M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME
Yazının başlığında dış politika ifadesi gören okuyucular muhtemelen, “Bir dış politika kalmıştı!” diye tepki verebilirler. Son derece haklılar. Ben dış politika uzmanı değilim. Ama her şey o kadar gözler önüne çıktı ki, uzman olmaya gerek yok. Sadece ortaya çıkanları toparlayıp göz önüne sermek istiyorum.
Havanın önümüzdeki günlerde nasıl olacağını söylemek meteoroloji bilgisi ve deneyimi gerekir. Ama etrafı siyah bulutlar kaplamış ve rüzgar yüzünüze nemli nemli değmeye başlamışsa, “Yağmur yağacak.” demek uzmanlık gerektirmiyor. Bu konuda yaptığım, rüzgarın tenimize ıslak değmesinden hareketle yağışın başlayacağını söylemekten ibaret.
6 Nisan tarihli bir önceki yazımda, Türk Devletleri Topluluğu’nun (TDT) içinin nasıl boşaltıldığını anlatmıştım. Yazının yazıldığı saatlerde Avrupa Birliği ile “Orta Asya Devletleri” (arasında yapılan toplantıların sonuç bildirgesi kamuoyuna açıklanmamıştı.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen başkanlığında Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan ile bazı davetli ülkelerin katılımıyla Özbekistan’ın Semerkand kentinde yapılan zirveden sonra bir de sonuç bildirgesi yayınlandı.
Sonuç bildirgesinin 4. maddesi var ki Türkiye’nin son 50 yılda adım adım inşa etmeye çalıştığı binayı yerle bir etti. Avrupa Birliği, Türkiye ve Azerbaycan dışındaki Türk Devletleri Topluluğu ülkeleriyle yaptığı toplantıda buralarla özel bir ilişki kurmak istediğini duyurdu ve bölgeye 12 milyar Euro yatırım yapılacağını açıkladı.
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’Nİ TANIMAMA ŞARTI
Bunun için belirlenen şart da 4. maddede ortaya konuldu. Bu kritik madde neydi derseniz, öyle gizli kapaklı falan değil. Her şey açık ve net:
“Aynı bağlamda yukarıdaki ilkelere, özellikle tüm uluslararası ve bölgesel forumlar çerçevesinde tüm devletlerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeyi ve bu ilkelere aykırı herhangi bir adım atmaktan kaçınmayı taahhüt ettik. Aynı ruhla, ilgili Birleşmiş Milletler kararı 1983 yılı 541 ve 1984’te kabul edilen 550’ye olan bağlılığımızı yeniden teyit ettik.”
Peki BM Güvenlik Konseyi’nin 541 ve 550 sayılı kararları ne diyor?
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulması yönündeki girişimin geçersiz olduğunu” ve “Tüm devletlere, Kıbrıs Cumhuriyeti dışında herhangi bir Kıbrıs Devleti’ni tanımamaları” çağrısında bulundular. BM Dijital Kütüphanesi
“Tüm devletleri, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne, birliğine ve bağımsızlık statüsüne saygı göstermeye çağırır.” BM Dijital Kütüphanesi
Sonuç bildirgesine Pakistan ret, Ürdün çekimser oy kullandı, öteki 13 ülke ise onay verdi. Böylece, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Tacikistan ve Türkmenistan KKTC’yi korsan devlet, Türkiye’yi de adada işgalci olarak kabul etmiş oldu. Bölge ülkeleri, GKRY’ye büyükelçilik açma yarışına girdi.
2022’de gözlemci olarak katılması oy birliği ile kabul edilen KKTC, ne oldu da TDT tarafından bir anda “korsan devlet” diye nitelendirildi? Bu tablo Türkiye’nin dış politikası açısından tam bir hezimet durumunda.
Bütün bunlara sesini çıkarmayan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Tayyip Erdoğan’ın, en güçlü rakibi Ekrem İmamoğlu’nu hapse atmasından dolayı CHP lideri Özgür Özel’in “Cunta lideri” diye söz etmesine çok öfkelendi. “Haddini bil!” diye gürledi.
HANİ DOĞU AKDENİZ’DE DOĞALGAZ VE PETROL ARIYORDUK?
Kuruluşuna öncülük ettiğimiz Türk Devletleri Topluluğu, Türksüz bir Kıbrıs istediğini ortaya koydu. Beştepe Sarayı’nın yaptığı bir dizi bağlantı ile Türkiye, Doğu Akdeniz’deki bütün iddialarından çekilmiş durumda.
On milyonlarca dolar ödeyerek Güney Kore’den alelacele satın alınan Oruç Reis ve Abdülhamid Han gemilerinin sondaj çalışmaları yapacağı ortalık ayağa daldırılarak duyurulmuştu. Bölge ülkeleriyle savaşa girecekmişiz gibi bir görüntü verilmişti. Her zaman olduğu gibi daha ortada bir şey yokken iktidar trolleri çıkıp, “Türkiye’nin 572 yıllık petrol ve doğalgaz ihtiyacını karşılayacak kaynak bulunduğunu” duyurmuştu.
Ne olduğunu söylemeye gerek yok. Bu martavalların ortaya atıldığı sırada seçimler vardı. Seçim bitti, gemiler sessizce ortadan kayboldu. Şimdi Somali açıklarında dolaştığı rivayet ediliyor. Şimdi Doğu Akdeniz bölgesinde AB üyesi Kıbrıs Rum yönetimi ise sondaj çalışmalarını aksatmadan yürütüyor.
Muhalefete had bildiren Dışişleri Bakanlığı’ndan Doğu Akdeniz’deki gaz ve petrol rezervlerinin paylaşıldığı masadan nasıl kovulduğumuza ilişkin tek bir cümle yok.
ELDE BİR TEK TRUMP’IN ERDOĞAN İLE KARŞILIKLI AŞK İLANI VAR
Türkiye’de iktidar medyası, ABD Başkanı Trump’ın Erdoğan’ı nasıl sevdiğini yansıtan açıklamalarla gündem oluşturmaya çalışıyor. Trump’ın Erdoğan’la arasının nasıl iyi olduğunu anlattığı konuşmasında 7 yıl önce Rahip Brunson’u nasıl aldığını hatırlatması, iki lider arasında sorunların nasıl çözdüğüne örnek göstermesi bakımından dikkate değer bir örnek.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, Başbakan Tansu Çiller ile aralarında sorun olduğunun gündeme getirilmesi üzerine söylediği söz, Erdoğan ile Trump arasında da geçerli anlaşılan. Doğan Güreş, “Tak diye emrediyor, şak diye yapıyorum.” demişti. Adamın adını “Tak-Şak Paşa” koymuşlardı.
Trump, Erdoğan’ın Filistin konusundaki samimiyetsizliğinin de üzerine gitmekte hiç sakınca görmedi. Aslında Trump’ın Erdoğan hakkında ne dediği değil, Filistin konusundaki sözleri manşetlere taşınmalıydı. Gazeteci Filistin’e insani yardım konusunu soruyor Trump, bölgeyi Filistinlilerden temizleme planlarını anlatıyor:
“Gazze Şeridi hakkında ne düşündüğümü biliyorsunuz. Bence inanılmaz derecede önemli bir gayrimenkul. Ve bence bu bizim de dahil olabileceğimiz bir şey. ABD gibi bir barış gücünün Gazze Şeridi’ni kontrol etmesi ve sahiplenmesi iyi bir şey olur ve eğer insanları, Filistinlileri alır ve farklı ülkelere taşırsanız, ki bunu yapacak pek çok ülke var, gerçekten bir özgürlük bölgeniz olur.”
Gazze’yi gayrimenkul olarak gören Trump’a Erdoğan’ı bırakın, muhalefet lideri had bildiren Fidan’dan tek kelime ses çıkacak mı?
İsrail’e ulaştırdığımız petrolden varil başına 1 dolar 27 sent elde etmişiz. Şimdi elden giden Türk Devletleri Topluluğu ve Gazze için camilere koşup uzun uzun dua edebiliriz!
KKTC ile ilgili BM kararında hukuka herhangi bir aykırılık yok…
Mesela kimse Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimini Iraktan ayrı bir devlet olarak görmüyor.AKP nin dış politikası günü geçirmeye yönelik.Ki şu anda dış politikadan milim anlamayan biri Dışişlerinin başında.
Cahil hırsızlarla buraya kadar. Ülkeyi çukura yuvarladılar. Erdoğan ve Fidan’a bakınca bu sonuç hiç şaşırtıcı gelmiyor.