denk geldi.

Bu durum, AFCON’un küresel futbol hiyerarşisindeki yerinden kaynaklanıyor. Avrupa ve FIFA organizasyonları öncelik kazanırken, Afrika futbolu takvimde kalan boşluklara sıkıştırılıyor.

Kulüpler, oyuncular ve bitmeyen gerilim

AFCON’un Avrupa kulüpleriyle yaşadığı gerilim yeni değil, ancak her geçen yıl daha da sertleşiyor. Turnuva genellikle sezon ortasında oynandığı için kulüpler, en değerli oyuncularını haftalarca kaybediyor. Bu durum hem sportif performansı hem de ekonomik dengeleri etkiliyor.

Napoli Kulübü Başkanı Aurelio De Laurentiis’in 2022’de yaptığı sert açıklamalar, bu gerilimin sembolik bir kırılma anıydı: “Afrika Uluslar Kupası’nda oynamaktan vazgeçmedikleri sürece Afrikalılardan bıktım. Bu yüzden onları artık satın almayacağım. Maaşlarını ödüyoruz, sonra onları sezon ortasında dünyayı dolaşıp başkaları için oynamaya gönderiyoruz.” Afrikalı futbolcuların milli takımlarına gitmesini açıkça eleştiren bu sözler, futbol dünyasında geniş yankı uyandırdı. Kalidou Koulibaly’nin “saygı” vurgusuyla verdiği yanıt ise meselenin yalnızca takvim değil, eşitlik ve temsil meselesi olduğunu ortaya koydu.

Avrupa kulüpleri için AFCON, hâlâ “istenmeyen misafir” konumunda. Ancak Afrikalı oyuncular için turnuva, yalnızca bir futbol organizasyonu değil; ulusal kimliğin ve kıtasal gururun sahneye çıktığı en önemli platform.

Afrika Uluslar Kupası’nın (AFCON) son şampiyonu, kendi evinde düzenlenen turnuvada zafere ulaşan Fildişi Sahili olmuştu…

Yaz turnuvası neden sürdürülemedi?

CAF, bu çatışmayı azaltmak amacıyla 2019’da radikal bir adım atarak AFCON’u yaz aylarına taşıdı. Amaç, kulüp sezonlarını bölmemekti. Ancak Afrika’nın coğrafi ve iklimsel çeşitliliği bu planı kısa sürede boşa çıkardı.

Kamerun ve Fildişi Sahili’nde yaz aylarında etkili olan yağmur mevsimleri, saha koşullarını ve organizasyon güvenliğini tehdit etti. Pandemi de eklenince, 2019 AFCON yazın oynanan ilk ve son turnuva olarak tarihe geçti.

Bugün gelinen noktada AFCON, kâğıt üzerinde bir yaz turnuvası olsa da fiilen kış aylarında oynanıyor. Üstelik artık Şampiyonlar Ligi de ocak ve şubat aylarında genişletilmiş fikstürle sahnede. Bu da AFCON’un manevra alanını daha da daraltıyor.

En ağır bedeli kim ödüyor?

Takvim krizinin en ağır bedelini futbolcular ve milli takım teknik direktörleri ödüyor. Turnuva öncesi hazırlık süreleri iki haftadan birkaç güne indi. Bu durum hem sakatlık riskini artırıyor hem de oyun kalitesini düşürüyor.

Angola Teknik Direktörü Patrice Beaumelle’in “iki-üç antrenmanla takım hazırlanmaz” sözleri, sahadaki gerçekliği özetliyor. Özellikle Avrupa’da üst düzey kulüplerde oynayan Afrikalı yıldızlar için yük daha da ağır. Achraf Hakimi gibi isimler, bir yıl içinde Kulüpler Dünya Kupası, AFCON ve Dünya Kupası oynamak zorunda kalabiliyor.

Bu yoğunluk, modern futbolun en büyük sorunlarından biri olan “oyuncu sağlığı” tartışmasını da AFCON özelinde yeniden gündeme getiriyor.

Dört yılda bir: Kaçınılmaz dönüşüm

CAF’ın 2028’den itibaren AFCON’u dört yılda bir oynatma kararı, birçok açıdan geç kalmış ama kaçınılmaz bir adım olarak değerlendiriliyor. 2027 ve 2028 istisnalarının ardından turnuva, Avrupa Şampiyonası ile aynı döngüye girecek.

Bu karar, yıllardır savunulan “iki yılda bir AFCON” anlayışının sürdürülemez olduğunu resmen kabul etmek anlamına geliyor. Artan Dünya Kupası kontenjanları sayesinde Afrika federasyonlarının gelir beklentisi de artık yalnızca AFCON’a bağlı değil.

AFCON’un geleceği

Daha seyrek oynanan bir AFCON, teoride daha yüksek kalite, daha iyi organizasyon ve daha az takvim baskısı anlamına geliyor. Ancak temel soru hâlâ ortada: Turnuva yılın hangi döneminde kalıcı bir yer edinecek?

Küresel futbol takvimi her geçen yıl daha da sıkışırken, bu sorunun net bir cevabı yok. AFCON’un kaderi, Afrika futbolunun küresel sistem içinde ne kadar alan kazanabileceğine bağlı.

Bugün gelinen noktada net olan tek şey şu: Karın neredeyse hiç yağmadığı bir kıtada bile AFCON, yıllardır bir kartopu gibi oradan oraya savruluyor. Ve bu savrulma, Afrika futbolunun küresel oyunda hâlâ eşit bir yer bulma mücadelesinin en somut yansıması olmaya devam ediyor.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin